2021 İKLİM MUHASEBESİ (I)

İklim için eylem mi, kuru laf mı?

Felaketli iklim değişikliğini önlemek için, küresel sıcaklığın sanayi öncesi düzeyin üstüne 1,5 dereceden çok çıkmaması gerekiyor. Temiz enerji biçimlerine geçişi hızlandırmak ve kömür kullanımına son vermek gerekiyor. Oysa hükümetler, daha çok ısınmaya yol açacak miktarlarda fosil yakıt kaynaklarından enerji üretimini sürdürmeyi planlıyor.

Fotoğraf: COP26 zirvesinde Glasgow sokaklarında protestolar/ AP

BM’nin kurumsal dijital medyası “UN News” (“BM Haberleri”) 2021 iklim mücadelesinin seyri ve belli başlı sorun ve olanaklarını kapsamlı bir haberle değerlenirdi. Nispeten yumuşak bir üslup içinde çarpıcı gerçeklere ve ilişkilere kuş bakışı bir gözlem sunan geniş haberi İngilizce’den çevirerek 2021 İKLİM MUHASEBESİ üst başlığı altında üç bölüm halinde yayınlıyoruz. Haberin içeriği, kurgusu ve başlıkları “UN News”da yayınlandığı gibidir. 

*              *             *

Bu yıl BM’nin desteklediği peş peşe gelen raporlar hep aynı çarpıcı mesajı verdiler: “İnsan eliyle yaratılan iklim değişikliği yeryüzünde yaşama yönelik en acil, hatta varoluşsal  tehdittir.” COP26 BM İklim Konferansı’nda görüldüğü üzere uluslararası toplumun krizle başa çıkma gayretleri anlamlı bir eylemle sonuçlanacak mı?

Bindik bir alamete…

Felaketli iklim değişikliğini önlemek için, küresel sıcaklık artışlarının sanayi öncesi düzeylerin en fazla 1,5 derece üzerinde tutulması gerekiyor, ancak önümüzdeki beş yıl içinde dünyanın daha da ısınması ihtimali büyümeye devam ediyor.

Dünya Meteoroloji Örgütü’nün (WMO) amiral gemisi Küresel İklim Durumu raporu, Nisan’da küresel ortalama sıcaklığın zaten yaklaşık 1,2 derece arttığı konusunda uyardı ve Ekim’de yayınlanan bir BM Çevre araştırması, bu durumun zararlı sera gazı salımlarını azaltma taahhütleri yerine getirilmediği sürece devam edeceğini ortaya koydu. Böyle giderse, dünyanın ısısı bu yüzyılda 2,7 derece artmış olacak.

BM kuruluşlarının raporları, sera gazı konsantrasyonlarının rekor seviyelerde olduğunu ve gezegenin, bugünkü ve muhtemelen gelecek kuşaklar için de kaygı verici bir şekilde tehlikeli bir aşırı ısınmaya yol almakta olduğunu gösteriyor.

İklim değişikliğinin sonuçları, aşırı hava olaylarının görülme sıklığındaki artışlarda yansıyor. Bu yıl, bazı Batı Avrupa ülkesinde Temmuz’da ölümlere yol açan feci seller ve Ağustos’ta Akdeniz ülkeleri ve Rusya’daki kavurucu orman yangınları gibi pek çok başka olay yaşandı.

WMO verileri, son yirmi otuz yılda doğal afetlerdeki artışın orantısız bir şekilde yoksul ülkeleri etkilediğini ve geçtiğimiz yıl Afrika’da gıda güvensizliği, yoksulluk ve insanların yerlerinden edilmesindeki artışa katkıda bulunduğunu gösteriyor.

Yükü kim çekecek?

Paradoksal olarak, iklim krizinden en çok zarar gören ülkeler, aynı zamanda ona yol açmakta en az sorumlu olanlar. Hükümetler ve aktivistlerin bu konuda seslerinin giderek yükselmesi uyarlanma (adaptation) konusunu gündemin üst sıralarına taşımaya yardımcı oldu.

Uyarlanma, 2015 Paris İklim Değişikliği Anlaşması’nın önemli dayanaklarından biri olarak iklim değişikliğinin etkilerini soğurma kapasitelerini artırarak farklı ülke ve toplulukların savunmasızlığını gidermeyi amaçlıyor.

Bununla birlikte, özellikle deniz seviyelerinin yükselmesi nedeniyle sular altında kalma riski taşıyan Gelişmekte Olan Küçük Ada Devletleri başta olmak üzere bazı ülkeler için zaman daralıyor. Ancak, onların korunma gereksinimleriyle korunma için sağlanabilen finansman arasında derin bir uçurum var.

Kasımda yayınlanan önemli bir BM Çevre (UNEP) raporu, ülkeler zararlı gazların salım musluklarını bugün kapatsalar bile, bunların iklime etkilerinin on yıllar boyu süre gideceğine dikkat çekiyordu. UNEP başkanı Inger Andersen, “İklim değişikliğinden kaynaklanan zarar ve kayıpları önemli ölçüde azaltmak için finansman ve uygulamada adımlarımızı uyarlanma gereklerine uydurmaya ihtiyacımız var, ve hemen şimdi var” dedi.

Fosil yakıtlar yakılmaya devam ediyor

Ayrıca, ısı artışlarını sınırlama şansımız olacaksa, dünya çapında daha temiz enerji biçimlerine geçişi hızlandırmamız ve kömür kullanımına son vermemiz gerekiyor. Ne var ki, bu cephedeki ilerleme yarım yamalak: Eldeki planlara bakılırsa, hükümetler, iklimde iyileştirme güvenceleri vermiş olmalarına karşın, daha çok ısınmaya yol açacak miktarlarda fosil yakıt kaynaklarından enerji üretmeyi sürdürecekler.

Önümüzdeki yirmi yılda hükümetler, küresel petrol ve gaz üretiminde artış ve kömür üretiminde sadece mütevazı bir düşüş öngörüyor. Birlikte ele alındığında, bu planlar, fosil yakıt üretiminin en azından 2040’a kadar genel olarak artacağı anlamına geliyor.

Bu bulgular, 15 büyük fosil yakıt üreticisi ülkenin profillerini içeren ve çoğunun fosil yakıt üretimindeki artışı desteklemeye devam edeceğini gösteren en son BM Üretim Açığı raporunda ortaya konmuştu.

Bu gidişatı değiştirmek amacıyla BM, kendi türünde 40 yıldan bu yana ilk kez gerçekleştirilen bir Enerji Üzerine Yüksek Düzeyde Diyalog düzenledi. Hükümetler dünya çapında 166 milyondan fazla kişiye elektrik sağlama, ve özel şirketler de 200 milyonun biraz üzerine çıkma taahhüdünde bulundular.

Hükümetler ayrıca güneş, rüzgar, jeotermal, su ve yenilenebilir temelli hidrojenden ek 698 gigawatt (gw) yenilenebilir enerji kapasitesi kurmayı, şirketler, özellikle elektrik şirketleri, tümü 2030 yılına kadar tamamlanmak üzere 823 GW ek kapasite sözü verdi.

Doğayla barış yapılacak mı?

Dünyanın üçlü tehdit oluşturan iklim, biyolojik çeşitlilik ve toprak bozulmasıyla başa çıkabilmesi için yıllık yatırımların 2030’a kadar üç ve 2050’ye kadar dört kat artırılması gerekecek. Doğa temelli çözümlerin gerçekleşebilmesi Çin büyüklüğünde bir arazinin doğal durumuna geri döndürülmesine bağlı.

Fotoğraf: CIFOR/Terry Sunderland

BM’nin kurumsal dijital medyası “UN News” (“BM Haberleri”) 2021 iklim mücadelesinin seyri ve belli başlı sorun ve olanaklarını kapsamlı bir haberle değerlenirdi. Nispeten yumuşak bir üslup içinde çarpıcı gerçeklere ve ilişkilere kuş bakışı bir gözlem sunan geniş haberi İngilizce’den çevirerek 2021 İKLİM MUHASEBESİ üst başlığı altında iki bölüm halinde yayınlıyoruz. Haberin içeriği, kurgusu ve başlıkları “UN News”da yayınlandığı gibidir.

*               *                 *

Artan aşırı hava olayları, dünyanın doğasının insan kaynaklı iklim değişikliğine tepki göstermekte olduğun açık işaretleri, ancak doğa üzerinde çalışmak da bu dengeyi yeniden sağlamanın en iyi yollarından biri olarak lanse ediliyor.

Buysa, çok fazla yatırım ve dünyanın doğasıyla etkileşim biçimimizin gözden geçirilmesini gerektiriyor.

BM’nin tahminlerine göre, gezegenin biyolojik çeşitliliğinin ve bu çeşitliliğe dayanan toplulukların korunması ve kriz karşısında doğa temelli çözümlerin gerçekleşebilmesi kabaca Çin büyüklüğünde bir arazinin doğal durumuna geri döndürülmesi ve dünyanın iklim, biyolojik çeşitlilik ve toprak bozulması üçlü tehdidiyle başa çıkabilmesi için yıllık yatırımların 2030’a kadar üç ve 2050’ye kadar dört kat artırılması gerekecek.

Bu arada, bir milyondan fazla türün yok olma tehlikesiyle karşı karşıya bulunduğu bir sırada toplanan BM Biyoçeşitlilik Konferansı’nın ilk bölümünün açılışında BM başkanı António Guterres ülkeleri insanlar ve gezegen için sürdürülebilir bir gelecek sağlamak için birlikte çalışmaya çağırdı.

İlk bölümü Ekim’de toplanan BM Biyoçeşitlilik Konferansı’nın ikinci bölümün 2022 Baharında gerçekleşmesi planlanıyor ve Konferans, önümüzdeki on yıl için biyoçeşitlilik ve ekosistemlerin korunması, restorasyonu ve sürdürülebilir yönetimi için küresel bir yol haritası geliştirecek.

Bana paradan haber verin

Yenilenebilir enerjiden elektrikli ulaşıma, yeniden ağaçlandırmaya ve yaşam tarzı değişikliklerine kadar, iklim kriziyle mücadele için sayısız çözüm var ve pek çok kişi bunun zamanımızın varoluşsal tehdidi olduğuna inancında. Ancak, tüm bunları için gereken paranın nereden geleceği hala tam olarak belli değil.

On yıldan fazla bir süre önce, gelişmiş ülkeler, gelişmekte olan ülkelerde iklim eylemini desteklemek için 2020’ye kadar ortaklaşa yılda 100 milyar doları devreye sokma taahhüdünde bulunmuşlardı. Ancak bu rakama hiçbir zaman ulaşılamadı.

Bununla birlikte, iş dünyası iklim yatırımlarının ekonomik anlamda mantıklı olduğu gerçeğini idrak eder görünüyor. Örneğin, çoğu ülkede güneş enerjisine geçiş artık yeni kömür santralleri inşa etmekten daha ucuz ve temiz enerji yatırımlarının 2030’a kadar 18 milyon yeni iş yaratabileceği hesaplanıyor.

Ekim 2021’de, toplam değerleri 16 trilyon dolara yaklaşan büyük şirketlerin 30 CEO’su ve iş dünyasının üst düzey liderleri, mevcut finans ve yatırım ekosistemini Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleriyle (SDG’ler) dünyayla uyumlulaştıracak ilkeler ve ürünler geliştirmek üzere Sürdürülebilir Kalkınma için Küresel Yatırımcılar (GISD) İttifakı’nın bir toplantısında bir raya geldi.

GISD İttifakı, kuruluşundan bu yana daha sürdürülebilir bir dünyanın finansmanı için trilyonlarca doları devreye almayı amaçlayan standartlar ve aletler geliştiriyor.

GISD bu yıl, şirketlerin sürdürülebilir kalkınma hedefleri üzerindeki etkisini doğru bir biçimde ölçmek ve yatırımcılara temel bilgiler sağlamaya yönelik en son aletini yayınladı. Grup şimdi de Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerinin finansmanı için gerçek yaşam fırsatları sunacak fonlar yaratmakla uğraşıyor.

COP26’da dünyaya verilen söz

En azından medyadaki ve genel halk arasındaki profili açısından yılın en önemli iklim değişikliği olayı, Kasım’da Glasgow’da düzenlenen COP26 BM İklim Konferansıydı.

İki haftalık yoğun etkinlik, 2015 Konferansı’nda kabul edilen Paris Anlaşması’ndaki taahhütlerden ayrılmadan hareket etmek ve bu taahhütleri somut eyleme dönüştürmenin ayrıntılarını pratiğe geçirmek üzere toplanmıştı.

COP26 öncesinde, konferansın beklenen sonuçları vermeyeceğine ilişkin pek çok uyarı yapılmıştı ve Glasgow’da – BM Haber ekibinin sahada tanık olduğu – ve dünyanın dört bir yanında, her yaştan insanın hükümetlerin daha çok eylemde bulunmasını talep ettiği dev gösteriler yapıldı

Bununla birlikte, bazı kıdemli COP katılımcıları COP26’da önceki konferanslardan farklı bir atmosfer, daha çok olumluluk ve somut şeyler elde edilebileceği duygusun kapılmışlardı ve etkinliğin ilk günlerinde dünya ormanlarının yenilenmesine yönelik büyük bir taahhüt ortaya çıktığına tanık oldular: Kamu ve özel sektör aktörleri iklim değişikliğiyle mücadele, biyolojik çeşitliliğin tahribatını ve açlığı engelleme ve yerli halkların haklarını koruma taahhütlerinde bulundu.

Yaklaşık 500 küresel finansal hizmet firmasının 130 trilyon doları – dünyanın finansal varlıklarının yaklaşık yüzde 40’ını – küresel ısınmanın 1,5 santigrat derece ile sınırlandırılması da dahil olmak üzere Paris Anlaşması’nda belirlenen iklim hedefleriyle uyumlu hale getirilmesinin hizmetine sokmayı kabul ettiğinin duyurulmasıyla, iklim finansmanı sorusuna olası bir yanıt ‘finans gününde’ gelmiş gibi görünüyordu

Ancak, Glasgow’da yapılan finans görüşmeleri birçok dünya liderini hayal kırıklığına uğrattı.

En Az Gelişmiş Ülkeler (EAGÜ) grubunu temsil eden Bhutan, ülkeler tarafından yapılan kamuoyu açıklamalarının genellikle müzakerelerde duyulanlardan farklı olmasından yakındı. Bhutan temsilcisi, uyarlanma gününde “Glasgow’a yüksek beklentilerle geldik.” dedi. “EAGÜ’lerde yaşayan milyarlarca insanın hayatta kalmasını sağlamak için güçlü taahhütlere ihtiyacımız var.”

‘Enerji gününde’, 2030’larda büyük ekonomilerde ve ve 2040’ta dünyanın geri kalan her yerinde kömür yatırımlarını sona erdirme, temiz enerjiyi artırma, adil bir geçiş ve kömürü aşamalı olarak kaldırma taahhüdünü kapsayan Küresel Temiz Enerjiye Geçiş Bildirisi açıklandı.

Bidirinin katılımcıları arasında 23’ü ilk kez kömüre son verme taahhüdü veren Polonya, Vietnam ve Şili gibi 46 ülkenin de bulunduğu 77 ülke yer alıyor. Ancak, en büyük kömür finansörleri (Çin, Japonya ve Kore Cumhuriyeti) Bildiriye katılmadılar.

İlerlemeye devam

COP26’nın nihai anlaşması sırasında bolca kalp kırıklığı ve dramatik sahneler de vardı. Çok gecikmeyle başlayan sonuncu genel kurul toplantısında, Hindistan’ın güya son dakikada fosil yakıtlarla ilgili ifadelerin bazı ülkelerin kızgınlığını yatıştıracak şekilde düzenlenmesi için yaptığı müdahaleyle başlayan gergin müzakereler Başkan Alok Sharma’yı gözyaşlarına boğdu.

Bununla birlikte, anlaşma, bir COP’ta ilk kez, iki sözcüğün -fosil yakıtlar- içerilmiş olması bakımından dikkate değerdi. Dünya ulusları -özgün metinde yer alan fosil yakıtlara “aşamalı olarak son verme” yerine- Başkan Sharma’yı ve başka bir çok delegeyi üzüntüye gark ederek- fosil yakıtları “aşamalı olarak azaltma”yı ortaklaşa taahhüt ettiler.

Kimi yorumcular anlaşmanın dünyayı bir iklim felaketinden kurtarmak için yeterli imkan içermediği kanısıdayken, müzakerelerin gerçekleştirildiği ruhtan umutlu olan ve sonraki her COP’ta insanlar ve gezegen için sürdürülebilir bir geleceğe doğru somut ve değerli adımlar atılması olasılığını görenler de vardı.

BM Genel Sekreteri anlaşmayla ilgili olarak “Hayal kırıklığına uğradığınızı biliyorum. Ancak ilerleme yolu her zaman düz bir çizgide gitmez,” dedi. “Bazen sapmalar olur, bazen önünüze hendekler çıkar. Ama oraya varabileceğimizi biliyorum. Hayatımızın kavgasını veriyoruz ve bu kavgayı kazanmak zorundayız. Asla pes etmeyin. Asla geri adım atmayın. İlerlemeye devam”.

Kaynak: Bianet

  • Hakkımızda
  • Künye

 

Başka Bir Denizli… Başka Bir Ülke… Başka Bir Dünya… MÜMKÜN…