BOĞAZİÇİ ÜNİVERSİTESİ’NDE NE OLUYOR? (1) “Kimsenin haberi olmadan” kurulan fakülteler “kimin”?

Boğaziçi Üniversitesi’ne kurulan iki fakülte, üniversitenin yazılı kuralları işletilseydi o kadar hızlı kurulabilir miydi? Atanmış yönetim, bu gibi kararları hangi amaçla alıyor? Emeritus profesör Alpar Sevgen bianet’e anlattı.

*Fotoğraf: Can Candan

Boğaziçi Üniversitesi’nin atanmış rektörü Melih Bulu‘ya yönelik itirazlar 24 haftadır sürüyor. Bulu’nun istifasını her gün Güney Meydan’da tuttukları nöbetle talep eden akademisyenler, atanmış yönetimin icraatını da “kabul etmiyor.”

Akademisyenler; geçen altı ayda eski Senato kararlarının yok sayılmasından seçilmiş enstitü müdürlerinin atanmamasına, dışarıdan idareci getirilmesinden deneyimli üst idari personelin yerinden edilmesine kadar pek çok kararı reddetti.

Bu gibi kararların iptaline ilişkin davalar da açan akademisyenler, “bir gecede kurulan” iki fakültenin de sıklıkla hukuksuz olduğunu hatırlatıyor. Zira Türkiye’de fakülteler “aslında” kanunla kuruluyor.

Öğrenciler, mezunlar ve akademisyenler üniversitenin içindeki yoğun sivil polis varlığını, öğrencilere karşı takınılan güvenlikçi tavrı, türlü nedenlerle açılan çok sayıdaki disiplin soruşturmasını ve kampüsün kameralarla donatılmasını da bugüne dek ayrıca protesto etti.

“Yeni bir üniversite yaratma çabası”

Akademisyenler, bu kararları “Boğaziçi’ni kenara koyup Boğaziçi coğrafyasında yeni bir üniversite yaratma çabası” olarak yorumluyor.

Boğaziçi Üniversitesi Fizik Bölümü’nde 48 yıldır hocalık yapan emeritus profesör Alpar Sevgen, yeni kurulan fakültelere ilişkin durumu bianet’e anlattı. Sözü çok uzatmadan Sevgen’e kulak verelim:

“Fakülte kuruluşu çok kapsamlı bir iş Boğaziçi gibi bir üniversite açısından. Hangi bölümler açılacak, hangi dersler sunulacak, hangi hocalar ders verecek diye soruluyor, ön raporlar hazırlanıyor, çalışmalar yapılıyor. Çünkü bizdeki eğitim entegre bir eğitim. Yani ‘bir bölüme girdin, onun kitaplarını okudun, al diplomanı git eğitimi’ değil.

“Mesela mühendisler birçok kültür dersi alıyorlar. Sosyal bilimlerde okuyan öğrencilerimiz matematik, fen, kültür dersleri alıyorlar. Biz öğrencimizin İngilizceyi iyi öğrenmesini, yanı sıra ikinci bir yabancı dil öğrenmesini istiyoruz. Bölüm dersleriyle birlikte bu dersler entegre ediliyor programlara. Bir öğrenci bir bölümde okurken dört beş farklı bölümden ders alıyor.

“Dolayısıyla bir fakülteyi kimsenin haberi olmadan, ‘İşte biz kurduk, buraya iki hoca da bulup getirdik. Haydi bakalım başlayalım eğitime’ diyerek kuramazsınız. Her adımın, üniversitenin filtrelerinden geçmesi lazım. Ama şu anda tüm bunlar, Boğaziçi’ne sorulmadan yapılıyor. Peki nasıl Boğaziçi’nin fakültesi oluyor bu?”

Fakülteler “hızla” kuruldu

3 Şubat Çarşamba: Boğaziçi Üniversitesi’nin atanmış rektörü Prof. Dr. Melih Bulu’dan YÖK’e İletişim ve Hukuk Fakültelerinin açılması için yazı gidiyor. Boğaziçi’nin haberi yok.

4 Şubat Perşembe: YÖK Genel Kurulu’nda onaylanıp Erdoğan’a gidiyor.

5 Şubat Cuma: Erdoğan onaylıyor.

6 Şubat Cumartesi: Resmi Gazete’de karar ilan ediliyor.

YÖK’ün fonksiyonu

“Fakültelerin kanunla kurulması gerekiyor. Davalar açtık bu kararların iptali yönünde. Bu şekilde olmaz, Yükseköğretim Kurulu (YÖK) da fonksiyonunu yerine getirmiyor. Akademik değil siyasi davranıyor.

Ünivetsitelerde Adademik Teşkilat Yönetmeliği

Madde 3. Üniversite; bilimsel özerkliğe ve kamu tüzel kişiliğine sahip, yüksek düzeyde eğitim-öğretim, bilimsel araştırma ve yayın yapan ve fakülte, enstitü, yüksekokul, bölüm, anabilim dalı, anasanat dalı, bilim dalı, sanat dalı, araştırma ve uygulama merkezlerinden oluşan bir yükseköğretim kurumudur. Üniversite, devlet kalkınma planları ilke ve hedefleri doğrultusunda ve yükseköğretim planlaması çerçevesinde, Yükseköğretim Kurulunun olumlu görüşü veya önerisi üzerine kanunla kurulur.

“Aksi olsaydı, Boğaziçi’ne sorup ‘Biz bir hukuk, bir de iletişim fakültesi düşünüyoruz; bir çalışma yapın, bu fakülteler bünyenize uyar mı uymaz mı bakın, ön rapor hazırlayın’ denilirdi. ‘Bunun dersleri nedir, kaç hoca lazım, üniversiteye nasıl entegre edilecek’ diye sorulurdu.”

Davalar

  • Hukuk ve İletişim Fakültelerinin “kanun” olmaksızın ve üniversitenin görüşü alınmadan kurulmasına karşı.
  • Marmara Üniversitesi’nden Selami Kuran’ın dekan olarak atanmasına karşı
  • Kocaeli Üniversitesinden Muzaffer Eroğlu’nun, Boğaziçi Üniversitesi Yönetim Kurulu kararı olmadan Boğaziçi’nde görevlendirilmesine karşı.
  • Hukuk Fakültesi’nin Fakülte Kurulu teşekkül etmediği halde Muzaffer Eroğlu, kimsenin bilmediği bir yöntemle yeni fakültenin Senato temsilcisi seçilmesine karşı
  • Melih Bulu’nun, kendisini İletişim Fakültesi dekan vekili olarak atamasına karşı.

“Hukuk Fakültesi Fakülte Kurulu kimlerden oluşuyor, hangi toplantıda Senato temsilcisi olarak Muzaffer Eroğlu seçildi?” sorularının yanıtıysa yok.

Bu sorular, akademisyenlerce Rektörlüğe resmen soruldu. Ancak bir yanıt alınamadı. Akademisyenler, Eroğlu’nun katıldığı her Senato toplantısı kararının “tartışmalı hale geldiğine” dikkat çekiyor.

Yazılı kurallar

“Bırakın fakülte ya da bölüm kurmayı, bir ders geçirmek bile başlı başına bir mesele Boğaziçi’nde, Senato’ya gelmeden üç ayrı kuruldan geçiyor. Boğaziçi’ni Boğaziçi yapan yazılı kurallar var, keyfi değil, herkes biliyor neyin nasıl yapılacağını. Bu yazılı kurallar üniversitenin uzun ve başarılı eğitim deneyiminin ışığında hazırlanmıştır.

Senatoda durum

Fen-Edebiyat Fakültesi’nin 12 bölümü ve 250 hocası var. Bunlar, Boğaziçi filtrelerinden defalarca geçmişler. İşe alınma, doçentlik, profesörlük gibi. Ve Senato’da bir dekan ve bir temsilci iki kişiyle temsil ediliyor.

Hukuk Fakültesi’nde görevlendirilme ile Boğaziçi’ne gelmiş sadece iki kişi var ve bunlar Boğaziçi filtrelerinden geçmemişler. Hukuk Fakültesi’nin de tıpkı 250 hocalı Fen Edebiyat gibi Senato’da iki temsilcisi var.

Boğaziçi’nin “fethi”

“Şunu açıkça belirtmek lazım, bu iş akademik değil siyasi gibi görünüyor. Boğaziçi’nin fethi gibi bir şey. Yapılan işler Boğaziçi daha ileri gitsin, daha iyi eğitim versin diye değil izlenimi veriyor. Bu işlere hocalar, öğrenciler, mezunlar altı aydır karşı çıkıyor. Üniversitenin tüm bileşenleri karşıyken o koltuklarda oturmak nasıl mümkün olur?

“Neyle ileri götüreceksiniz Boğaziçi’ni ve kimlerle götüreceksiniz? Üniversitenin yol alması zaman isteyen, ekip isteyen, destek isteyen bir şey. Bakanlarla çekilen fotoğraflarla, sırf sözlerle olacak şeyler değil bunlar.

“Boğaziçi ülkemizin değerli bir üniversitesi. Millet buraya bakacak! Buranın böyle batıp gitmesini mi istiyor, yoksa düzgün bir şekilde çalışmasını mı istiyor? İkisi aynı anda olmaz. Hem düzgün üniversite olsun hem de kurumsal kimliği yok edilsin deniyorsa, ikisi bir arada olmaz.”

Kaynak: Bianet – Dilek Şen

 

  • Hakkımızda
  • Künye

 

Başka Bir Denizli… Başka Bir Ülke… Başka Bir Dünya… MÜMKÜN…