Mevcut iktidarın öğretmenlik mesleğine karşı olan dar ve küçümseyici bakış açısını ortaya koyan bu tasarının içeriğinde neler var?
Öğretmenlik Meslek Kanunu Tasarısı, üç bölüm altında sıralanmış toplam 13 maddeden oluşmaktadır.
Birinci Bölüm, “Amaç ve Kapsam” başlığını taşımaktadır ve iki maddeden oluşmaktadır. Birinci madde kanunun amacını, ikinci madde kapsamını düzenlemektedir.
İkinci Bölüm, “Öğretmenlik Mesleği” başlıklı dört maddeden oluşmaktadır. Üçüncü maddede öğretmenliğin tanımı ve kariyer basamakları açıklanmıştır. Dördüncü maddede öğretmenlerin nitelikleri ve seçimi; beşinci maddede aday öğretmenlik; altıncı maddede ise öğretmenlik kariyer basamakları düzenlenmiştir.
Üçüncü Bölüm, biri geçici olmak üzere toplam yedi maddeden oluşmaktadır. Yedinci madde, hüküm bulunmayan hallerde başvurulacak mevzuatı sıralamaktadır. Sekizinci maddede uzman ve başöğretmenlerin tazminat tutarları yükseltilmekte ve sadece 1. derecede görev yapan öğretmenlere 15 Ocak 2023 tarihinden itibaren 3600 ek gösterge getirilmektedir. Dokuzuncu maddede sözleşmeli öğretmenlere “can güvenliği ve sağlık mazeretleri” durumunda tayin hakkı getirilmektedir. Onuncu maddede Milli Eğitim Temel Kanunu’nun 43. (öğretmenlik mesleği) ve 45. (öğretmenlerin nitelikleri ve seçimi) maddeleri yürürlükten kaldırılmaktadır. Geçici birinci madde, daha önce uzman (83 bin 350 kişi) ve başöğretmen (100 kişi) unvanını alanların tasarıyla getirilen haklardan yararlanmasını düzenlemektedir. 11 ve 12. maddeler yürürlük maddeleridir.
Bu tasarı bir seçim vaadi niteliği taşımaktadır. Çünkü tasarının üçüncü bölümünün sekizinci maddesinde uzman ve başöğretmenlerin tazminat tutarları yükseltilmekte ve sadece 1. derecede görev yapan öğretmenlere 15 Ocak 2023 tarihinden itibaren 3600 ek gösterge getirilmektedir. 24 Haziran 2018 seçimlerinden önce vaat edilen 3600 ek göstergenin bu tasarıya konulması yine bir seçim vaadi olarak değerlendirilebilir.
Bu tasarı sözleşmeli öğretmenliğe son vermemektedir. Çünkü tasarının üçüncü bölümünün dokuzuncu maddesinde sözleşmeli öğretmenlere sadece “can güvenliği ve sağlık mazeretleri” durumunda tayin hakkı getirilmektedir. Bu maddeyle kadrolu ve sözleşmeli öğretmen ayrımının ortadan kaldırılacağı vaadi yalanlanmakta, sözleşmeli öğretmenlik devam etmektedir.
Bu tasarı özünde anayasaya aykırılık niteliği taşımaktadır. Anayasanın 128. maddesinin birinci fıkrası: “Memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri kanunla düzenlenir” demektedir. Bu tasarıyla “Aday Öğretmenleri Değerlendirme Komisyonu, Uzman Öğretmen Sertifika Programı, Başöğretmen Sertifika Programı gibi işleyiş ve kurulların atanması ve sonuçta “öğretmenlerin nitelikleri”nin belirlenmesi yetkisi Milli Eğitim Bakanlığına bırakılmıştır. Bu durum anayasaya aykırı olarak yasama yetkisinin yürütmeye devredilmesi anlamına gelmektedir.
Bu tasarı kapsayıcılıktan uzaktır. Gerek hazırlanış biçimi, gerekse sınırlı içeriği açısından bir öğretmenlik meslek kanunu değil, öğretmenler arasında statü farklılaşması ve hiyerarşi oluşturma projesidir. 18 milyon öğrencinin eğitim koşulları ile sayısı bir milyonu aşan öğretmenin emek sürecine 13 maddelik zorlama kanun tasarısı ile çözüm bulmak mümkün değildir.
Bu tasarı ayrıştırıcıdır. Çünkü bu tasarı öğretmenlik mesleğini sözleşmeli öğretmen, kadrolu öğretmen, uzman öğretmen ve başöğretmen olarak kariyer basamaklarına ayırmaktadır.
Bu tasarı mülakat/torpil kaygısı yaratmaktadır. Çünkü bu tasarı ile adaylık sınavının işlevinin bir değerlendirme komisyonuna devredilmesi söz konusudur. Sonuç olarak iktidarın liyakati ve hakkaniyeti esas almayan uygulamaları can yakarken öğretmenlerin adaylığının kaldırılması sürecinde rol alacak etkin bir komisyonun yaygın bir ayrımcılığa yol açabileceğine dair hissedilen kaygı hiç de boşa değildir.
Bu tasarı eğitim sistemini tam anlamıyla eleyici ve rekabetçi kılmaktadır. Çünkü bu tasarı öğretmenler arasında var olan ücretli, sözleşmeli, kadrolu ayrımına yenilerini eklemekle kalmamakta, eğitim sisteminin rekabetçi ve eleyici yapısını pekiştirmektedir.
Bu tasarı “eşit işe eşit ücret” ilkesine aykırı, iş barışını bozucu niteliktedir. Çünkü aynı işi yapan öğretmenler arasında uzman ve başöğretmenlik gibi eşitsiz ve hiyerarşik ayrımlar yaratılarak ‘eşit işe eşit ücret’ ilkesi ihlal edilmekte, okullarda iş barışını bozacak adımlar atılmaktadır.
Bu tasarı öğretmenlik mesleğinin saygınlığına zarar verecektir. Çünkü dayatılan kariyer basamaklarıyla toplumda ‘nitelikli öğretmen’/‘nitelikli olmayan öğretmen’ algısı yaratılarak öğretmenlik mesleğinin saygınlığı tartışılır hale getirilecektir. Bu nedenle, okullarda çocuğunun sınıfına uzman ya da başöğretmen girmesini isteyen velilerle okul idaresi ve öğretmenler arasında gerilimlerin yaşanması, ‘özel sınıfların’ oluşturulması gibi sorunların yaşanması kaçınılmazdır.
Bu tasarı “memur öğretmen” yaratma çabasının bir aracı ve sendikal örgütlenmenin önünde bir engeldir. Çünkü bu tasarı adaylığın kaldırılmasını ve her bir kariyer basamağına başvuruyu “kademe ilerleme cezası almamış olmaya” bağlamaktadır. Böylelikle siyasal iktidara her koşulda biat eden, eleştirmeyen, itiraz etmeyen, yandaş sendikalara üye olmaya zorlanan ve bunun karşılığında adaylığı kalkan, kariyer basamaklarını birer birer tırmanan ‘memur öğretmen’ tipi yaratılmak istenmektedir.
Bu tasarıyı hazırlayanlar özel okullarda çalışan öğretmenleri ucuz işgücü olarak görmektedirler. Çünkü bu tasarıda özel okullarda çalışan öğretmenlere ilişkin herhangi bir düzenleme yoktur.
Bu tasarı ataması yapılmayan öğretmenleri görmezden gelmektedir. Çünkü bu tasarıda ataması yapılmayan öğretmenler sorununu, öğretmen yetiştirme ve istihdam ilişkisi çerçevesinde ele alan bir düzenleme yoktur.
ÖĞRETMENLİK MESLEK KANUNU DAYANAĞINI NEREDEN ALMALIDIR?
Öğretmenlik Meslek Kanunu dayanağını öğretmenlik mesleği açısından uluslararası düzeyde kabul gören en önemli belge olan “Öğretmenlerin Statüsüne İlişkin Tavsiye Kararı”ndan almalıdır.
ILO ve UNESCO ortak belgesi olarak hazırlanmış 145 paragraftan oluşan bu karar metni 5 Ekim 1966 yılında kabul edilmiş ve Türkiye tarafından da onaylanmıştır. Öğretmenlerin haklarını geliştirmeyi ve korumayı amaçlayan uluslararası düzeyde yapılmış bir toplu sözleşme niteliği taşıyan bu metin dikkate alınmadan hazırlanacak bir meslek kanunu tüm bileşenleri ile eğitim sistemimizin ihtiyacını karşılamaktan uzak olacaktır.
EĞİTİM SEN VE EĞİTİM EMEKÇİLERİ NE İSTİYOR?
Eğitim Sen’e göre öğretmenlik bir ekip işidir. Sendikamız nitelikli bir eğitimin kendisini sürekli geliştiren, güçlendiren, meslektaşlarından öğrenen, meslektaşlarını geliştiren ve deneyimlerini çalışma arkadaşları ile paylaşan öğretmenlerle mümkün olacağını savunmakta ve öğretmenliğin aynı zamanda bir ekip işi olduğunu düşünmektedir.
Eğitim Sen, öğretmenlerin akademik çalışmalara katılmasına var gücüyle destek verir. Sendikamız öğretmenlerin, farklı fakülteleri tamamlamasını, tezli/ tezsiz yüksek lisans ve doktora programları ile akademik çalışmalara katılan ve bu çalışmaları tamamlayan öğretmenlerin haklarının iyileştirilmesi gerektiğini savunur. Ancak bu iyileştirmelerin kariyer basamaklarına bağlanmadan yapılabilmesinin mümkün olduğunu düşünür.
Eğitim Sen’e göre eğitim tüm bileşenleri ile bütüncül bir biçimde ele alınmalıdır. Sendikamız yıllardır sadece öğretmenlerin değil, eğitim kurumlarında çalışan tüm eğitim ve bilim emekçilerinin çalışma ve yaşam koşullarının iyileştirilmesi gerektiğini savunmaktadır. Nitelikli eğitim için öğretmenler kadar emeği olan idari ve teknik personel, yardımcı hizmetliler sınıfı ve 4-B statüsünde çalışan eğitim emekçilerinin hakları ve talepleri de dikkate alınmalıdır. Ayrım gözetmeden tüm eğitim ve bilim emekçisi arkadaşlarımızın çalışma ve yaşam koşulları iyileştirilmelidir.
Eğitim Sen’e göre sürece tüm sendikalar dahil edilmelidir. Sendikamız eğitim camiasının tümünü ilgilendiren Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun eğitim iş kolunda faaliyet gösteren sendikalarının tamamının katılımıyla hazırlanması gerektiğini savunmaktadır.
Böyle bir kanun, eğitim emekçilerinin tüm temel haklarını, ekonomik taleplerini ve iş güvencesi başta olmak üzere sosyal, demokratik, mesleki ve özlük haklarını güvenceye almak zorundadır. Sonuç olarak, eğitim emekçilerinin, sendikaların ve alandaki meslek örgütlerinin eleştiri, öneri ve talepleri dikkate alınmadan hazırlanan Öğretmenlik Meslek Kanunu Tasarısı derhal geri çekilmeli, ekonomik, sosyal, mesleki, özlük haklarımızla ilgili taleplerimiz, eleştiri ve önerilerimiz doğrultusunda, “Öğretmenlerin Statüsüne İlişkin Tavsiye Kararı”na uygun yeni bir meslek kanunu hazırlanmalıdır.
Hüseyin Özdemir
Eğitim Sen Denizli Şube Başkanı
Başka Bir Denizli… Başka Bir Ülke… Başka Bir Dünya… MÜMKÜN…![]()