Emek gücünün ömrünün uzunluğu sermayeye vız gelir. Onu ilgilendiren tek şey, bir işgünü boyunca akışı sağlayabilecek azami emek gücüdür. Bu amacına tıpkı açgözlü bir çiftçinin toprağın verimliliğini tüketerek ondan elden geldiğince fazla ürün koparması gibi,..(1)

Maraş merkezli büyük depremin üzerinden günler geçti. Depremin yarattığı etki her alanda devam ediyor. Barınma, yeme-içme derken bir dizi sorun toplumun kendi kendine dayanışması ile çözülmeye çalışılıyor. Bütün bunlara artçı sarsıntılar da eşlik edince sorunlar adeta bir ip yumağı gibi birbirine dolanarak büyümüş durumda. 28 Şubatta Malatya’da bir artçı sarsıntı daha meydana geldi. Bu sarsıntı sonucunda Maraş’ta ağır hasar alan metal fabrikasına ürün çıkartmak için sokulan işçiler, artçı sarsıntı ile birlikte enkazın altında kaldı. Bunun sonucunda 1 işçi öldü, 4 işçi yaralandı. Deprem sürecinde bile işçi cinayeti yaşanmıştır. Depremin etkileri sürerken daha enkazlar orta yerde dururken, cenazeler gömülmemiş, gözyaşları kurumamışken işçiler işlerine geri çağrıldı, geri çağrılmalarının yanında işten atmalar yaşandı ve yaşanan son olay ile birlikte işçi sınıfının hayatının sermayedarın üretim araç ve gereçlerinden daha değersiz olduğu bir kez daha kanıtlandı. Örnek vermeye devam edersek Antakya’da deprem daha yeni olmuşken Antakya Belediyesi Tahsin Nihadioğlu’nu işe çağırıp çalışmasını istemişti. Hiçbir koşul sağlanmadan size uygun yer sağladık diye yalan söylenerek ve zorlanarak çağrılan Nihadioğlu aç biilaç soğukta iki gün çalıştırılmış sonunda ise daha fazla çalışamayacağını söyleyip işten ayrılmıştı. Isınacak bir şey bulamayan Nihadioğlu battaniye bulup kendini soğuktan korumak isterken polislerin işkencesine uğramıştı. Daha sonra ailesinin yanına gitmek için yola çıkan Nihadioğlu bir aracın çarpması ile hayatını kaybetti. Ailesi üşümemek için sardığı battaniyesinin hastanede kanlar içinde olduğunu ifade etti. Maalesef işçi sınıfına reva görülen bir kanlı battaniye oldu.

Bunun yanında deprem bölgesinde işten atmalar “sözde” yasaklandı. 4857 sayılı İş Kanunu madde 25’e göre iyi niyet ve ahlak kurallarına uymayan haller, işyerinin kapanması, işin sona ermesi hallerinde feshedilebileceği şeklinde bir kararname yayınlandı. Bu yasak kapsamının dışında kalan maddeye devamsızlık da dâhildir. Bu durumda işçi devamsızlık yaptığı taktirde işten atılabilecek. Zaten işçinin bu süreçte öngörülebileceği gibi işçinin en fazla yapabileceği şey devamsızlık olacaktır. İlgili maddenin ikinci bendinin g fıkrası şu şekildedir; “işçinin işverenden izin almaksızın veya haklı bir sebebe dayanmaksızın ardı ardına iki iş günü veya bir ay içinde iki defa herhangi bir tatil gününden sonraki iş günü yahut bir ayda üç iş günü işine devam etmemesi” derhal fesih nedenidir. Haberleşmenin çöktüğü, alt yapının olmadığı olağanüstü durumların yaşandığı afet bölgesinde işçi haber veremediği durumda işten mi atılacaktır? Bu maddeye göre artçı depremler devam ederken hala can kayıpları yaşanırken veya hastalıktan dolayı işe gidemeyen işçiler sırf devamsızlıktan ötürü işten atılacaktır. Keza işçiler bu travmatik süreçten hiç mi etkilenmemişlerdir ki işe gitmek zorundadırlar? Ailesini, akrabalarını ve şehrini kaybeden işçilerden tüm bunlardan azade performans beklenmektedir ve işçinin ruhsal veya fiziksel sorun yaşamaya hakkı yokmuş gibi davranılmaktadır. Evini, ailesini, maddi tüm olanaklarını ve şehrini kaybeden işçiler açlığın kırbacı ile terbiye edilip depremden sonra kalan son emek güçleri ve yaşam hevesleri de sermaye tarafından emilmek istenmektedir. Sermayeye göre işçi bütün yaşamı boyunca emek gücünden başka bir şey olarak görülmemektedir bu nedenle her koşulda kullanılabilir çünkü kapitalist için esas olan kârıdır. Değil midir ki rant ve kâr hırsı yüzünden bugün yüz binlerce insan enkaz altında kalmıştır.

İşten atmalar ile ilgili kararnamenin kapsamı genişletilmelidir. İşçiler ağır hasarlı hiçbir işyerine sokulmamalıdır. Yasağa aykırı hareket eden patronlara reva görülen ceza sadece her ay için bir aylık asgari ücretken bu komik ceza düzeltilmeli işten atan kapitalistlere daha ağır cezalar tevdi edilmelidir. İşçilerin fiziksel durumlarının yanında ruhsal durumları da bir o kadar ciddiye alınmalı ve gerekli tedavi koşulları sağlanmalıdır. İşçilerin ve ailelerinin yas süreçlerine saygı gösterilmelidir. Bütün bu kaosun içinde işçiler bir de işi ile ilgili kaygıya düşmemelidir.

Dipnotlar
1- Karl Marx, Kapital 1. Cilt, Sol Yayınları, Mayıs 2011, S.259

Kaynak: İSİG Meclisi

  • Hakkımızda
  • Künye

 

Başka Bir Denizli… Başka Bir Ülke… Başka Bir Dünya… MÜMKÜN…