*Otlak Ailesi

Dört yıl önce göçükte ölen Şükrü Otlak’ın eşi Hatice Otlak ve kızı Saibe Otlak ile maden sahasında neler yaşandığını, davanın başından beri verdikleri adalet mücadelesini konuştuk.

Milas’ta dört yıl önce maden ocağındaki göçükte hayatını kaybeden üç işçiden biri olan Şükrü Otlak’ın ölümüne ilişkin açılan davanın istinaf aşaması sonuçlandı.

Mahkeme, işletme sahibi Mustafa Ali Kömürcüoğlu ile taşeron firma sahibi Özkan Kömürcüoğlu’na bilinçli taksirden 11 yıl 3’er ay hapis cezası verdi. Hâkim, dört yıldan beri adalet mücadelesi veren Otlak Ailesinin, sanıkların olası kast hükümlerine göre ve tutuklu olarak yargılanması talebini ise reddetti.

Muğla’nın Milas ilçesinde Kömürcüoğlu Group bünyesindeki Çınartaş Endüstri Anonim Şirketi’nin işlettiği feldspat maddesi üretilen açık maden sahasında 2019’da göçük meydana geldi. Ekskavatör operatörleri Engin Tutuk, Servet Çapacıoğlu ve kamyon şoförü Şükrü Otlak göçük altında kalarak hayatını kaybetti.

Olaydan sonra mahkemece tutuklanan işletme sahibi Mustafa Ali Kömürcüoğlu, taşeron şirketin sahibi Özkan Kömürcüoğlu ve işletme müdürü Serkan Anar altı ay sonra adlî kontrol şartıyla tahliye edildi.

İş cinayetinin ardından tek davayı ise madende şoför olarak çalışan Şükrü Otlak’ın ailesi açtı. Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) bilinçli taksir hükmü üzerinden hazırlanan iddianame Bodrum Ağır Ceza Mahkemesi tarafından dört yıl önce kabul edildi. Görülen duruşmalarda ailenin avukatlarının, maden işletmesi sahiplerinin “tutuklu yargılanmaları” ve “sanıkların olası kast hükümlerinden cezalandırılması” talebi her seferinde reddedildi.

Soma davasında 8 yıl 4 yıl hapis cezası alan Fuat Ünal Aydın’ın dosyaya bilirkişi olarak atanması ve yeni bilirkişi raporlarının beklenmesi nedeniyle ilk derece mahkemesindeki dava 26 ay sürdü.

Bodrum Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 2021’in Nisan ayında açıklanan kararda cezalar bilinçli taksir hükümlerinin alt sınırından verildi. Tutuksuz yargılanan sanıklar Mustafa Ali Kömürcüoğlu 10 yıl, Özkan Kömürcüoğlu, Adem Eskün 6 yıl 8’er ay hapis ile cezalandırıldı.

İstinaf da bilinçli taksirden ceza verdi

Otlak Ailesi, kararı İstinaf mahkemesine taşıdı. Üç gün önce İzmir Bölge Adliye Mahkemesi’nde görülen davanın karar duruşması bir buçuk saat gecikmeyle başladı. Şükrü Otlak’ın eşi, kızları ve oğlu ile ailenin avukatlarının, sanık müdafilerinin hazır bulunduğu duruşmaya sanıklar katılmadı.

İstinaf mahkemesi kararda, Bodrum Ağır Ceza Mahkemesi’nin karar verdiği bilinçli taksir hükmünü uygularken, birinci derece mahkemenin sanıklara bilinçli taksirin alt sınırından verdiği cezaları artırdı. İstinaf mahkemesi işletme sahibi sanık Mustafa Ali Kömürcüoğlu ve taşeron firma sahibi sanık Özkan Kömürcüoğlu hakkında 11 yıl 3’er ay hapis cezasına hükmetti. Hâkim, sanıklar için adlî kontrol tedbirlerinin devamına karar verdi, sanıklar hakkındaki tutuklama talebini ise reddetti.

Daha önce beraatlerine karar verilen işletme müdürü Serkan Anar’ın 7 yıl 6 ay, daimî nezaretçi Serkan Kara’nın 3 yıl 4 ay hapisle cezalandırılmasına hükmeden mahkeme, saha formeni Adem Eskün hakkında verilen 6 yıl 8 ay hapis cezasını 4 yıl 5 ay 10 güne düşürdü.

Karar Otlak Ailesinde nasıl bir yankı yarattı? Karar duruşmasından sonra bir araya geldiğimiz Şükrü Otak’ın eşi Hatice Otlak ve kızı Saibe Otlak ile üç işçinin hayatını kaybettiği maden sahasında neler yaşandığını, davanın başından beri verdikleri adalet mücadelesini konuştuk.

Dava dosyasındaki bilirkişi raporunda şunlar öne çıkmıştı:

  • Maden sahasında yaklaşık 90 derecelik dik bir ayna yüzeyi meydana gelecek şekilde çalışma yapıldı.
  • Oluşan duvarın en alt kısmı oyulmak (ters ıskarpa) ve dinamit patlatılmak suretiyle yasaklı çalışma teknikleri kullanıldı.
  • Yeterli sayı ve eğimde kademe yapılmadı.
  • Açık maden ocağı işletmelerinde jeolojik formasyona göre planlanmış yükseklikte kademelendirme (basamak) ve uygun eğimler (şev açısı) olması gerekirdi.
  • Üretim aynasının alt tarafından malzeme alınma yöntemi (ters ıskarpa) madencilik sektöründe tamamen yasak.
  • Üretim faaliyetlerinde zorunlu olan iş güvenliği tedbirleri alınmadan maden üretimine devam edildi ve gerekli uyarılar yapılmadı.

Madende denetim muamması

Milas’ın Sarıkaya Mahallesi’ndeki Yumrutaş mevkiinde faaliyet gösteren feldspat madeninde 18 Şubat 2019’da göçük meydana geldiğinde ocak kaçak çalıştırılıyordu. 30 Mayıs 2018’de Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü (MAPEG), maden işletmesine orman izni olmadan faaliyet gösterdiği için 69 bin lira para cezası kesmişti.

TMMOB Maden Mühendisleri Odasının açıklamasına göre işletmenin bir patlayıcı madde kullanma ruhsatı da bulunmuyordu.

İş cinayetinden sonra Enerji Bakanı Fatih Dönmez, bir soru önergesine “maden işletmesinde MAPEG’in oluru ile 30 Mayıs 2018 ve 18 Şubat 2019 tarihlerinde denetim yapıldığı” bilgisini verdi.

Madende üç işçinin öldüğü göçük 18 Şubat 2019’da meydana geldi. Bakan Dönmez’in bildirdiği son denetim tarihi ise göçüğün olduğu 18 Şubat 2019 tarihiyle çakışıyordu. İş cinayeti vakasının olduğu gün işletmenin denetlendiği bilgisinin verilmesinden işletmede 18 Şubat tarihine kadar herhangi bir denetim yapılmadığı ortaya çıkıyor.

Göçüğün olduğu güne kadar işletmenin tekrar denetlenmeden salt para cezasını ödeyerek yine aynı koşullarda üretime devam ettiği anlaşılıyor. Türkiye’de kaçak maden üretiminde işletmeyi denetlemek ve yaptırım uygulamakla yükümlü kurum ise MAPEG.

Yasaklı olan ters ıskarpa yöntemi kullanıldı

Kömürcüoğlu Group, seramik yapımında kullanılan feldspat maddesinin üretildiği maden sahasını 2015’te Toprak Holding’ten rödovans sözleşmesiyle kiraladı. Mustafa Ali Kömürcüoğlu’nun patronu olduğu Kömürcüoğlu Group bünyesinde birkaç maden şirketi var.

Üç işçiye mezar olan ocağı işleten Çınartaş Endüstri Anonim Şirketi’ni oğul Özkan Kömürcüoğlu yönetiyor.

Mustafa Ali Kömürcüoğlu’nun diğer oğlu Bircan Kömürcüoğlu, 2019 yerel seçimlerinden önce Aydın’ın Çine ilçesi için AKP’den belediye başkanlığına aday olduğunu açıklamıştı.

Kömürcüoğlu Group’un Milas’ta sekiz yıldan beri işlettiği açık maden sahasında, Yumrutaş adı verilen yüz binlerce ton ağırlığındaki doğal kaya yıllar boyu oyularak faaliyet yürütüldü.

Çınartaş Endüstri Anonim Şirketi’nin, feldspat madenini daha kısa sürede çıkarabilmek için ters ıskarpa yöntemini kullandığı biliniyor. Ters ıskarpa, değerli madeni alabilmek için kayanın dibi oyularak ilerlenen bir yöntem.

Maden mühendisleri bu yöntemle maden çıkarılmasını “bindiği dalı keserek ilerleme” diye tarif ediyor. Madencilikte yasaklanmış olan ters ıskarpa ile çalışılması, kayanın dinamitle parçalanması; üç işçinin hayatını kaybettiği maden sahasında en tehlikeli unsurlar olarak öne çıkıyor.

“Yurtdışına göndermek için acele ediliyordu”

Göçükte 45 yaşında hayatını kaybeden kamyon şoförü Şükrü Otlak’ın kızı Saibe Otlak, “Babam olaydan bir gün önce ‘Burası çok tehlikeli. Bu kaya göçse buradan ölümüzü bile çıkaramazlar’ demişti” diye başlıyor söze.

Maden ocağındaki işi, dağın yamacında kayanın kırılmasıyla elde edilen ve kamyona yüklenen feldspat madenini şantiye alanına götürmek olan şoför Şükrü Otlak, göçüğün olduğu alanda o gün ilk kez görevlendirilmiş. Saibe Otlak, diğer işçiler can güvenliği tehlikesi olduğu için sahaya gitmeyince babasının gönderildiğini söylüyor:

“Kayanın altını oya oya ilerlemişler. Kayanın altı oyulunca üst tarafı kalmış. Yani ters ıskarpa denilen yasaklı yöntemle kayayı dipten göçürmeye çalışmışlar. Mahkemede karşı taraf kademe yaptıklarını, maden çıkarmadıklarını söylüyor ama kademe üstten kazılarak uygulanan bir yöntem. Amaçları kademe falan değil yani. Bir an önce değerli madene ulaşarak onu çıkarmak. Çünkü o gün madeni yurtdışına göndermek için gemiye yetiştirmeye çalışmışlar. İşçilere izin vermedikleri için babam hafta sonu bile çalışıyordu.”

“Patron kayadaki çatlağı bir gün önce görmüş”

Saibe Otlak, kayada çatlak olduğunu işçilerin, maden işletmesinin asıl sahibi Mustafa Ali Kömürcüoğlu’na söylediğini belirtiyor.

“Patron göçükten bir gün önce maden sahasına gelerek çatlağı görmüş. İşçilere ‘Bir şey olmaz. Çalışmaya devam edin’ diyerek kayaya baka baka oradan ayrılmış” diyen Otlak, kazada ölen işçilerden Servet Çapacıoğlu’nun kardeşinin ifadesiyle bu durumun dava duruşmalarında kayıt altına alındığını vurguluyor.

Otlak, “Aynı maden sahasında büyük göçük olmadan 20 gün önce de benzer bir göçük olmuş. Patron çok da bir uğraş vermeden madenin bulunduğuna sevindiği için işçilere baklava ile kola dağıtmış. ‘Çok şükür malımız ile canımıza zarar gelmedi’ demiş” diye anlatıyor.

Laboratuvar teknikeri olan Saibe Otlak’ın üniversitede okuyan Ceren adında bir kız kardeşi ve 13 yaşında İzzet adında bir oğlan kardeşi var. Şükrü Otlak’ın ölümünden sonra aileye ölüm maaşı bağlanmış. 2019’da eşinin ölümünden sonra maddî manevî çok zor günler yaşadıklarını söyleyen anne Hatice Otlak ise bir beton şirketinde aşçı olarak çalışıyor.

“Davadan vazgeçmemiz için para teklif ettiler”

Eşi ölünce çocuklarını tek başına okutmak zorunda kalan Hatice Otlak için acı ilk günkü kadar taze. “Göçüğün altından eşimin bedeni bile tek parça çıkarılamadı. Ne ben eşimi görebildim ne de çocuklarım. Bakmaya cesaret edemedik. Ölüm şekli o kadar acı oldu… Biz ölümü çok sonra kabullenmeye başladık. Ama hâlâ kocam çıkıp gelecekmiş gibi hissediyoruz” diyor.

Hatice Otlak iş cinayetinden sonra davayı ilk açtıkları günleri anlatıyor. Mahkemeye çıkarılan maden işletmesinin sahipleri tutuklanınca bu altı aylık süreçte işletme sahipleri Otlak’ın evine, işyerine sürekli adamlarını yollayıp para teklif etmiş. Otlak şunları söylüyor:

“Patronun diğer oğlu Bircan Kömürcüoğlu adam gönderdi. Davadan vazgeçelim diye bize 1 milyon lira teklif etti. Patronun kızı Birgül Kömürcüoğlu ise arayarak ‘Siz bizim kaç ay ekmeğimizi yediniz. Siz nasıl şikâyetçi oluyorsunuz’ dedi. Oysa benim eşim hafta sonu tatili demeden çalıştı. Maaşını alın terinin karşılığında aldı. Çevremizde ‘Teklif edilen parayı alıp kurtulun. Bunlar zengin, baş edemezsiniz’ diyenler de oldu. O insanların her birinden uzaklaştım. ‘Ben para değil, getirebiliyorsanız çocuklarımın babasını istiyorum’ dedim. İsterlerse saray teklif etsinler, vicdanım rahat etmedikten sonra neye yarar ki…”

Aileye tehdit

Çınartaş Endüstri Anonim Şirketi’nin işlettiği feldspat maden sahasındaki göçükte Şükrü Otlak ile birlikte Engin Tutuk, Servet Çapacıoğlu adlı işçiler de yaşamını yitirmişti. İki işçi ailesinin davacı olması, göçükten yaralı kurtulan işçilerden Tayfun Akıncı’nın mahkemede Otlak Ailesinin lehine şahitlik yapması şirket tarafından ailelere para verilerek engellenmiş.

Adalet mücadelesi başlatan Otlak Ailesine davadan vazgeçmeleri için Kömürcüoğlu Ailesinin baskısı ise günden güne artmış.
Hatice Otlak, davacı oldukları işletme sahiplerinin işi artık tehdit boyutuna vardıklarını, çoluk çocuk canlarının tehlikeye girdiğini, bunun için savcılığa suç duyurusunda bulunduklarını belirtiyor. Otlak, “Maden sahibi bize şahitlik edecek komşularımızı da korkutmuş. Bundan bir ay önce karanlık adamları yine evin çevresinde dolanıyordu” diyor.

Otlak’ın son sözleri ise şu oluyor:

“Bu bir kaza değil, cinayet! Ama mahkeme bilinçli taksirden yargılama yaptı. Hatta ilk mahkeme cezaları bilinçli taksirin en alt sınırından verdi. Sorumlular sadece eşimin ölümüne sebep oldukları için değil, başka çocuklar babasız kalmasın, ocaklar sönmesin diye en ağır cezayla cezalandırılmalı. Adalet mücadelemizden asla vazgeçmeyeceğiz.”

“Sanıklar olası kasta göre cezalandırılmalı”

Davayı Otlak Ailesinin avukatları Ayvaz Demircan ve Celal Aynacı bianet’e değerlendirdi. Her iki avukat da olayın olası kastla öldürme olduğunu ve sanıkların olası kast hükümlerine göre cezalandırılmaları gerektiğini ifade ediyor.

Demircan, “Maden ocağının mevzuata ve tekniğe aykırı işletilmesi nedeniyle kayaların yukarıdan aşağıya düşmesi veya çökmesiyle ölümlerin meydana gelebileceğinin sanıklarca öngörüldüğü anlaşılmaktadır” diyor. Aksini iddia etmenin mümkün olmadığını vurgulayan Demircan kararı şöyle yorumluyor:

“Ölümlerin meydana gelmemesi için hiçbir önlem alınmaması sanıklar tarafından ‘ne olursa olsun’ şeklinde bir kabullenme olduğunu gösteriyor. Sanıkların ağır ve yoğun kusurları bulunduğuna tereddüt yok.”

“Sonucu göze alarak çalıştırdılar”

Avukat Celal Aynacı ise maden kazaları sonucu yapılan yargılamalarda olayın bilinçli taksir kapsamında değerlendirilmesinin yaygın bir uygulamaya dönüştüğünün altını çiziyor. Her olayın kendine özgü somut koşulları içerisinde değerlendirilmesi gerektiğini belirten Aynacı şunları söylüyor:

“Ceza Dairesi, bilinçli taksire göre alt sınırdan verilen cezaları üst sınıra yükseltmeyi ve beraatlerine karar verilen iki sanığın hapis cezası almalarını uygun buldu. Bir sanık yönünden de ceza miktarı azaltıldı. Oysa faillerin gerçekleşmesi muhtemel sonuçlar bakımından rıza gösterdikleri ve bu sonuçları göze alarak çalışmayı devam ettirdikleri açıktır. İstinaf mahkemesinin kararı olayın mahiyetine uygun olmadığından tüm sanıkların olası kast hükümlerine göre yargılanmaları için temyiz başvurusunda bulunacağız.”

(SE/AÖ)

Sercan Engerek

Haber muhabiri. 1987’de İzmir’de doğdu. 2004’te tamamladığı lise öğreniminin ardından harita-kadastro ve reklâmcılık alanlarında çalışarak viyolonsel eğitimi aldı; beş yıl boyunca müzikle ilgilendi. 2012’de Atatürk Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik bölümüne girdi. Gazeteciliğe öğrencilik yıllarında Ordu Hayat Gazetesi ve Atatürk İletişim Gazetesi’nde başladı. 2015’ten itibaren Bağımsız İletişim Ağı’nda (bianet) haber, söyleşi, yazı ve röportajları yayımlandı. 2017’de Haber Ekspres, 2019’da Ticaret gazetesinde Basın İş Yasası kapsamında muhabir olarak çalıştı. Demokrat Haber’de muhtelif zamanlarda gündeme ilişkin yazılar kaleme aldı. 2020’nin başından beri bağımsız gazeteci olarak çeşitli haber mecralarına çevre, kentleşme ve çalışma yaşamı alanlarında haber yazıyor.

ÜÇ İŞÇİNİN ÖLDÜĞÜ MADEN GÖÇÜĞÜ“Ben para değil, çocuklarımın babasını istiyorum”

Kaynak: Bianet
  • Hakkımızda
  • Künye

 

Başka Bir Denizli… Başka Bir Ülke… Başka Bir Dünya… MÜMKÜN…