‘İLİÇ’İN YAŞADIKLARINI YAŞAYACAĞIZ’
Bakırtepe Çevre Platformu Sözcüsü Sebahat Yaraşır; “Bakırtepe’de on iki yıldır hukuksal mücadelemizi, bölge halkı olarak itirazımızı sürdürüyoruz ama maden şirketi bütün bunlara rağmen siyanür ile altın madeni işletmesine devam ediyor. On iki yıldır Bakırtepe’de siyanür ile altın çıkarılıyor ve burası da bir gün Erzincan İliç’in yaşadığını yaşayacak” diyerek tepkisini dile getirdi.

‘BÖLGE TEHDİT ALTINDA’
Sebahat Yaraşır durumu şu sözlerle özetledi:
“Maden şirketi kapasiteyi genişletmek istiyor. Kapasite genişletilmek istenen yerde Naldöken denilen yerde Alevilerin ziyaret yeri var, alt tarafında Kalkım köyündü doktor balıkların gözesi var, Molla Deresi höyüğü sit alanı ve bu bölgede genişleyen siyanür ile altın çıkaran bir maden var. Naldöken bölgesi Çetintaya’ya ve çevre köylerin su havzası ve bölgedeki sekiz köy tehdit altında”
ŞİRKET MADEN SAHASINI SÜREKLİ GENİŞLETİYOR
Maden şirketinin sürekli kapasite artırımı için çabaladığını belirten Yaraşır şunları söyledi:
“Biz artık ÇED raporlarının ve revize edilen ÇED raporlarının sayısına yetişemiyoruz. Maden şirketi maden işleme bölgesinde kapasite artırımına gitmek istiyor ve bunun için ÇED raporu hazırladı. Biz bu kapasite artırımı ile ilgili ÇED raporuna maden bölgenin Çetinkaya ve çevre köylerin su havzası olduğu nedeniyle ÇED raporuna Sivas İdare Mahkemesine geçtiğimiz aylarda dava açtık. Mahkeme 6 Haziran 2024’te bölgede keşif yapılmasına karar verdi ve keşif yapıldı. Bölge halkı maden sahasında dinamit patlatıldığında sularının bulanık aktığını söylüyor. Bundan on iki yıl önce de söylemiştik, maden şirketi bulundukları bölgede kalmayıp, çevreye yayılacak demiştik v şu an bu durumu yaşıyoruz. Maden şirketi ısrarla bölgede yayılmaya, maden sahasını genişletmeye devam ediyor. Bizim endişemiz su havzasını kaybetmek, bunu daha önce Pınargözü köyünde yaşadık ve köylü demir madeninden kaynaklı arsenikli su içmişti.”

ELİMİZDE DÖRT TANE DURDURMA KARARI VAR
On iki yıldır bölgede yıkımın sürdüğünü, mahkeme kararlarına rağmen maden şirketinin Bakırtepe’de siyanür ile altın çıkarmaya, genişlemeye devam ettiğini belirten Sebahat Yaraşır mahkeme kararlarının uygulanmasını istedi ve şöyle konuştu:
“Elimizde şu ana kadar bu bölgede dört tane durdurma kararı var, ikisi Danıştay’da ama şirket harıl harıl çalışmaya devam ediyor. Maden şirketi çalışmasını sürdürdüğü gibi kapasite artırıp, başka bölgelere de geçmek için çalışıyor” dedi. Bölgede rapor hazırlayan bilir kişi heyetlerinin aynı kişilerden oluştuğunu, heyetin her seferinde maden şirketinin beklentisi yönünde, yoruma açık raporlar hazırladığını, bilirkişi tespiti için itirazlarının dikkate alınmadığını belirten Yaraşır şu şekilde konuştu; “Olayı tarafsız değerlendiren bilirkişiler var ama çoğunlukla kendilerine yakın, belli kilerden oluşan bilirkişi heyeti, şirketin istediği gibi raporlar yazıyor. Bizim doğamızdan, suyumuzdan, yaşam alanlarımızdan, tarım alanlarımızdan ellerini çekmelerini istiyoruz. Elde ettiğimiz yasal hakların, mahkeme kararlarının uygulanmasını istiyoruz. Kamuoyunun Bakırtepe’deki eko yıkımı, katliamı görmesini, Bakırtepe’nin sesinin duymasını, sahiplenilmesini istiyoruz.”
BÖLGE KİMYASAL RİSK ALTINDA
On iki yıl önce Bakırtepe’de siyanür ile altın arama konusunda bölge halkını bilgilendiren, yaşanacak sorunları dile getiren çevre aktivisti ve Metalurji Yüksek Mühendisi Cemalettin Küçük de Bakırtepe’nin Türkiye’deki diğer maden sahalarının yaşadığı süreci yaşadığının altını çizerek şunları söyledi:
“Kangal ilçesi bir bütün olarak Türkiye’nin tahıl ambarı durumundadır. Burada tarım ile birlikte hayvancılık da yok edilmektedir. Şimdi bütün otlaklar, meralar kimyasal tehdidi altında ve bölgede hayvancılık yok denecek kadar gerilemiş durumda. On iki yıldır Kangal Bakırtepe bölgesinde doğa katliamı, kirlilik kapasite artırımı ile devam ediyor. Bakırtepe’nin bir tarafında kimyasal dağ, bir tarafında büyük bir çukur, bir tarafında da pasa dağı oluşuyor. Bölgenin coğrafi yapısının değişip, kimyasal değerlerin oluşmasını kim kabul edilebilir? Uluslar arası standartlarda bunun ölçüsü, sınırı nedir? Her geçen yıl büyüyen yıkım devam ediyor. İliç’te yirmi yıl önce yaşanan katliamı söylemiştik, bunu yapmayın demiştik, aynı şekilde Bakırtepe’de de olası yaşanacak durumları söylüyoruz. Bu bölgede liç sahasının yıkılmasını beklemek gerekmiyor, dere yatakları, dağların etrafı kimyasal atıklarla dolduruluyor ve bu atıklar bir şekilde topraktan sulara karışıp, yaşamı tehdit ediyor. Bakırtepe bölgesinde hiçbir yasa yönetmelik dinlemeden on iki yılda altıncı ÇED raporu hazırlandı. Sürekli kapasite artırımına gidiyorlar, iptal ettiriyoruz, mahkemeden karar aldırıyoruz, şirket hemen ikinci başvuruyu yapıyor. Biz onu iptal ettirene kadar üçüncü başvuruyu yapıyor, bunu iptal ettirene kadar dördüncü başvuruyu yapıyor, olumlu bir şey almışsa beşinci, altıncı başvuruyu yapıyor. Bölgede maden çıkarma adına topyekün yok edilme sürecini yaşamaktadır.”
Kaynak: Artı Gerçek – Mehmet Menekşe
Başka Bir Denizli… Başka Bir Ülke… Başka Bir Dünya… MÜMKÜN…![]()