Profesör İlhan Berktay yaşamını yitirdi. Berktay için yarın Zincirlikuyu Camisi’nde cenaze töreni düzenlenecek.
Profesör İlhan Berktay hayatını kaybetti. Twitter hesabından açıklama yapan Berktay’ın kızı Ayşe Berktay, “Babam İlhan Berktay’ı kaybettik. Pazartesi (yarın) ikindide Zincirlikuyu mezarlığı içindeki camiden uğurlayacağız” dedi.
İLHAN BERKTAY KİMDİR?
İlhan Berktay, 1931 yılında İzmir’de doğdu. İzmir İnönü Lisesi’ni bitirdikten sonra İTÜ Makine Fakültesi’ni kazanan Berktay, aynı dönemde İstanbul Yüksek Tahsil Gençlik Derneği’ne (İYTGD) üye oldu. İki dönem dernek başkanlığı yapan Berktay, “Nâzım Hikmet’i Kurtarınız” kampanyasının ardından 1951 tevkifatında tutuklandı. Aralıklarla yaklaşık üç yıl cezaevinde kalan Berktay, üniversiteyi bitiremedi.
1949’da İYTGD’de tanıştığı Solmaz Görkmen ile 1952’de cezaevinde evlendi. 1962’de Yıldız Teknik Okulu (bugünkü YTÜ) Akşam İnşaat Bölümü’ne girip 1966’da mezun oldu. Aynı üniversitede profesör olan Berktay, Betonarme Anabilim Dalı başkanlığı yaptı, İnşaat Mühendisleri Odası, TMMOB, TÜMÖD gibi demokratik meslek örgütlerinde çeşitli görevlerde bulundu.
Mesleki alanda çeşitli makalelerin yanı sıra “Kırılma Çizgileri Teorisi ve Uygulamaları” (1988); “Plak Teorisi ve Uygulamaları” (1992); “Betonarme 1, Taşıma Gücü ve Kesit Hesapları” (3. baskı 2003) ve “Solmaz Hanım’la Bir Ömür – Aşkta ve Kavgada” (2018) kitaplarını kaleme aldı.

İlhan Berktay’ı, 2010 yılında olmalı, kızı Ayşe Berktay’la birlikte yaşadığı evde tanıdım. Birkaç yıl önce geçirdiği trafik kazasının vücudunda bıraktığı fiziksel tahribatın izlerini taşıyordu. Ne kadar kaldık yanında o gün hatırlamıyorum. Ama onunla siyasetten futbola, üniversitelerden rakı içmek adabına kadar hemen her konuda sohbet edilebileceği ve ondan çok şey öğrenileceği çok güçlü bir şekilde kalmış aklımda.
Sonra Ayşe tutuklandı ve ben taşındığım Diyarbakır’dan, damadı Recai aracılığıyla, İlhan Berktay’la bir iki kez telefonda konuşma olanağı buldum. Ayşe tutuklanmıştı ve ne kadar hapis yatacağı belli değildi. Ayşe’nin aklı babasındaydı, bunu tahmin edebiliyordum elbette. Ama mutlaka babası da onun için endişeleniyordu. Telefon konuşmalarımızda Berktay’ın çokça öfkeli ama metanetli olduğunu hatırlıyorum. Bu tutumu nedeniyle ona duyduğum saygının pekiştiğini de hatırlıyorum.
Ayşe, belki konuşulacak güncel şeylerden dolayı, çok az anlatmıştı babası İlhan Berktay’ı. İyi mi yapmıştı? Bunu, İlhan Berktay’ın “Aşkta ve Kavgada Solmaz Hanım’la Bir Ömür” kitabını okuyunca düşünmeye başladım. Kuşkusuz iyi yaptı ve İlhan Berktay’ı bu anı kitabıyla yakından tanımak daha keyifli oldu. Öte yandan, örneğin, hiç değilse babasının bir dönem gençlik liderliği yaptığını çınlatsaydı, diye düşünmedim değil.
Ayşe’nin annesi Solmaz Hanım’ı birkaç yıl önce kanserden kaybettiğini biliyordum ama İlhan Berktay’la görüşmelerimizde Solmaz Hanım’dan söz ettiğimizi hiç hatırlamıyorum. Kim bilir neden?
SEVİNÇLİ, DAHA ÇOK ACILI GÜNLER
Bir insan neden anılarını yazmak ihtiyacı hisseder? Üstelik geçirdiği kaza nedeniyle hafızası zayıflamışken? Öyle ya, kendisi yazıyor kitapta, kazadan bir süre sonra eşine, “Solmaz Hanım, siz evli misiniz?” diyecek kadar kötüdür hafızası.
Bir insan neden anılarını yazar sorusunu Berktay’ın kendisi de soruyor ve şöyle bir cevap veriyor: “Diyebilirsiniz ki ‘Mecbur musun yazmaya?’ Ben öyle hissediyorum. Mina’nın (Urgan) hakkı varmış. ‘Hepinizin yazması lazım, yoksa her şey unutulacak!’ derdi. Gerçekten de o sevinçli, daha da çok acılı günler kaybolup gidecek. Ayrıca Solmaz’a karşı boynumun borcu diye düşünüyorum.”
“O sevinçli, daha da çok acılı günler”de İlhan Berktay’ın ailesi var, çocukluğu, öğrenciliği, solculuğu, hapisliği, sürgünlüğü, arkadaşları, akademisyenliği ve elbette 55 yıl birlikte yaşadığı eşi Solmaz Hanım var. Ve hayatında yer eden İzmir, İstanbul, Çorum, Elazığ, Bodrum ve kimi Avrupa şehirleri…
İlhan Berktay, ömrüne sığdırdığı macerayı anlatıyor “Aşkta ve Kavgada Solmaz Hanım’la Bir Ömür” kitabında. Cümleler kısa, yalın ve sahici. Sahiciliği, Berktay’ın yaşadıklarıyla, tanıklıklarıyla, tanıdıklarıyla ilgili anlattıklarına bugünden de bakabilmesinden kaynaklanıyor sanırım. Öte yandan öfkesini de acısını ve sevincini de dozunda bir duyarlılıkla paylaşması da güzel olmuş. Böyle olunca okuyucuyu kendi duygularıyla teslim almamış oluyor. Ama bu tarz anlatım biçimi nedeniyle anlatılanla okuyucu arasına bir mesafe girmiyor. Okuyucu durduğu yerden bir hayat hikayesine ve elbette bir Türkiye panoramasına tanıklık ediyor.
“Aşkta ve Kavgada Solma Hanım’la Bir Ömür” bir tarih kitabı değil. Ama bir kuşağın yaşadıklarını da gözler önüne seriyor. Berktay, ülkenin içine düştüğü ekonomik ve siyasi siyasi krizleri, kendi yaşantısı üzerinden ama satır aralarında genelleme yapmaktan geri durmayarak anlatıyor.
HAPİSHANEDE EVLENDİLER
Bana öyle geliyor ki Berktay’ın asıl yapmak istediği, 55 yıl birlikte yaşadığı ve bir roman kahramanı olabilecek Solmaz Hanım’ı anlatmak. Doğrusu haksız da sayılmaz. Berktay, öğrencilik yıllarında tanıyıp aşık olduğu Solmaz Hanım’la öğrenciliğini, mahpusluğunu, akademisyenliğini, sürgünlüğünü yaşamış bir aşık insan. Kitabın adına da uygun olarak neredeyse her satırda karşımıza Solmaz Hanım’ın çıkması şaşırtıcı değil bu nedenle.
İlhan Berktay ve Solmaz Hanım sık sık gözaltına alınır, tutuklanırlar öğrencilik yıllarında. İlhan Berktay, henüz 18 yaşındayken iki dönem İstanbul Yüksek Tahsil Gençlik Derneği’ne (İYTGD) başkanlık yapacaktır ve Solmaz Hanım derneğin üyesidir. Dergi çıkarıp dağıtırlar. Öğrenci sorunlarından Kore Savaşı’na, açlık grevindeki Nâzım Hikmet’i kurtarma kampanyasına kadar birçok etkinlikte yan yana çalışırlar.
Bütün bu etkinlikler nedeniyle çok defa gözaltına alınırlar ve tutuklanırlar. Öyle ki kimi zaman aynı davadan birlikte tutuklanır ve serbest bırakılırlar. Ama İlhan Berktay dışarıdayken Solmaz Hanım’ın tutuklandığı zamanlar da oluyor. Biri içerideyken diğeri dışarıda ve dışarıdaki içeridekini düzenli ziyaret ediyor. Ama gün geliyor, cezaevine müdür olarak atanan ve kendisine “Çifte Tabancalı Nihat” dendiğini mahpuslara açıklayan yüzbaşı, “Nişanlılara görüş yok” der. Bu sırada Solmaz Hanım dışarıdadır, nikah için hazırlıkları tamamlar ve en yakınlarının katıldığı bir törenle cezaevinde evlenirler.
ÜNİVERSİTELİLER İÇİN CEZAEVİ KAMPI
Cezaevlerinde kimler yoktur ki. Cezaevlerinin kıdemlisi Aziz Nesin’den Ahmed Arif’e, Ruhi Su’dan ünlü tiyatrocu Ulvi Uraz’a sanatçılar; TKP merkez komitesinden Dr Şefik Hüsnü Deymer, Reşat Fuat Baraner, Zeki Baştımar, Mihri Belli, Mehmet Bozışık… Sultanahmet Cezaevi’ni anlatırken, “Bu kadar üniversiteli ve üniversite mezunu bir araya kapatılınca, orası bizim için bir kampa dönüşmüştü” diyor Berktay.
İşkenceler, hapiste Ruhi Su’nun kurduğu koro, tutuklular arasındaki siyasi gerilimler, her şeye rağmen gülebilmek ve Solmaz Hanım. Öyle anlaşılıyor, bir saniye olsun Solmaz Hanım Berktay’ın aklından çıkmıyor. Büyük bir aşk ve siyasi irade, satır aralarında güçlü hissediliyor.
TÜRKİYE’NİN YAKIN TARİHİ
Çanakkale Savaşı’nda yer almış, ardından üst düzey bürokrat olan Girit göçmeni Halil Namık Berktay’ın oğlu İlhan Berktay, hayatını ve Solmaz Hanım’la olan yolculuğunu 400 sayfaya sığdırmış. Bu sayfalarda İstanbul Yüksek Tahsil Gençlik Derneği (İYTGD) faaliyetleri, Nâzım Hikmet’i Kurtarınız kampanyaları, 1951 tevkifatı, 6-7 Eylül olayları, hapisler, 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül öncesinin siyasi cinayetleri, 12 Eylül’den sonra sürgüne gitmek zorunda kalan çocukları, Bodrum’da geçirdikleri günler, Avrupa seyahatleri… Dönemin sosyalist siyasetçileri, sanatçılarıyla kurulan dostluklar yer alıyor. İlhan Berktay’ın “Aşkta ve Kavgada Solmaz Hanım’la Bir Ömür” kitabı, bu yönüyle Türkiye’nin yakın tarihine ve sol hareketlerin bir dönemine göz atmak için bir kaynak kitap niteliğinde.
Kaynak: DUVAR
Başka Bir Denizli… Başka Bir Ülke… Başka Bir Dünya… MÜMKÜN…![]()