Emine Bulut’un eski eşi Fedai Varan tarafından öldürülmesinin ardından sosyal medyada “Türk aileyi yapısına zarar verdiği” gerekçesiyle tartışma konusu haline getirilen İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanması çağrısıyla kampanya düzenlendi.

Emine Bulut’un eski eşi Fedai Varan tarafından öldürülmesinin ardından sosyal medyada #İstanbulSözleşmesiYaşatır etiketiyle kampanya düzenlendi.

Kadın hakları örgütleri, 2011 yılında kabul edilen ve “İstanbul Sözleşmesi” olarak anılan Kadına Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi’nin uygulanması çağrısı yaptı.

İstanbul Sözleşmesi son dönemde, “Türk aileyi yapısına zarar verdiği” gerekçesiyle tartışma konusu olmuştu.

Kadın Cinayetleri@KadinCinayeti

Biz yıllardır , uygulayın diyoruz. #6284, uygulansa bugün aramızda olabilirdi. Yetkililer hala neyi bekliyor?

Embedded video

Gülsüm Kav@GulsumKav

View image on TwitterView image on Twitter

Mor Çatı@morcativakfi

View image on Twitter

NAR KadınDayanışması@narkadindayanis

View image on Twitter

feminist gündem@feministgundem

“Kadının yeri…” diye başlayan her cümlenin sonu şiddete çıkıyor. “Lafın gelişi” söylenenler kadınların hayatını karartıyor. Ayrımcılık, eşitsizlik öldürür; !

View image on Twitter

Eşit Haklar İçin İzleme Derneği@esithaklar

View image on Twitter

Uçan Süpürge Vakfı-Flying Broom@ucansupurgeukff

View image on Twitter

Kampüs Cadıları@KampusCadilari

-Cinsiyet temelli şiddete karşı sigortamız olan İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmiyoruz!

Şule Çet İçin Adalet@suleicinadalet

View image on Twitter

İstanbul Sözleşmesi ne diyor?

Sözleşme, tam olarak Türkiye kadın hareketinin mücadelesi ve deneyimleri sonucu İstanbul’da 11 Mayıs 2011’de imzaya açıldı, 1 Ağustos 2014’te yürürlüğe girdi.

Eğer, Sözleşme’nin tüm maddeleri uygulansa ve devlet kurumlarına yansıtılsa, kadınlar, erkek şiddetinden çok daha fazla korunabilirdi.

Üstelik, sözleşmenin gereklerini yerine getirmek bir yana muhafazakar çevrelerce sözleşmenin kaldırılması isteniyor.

Peki, kadınların, “Bedel de Ödesek İstanbul Sözleşmesi’ni Savunacağız”dediği İstanbul Sözleşmesi, hangi maddeleri içeriyor?

İstanbul Sözleşmesi psikolojik şiddet, ısrarlı takip, fiziksel şiddet, tecavüz, zorla evlendirme, kadın sünneti, kürtaja zorlama, zorla kısırlaştırma, tecavüz ve taciz dahil cinsel şiddet olmak üzere kadına yönelik şiddetin tüm türlerini kapsıyor. 

Sözleşme çerçevesinde eviçi şiddet, aynı evde yaşıyor olsun ya da olmasın mevcut ya da eski eş ya da partnerler arasında yaşanan her türlü şiddet edimini içerecek şekilde kadının korunmasını esas alıyor. 

Dolayısıyla kadınları konumlandırırken “aile” olmayı, evlilik birliği içinde bulunmayı ya da aynı evi paylaşıyor ya da paylaşmış bulunmayı gerektirmiyor.

Sözleşmenin getirdiği yükümlülükler o denli önemlidir ki; silahlı çatışma durumlarında bile geçerliliğini koruyor ve taraf devletler de  bunu garanti altına alıyor.

Sözleşmenin getirdiği yükümlülükler öncelikle devlet görevlilerine yönelik. Devlet kendi adına hareket eden görevlilerinin İstanbul Sözleşmesi’nin gereklerini yerine getirmesini sağlamak zorunda.

Devletlerin sorumluluğu bununla sınırlı değil. Aynı zamanda şiddeti gerçekleştiren ister kadının sevgilisi, ister kocası, ister babası, ister patronu olsun, yani kim olursa olsun şiddetin önlenmesi, soruşturulması, cezalandırılması, zararın tazmin edilmesi yükümlülüğü de devlete ait.

Bu yükümlülüklerin yerine getirilmemesi halinde şiddetin sorumlusu İstanbul Sözleşmesi çerçevesinde devlet oluyor. 

Sözleşmenin her ifadesi öncelikli öneme sahip. Sözleşme’deki bazı cümleleler var ki,  toplumsal cinsiyet eşitliğinin zemini oluşturuyor.

Örneğin, Sözleşmede toplumsal cinsiyete uygun davranışların çok küçük yaşlardan itibaren yerleştiği gözetilerek eğitimin tüm aşamalarında kullanılacak materyallerin toplumsal cinsiyete ilişkin yaygın ve eşitsiz davranış kodlarından arındırılması, küçük yaştan itibaren şiddetsiz iletişim yolları hakkında eğitimler verilmesi ve bu eğitimlerin medyanın imkanlarıyla desteklenmesi gerektiği ifade ediliyor.

Yine önemli noktalardan biri denetim mekanizması. Taraf devletlerde sözleşmenin uygulanıp uygulanmadığını denetleyen GREVIO (Kadınlara Karşı Şiddet ve Ev İçi Şiddete Karşı Uzman Eylem Grubu) da anket formunda bu önyargıları, toplumsal cinsiyet rollerini ve bunların beslendiği sosyal ve kültürel yapıyı değiştirmek için neler yapıldığını soruyor. GREVIO ayrıca kadınlara yönelik her türlü şiddetin önlenmesi için yürütülen kampanya ve programlara ilişkin bilgiler soruyor.

Ek olarak, Sözleşme engellilik, cinsel yönelim gibi unsurların da dikkate alınmasını istiyor.

Sözleşme, yerleşik ve ayrımcı toplumsal cinsiyet rollerinin ve bunların sürmesini sağlayan sosyal ve kültürel yapıların dönüştürülmesi yükümlülüğünü içeriyor.

Kadınların ailenin bir parçası ve ev işleri ve çocuk bakımı başta olmak üzere bakım hizmetlerinin esas sorumlusu olarak değil, kendi başına bir birey olarak görülmesini öneriyor.

Kadını aile içine hapsetmeyen, kadını sosyal yaşamın merkezine koyan sözleşme, eşitlik kavramı üzerinden kadını konumlandırıyor.

Taraf devletlere, şiddetin önlenmesinde büyük sorumluluklar yüklüyor. Örneğin, Türkiye’deki kadınların şiddete karşı sıkça başvurduğu 6284 No’lu yasa, İstanbul Sözleşmesi’nin garantisi altında.

İstanbul Sözleşmesi’ne karşı çıkanlar ne diyor?

Özellikle son dönemde bazı kurum, kuruluş ve yazarlar İstanbul Sözleşmesi’nin geri çekilmesi çağrıları yapıyordu. ‘Change.org’ internet sitesinde de Türkiye’nin sözleşmeden çekilmesi için imza kampanyası başlatılmıştı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu sözleşme için “Bizim için ölçü değildir. İstanbul Sözleşmesi nas değildir” dediği iddia edilmişti.

Hüda-Par da konuyla ilgili yayımladığı bir açıklamada, “İstanbul Sözleşmesi, detaylı olarak incelendiğinde toplumun temel dinamiklerini tahrip eden bir yapıya sahip olduğu rahatlıkla görülecektir” demişti.

Milli Gazete yazarı Şakir Tarım, “Yıkım Projesi: İstanbul Sözleşmesi” isimli yazısında, sözleşmeyi “Türkiye’nin bekasına yönelmiş en büyük tehdit” olarak yorumlamış ve sözleşmenin vakit geçirilmeden yürürlükten kaldırılmasını istemişti.

Yeni Akit yazarı Ali Erkan Kavaklı ise, “Aile kadın ve erkeğin birlikte yürütebileceği kurumdur. Erkeği evden uzaklaştırarak aileyi yaşatma imkanı yok. İthal kanunlarla aile yaşatılamaz. Sözleşme iptal edilmeli. Kendi dinimizi, inançlarımızı, örf ve adetlerimizi esas alan adaleti sağlayacak ve aileyi yaşatacak düzenleme yapılmalı” demişti.

Kaynak: Bianet

  • Hakkımızda
  • Künye

 

Başka Bir Denizli… Başka Bir Ülke… Başka Bir Dünya… MÜMKÜN…