Aydın, sanatçı, yazar, akademisyen, insan hakları savunucular, meslek örgütleri temsilcileri, DBB Eşbakanı Selçuk Mızraklı’nın yarın görülecek duruşması öncesi serbest bırakılması talebiyle açıklamalar yaptı
Meslek örgütleri, insan hakları savunucuları, akademisyen, aydın, yazar ve sanatçılar, İçişleri Bakanlığı tarafından görevden alınarak, bir itirafçının verdiği ifadeyle tutuklanan Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı Selçuk Mızraklı’nın serbest bırakılması talebiyle açıklamalar yaptı.
‘Halkın sorunları ile ilgilendi’
“Dr. Mızraklı’nın yoksulluğa karşı ve toplumun sağlık hakkı mücadelesindeki katkılarının, demokrasi ve insan hakları alanında yürüttüğü mücadelenin en yakın tanıklarıyız” diyen Demir, “Selçuk Mızraklı başarılı bir hekim olmanın yanı sıra yaşadığı il olan Diyarbakır ve çevresindeki halkın sorunlarına çare olmak üzere tabip odası görevleri dışında, yoksullara yardım götürme amacıyla kurulmuş olan Sarmaşık Derneği Başkanlığını ve yine bölgesinin eğitim açığını gidermek üzere kurulan Mezopotamya Vakfı Üniversitesi Kurucu Yönetim Kurulu Başkanlığı görevlerini başarıyla yerine getirmiştir” ifadelerini kullandı.
‘Serbest bırakılsın’
Mızraklı’nın serbest bırakılarak görevine iade edilmesi çağrısını yapan Demir, sözlerini şöyle tamamladı: “Yaşamı boyunca mesleki faaliyetlerin yanında, sağlık için barışçıl demokratik bir ortamın olmazsa olmaz olduğu bilinciyle barış, demokrasi ve insan hakları mücadelesi yürüten Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi seçilmiş Eşbaşkanı Dr. Selçuk Mızraklı’nın serbest bırakılması, serbest kaldıktan sonra da hekim duyarlılığı ile yerine getireceğinden kuşku duymadığımız Büyükşehir Belediye Eşbaşkanlığı görevine iadesinin sağlanmasını ülkemiz demokrasisi ve adaleti için yaşamsal değerde buluyoruz.”
‘Anayasal suç niteliği taşıyan siyasal bir darbe’
İkinci açıklama ise aydın, yazar, akademisyen, sanatçı ve insan hakları savunucuların oluşturduğu “Düşünce suçuna karşı girişim” temsilcilerinden geldi.
Baskın Oran, akademisyen, siyasetçi, yazar, sanatçı ve insan hakları aktivistinin olduğu 70 kişinin altına imza attığı “Dr. Adnan Selçuk Mızraklı derhal serbest bırakılmalıdır” başlıklı basın metnini okudu. Bölgede 2016 yılından bu yana belediyelere uygulanan kayyum atamalarını anımsatan Oran, “‘Atama’, ‘görevden alma’, ‘kayyım’ gibi hukuksal kavramların arkasına saklanılarak gerçekleştirilen bu hukuk dışı siyasal tasfiye operasyonu, her şeyden önce seçme ve seçilme hakkını hedef alan, Anayasal suç niteliği taşıyan siyasal bir darbe türüdür” diye kaydetti.
‘Darbe önceden planlandı’
Darbenin önceden planlandığını söyleyen Oran, şunları söyledi: “Birbirini takip eden iki seçim döneminde seçilen başkanların, her iki seçim sonrasında da görevden alınmaları, usul dışı ya da sahte deliller kullanılarak tutuklanmaları, belediyelerin siyasi iktidara devlet zoru kullanılarak teslim edilmeleri, seçimler yaklaşırken iktidar sözcülerinin ‘kayyım atarız!’ şeklinde tehditleri bu darbenin önceden planlandığını göstermiştir. Her iki seçim döneminde de Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi öncelikle hedef alınmış, önceki Başkan Gültan Kışanak tutuklanarak yerine kayyım atanmıştır. Darbeyle gelen kayyımı 31 Mart’ta seçimle gönderen Başkan Dr. Adnan Selçuk Mızraklı’nın da tutuklanarak yerine yine iktidarın idari-siyasi bir memurunun atanması darbede ısrarı gösteren Anayasal suçlardır.”
‘Sahte deliller’
Sahte delilerle tutuklanan eşbaşkanlara yönelik operasyonun tek merkezden yapıldığını belirten Oran, şunları dile getirdi: “Kayyım atamalarıyla birlikte verilen ve sahte delillerin kullanıldığı tutuklama kararları, yasa ve hukuk dışı oldukları kadar, siyasal amaçlı tutsak alma eylemleridir. ‘Tutuklama’, “soruşturma, “iddianame” gibi hukuk kavramları kullanılarak yapılan işlemlerin, verilen kararların hakim-savcılara yazdırılıp imzalatılmış olmaları, her darbede yapıldığı gibi suça yasal kılıf uydurma gayretinden başka bir anlam taşımamaktadır. ‘Soruşturma’ ve ‘tutuklama’ların peş peşe ve aynı zaman kesitine denk gelmesi, hedeflerinin aynı olması, bütün bu hukuksuzlukların tek merkezden yönetildiğini göstermektedir. Bunun nasıl yapıldığını, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 19 Ocak tarihli açıklamasından görmek mümkündür: “Yargı camiamız için gerçekten çok çok üzücü bir adım olmuştur. İlginç olan şey şu; tabii bunların hepsinin talimatlarını da verdik… Düşünün müebbet hapse mahkûm olmuş bir kişiyi kalkıp hemen beraat ettirme veyahut da tahliyesini verme gibi bir yola bir mahkeme nasıl gidebiliyor? Bu anlaşılabilir bir şey değil. Ve sağ olsun Adalet Bakanlığımız ve Savcılığımız bu noktada adımlarını attılar. İçişleri Bakanlığı ile beraber yaptıkları operasyonla da yakaladılar. Bu açıklamayla artık, yargının Cumhurbaşkanı’ndan talimatlar aldığı ve alması gerektiği en net biçimde ilan edilmiştir.”
‘İddianamede kanıt yok’
Mızraklı’nın hazırlanan iddianamesinin kanıta dayanmadığı tamamen kurgu olduğunu sözlerine ekleyen Oran, şöyle konuştu: “Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Adnan Selçuk Mızraklı için hazırlanan soruşturma, talimatla başlatılmış bu operasyonların başında gelmektedir. 2016’ta tutuklanan ve üç yıl önce pişmanlık yasasından yararlanan H.B.A. adlı itirafçıya, seçime 11 gün kala, içeriğinin sahte olduğu kısa sürede kanıtlanan ‘teşhis tutanağı’ imzalatılmıştır. Oysa adı geçen itirafçı itiraflarını iki yıl önce tamamlamış ve tutuklanmıştır. Bu itiraflarda Dr. Adnan Selçuk Mızraklı’nın adı dahi geçmemektir. İki yıldır cezaevinde yatmakta olan bu itirafçı, itiraflarında yer almayan bir olayı nasıl olmuş da iki yıl sonra ve seçime 11 gün kala birdenbire hatırlayıvermiştir? İddianamedeki suçlamalar hiçbir kanıta dayanmamaktadır. Bu itirafçı tanığın tutuklandıktan yıllar sonra ve ikinci ağızdan anlattığı bir ameliyat olayına, Mızraklı’nın sosyal medya mesajlarına, katıldığı kayıtlı meslekî toplantılara, partisinin düzenlediği halka açık faaliyetlere bakıp resmen kurgulanmıştır. Teşhis usullerinin açıktan çiğnendiği bu kurgu tutanakta imzaları bulunan savcı ve iki jandarma görevlisi ile tutanak katibinin adları yazılmayarak gizli tutulmaları, işledikleri görev suçunun bir tür ikrarına işaret etmektedir.”
‘Mücadelemizi sürdüreceğiz’
Kayyum uygulamasının bir diğer hedefinin yerel yönetimlerin ekonomik kaynakları olduğuna dikkat çeken Oran, şu ifadeleri kullandı: “Kayyım darbesinin hedeflerinden biri de yerel yönetimlerin ekonomik kaynaklarıdır. Bu kaynakların kayyımlar tarafından lüks makam odaları dahil nasıl savurganca kullanıldığı kamuoyuna belgeleriyle açıklanmıştır. Kayyım atanan tüm yerellerde seçimi kaybeden AKP iktidarının yapılan yolsuzlukları ve diğer suçları gizlemeye devam etmek için yerel yönetimlere zor yoluyla el koymaktan başka çıkışı kalmamıştır. Biçimsel demokrasinin en temel ilkelerinin dahi açıktan ve bu kadar açık biçimde çiğnenmesi; bizzat iktidar tarafından tabulaştırılmış seçim sandıklardan çıkan istenmedik sonuçların işine gelmediği zaman çöpe atılması; sokaklarda, meydanlarda savunulamayan demokrasinin seçim sandıklarında korunamayacağını göstermektedir. Farkındayız ve susmayacağız. Seçilenler görevlerine iade edilinceye kadar kayyımlara ve tutuklamalara karşı mücadelemizi sürdüreceğiz.”
Metnin altında imzası olanlar isimler şöyle: “Abdullah Demirbaş, Adil Okay, Ahmet Dindar, Akın Birdal, Ali Bilge, Attila Tuygan, Aydın Engin, Aynur Özuğurlu, Ayşe Erzan, Ayşe Hür, Ayşe Öncü, Ayşe Sevin Kırıkoğlu, Ayşegül Devecioğlu, Bahadır Altan, Baskın Oran, Cengiz Arin, Doğan Özgüden, Emine Uşaklıgil, Ercan Kanar, Erdoğan Aydın, Esra Koç, Esra Mungan, Eşber Yağmurdereli, Fatma Gök, Ferhat Tunç, Fikret Başkaya, Gençay Gürsoy, Gönül Dinçer, Gürhan Ertür, Güven Bakırezer, Hacer Ansal,, Harun Acar, Hüsnü Öndül, İnci Tuğsavul, İsmail Beşikçi, İsmail Cem Özkan, Kadir Cangızbay, Kazım Bayraktar, Kuvvet Lordoğlu, Levent Tüzel, Mehveş Evin, MebuseTekay, Meryem Koray, Mustafa Peköz, Nazar Büyüm, Nesrin Nas, Nesteren Davutoğlu, Nevzat Onaran, Nilay Etiler, Nurten Ertuğrul, Onur Hamzaoğlu, Orhan Alkaya, Orhan Silier, Oya Baydar, Ömer Faruk Gergerlioğlu, Özlem Özkan, Ragıp Zarakolu, Ramazan Gezgin, Recep Maraşlı, Rıza Türmen, Sait Çetinoğlu, Selçuk Erez, Semra Somersan, Şanar Yurdatapan, Tuna Altınel, Ümit Biçer, ViktoryaÇiprut, Yasemin Bektaş, Yücel Demirer, Veli Deniz, Zehra Arat”
Açıklamanın ardından Doğan Özgüden, Ragıp Zarakolu, Can Dündar, Taner Akçam, Engin Erkiner (Avrupa Sürgünler Meclisi), Recep Maraşlı, Aydın Engin, Ayşe Çelik ve Şanar Yurdatapan görüntülü mesajları gösterildi.
Baskı politikaları sonucu Avrupa’ya gitmek zorunda kalan akademisyen, yazar, gazeteci ve insan hakları aktivistleri, duruşması görülecek Selçuk Mızraklı’ya dayanışma mesajları gönderdi
İç İşçileri Bakanlığı tarafından görevden alınarak, tutuklanan Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Selçuk Mızraklı’nın bugün görülecek duruşması öncesinde Avrupa’ya gitmek zorunda kalan yazar, akademisyen, gazeteci ve insan hakları aktivistleri tarafından videolu dayanışma mesajları gönderdi. Mezopotamya Ajansı’ndan Lezgin Akdeniz’in haberine göre, Düşünce Suçuna Karşı Girişiminden Şanar Yurdatapan, “Halkı kin ve düşmanlığa tahrik ve terör propagandası yapmak” gerekçeleriyle haklarında açılan soruşturma veya verilen cezalardan dolayı Avrupa’ya gitmek zorunda kalan akademisyen, yazar, gazeteci ve insan hakları aktivistleri Mızraklı için gönderdikleri dayanışma mesajlarını bir araya getirdi.
Gönderilen dayanışma mesajları şöyle:
‘Haksızlığa uğramış biri olarak mazlumun ve haklının yanındayım’
Katıldığı bir televizyon programında “Çocuklar ölmesin” dediği için “örgütü propagandası” yaptığı gerekçesiyle tutuklanan Ayşe Çelik: “Her gün kadın cinayetleri, taciz, tecavüz ve hırsızlık haberlerini okuyoruz. Ama cezaevleri gerçek suçlularla değil, düşüncelerinden dolayı özgürlüğünden mahrum edilmiş insanlarla dolu. Kalbimiz Selçuk Bey ve onun gibi halkoyu ile seçildiği halde tutarsız suçlamalarla görevlerinden alınmış ve hapse atılanlarla beraber. Haksızlığa uğramış biri olarak mazlumun ve haklının yanındayım her zaman. İnsanlar artık verdikleri oyların hiçbir hükmünün olmadığını gördükçe sandığa gider mi bilmiyorum ama kalplerine hınç tohumu ekmekten başka bir işe yaradığını düşünmüyorum. Acaba Selçuk Bey seçimi kazanmasaydı yine de tutuklanır mıydı? Selçuk Bey ile birlikte haksız bir şekilde tutuklu olanların biran önce özgürlüklerine kavuşmalarını umut ediyorum.”
‘Verdiği büyük bir mücadele var bunun bedelini ödüyor’
Gazeteci Can Dündar: “Mızraklı’nın çok günahı var. Hem kişisel olarak hem de politik olarak. Bir doktor olarak hem tabip odasında hem İHD’de bunca yıl insan hakları için verdiği büyük bir mücadele var bunun bedelini ödüyor. Politik olarak Diyarbakır gibi sembolik bir kentin bu kadar büyük bir oy oranıyla şehrin belediye eşbaşkanlığına seçilmesinin bedelini ödüyor. Bu ikisi bir araya gelince çok tehlikeli bir karışım oluyor devlet açısından. Bizim onun verdiği bu emeğe karşılık sonuna kadar yanında durmamız gerekiyor. Bu hem kişisel olarak Mızraklı için önemli hem şehir olarak Diyarbakır için önemli. Şunu başta CHP olmak üzere herkesin görmesi lazım. Bu kayyum sistemine bugün tepki göstermezlerse bu yarın İzmir’de, Ankara’da ve İstanbul’da CHP’nin başına gelecektir. O yüzden Mızraklı’ya sahip çıkmak sadece insan haklarına sahip çıkmak değil. Aynı zamanda Türkiye demokrasisine sahip çıkmak anlamını taşıyor.”
‘Mide bulandırıcı’
Aydın Engin: “Selçuk Mızraklı benin tanıma ve tanışma fırsatı bulduğum, onur duyduğum bir Kürt politikacısıdır. Politikadan önce çok önemli bir hekim. Bir cerrah olarak bir operatör olarak baya alkışlanacak operasyonlara ama devlet operasyonları değil tibbi operasyonlara imza atmış bir hekim. Siyasete girdiğinde de Diyarbakır’da HDP’ye yakın olmayanlarında saygı duyduğu, önünde ceket iliklediği çok etkili bir kişilik. Ve bunu bileğinin hakkıyla kazanmış bir isim. Belediye başkanlığına seçilirken aldığı oran çok yüksek. Her şey sandıktır diyen Tayyip Erdoğan’a ders verecek kadar çok yüksek. Bunu rüyasında bile göremeyecek kadar çok yüksek bir oranla seçildi. Hadi onu aldılar yerine kayyum atadılar bunu da anladık. Hapse attılar, tutukladılar hangi suçtan belli değil. Bir PKK’lıyı tedavi ettiği iddiası var ortalıkta. Bütün bunlar mide bulandırıcı sadece. Öyle sanıyorum ki önümüzdeki günlerde görülecek duruşmada çok büyük olasılıkla SEGBİS’le katılacak. Ama şu bilinsin Türkiye aydınları, demokratları, hukuk devletinden yana olanların gönlü ve kalbi Selçuk beyle birlikte çarpıyor olacaktır.”
‘Verdikleri mücadele bizim geleceğimize bir aydınlık bir ışıktır’
Tarihçi Taner Akçam: “Tarihi perspektifinden baktığımda aklıma aydın kırımı kelimesi geliyor. Bu topraklar tarihi boyunca aydınlarını kırarak bugünlere geldi. Şimdide belediye başkanları görevden alınarak yerlerine kayyum atanarak hapse atılmaları bence yine bu kırımlardan biri yaşanıyor. Her kırılan hapse atılan bir aydın bu ülke topraklarına ekilmiş bir tohumdur diye düşünüyorum. Geleceğimizi aydınlatacak tohumdur bu insanlar. Bu ülkenin egemenleri, bu ülkenin gençlerini, aydınlarını, insanlarını kırarak, dışlayarak ve yok sayarak nereye kadar gidecekler. Bu yolun sonu olmadığını göreceklerini ümit ediyorum. Selçuk’un, Osman’la, Ahmet Altan’la ve diğer Kürt aydınları ile belediye başkanları ile verdikleri mücadele bizim geleceğimize bir aydınlık bir ışıktır. Öyle olacak, öyle olsun diyorum. Saygılarımı, sevgilerimi ve dayanışmalarımı gönderiyorum onlara.”
‘Seçilmişlerin yanındayım’
Yazar Recep Maraşlı: “Mızraklı’nın görevinden alınarak tutuklanmasının büyük bir hukuksuzluk olduğunu herkes tarafından biliniyor. Büyük bir kamuoyu baskısıyla bu tür uygulamalar durdurulabilir. Dünya’da tüm yerlerinde şiddet içeren çatışmaların çözümünde en önemli yol sivil siyasetin önünü açmaktır, yerel yönetimlerin güçlendirilmesidir. Türkiye’de ise tam tersi. Çok büyük bir baraj siyasetin önüne konulmasına rağmen onu aşan siyasi partinin önü parlamentoda kapatılıyor. Aynı zamanda yerel yönetimlere katılımlarda engelleniyor. Bu da devletin siyasi bir çözümden, barıştan yana olmadığını ortaya koyan bir durum. Bunun aşılması için mücadele etmek ve Kürt siyasetçiler desteklenmesi gerekiyor. Tüm kalbimle seçilmiş insanların yanında olduğumu belirtmek istiyorum.”
‘Uluslararası ölçekte büyük bir skandaldır’
Gazeteci Doğan Özgüden: “Bu mesajı daha birkaç gün önce Brüksel’de Kürt ulusunun hakları ver özgülüğü için verilen mücadelenin yankıları devam ederken veriyorum. Yaşananlar beni geçmişe götürdü. Belediye Başkanlığı seçimi, solun mücadelesi, Kürdün mücadelesi. Biz 1963 yılında Türkiye İşçi Partisinden, İzmir’in Gültepe Belediyesine ilk defa sosyalist belediye başkanını seçtirmiştik. 70’li yıllar Mehdi Zana’nın Diyarbakır’da, Terzi Fikret’in Fatsa’da halk güçlerinin desteği ile seçilmişti. Şimdi Selçuk Mızraklı’nın seçilmesi Mızraklı ile birlikte onlarca belediye başkanının seçilmesi ve bu arkadaşların kayyum tayini suretiyle görevlerinden uzaklaştırılması, aralarında çoğunun da adli takibata, hapse atılması gerçekte uluslararası ölçekte büyük bir skandaldır. Ben buradan bir gazeteci olarak, demokratik hakların savunucusu olarak görevden alınan tüm belediye başkanlarına dayanışmamı ileterek sevgilerimi vurguluyorum.”
‘Mızraklı’nın tutuklanması asla kabul edilemeyecek bir durum’
Gazeteci Ragıp Zarakolu: “Bizim yüreğimiz şu anda Diyarbakır’da. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Mızraklı’nın tutuklanması asla kabul edilemeyecek bir durum. Sadece onun değil tutuklanan tüm belediye eşbaşkanları, il idare meclis üyeleri, belediye meclis üyeleri ve HDP çalışanlarının serbest bırakılması gerekiyor. Bu arada Yalçın Kaya’nın durumunu hatırlatayım. Yalçın Kaya 72 yaşında bir il idare meclis üyesi idi ve şuanda gözaltında.”
‘Mızraklı’nın beraat etmesini canı gönülden isterim’
Avrupa Sürgünler Meclisi’nden Yazar Ergin Erkiner: “Selçuk Mızraklı’nın görevinden alınarak tutuklanması her halde ne ilk ve nede son örnek olacak bu belli. İçişleri Bakanlığının belediye başkanlarını görevden alarak yerlerine kayyum atamasına yol açan bir yasa var. Bence böyle bir yasa demokratik olduğunu iddia eden bir ülkede bulunmaması gerekir. Bu konuda kampanya açarak ve bunu sürekli bir şekilde gündemde tutmakta yarar var diye düşünüyorum. Bizde yasaların nasıl çalıştığı biliniyor. Pek umutlu olmamakla birlikte Selçuk Mızraklı’nın kısa bir süre içerisinde beraat etmesini canı gönülden isterim.”
