Koronavirüsün yayılmasına karşı verilen mücadele, bir çok ülkenin sağlık sistemini ve ekonomisini zorluyor. Seyahat özgürlüğünün kısıtlanması, birçok sektörü sekteye uğratırken, dolup taşan hastanelerse yaşamları riske atıyor. Köşe yazarları asıl sorunun muhtemelen yapısal faktörler değil, insani zaaflar olduğunu görüşünde.

Karantina mı? Bana ne!

Geçtiğimiz iki hafta içerisinde binlerce Rumen, İtalya’dan memleketlerine seyahat etti. Gazeteci Florin Negruțiu, republica.ro için yazdığı yazısında Koronavirüsün fazla küçümsendiği eleştirisini getiriyor:

“Bizimle ilgisi yok bunun diyoruz. Ne yapmamız gerektiğini söyleyen yetkililere de kulak asmıyoruz. Beklemeden sıranın en önüne geçiveriyoruz, kırmızı ışıkta karşıdan karşıya geçiyor, sorunları rüşvetle çözüyoruz. İtalya sınırları kapatırsa, bu karantinaya ülkemize giderek kafa tutarız. Eve gelince de herkesi davet ettiğimiz kocaman bir hoş geldin partisi veririz. Okullar kapatılacak olursa, çocuklarımızı göndereceğimiz bir etüt sınıfı buluruz. … Kendi sağlığımız, çocuklarımızın ya da anne ve babalarımızın sağlığı söz konusu olsa da bu durum bizi pek etkilemeyecektir. … Benden sonra tufan! Etrafınıza bir bakın, böyle düşünen sayısız hemşerinize rastlayacaksınız.”

Risk gruplarının bencilliği

Riskli yaş grubunda olmayanlar da virüsü hafife almamakla iyi eder, diyor Večernji list:

“Koronavirüsün en çok 80 yaş üzerindeki kesim için tehlikeli olduğunu vurgulamak, ardından da 70, sonra 60 yaş vs. üzerindekiler için tehlikeli olduğunu söylemek yanlış bir tutum. Bu insanların hastalığa yenik düşmesinin daha az önemli olduğu mu söylenmek isteniyor? Bunun geçerli olmadığı aşikar zira 60 yaşında olup, 20 genç insanın topluma katkısından daha önemli kazanımlar sağlamış insanlar olduğunu hepimiz biliyoruz. Hastalık nedeniyle topluma katkı yapamayan yaşlılar, pekala başkaları için vazgeçilmez olabiliyor. Sağlıklı ve empati duygusundan yoksun insanların, sözde cesaretleriyle övünmelerinin zamanı değil. Zira paniğe kapılmamak, başkalarına karşı sorumsuz davranmak anlamına gelmemeli.”

Sağlık sisteminde tasarrufun acısı çıkıyor

Dnevnik, İtalya’yla Slovenya’yı karşılaştırarak Slovenya’da da hastane ve doktor muayenehanelerinin sırtına binecek yük karşısında uyarıyor:

“Sağlık sistemini felç eden ve ölüm vakalarını arttıran şey, özellikle yoğun bakıma muhtaç yaşlı hastaların sayısındaki ani artış. Şu anda İtalya’nın en büyük sorunu sağlık sisteminin çökmesi; bu sorunu yeniden çalışmaya başlayan emekli sağlık personelinin desteğiyle de çözmek mümkün değil. İtalya yıllarca kamu sağlık sisteminde kesinti yaptı; özel sağlık kurumlarıysa salgın hastalıklar sırasında sık sık kepenk indiriyor. Bütün bunlar bizde de olabilir şimdi: Yıllardır taşıdığı yükün altında ezilen sağlık sistemi, zaten varolan ciddi doktor açığı ve sağlık altyapısının utanç verici halinin acısı şimdi çıkabilir.”

İlaçlar yurtiçinde üretilmeli

Dagens Nyheter, kamu kurumlarının hayati ürünler için yurtdışından ucuz tedarikçilere sipariş verme stratejisini eleştiriyor:

“Patenti biten hemen hemen bütün ilaçların Asya’daki az sayıda dev fabrikada üretilmesi akıllıca mı? Tıbbi malzemenin ülkemizde ne üretilmesi ne de stoklanması akıllıca mı? Bir toplumun zaafları ya da güçlü yanları kendisini kriz zamanlarında belli eder. Akıllı yurttaşlar kendilerini ve servetlerini sigortalatıyor, aynı şeyi toplumun da yapması lazım. Tabii bunun için de para lazım … . Daha fazla ve daha yakındaki tedarikçiler daha pahalı olabilir ama üç ay boyunca Çin’den ilaç gelmesini beklemenin de bir bedeli var, özellikle de korku ve insani acılar şeklinde. Bir refah devleti vatandaşlarını bu duruma maruz bırakamaz.”

Diğer ağır hastalar için risk artıyor

Bulaşıcı hastalıklar ve dahiliye uzmanı Stéphane Gayet, Atlantico’yla yaptığı bir söyleşide, Covid-19 virüsünün, doğrudan bulaşmadığı insanlar için bile ölüm riski oluşturabileceğini söylüyor:

“Acil olmayan (planlı) ameliyatları ertelemek sorun değil kuşkusuz. Ama kardiyoloji, kanser terapisi ve uzun süreli tedavilere ayrılan yataklara da büyük olasılıkla el konacaktır. … Covid-19 dışında bir hastalığı olan çok sayıda hastanın tedavi şansının azaldığını söylemek zorundayız maalesef. … Çünkü ilerlemiş hastalıklarda tedavinin gecikmesi hastanın sağ kalma ihtimalini de düşürüyor. Burada öncelik belirlemek oldukça müşkül bir iş. Bu krizle birlikte hastane sistemimiz daha da zayıflıyor.”

Devlet gönüllülüğe güvenmemeli

Estonya’da İtalya seyahatinden dönen bir öğrencinin hastalanması üzerine sadece bir okul karantinaya alındı. Õhtuleht devletin müdahalesini tutarsız buluyor:

“Çocuklar evde kalsa bile diğer aile fertleri işe, okula ve yuvaya gittikleri sürece karantina ne işe yarar diye soruyor pek çok insan. Virüsle doğrudan temas etmeyenlerin, resmi tavsiyelerin dışında da kendi inisiyatifleriyle bir şeyler yapması gerektiğini söylemek kolaycılık. Ama raporlu ilk üç gün için ödeme yapılmadığı ve iptal edilen seyahatler tazmin edilmediği sürece önlem almak için virüsten korkmanın dışında çok az motivasyonu var insanların. Hükümet daha kararlı olup sağlıklı insanlara da rapor verse ve riskli bölgelere uçuşları iptal etse, durum çok farklı olur.”

Hastalık parasıyla tüketimi teşvik etmek

Koronavirüs mağdurlarına daha yüksek maddi destek sağlanması ekonominin de çıkarına olacaktır, diyor The Irish Independent:

“Avrupa’daki gibi bir sosyal refah sisteminin değeri en çok güvensizlik ve şok zamanlarında anlaşılır. Hastalık parası, en eski sosyal yardım çeşitlerinden biri ve sıfırı tüketen insanlara yardım anlamında çok önemli bir araç. Ancak bugüne kadar bu destek, ekonomide talebi arttırmak için bilinçli olarak kullanılmadı. … Koronavirüs ve sonuçları, bizi daha önce hiç karşılaşmadığımız bir durumla karşı karşıya bıraktı. Sadece kolayca hastalık parası alabilmek için değil, ödenen tutarı da artırmak ve böylece, salgın dönemlerinde gerilemesi beklenen tüketimi biraz olsun canlandırmak için de gerekli bu.”

Kaynak: EUROTOPICS

  • Hakkımızda
  • Künye

 

Başka Bir Denizli… Başka Bir Ülke… Başka Bir Dünya… MÜMKÜN…