Tunus’ta işportacı Muhammed Bouazizi’nin kendisini yakması ve Tunus devlet başkanı Zeynel Abidin Bin Ali’nin devrilmesiyle fitili ateşlenen “Arap baharı”nın son ve en yıkıcı uğrağı Suriye oldu. Beşar Esad’a karşı başlayan halk ayaklanması 15 Mart 2011’de bir iç savaşa dönüştü. 9 yıl boyunca 500 bin insan yaşamını yitirdi, milyonlarca insan göç etti, yüzbinlerce insan işkence ve kötü muameleye maruz kaldı. Savaş, geride bir kısmı işgal altında olan virane bir ülke bıraktı.
Tunus, Mısır ve Libya’nın ardından çanlar Suriye için çalmaya başlayınca, birçok güç Suriye’deki Baas rejiminin birkaç ayda devrileceğini hesaplıyordu. Suriye savaşının üzerinden 10 yıl geçti ancak işler pek de öyle olmadı…
‘Sıra sende doktor’
Ocak 2011’de Hesekê’de Hasan Ali Akleh isimi bir genç, rejimi protesto etmek amacıyla kendisini yaktı. Ardından Şam’da polisin bir esnafı dövmesinin ardından halk, “Suriye halkı aşağılanamaz” sloganıyla sokağa çıktı.
Daha sonra İhvanı Müslim’in Suriye’deki merkezlerinden Dera’da bir grup genç, Tunus’ta Zeynel Abidin Bin Ali’nin, Mısır’da Hüsnü Mubarek’in ve Libya’da Muammer Kaddafi’nin devrilmesine anıştırmada bulunarak, duvara “Sıra sende doktor” grafitisini çizdi.
‘Cuma öfkeleri’ süreklileşti
Göz doktoru olan Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad’a verilen bu mesajın ardından daha önce Mısır ve Yemen’de duyulan “Eş-Şa’ab yürîd iskât en-Nizâm! (Halk rejimi devirmek istiyor)” sözleri bu kez Suriye’de duyulmaya başlandı.
“Sıra sende doktor” sloganını duvara yazan 15 öğrencinin yakalanarak işkence edilmesi üzerine 15 Mart’ta halkın buna öfkesi, Deraa’dan başlayarak Suriye’nin Hama, Humus, Lazikiye, Qamişlo ve Dêra Zor kentlerine yayıldı. Ardından “Cuma öfkesi” süreklileşmeye başlandı.
Rojava’nın sloganı 3. yol oldu
İlk olarak Hesekê, daha sonra Şam, Halep ve Dera’da başlayan eylemlerde Kürtleri, diğer grupların eylemlerinden ayrışmaya götüren şey ise “Eş-Şa’ab yürîd iskât en-Nizâm!” sloganı oldu. Öyle ki “cuma öfkesi” eylemlerine yine Kürtler katılırken hatta en kitlesel olan yerlerin başında Rojava kentleri gelirken, daha sonra kendilerine Suriye muhalefeti diyecek olan gruplarla hareket eden kimi grupların dışında Rojava’da bu slogan atılmadı.
Rojava’da hayata geçirilen “üçüncü yol stratejisi” bunu esas almıyordu ve daha sonraki süreçlerde “üçüncü yol” stratejisi daha gür bir sesle dile getirilmeye başlandı.
Esad’ın adımları yetmedi
İsyanı “dış mihrakların işi” olarak tanımlayan Esad, protestoların önünü almak için zorunlu askerliğin süresini azalttı, maaşları yükseltti, bazı siyasi tutsakları serbest bıraktı ve o güne kadar kimlik dahi verilmeyen Kürtlere yurttaşlık gibi hakları tanımak zorunda kaldı.
Ancak diğer yandan şiddet de devam ediyordu. Nisan ayındaki bir eylemde tutuklanan ve bir ay boyunca ağır işkencelerin yapıldığı 13 yaşındaki Hamza el Hatip’in parçalanmış cesedi üzerinde yanıklar ve üç kurşun deliği bulunan, 25 Mayıs tarihinde ailesine teslim edildi.
Hatip’in fotoğraflarının sosyal medyada yayımlanması üzerine bir öfke patlaması yaşandı ve Hatip ayaklanmanın sembollerinden biri haline geldi.
‘Suriye’de değişim konferansı’ Antalya’da
Haziran’a gelindiğinde silahlı kanad toparlanmaya başlamıştı. 2 Haziran’da Antalya’da buluşan Suriyeli 300 muhalif “Suriye’de Değişim Konferansı” gerçekleştirdi. Konferans sonucunda 31 kişiden oluşan bir komite kuruldu.
Konferansa Arap aşiretleri, Îxvan-ı Müslim (Müslüman Kardeşler), bazı Kürtler, bazı Arap Aleviler, Türkmenler, Dürziler, Hıristiyanlar, Süryaniler, Aydınlar, kimi sivil toplum örgütleri, önde gelen kanaat önderleri, Şam Deklarasyonu liderleri, Avrupa’daki Suriyeliler, ABD’deki Suriyeliler, Ortadoğu’daki Suriyeliler, Türkiye’deki Suriyeliler katıldı.
Temmuz’da ÖSO kuruldu
Temmuz’da ise Riyad el-Esad liderliğinde, Özgür Suriye Ordusu’nun (ÖSO) kurulduğu açıklandı. 11 Ekim’de ÖSO’nun siyasi kanadı Suriye Ulusal Konseyi (SUK) kuruldu.
Suriye savaşının başlamasından sonra rejimi devirmek için güneyde ve kuzeyde ABD öncülüğünde kurulan müşterek askeri operasyon odaları (Ürdün’de MOK, Türkiye’de MOM) kuruldu.
MOK ve MOM’da bir çatı altında toplanan grupların en büyük destekçileri ABD, Türkiye, Suudi Arabistan, Ürdün ve Katar’ın yanı sıra Avrupa ülkeleriydi.
Silah desteğinin sağlandığı siyasi, diplomatik, propaganda ve ekonomik destek verilen bu grupların güneyden ve kuzeyden Şam’a yürümesi ve rejimi devirmesi bekleniyordu.
Katliamlar başladı
2012 yılında El Kaide lideri Eymen el-Zevahiri’nin yayımladığı bir video ile “Müslümanları” Suriye’deki cihada çağırması üzerine ülkede terör saldırıları düzenlenmeye başlandı. Ocak ayında ise El Kaide’nin Suriye kolu olarak El Nusra Cephesi’nin kuruluşu ilan edildi.
Nusra’nın ülkede güçlenmeye başlaması ve Suriye Muhalefeti’nin parçalı olması (buna Suriye Muhalefeti içerisindeki devrimci-sosyalist ve demokrat kesimlerin tasfiyesini de eklemek gerekir) sonrası ülkede yaşayan Kürtler, Dürziler, gayrı müslimler ve Alevilere yönelik toplu katliamlar başladı.
BM ‘iç savaş’ dedi
O güne kadar El Kaide bağlantılı grupları “cihatçı kardeşlerimiz” diyerek ülkeye davet eden Suriye Muhalefeti, tarihinin en büyük hatasını yaptığını sonraki yıllarda görecekti.
12 Nisan 2012’de Birleşmiş Milletler’in (BM) ülkede sürdürdüğü “barış görüşmeleri”nin başarısız olduğu açıklandıktan sonra 13 Haziran’da da ülkedeki durum aynı BM tarafından “iç savaş” olarak tanımlandı.
Rojava için devrim zamanı
Takvimler 19 Haziran’ı bulduğunda Kürtler ve Rojava’daki diğer halklar; Suriye muhalefetinin Ezaz, Minbic ile Cerablus gibi kentlere el koyması üzerine Rojava Demokratik Hareketi (TEV-DEM) öncülüğünde Kobanê’de devrim bayrağını dalgalandırdı. Kobanê’yi sırasıyla Dêrik, Amûdê, Efrîn ve diğer Rojava kentler takip etti.
İç savaşın dönüm noktaları
Ülkede 9 yılı geride bırakan ve vekalet savaşından doğrudan devletlerin savaşına doğru evrilmeye başlanan Suriye iç savaşının bazı dönüm noktaları şöyle:
*Ersin Çaksu’ya ait bu dosya ANF’den alınmıştır
Başka Bir Denizli… Başka Bir Ülke… Başka Bir Dünya… MÜMKÜN…![]()