Alman sömürgeci güçler, 1904-1908 yılları arasında Namibya’da Herero ve Nama halklarından on binlerce kişiyi katletmişti. Tarihçiler, bu olayları 20. yüzyılın ilk soykırımı olarak değerlendiriyordu. Berlin daha önce sömürgeci güçlerin idaresinde ülkede zulüm yaşandığını kabul etse de maddi tazminat ödemeyi reddediyordu.

Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas, 28 Mayıs Cuma günü yaptığı yazılı açıklamada “Bu olaylara bugünden itibaren, bugünün perspektifinden, resmi olarak soykırım diyeceğiz” dedi.

Bakan Maas, Berlin’in bölgede 1884 ile 1915 yılları arasında yaptıklarına ilişkin Namibya ile beş yıldır süren müzakereler sonucu varılan anlaşmayı da övdü ve açıklamasında “Almanya’nın tarihi ve ahlaki sorumluluğu ışında, Namibya’dan ve mağdurlardan bizi affetmelerini isteyeceğiz” ifadelerini kullandı.

Tazminat meselesi

Maas ayrıca, ülkenin yeniden inşası ve gelişimi için 1.1 milyar euro’luk mali destek programı başlatacaklarını söyledi. AFP’nin müzakereyi yakından takip eden kaynaklara dayandırdığı haberine göre mali destek 30 yıllık bir süreye dağıtılacak. Fondan öncelikli olarak Herero ve Nama halklarının akrabaları faydalanacak. Maas, bu ödemenin “resmi tazminat talebi yolunu açmadığını” ifade etti.

Namibya, Berlin’in sömürgesi olduğu 1884-1915 yılları arasında Alman Güney Batı Afrika olarak adlandırılıyordu. Daha sonra 75 yıl GüneyAfrika’nın idaresinde kaldı. Ülke 1990’da bağımsızlığını kazandı.

Halklar çöle sürüldü

Soykırım, yerli halkların işgalci Almanların topraklarına ve hayvanlarına el koymasına karşı ayaklanmasıyla 1904’te başladı. O dönemde Alman Güney Batı Afrika sömürge yönetimindeki birliklerin komutanı olan Lothar von Trotha, Ekim 1904’te soykırım emri verdi.

Herero ve Nama halkları çöle sürüldü. Topraklarına geri dönmeye çalışanlar ya öldürüldü ya da toplama kamplarına gönderildi. Soykırımda kaç kişinin öldüğü bilinmiyor. Ancak bazı uzmanlar ölü sayısının 100 bin civarında olduğunu söylüyor. Tarihçiler; Herero halkından 65.000-80.000 kişinin, Nama halkından 10.000-20.000 kişinin öldüğünü tahmin ediyor. Soykırımda Hereroların yüzde 75’inin,Namaların da yarısının öldüğü belirtiliyor.

Öldürülen yüzlerce kişinin kafatasları, antropologların “Avrupalıların üstünlüğünü kanıtlama araştırmaları” için Almanya’ya gönderilmişti.

Söz konusu araştırmalarda, Almanya’nın diğer eski sömürgeleri Kamerun, Tanzanya, Ruanda ve Togo’dan çok sayıda kafatası da incelendi. Almanya, iki yıl önce araştırmalarda kullanılan 25 kafatasını bir kilisede düzenlenen törenle Namibya heyetine teslim etmişti. Almanya ile Namibya arasında 2015’ten bu yana resmi özür ve tazminat için müzakereler yürütülüyordu.

 

Ruanda soykırımında Fransa rolü

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron da, Ruanda’da 800 binin üzerinde Tutsi’ye yönelik soykırımda Fransa’nın sorumluluğunu kabul etti.

Macron, 10 yıldır Ruanda’yı ziyaret eden ilk Fransa cumhurbaşkanı olarak gittiği ülkedeki soykırım anıtında yaptığı konuşmada, “Sorumluluğumuzu kabul etmeye geldim. Yüz binlerce kurbanı bu cehenneme terk ettik. Fransa suç ortağı değildi. Dökülen kan, Fransız askerlerinin eline bulaşmadı. Sorumluluğumuzu kabul etmek karşılıksız bir jesttir. Geçmişteki uzun sessizlikten sonra bunu kurbanlara borçluyuz. Bu kabullenme süreci, bize bu karanlıktan çıkıp yeniden birlikte yürümeyi umut ediyor. Bu karanlıktan geçenler belki bizi affedebilir, böylelikle kendimizi affetmemizi sağlayabilir.” dedi.

Macron, soykırım suçlularının yakalanıp adalet karşısına çıkması için çabalarını hızlandıracağını da söylerken özür dilemedi.

Ruanda Devlet Başkanı Paul Kagame de, Macron’un Fransa’nın soykırımcı yönetime destek verdiğini kabul etmesinden memnuniyet duyduğunu belirterek, “Sorumluluğun ağırlığı ait olduğu yere geri döndü” dedi.

‘Özür dilememesi hayal kırıklığı’

Ruanda soykırımını gerçekleştirenlerin yargılanması için mücadele veren derneklerden en büyüğü Ibuka ise Macron’un konuşmasında ‘özür dilememesinin hayal kırıklığı yarattığını‘ dile getirdi. Ibuka Başkanı Egide Nkuranga, “Fransız devleti adına açıkça özür dilemesi bekleniyordu. Macron bunu yapmadı. Bağışlanma bile dilemedi” dedi.

1994’te Hutular, dönemin devlet başkanı Juvenal Habyarimana’nın uçağının düşmesinden sorumlu tuttuğu Tutsilere karşı soykırım başlatmıştı. Yaklaşık 100 gün süren insan avında  800 binden fazla Tutsi hayatını kaybetmişti.

Ruanda hükümetinin girişimiyle ABD merkezli ‘Levy Firestone Muse‘ hukuk firmasının hazırladığı raporda, Fransa’nın Ruanda soykırımında sorumluluğu bulunduğu, Fransız hükümeti için “Hutu rejiminin soykırım planından habersizdi” denemeyeceği, öngörülebilir bir soykırıma imkan tanındığı vurgulanmıştı.

Kaynak: Yeni Yaşam

 

  • Hakkımızda
  • Künye

 

Başka Bir Denizli… Başka Bir Ülke… Başka Bir Dünya… MÜMKÜN…