Türkiye’nin Kuzey-Doğu Suriye’ye yönelik operasyonuna karşı dünyaca ünlü aydın, yazar, akademisyen ve sanatçıların Kürtlerle dayanışma mesajı devam ediyor. Daha önce aralarında Angela Davis, Brian Eno ve Noam Chomsky’nin de bulunduğu 280 akademisyen, yazar ve sanatçı Türkiye’nin operasyonuna karşı tepkilerini dile getirmiş ve bir imza kampanyası başlatmıştı. Bölge halkları ile dayanışmasını ifade eden ve Türkiye’ye operasyonu nedeni ile tepki gösteren aydın ve yazarlara yeni isimler eklendi. ANF’den Devriş Çimen’e röportaj veren filozof ve yazarların dayanışma mesajları şöyle;
Hırvat filozof ve yazar Srecko Horvat: Basitçe ‘Dağdan gayri dost yok’ olarak adlandırabileceğimiz dayanışma eyleminin anlamı, aynı zamanda, göründüğünden fazla ortak yanı olan iki direniş mücadelesini birbirine bağlayan bir tür maddi dayanışmaydı da. İki mücadele de (Kürt mücadelesi ve Yugoslav partizan mücadelesi) ilkin bir gerilla savaşıydı, dağlarda verildi, gelişim süreci boyunca yeni demokrasi ve federalizm biçimleri ortaya çıkardı. Bugün, Suriye için hayal edilebilecek tek gelecek, felaket sonuçlarla jeopolitik çıkarların kurbanı olmayacak bir gelecek, onu demokratik ve federal bir Suriye olarak hayal etmek. Ve Rojava ile Kuzey-Doğu Suriye nasıl olacağını gösterdi. Bu yüzden kendine demokrat diyen herkesin onu desteklemesi gerek ki, birçoğumuz da destekliyoruz. Erdoğan Trump’la görüşürken ve Avrupa ‘mülteci şantajı’ nedeniyle gözlerini kapamışken, dünyanın dört bir yanında birçok dayanışma eylemi oldu. Kürt halkı yalnız değil.
Prof. Natasa Mirkovic, müzik yorumcusu ve aktris: 2019’da, 21. Yüzyılda, hala insan hakları ve barıştan konuştuğumuza inanamıyorum! Ve Kürt halkının can derdinde olduğuna! Bu senaryoyu ve aptal savaşı 1992’de Saraybosna’da gördüm (dolayısıyla sizi anlıyorum dostlarım). Tüm bunların amacı ne? Kötülük ve aptallık dışında? Birbirimiz yüzünden (aptal, kıskanç ve sahiplenici olduğumuz için) geçmişte bunlardan yeterince çekmedik mi? Aptal bir savaşı kazanmış kimse mezara tek kuruş bile götüremiyor. Dostlar! Tüm renklerinizle ve tüm geçmişinizle, siz tüm dünyaya verilebilecek en güzel ve güçlü mesajsınız. Gezegenimizi evrende daha iyi bir yer yapan eşsiz bir çiçeksiniz! Aşk ile büyümenin örneğisiniz! Rojava’mızla gurur duyuyorum! Hepimiz Rojavalaşmalıyız! Tüm kalbimle yanınızdayım! Lütfen kalbinizi ferah tutun! Hepinize en derin muhabbet ve hayranlık duygularımı gönderiyorum!
Prof. Sandro Mezzadra, Bologna Üniversitesi ve Euronomade ağı: Haftalardır sürmekte olan operasyonda yüzbinlerce insan yerinden edildi, öldürüldü ve tam bir felaket durumu yaşanıyor. Direniş asla kesilmedi, SDG, köyler, topluluklar direndi; dünyanın dört bir yanında on binlerce insan sokaklara çıkıp Rojava’da demokratik konfederalizmle dayanışma gösterisi yaptı ve Türk operasyonunu protesto etti. Bu gösterilerin büyüklüğü, mevcut krizin genel, evrensel önemi ile ilgili bir farkındalık olduğunu gösteriyor. “Yerel” bir çatışma olmanın çokça ötesinde, Rojava çevresindeki mücadele, dünyadaki herkesi şu soruyu yanıtlamaya çağırıyor: Hangi taraftasın? Bir tarafta Rojava, savaşın mahvettiği bir bölgede umut ışığı, tüm “farklılıkların” ötesinde birlikte yaşam olasılığını gösteriyor, sıra dışı bir demokrasi deneyimi inşa ediyor, patriarkaya meydan okuyor ve toplumsal ve çevresel adalet mücadelelerini birleştiriyor. Bu deneyimi savunmak için dünya çapında on binlerce insan Rojava’nın mücadelesi ile özdeşleşerek sokaklara çıktı.
Diğer tarafta, Türk milliyetçiliği, militarizmi ve faşizme yanaşan otoriterliği var. Demokratik konfederalizm Kürtlerin taleplerini dil ve milliyetçilik siyasetinin ötesine taşırken, burada en saf ve en berbat biçimiyle, yani yapısal olarak savaşla ilişkilendirilmiş bir milliyetçilikle karşı karşıyayız. Erdoğan’ın rejimi, yalnızca Kürt halkı için değil, Türk yurttaşlar için de bir lanet.
Öyleyse, hangi taraftasınız? Türk milliyetçiliğinin dar görüşlü ufkunun ötesine bakan herkesin bu soruya ne yanıt vereceği çok açık. Bu çok özel acil durum anında, Rojava’nın arkasında bir araya geliyoruz. Batılı hükümetlerin suskunluğunu ve işbirlikçiliğini kınıyoruz. Rojava savunulmalı, Türk ordusu geri çekilmeli.
Trump’ın aksine biz asla unutmayacağız
Yazar Justin Podur: İmparatorluğun Ortadoğu’daki (veya Batı Asya’daki) emelleri, yüzyıldan uzun süredir belli: Bağımsız devletlerin yıkılması, halka hiçbir şey bırakmamacasına kaynaklarının talan edilmesi ve herkesin geleceğini riske atıyor olsa bile, bunun devam etmesi için yeterince kaos ve yıkım yaratmak. Bölge halkları haklarını savunmak ve alternatifler yaratmak için sayısız girişimde bulundu. Kürt halkı bu on yıllar süresince en ciddi zorluklarla karşılaştı ve Rojava’da, en umut vaat edici projelerden birini ortaya çıkardı. IŞİD’in soykırımcı tiranlığına karşı savaştılar ve şu anda Türk ordusunun, ABD planıyla parçalanan bir başka egemen ülke olan Suriye’yi işgal eden tam güç saldırısı karşısında savaşmak zorunda kalıyorlar.
Prof. Dr. Arkeolog Antonia Davidovic-Walther: Gözlerimizin önünde, uluslararası hukuku ihlal eden bir askeri saldırıyla, bir NATO üyesi, Kuzeydoğu Suriye’den kendine toprak katıyor. Doğrudan demokratik özerk özyönetim yapılarını doğrudan hedef alıyor. Bu yapılar, bölgedeki çok etnisiteli ve çok dinli toplumların, inanç özgürlüğü ve cinsiyet eşitliği temelinde barışçıl bir toplum oluşturacak şekilde nasıl bir arada yaşayabileceğinin örneğini teşkil ediyor. Türk hükümeti, işgalini hemen durdurmaya zorlanmalı ve bölge sakinlerinin güvenle geri dönüşü temin edilmeli. Alman hükümeti, AB ve Donald Trump, Erdoğan’ın önünde sınırsızca ve omurgasızca eğilirken, Kuzeydoğu Suriye halkı yalnız değil. Trump’ın aksine, bizler, IŞİD’e karşı verilen mücadeleyi asla unutmayacağız.
Kaynak: Yeni Yaşam
Başka Bir Denizli… Başka Bir Ülke… Başka Bir Dünya… MÜMKÜN…![]()