Banu Güven
Şu fiziksel güç meselesi, ‘cinsiyet eşitliği’dendi mi karnına ağrı girenlerin başvurduğu ilk ilaç olmuştur hep. Ağrıyı anlık geçiriyor olabilir, ama uzun vadede işe yaramaz. Çünkü toplumsal cinsiyet eşitliği hakiki bir ihtiyaçtır ve karşılarına sürekli çıkar, karınlarını ağrıtmaya devam eder.
Anlata anlata dilimizde tüy bitti, ama ne yapalım, Cumhurbaşkanı’nın nedense ısrarla konuşmasının arasına sokuşturduğu “100 metreyi, kadın-erkek, aynı şekilde mi koşturacağız” sözleri üzerine yine anlatacağız.
Şöyle dedi Cumhurbaşkanı: “Güçlü ile zayıfı aynı yarışa sokamazsınız. Bazıları eşit eşit diyor da; şimdi biz 100 metreyi, kadın-erkek, aynı şekilde mi koşturacağız? Böyle bir şey olabilir mi? Kadın kadınla koşar, erkek erkekle koşar. Olması gereken budur. Yaradılışa, fıtrata uygun olan da budur. Dünyanın hiçbir yerinde kadınla erkeği her anlamda eşit tutarak elde edilmiş bir adalet yoktur.”
Toplumsal eşitlik dediğimizde kastedilen bu değil elbette, ama madem Erdoğan ‘Kadın ile erkek eşit olamaz’ argümanını spor üzerinden veriyor, biz de oradan yürüyerek meseleyi anlatalım.
Kathrine Switzer
Sizleri dünyanın ilk kadın maraton koşucusu ABD’li Kathrine Switzer ile tanıştırayım. Öğrencilik yıllarında koşmaya başlayan Switzer, kafaya Boston maratonunu bitirmeyi takar. Maratonun kuralları arasında kadınların koşamayacağı yazmamaktadır, ama 70 yıllık tarihinde hiç kadın koşmamıştır bu maratonda.
Switzer beraber koştuğu ve sonradan antrenörü olan postacı Arnie Briggs’e konuyu açtığında cesaret kıran bir cevap alır. Briggs’e göre (de), kadınlar bir maratonu (42 km) tamamlayamayacak kadar narindir. Kahramanımız antrenörüne özetle “Kes tıraşı da koşalım” der ve çalışmaya başlarlar.
Maratona kaydolurken adını ve kadın olduğunu belirtmez Switzer. O yüzden ‘Bay K. Switzer’ olarak koşacağı tahmin edilir. Numarasını antrenörü gidip alır. 19 Nisan 1967’de 261 göğüs numarasıyla 741 maratoncu arasında tek kadın olarak yerini alır. Etrafındaki erkekler şaşkındır.
Üçüncü kilometreye girdiğinde ‘kadınlarla erkeklerin aynı yarışta koşmaması gerektiğini’ düşünen bir maraton görevlisi arkadan gelir ve Switzer’ın numarasını söküp onu yarıştan atmaya çalışır. Kahramanımız hem direnir, hem koşar. Antrenörü adama engel olmaya çalışır, ama olaya son noktayı Switzer’ın daha irice olan sevgilisi koyar. Omuzla. O anlar hemen yanıbaşlarında ilerleyen otobüsteki fotoğrafçılar tarafından görüntülenir. Adam bertaraf olur ve Switzer, bu saldırı nedeniyle sarsılmasına rağmen, maratonu bitirir.
Maraton görevlisi ‘erkeklerle beraber koştuğu’ için Switzer’ı diskalifiye eder ve Amatör Atletler Birliği’nden çıkarır. Ama o ne yapar? Boston maratonuna kadınların da katılmasını 1972’de resmen kabul ettirene kadar, göğüs numarası almadan, kadın arkadaşlarıyla beraber ısrarla koşmaya devam eder. Boston’da 1975’te yaptığı 2 saat 51 dakikalık dereceyle birçok erkeği de geride bırakır.
Maraton görevlisinin Switzer’a müdahale ettiği ve püskürtüldüğü anların fotoğrafları Time-Life’ın, ‘Dünyayı Değiştiren 100 Fotoğraf’ albümüne seçilir. Aradan 50 yıl geçtikten sonra Switzer, Boston Maratonu’nu binlerce kadınla beraber onur konuğu olarak koştu.
Florence Griffith Joyner
“Zayıfsınız” diyenler kadınların ne denli güçlü olduğunu da öğrensinler diye, biraz da 100 metreden söz edeceğim. ABD’li kadın atlet Florence Griffith Joyner 1988’de 100 metreyi 10,49 saniyede koşmuştu. Türkiye’de erkeklerde ancak 2016’da kırılabilen Ramil Guliyev’e ait 10,23’lük rekorla arasında sadece 26 salise vardı. Bir saymayı deneyin 26 saliseyi.
Sonra Jak Ali Harvey 2018’de bu rekoru 10,01 saniyeye altına indirdi. Dünyada ise rekor bizim Ali Jak gibi aslen Jamaikalı olan Usain Bolt’a ait: 9,58 saniye. Yani aradaki fark, 1 saniye bile değil.
Merak eden varsa, 100 metre koşan kadınların arkasından nal toplayan erkek çok.
Ama büyük harflerle tekrar edelim: KONU YARIŞMAK DEĞİL, OYUNA DAHİL OLMAK. Switzer’ın derdi de o gün erkeklerle yarışmak değildi. O, 42,2 kilometrelik maratonu koşmak ve bitirmek istiyordu, o kadar.
Örümcek kafalı maraton yetkilisi amacına ulaşsa, kadınlar kim bilir ne zaman maraton koşmaya ‘hak kazanacaklardı.’
Cevabı basit aslında: “Er ya da geç!”
Yani eşitlik talebimizden ve bizden kaçış yok.
Dolayısıyla erkekler tıraşı kessin. İstediğimiz yerde, istediğimiz gibi koşmakta ısrarlıyız.
Kaynak: Diken
Başka Bir Denizli… Başka Bir Ülke… Başka Bir Dünya… MÜMKÜN…![]()