Maryam Madjidi’nin kendi hayatından izler taşıyan Benim Adım Maryam kitabı Ginko Çocuk Yayınları tarafından yayımlandı. Çeviri ise Ferhat Sarı’ya ait

Evinden, sevdiklerinden, oyuncaklarından ayrılmak bir çocuk için ne anlam ifade eder? İnsanlar neden ülkesinden göç etmek zorunda kalır? Savaş, açlık, yoksulluk, doğal afetler… Göç edilen yeni bir ülke. Yeni bir ülke, yeni bir dil, yeni arkadaşlar, yeni okul, yeni tatlar, yeni kültür demek. Maryam Madjidi’nin kendi hayatından izler taşıyan Benim Adım Maryam kitabı, küçük bir kız çocuğunun ailesinin kararıyla yaşadıkları ülkeden göç etmek zorunda kalmalarını, bir kız çocuğunun gözünden, bir göç hikâyesini ele alıyor.

Maryam ve ailesi, gelecek korkusu olmadan, özgürce yaşayabilmek için başka bir yere gitmek zorunda.

Ora ülkesinden bir çocuk. Ora ülkesinden bir çocuk ve ailesi doğduğu ülkeyi terk etmek zorunda. Ora ülkesinden bir çocuk sevdiklerini, arkadaşlarını ve oyuncaklarını bırakarak ailesiyle birlikte yeni bir ülkeye göç ediyorlar. Bura ülkesine!

Ora, çocuğun doğduğu ve onun terk ettiği ülke. Bura, yaşadığı ve bizim bulunduğumuz ülke.

Maryam, ailesiyle birlikte çok küçük bir apartmana yerleşiyor. Maryam’ın odasında küçük bir boşluk var. Odasında hiç oyuncak yok. Maryam’ın kalbinde de kocaman bir boşluk var: Bebeklerini çok özlüyor. Ora’dan Bura’ya göç eden çocuğumuzun adı Maryam. Maryam yalnız, oynayabileceği hiç oyuncağı yok. Maryam kocaman bir boşlukta ve oyuncaklarını çok özlüyor.

Maryam’a sorsalar kafası, içinde iki dilin çarpıştığı bir balona benziyor. Derken, güm ediyor ve Maryam Bura’nın dilinden Ora’nın diline yuvarlanıyor. Derken güm ediyor ve Maryam okuldaki dilden evdeki dile yuvarlanıyor. Bazen Maryam, bu ikili dilin onunla top çeviren bir hokkabaz gibi oynadığı hissine de kapılıyor. Maryam havada dengede durmaya çalışıyor ama iki dilden biri onu bırakır da yere düşüp incinmekten korkuyor. Bura’da Maryam konuşmuyor. Ora’da Maryam başka dil konuşuyorken, Bura’da başka dil konuşuluyor. Evde konuşulan dille okulda konuşulan dil hiç birbirine benzemiyor. Maryam iki dil arasında sıkışıp kalıyor, hangi dili konuşacağına bir türlü karar veremiyor. Hatta Maryam annesinin konuştuğu dilden biraz da utanıyor. Maryam diğerlerinden farklı olmak istemiyor.

Bura’da Maryam yemek yemiyor. Büyükannesinin ve annesinin yemeklerini yemek istiyor. Karnında Ora’nın yemekleri olsun istiyor. Bura’nın yemeklerinin kokusu, tadı farklı geliyor Maryam’a. Çünkü Bura’nın yemek kültürüyle, Ora’nın yemek kültürü tamamıyla birbirinden farklı.

Maryam kendini yalnız hissediyor, kimsenin onu görmediğini düşünüyor. Kızıl saçlı küçük bir kızın ısrarı sonucu “Senin adın ne?” demesi, Maryam için bir değişim oluyor. O günden sonra Maryam yavaş yavaş konuşmaya başlıyor. Okulda Bura’nın dilini, evde Ora’nın dilini konuşuyor. O günden sonra Maryam küçük bir lokma, küçük bir lokma daha derken yavaş yavaş okul yemekhanesinde yemek yemeye başlıyor. O günden sonra Maryam yavaş yavaş oyun oynamaya başlıyor. Bulduğu her şeyle oyun oynuyor: taş, bilye, kâğıt parçası, kum… Okul bahçesinde diğer çocuklarla oyunuyor. Koşuyor, zıplıyor, tırmanıyor, saklanıyor… Hatta tenefüslerde hep oturduğu banktan aşağı atlıyor.

Maryam bu yaşadıklarından güç alarak, iki dil arasındaki sıkışmışlıktan sıyrılarak, farklı bir kültürle barışarak, bir gün okuldaki bir çocuğa, “Benim adım Maryam. Peki ya sen. Senin adın ne?” diyerek soruyor. Eski alışkanlıklardan vazgeçip yeni bir yaşama, yeni bir kültüre, yeni bir dile alışmaları arkadaşlıklarla mümkün. Bunun yolu ise çocukların arkadaşlarıyla birlikte oyun oynamalarından geçiyor.

Ginko Çocuk Yayınları tarafından basılan Benim Adım Maryam, Belçikalı çizer ödüllü illüstratör Claude K. Dubois’nın ilk sayfalardaki pastel tonlu çizimleri, diğer sayfalarda giderek daha da renkleniyor. Maryam’ın yaşadığı duyguları çizer resimlerinde sırasıyla güçlü çizgileriyle ifade edebiliyor. Ferhat Sarı’nın Türkçeye çevirdiği kitabın dili sade, yalın ve anlaşılır.

1980 yılında Tahran’da doğan ve altı yaşındayken ailesiyle birlikte Fransa’ya taşınan Maryam Madjidi, Sarbon Üniversitesi’nde edebiyat okudu. Pekin’de ve İstanbul’da Fransızca öğretmenliği yapan yazarın ilk romanı Marx ve Oyuncak Bebek, 2018 yılında Barış Tut çevirisiyle Profil Kitap’tan çıkmış. Goncourt ödülünün yanı sıra Ouest-France Etonnants Voyageurs roman ödülünü alan kitapta Maryam Madjidi, aiasiyle birlikte siyasi sığınmacı olarak gittiği Fransa’daki sürgün yıllarını, Fransızca öğrenirken kendi anadilinin daha sonra nasıl silinip gittiğini bir fabl tadında olduğu kadar, bir günlük gibi okunabilecek şekilde şiirsel bir dille anlatmış.

Benim Adım Maryam, Bura ülkesine alışmanın ve barışmanın hikâyesi.

Kaynak: YENİ YAŞAM

  • Hakkımızda
  • Künye

 

Başka Bir Denizli… Başka Bir Ülke… Başka Bir Dünya… MÜMKÜN…