Türk Nefroloji Derneği’nin, Ankara, İstanbul ve İzmir’i ziyaret eden gezici tırında 2 bin 998 ziyaretçinin idrar tahlili ve kan basıncı ölçümlerinin yüzde 51’inde kronik böbrek hastalığı riski saptandı. Ziyaretçilerin yüzde 18’i orta-yüksek riskli hastalardı. Tansiyonu ölçülen 938 kişinin ise yüzde 31’inin yüksekti.

Türk Nefroloji Derneği, Dünya Böbrek Günü nedeniyle böbrek hastalıklarına dikkat çekti. Dernek başkanı Prof. Dr. Alaattin Yıldız, Türkiye’de 70 binin üzerinde diyaliz, yaklaşık 20 bin civarında böbrek nakli tedavisi gören ileri evre böbrek yetersizliği hastası olduğunu belirtti:
“Derneğimizin daha önce CREDİT çalışmasında da gösterildiği gibi, toplumda her altı-yedi kişiden birinde erken evre kronik böbrek hastalığı mevcut. Bu hastalar gelecekte diyaliz hastası adayı. Beş kişiden birinde ciddi, iki kişiden birinde de artan böbrek hastalığı riski var. Çoğunun klinik şikâyeti yok ve çoğu hastalığın varlığından habersiz.”
Hastalığın erken fark edilmesi, kronik böbrek hastalığının ilerleme hızını yavaşlatıyor ve bazen durdurulmasını sağlıyor. Diyaliz ve böbrek nakli gibi daha pahalı tedavilere gereksinimin ve dolayısıyla sosyal güvenlik kurumlarına ekonomik yük azaltılabiliyor.
Yıldız, şunları kaydetti: “İleri yaş, ailede böbrek hastalığı öyküsü, diyabet, hipertansiyon, idrar yolu enfeksiyonları ve böbrek taşı oluşumu kronik böbrek hastalıkları riskini artırıyor. Kan basıncı ve diyabette kan şekerinin kontrol altına alınamaması gibi faktörler de kronik böbrek hastalığının ilerlemesine neden olabiliyor.”
Türk Nefroloji Derneği Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Nurhan Seyahi, böbrek hastalıkları ve yüksek tansiyonun ilişkili olduğunu söyledi.
Böbrek hastalığı yüksek tansiyona neden olurken, yüksek tansiyon da böbrek hastalığını ağırlaştırıp hastalığın ilerlemesini hızlandırıyor.
Seyahi, şunları ifade etti: “Böbreklerimiz kanı süzer ve idrar oluşturur. Çok da iyi bilinmeyen görevi ise kan basıncını düzenlemesi. Böbrekler hem kan basıncındaki değişimleri algılar hem de çeşitli hormonlar salgılayarak ve başka mekanizmalarla su ve tuz dengesini düzenleyerek, kan basıncının dengelenmesinde önemli bir rol oynarlar. Ayrıca kontrolsüz yüksek tansiyonun, yetmezliğine ilerleyebilecek böbrek hastalığına yol açabilir.”
Böbrek hastalığının erken evrelerinde hastaların yüzde 30-50’sinde yüksek tansiyon görülüyor. Hastalık ilerledikçe oran yüzde 80-90’lara yükseliyor. Yüksek tansiyon hastalarının mutlaka böbrek fonksiyon bozukluğu ve protein kaçağı yönünden değerlendirilmesi gerektiğini hatırlatan Seyahi, şöyle konuştu: “Altta yatan böbrek hastalığıyla kan basıncının düzenlenmesi arasında karşılıklı bir ilişki var. Böbrek hastalarında kan basıncı daha yüksek seyreder, düzenlenmesi daha zordur. Yüksek tansiyon kontrolsüz kalırsa böbrek hastalığını sebebiyet verir. O nedenle yüksek tansiyon bir böbrek hastalığıdır da diyebiliriz.”
Nefroloji uzmanı Prof. Dr. Mustafa Arıcı, böbrek hastalığının yakalanmasının çok kolay olduğunu söyledi. Kanda kreatinine, idrarda albümin ve proteine bakılmasıyla böbrek fonksiyonları değerlendirilebiliyor. Yüksek tansiyon ve böbrek hastalarının tuz tüketimlerini mutlaka azaltması gerektiğini vurgulayan Arıcı, şöyle uyardı:
“Yüksek tansiyonun başlamasında ve kontrolünün güçleşip dirençli hipertansiyon haline dönmesinde tüketilen tuz miktarı çok önemli. Sağlıklı yaşam için günlük alınan tuz miktarının 5 gramı aşmaması gerekiyor. Türkiye’de bunun üç katı (günlük 15 gram) tuz tüketiliyor. Böbrek hastaları bile günde ortalama 9 gram (idealin neredeyse iki katı) tuz yiyor. Tuzu azaltmak için hem bireysel (yemeğe eklenen tuzun azaltılması, masadan tuzluğun kaldırılması vb.) hem de toplumsal çaba gerekiyor.”
Nefroloji uzmanı Prof. Dr. Elif Arı Bakır, diyabetin de kronik böbrek hastalıklarına zemin hazırladığını söyledi: “Ülkemizde 20 – 80 yaş aralığında yaklaşık 7 milyon diyabet hastası bulunuyor. Başka bir deyişle her sekiz kişiden biri diyabet hastası. Kontrolsüz diyabet, yıllar içinde kalbi böbrekleri, beyni, gözleri ve tüm damar sistemini harap ediyor. Yüksek kan şekeri, böbrek damarlarının sağlıklı iç yapısını değiştirerek, fonksiyonlarını geri döndürülemeyecek şekilde bozuyor. Diyalize girenlerin yaklaşık yüzde 40’ı böbreklerini diyabet nedeniyle kaybediyor.”
Nefroloji Prof. Dr. Memnune Sena Ulu, idrar yolu enfeksiyonlarının da böbrek hastalıkları riskini artırdığını aktardı: “İdrar yolu enfeksiyonlarının ve kronik böbrek yetmezliğinin en sık nedenlerinden biri de böbrek taşları. Böbrek taşları idrar yolları ya da böbrekte olabilir. İdrar akışını bozarak, böbrek yetmezliğine yol açar. Ülkemizde diğer ülkelere nazaran daha sık ve yaklaşık olarak yüzde 15 sıklıkla görülür.”
Nefroloji uzmanı Prof. Dr. Özkan Güngör, gebeliğin herhangi bir döneminde en az iki farklı zamanda kan basıncının 140/90 mmHg ve üzerinde olmasının yüksek tansiyon kabul edildiğini söyledi.
***
Bitkisel ilaçlar ve zayıflama ürünleri böbreklerde kalıcı hasar bırakabiliyor. ‘Doğal’ ve ‘zararsız’ iddiasıyla internet ve aktarlarda, Çin çayı gibi isimlerle satılan bitkisel ürünler masum değil. Nefroloji uzmanı Prof. Dr. Ali Rıza Odabaş, “Böbreklere, yetersizliğe yol açacak kadar zarar veriyorlar” dedi.

Odabaş, doğadan toplanan her şeyin masum olmadığını söyledi. Zayıflama ya da eklem ağrıları için satılan bitkisel ürünlerin içinde zehirli maddeler bulunuyor: “İçeriklerinde, böbrekler için çok zararlı olduğu gösterilmiş birçok madde var. Kolay ulaşılan çaylar ve başka bitkisel ürünler, böbrek fonksiyonlarının kalıcı kaybına, diyalize ve idrar yollarında kansere yol açabiliyor. Doğadan toplanan bazı mantarların yenmesi de böbrekler ve karaciğerde yetersizliğe neden olabiliyor.”
Ağrı kesiciler hep elimizin altında ve çok sık içiyoruz. Ancak bazı ağrı kesiciler böbrek fonksiyonlarını bozabiliyor. Özellikle romatizma hastalarının iltihap giderici özelliği de bulunan ağrı kesicileri, örneğin migrende uzun süre kullanılınca böbrekte kalıcı sorunlara zemin hazırlayabiliyor. İlaçların yol açtığı bu tabloya tıp dilinde, ‘nefrotoksisite’ deniyor. Böbreği iyi çalışmayanlar, hipertansiyon, diyabet hastaları ve yaşlıların nefrotoksisite riskinin daha yüksek olduğu biliniyor.
Odabaş, şunları kaydetti: “Romatizma hastaları da ağrı kesicileri doğru dozda ve hekim kontrolünde almalı. İlaçların sağlam bireylerde yan etkileri olmayabilir. Ancak nefroloji kliniklerine, ağrı kesicilere bağlı gelişen böbrek sorunlarıyla haftada 2-3 hasta geliyor. Bazılarında birkaç ağrı kesiciden sonra ani gelişen böbrek yetersizliği tablosu görüyoruz. Kiminde kronik ve sinsi ilerleyen ciddi böbrek hasarları gözlüyoruz. Ağrı kesici olarak parasetamol içerenler tercih edilebilir. Biz nefrologlar parasetamol içeriz.”
Öte yandan antibiyotiklerin böbreklere zarar verme potansiyeli bulunan ilaçlardan biri. Çok sayıda risk faktörü bulunan, özellikle yaşlılarda antibiyotik tedavisi ayrıca özen istiyor. Anjiyo ya da görüntülemede kullanılan kontrast maddeler de nefrotoksisiteye neden oluyor. Yine kolonoskopi incelemeleri öncesi bağırsağı temizleyen ve içinde yüksek konsantrasyonda fosfor bulunduran sıvılar böbreklere kalıcı hasar verebiliyor.
Böbreklerin pek çok görevi var: Su ve tuz dengesini sağlamak, zararlı-atık maddelerin uzaklaştırmak, ilaçlar, çeşitli zararlı maddeler ve onların vücutta yıkılmasıyla gelişen atık ürünleri vücuttan atmak, tansiyonu kontrolü, bazı hormonların salgılanması, çeşitli hormon ve proteinlerin yıkımı.
Başka Bir Denizli… Başka Bir Ülke… Başka Bir Dünya… MÜMKÜN…![]()