CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Cenevre benzeri” bir Suriye konferansı toplayacaklarını açıkladı. Kılıçdaroğlu konferansa Şam yönetiminin çağrılacağını, PYD-YPG temsilcilerinin ise olmayacağını söyledi
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Suriye gerçeği”ni masaya yatırmak üzere sonbaharda bir konferans düzenleyeceklerini ve “uluslararası tüm önemli aktörleri” davet edeceklerini açıkladı.
Kılıçdaroğlu düzenleyecekleri Suriye konferansına, Şam yönetiminden temsilcilerin çağrılacağını, PYD-YPG’nin ise davet edilmeyeceğini söyledi.
“Suriye’de Türkiye’nin süratle Esad ile hiçbir ön yargıya kapılmaksızın görüşmesi lazım” diyen Kılıçdaroğlu, görüşme sonrası “Suriye’nin kuzeyindeki sorunların” aşılabileceğini savundu.
CHP Genel Merkezi’nde Kılıçdaroğlu’yla görüşen Muharrem Sarıkaya’nın, Habertürk’te yayımlanan “Kılıçdaroğlu’ndan Esad hamlesi: Suriye Konferansına Şam da davetli” başlıklı yazısındaki ilgili bölüm şöyle:
Tabii… Suriye’deki bütün aktörleri ve karşı tarafı da davet edeceğiz. Esad’ın izlediği politikayı savunan veya yeren her kesimi davet edeceğiz. Türkiye gerçekleri bütün boyutları ile görmek zorundadır. Terör örgütleri ile ilişkili olanlar hariç tabii.
YPG/PYD’den olmayacak mı?
Onlar hariç, onların dışında. Suriye’nin Dışişleri Bakanlığından bir yetkili olabilir, gelebilir. Suriye, Esad politikasını aktarabilir. Ama bunun karşıtı da olacak aynı masada. Onu hedefliyoruz. Cenevre benzeri bir toplantı; göçmen dernekleri de var, onların da katılımını sağlayacağız. Suriye tablosunu bütün taraflarla masaya yatırma gibi bir amacımız var.
Suriye’nin kuzeyi sorununa da çözüm olur mu?
Esad ile doğrudan doğruya görüştükten sonra Suriye’nin kuzeyinde yaşanan pek çok sorun daha rahat aşılabilir. Türkiye’deki göçmenleri oluşturulacak bölgeye yerleştirilmeleri, oluşturulacak okul, donatıların yapımı; bütün bunları gerekirse Türkiye, AB desteğini de alarak yapmalı. Çünkü ben AB yetkililerine de Suriye ile ilgili bu tip konularda destek vermesi gerektiğini söylemiştim, onlar da evet haklısınız demişlerdi. Dolayısıyla inadından vazgeçmesi lazım; söz konusu olan Erdoğan’ın çıkarı değil, Türkiye’nin çıkarıdır. Dış politikada kan davası olmaz. Tam tersine bir ülkenin çıkarlarının önceliği vardır. İnsanların çıkarlarının önceliği yoktur.
Suriye’nin PYD hakimiyetindeki kuzey bölgesine Türk askerinin girmesine nasıl bakıyorsunuz?
Türkiye şu an bir ateş çemberi içinde. Orta Doğu’da da kan gövdeyi götürüyor. Türkiye bu ateş çemberinde kendi güvenliğini sağlamak zorunda… Bu konuda adımlar atmak zorunda. Ama siz başka bir ülkeye girerken, güvenli bölge oluşturmak istiyorsanız, o ülkenin yetkilileri ile bunu konuşmalısınız. Esad ile görüşün dememin nedeni budur zaten. Esad ile görüşüp, ‘Türkiye açısından güvenlik riski var, bunu telafi etmek istiyoruz, oturalım beraber konuşalım, siz de ben de Suriye’nin toprak bütünlüğünü savunuyoruz. Biz Suriye’deki halklara saygı duyuyoruz. Kaldı ki Suriye’de Irak’ta yaşayanlarla Türkiye’de yaşayanlar arasında bir akrabalık da var. İki tarafta da Araplar, Kürtler, Türkmenler, Ezidiler var’ diyelim. Dolayısıyla Erdoğan’ın hedefi Orta Doğu’da kan akmasını durdurmak, Orta Doğu’yu bir barış adasına döndürmek olmalıdır; ama tam tersi oluyor.
“Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyine girmesine yönelik tek taraflı hareketini engelleyeceklerini” belirten ABD tavrını nasıl değerlendiriyorsunuz?
ABD ve Rusya kendi ülkelerinin çıkarlarını korumalıdırlar. İki ülke kendi çıkarlarını koruduğu sürece Ortadoğu’ya da barış gelmez. Ortadoğu Barış ve İşbirliği Teşkilatı, OBİT’i 4 ülke kursun dememizin temelinde yatan da bu zaten.
ABD ve Rusya’nın direncine rağmen Türkiye’nin girmesi söz konusu olabilir mi?
Umarım böyle bir tablo ortaya çıkmaz. Türkiye taraflarla anlaşarak bölgede güvenliği sağlar.
Kaynak: Sendika.Org