
Bugüne dek nehir sularının kirliliği üzerine küresel çapta yapılan en büyük araştırmada, 72 ülkede 711 noktadan örnek alındı. Bu örneklerin yüzde 65’inde antibiyotik tespit edildi. Helsinki’de 27-28 Mayıs tarihlerinde açıklanacak araştırmanın ön sonuçlarını yayımlayan The Guardian gazetesi, 111 noktadan alınan örneklerdeki antibiyotik miktarının güvenli seviyelerin üzerinde çıktığını yazdı. En kötü vakalarda ise antibiyotik miktarının, güvenli sınırların 300 kat üzerinde olduğu belirtildi.
Bilim insanları, bu durumun antibiyotik direncini artırma ihtimali nedeniyle uyarıda bulundu.
İngiltere’deki York Üniversitesi’nin başını çektiği araştırmanın öne çıkan sonuçları şöyle:
Peki bu antibiyotik ilaçlar nehirlere, göllere ve kanallara nasıl ulaşıyor?
Antibiyotik ilaçlar kullanıldığında ilacın içindeki aktif maddelerin yüzde 30 ila yüzde 90’ı idrar ve dışkı yoluyla vücuttan atılıyor.
Şehirlerdeki su dağıtım şebekeleri ve arıtma tesislerinin önemli bir bölümünde bu aktif maddelerin izine rastlanıyor.
Kanalizasyon atıklarının doğal su kaynaklarına karışmasıyla, antibiyotik kirliliği nehirlere ve su havzalarına da ulaşmış oluyor.

Ancak insanlar antibiyotik kirliliğinin tek kaynağı değil.
Dünyada üretilen antibiyotiklerin üçte ikisi hayvanlarda kullanılıyor. Hayvanların toprağa ve sulu çamura saldıkları ilaçlar daha sonra nehirlere, göllere ve yeraltı sularına karışıyor.
Özellikle düşük ve düşük-orta gelirli ülkelerdeki balık çiftliklerinin antibiyotik atık ürettiği dile getiriliyor.
İlaç üretim fabrikalarının ürettiği atıklar da, su kanallarının kirlenmesinin en önemli sebeplerinden.
Araştırmaya göre, idrar yolu enfeksiyonlarında kullanılan Trimetoprim, dünyadaki nehirlerde en yaygın görülen antibiyotik çeşidi. Suları test edilen 711 nehrin 307’sinde bu ilaca rastlandı.
Deri ve ağız enfeksiyonlarında kullanılan Metronidazol ve bakteriyel enfeksiyonlarda kullanılan Ciproflaxacin (Siprofloksasin) maddesi, tehlike sınırını aştığı en sık görülen antibiyotik çeşitleri.
Metronidazol oranı, Bangladeş’te güvenli sayılan antibiyotik kirliliği seviyesinden 300 kat daha fazla.
Birleşmiş Milletler, antibiyotik direncinin 2050 yılına gelindiğinde 10 milyon kişiyi öldürmüş olabileceği uyarısında bulunmuştu. Araştırma ekibinin önde gelen üyelerinden Alistair Boxall da bu konuda uyarıda bulunarak, “Bu durum çok korkutucu ve rahatsız edici” dedi. The Guardian gazetesine konuşan antibiyotik uzmanı William Gaze ise “Avrupa’da görülen düşük oran bile antibiyotik direncinin ortaya çıkmasına ve direnç geninin insan patojenlerine geçmesine yol açabilir” uyarısında bulundu.
Antibiyotik nehir sularına insan ve hayvan dışkısının yanı sıra ilaç üretim tesislerinden karışabiliyor.
Avusturya’daki Tuna nehri havzasından alınan örneklerde 7 farklı antibiyotik türüne rastlandı. Solunum yolu hastalıklarında kullanılan Klaritromisin, güvenli sayılan sınırın yaklaşık dört katı.
Tuna, Avrupa’daki en büyük ikinci nehir ve antibiyotik atıklar açısından kıtanın en kirli nehri.
Avrupa’da test edilen nehirlerin yüzde 8’i de güvenlik sınırını aşmış durumda.
Kıtanın en temiz nehirlerinden sayılan Londra’daki Thames nehrinin de önemli bir kısmında kirlilik yüksek.
Kaynak: DUVAR ve BBC-Türkçe
Başka Bir Denizli… Başka Bir Ülke… Başka Bir Dünya… MÜMKÜN…![]()