Savaşlarda insanlar öldürülürken aynı zamanda doğada yaşam mücedelesi veren tüm canlılar da bu katliamlardan nasibini aldığı bilinmektedir. Tarım arazileri, ormanlar, su havzaları ve akarsular geri dönülmez biçimde kirlenmektedir. Bu gerçeğe dikkat çeken Mezopotamya Ekoloji Hareketi yaptığı açıklamada, Türkiye’nin Kuzey-Doğu Suriye’ye gerçekleştirdiği saldırıya karşı UNICEF, UNESCO ve UNCHOR gibi uluslararası kurumları göreve çağırdı. Saldırının Kürtlerin, Arapların, Süryanilerin, Türkmenlerin ve diğer birçok halk ve inanç kesimlerinin IŞID’e karşı direnerek kurdukları ortak yaşam iradesi ve sistemine karşı gelişen bir savaş olduğuna dikkat çekilen açıklamada, “Toplumsal ekolojik temelde birlikte-barışık bir yaşam inşa edilmeye çalışıldığı böylesi süreçte bu saldırılar ancak devletler üstü sermayeye hizmet edecektir” denildi.
Dersim Dernekleri Federasyonu (DEDEF) Kuzey-Doğu Suriye’ye yönelik yapılan operasyona tepki gösterdi. Ülkenin tarihi barış adının kirletildiği savaşlarla dolu olduğu belirtilen açıklamada, “Barışı talep ettikleri için binlerce bilim insanının terör suçundan yıllarca yargılandığı, bazılarının hüküm giydiği bu ülkede, ‘barış’ sözünü ‘Barış Pınarı’ adı altında savaşmak için kullanmak suç sayılmadığı gibi bir kahramanlık işareti. Bizler, barışa uzanan yolun asla savaşmaktan geçmediğini biliyoruz. Bu uğurda her gün ölsek, yaralansak, cezalandırılıp hapislerde çürümeye bırakılsak da barış istemekten vazgeçemememiz gerektiğinin farkındayız” ifadeleri yer aldı.
Dünya Bankası Körfez Savaşı sonrası Irak’ta tarımsal faaliyetlere geçilebilmesi için 11 milyar dolar harcanması gerektiği vurgusu yapılan açıklamada, “Vietnam’da 2.2 milyar hektar orman ve tarım arazisi bombalama, mekanik temizleme, napalmlar ile çoraklaştırıldı. Direnişçilerin bulunduğu bölgede 1.5 milyon hektar (güney Vietnam’ın yüzde 10’u) orman ve ekili alanı yok etmek için 72 milyon litre herbisit (tarım zehiri) kullanıldı. Kullanılan herbisit olan ‘Agent Orange’ içindeki dioksin şu anda bile bitkiler, yiyecekler, yaban hayat, insan sütü ve yağ dokusunda teşhis edilebiliyor. Bu müthiş ekolojik yıkımın etkileri henüz tam anlamıyla giderilmiş değil” diye belirtildi.
Doğa savunucuları, çevreciler ve ekolojistlerin savaştan yana olmasının eşyanın tabiatına aykırı olduğu ve doğa için mücadele, kendisi de doğanın bileşenlerinden biri olan insanın ölümünü değil yaşamını savunmayı şart koştuğu belirtilen açıklamada, “Doğa için mücadele, toprakların ve suların silahlarla zehirlenmesini değil, tohumlarla yeşillenmesini, tertemiz, gürül gürül çağlamasını şart koşar. Çünkü doğa için mücadele, toprağı anası olarak kabul eder ve verdiği savaş hem anaların gözyaşlarını durdurmayı hem toprak anasını gözü gibi korumayı gerektirir” denildi.
Kaynak: Yeni Yaşam
Başka Bir Denizli… Başka Bir Ülke… Başka Bir Dünya… MÜMKÜN…![]()