Halkların Demokratik Partisi (HDP) Emek Partisi (EMEP), Emekçi Hareket Partisi (EHP), Halkevleri, Sosyalist Meclisler Federasyonu (SMF), Türkiye İşçi Partisi (TİP) ve Toplumsal Özgürlük Partisi (TÖP), “Geleceğin Türkiye’si için Hafıza, Hakikat, Hesaplaşma” konulu konferans düzenledi. İnşaat Mühendisleri Odası Kongre Kültür Merkezi’nde düzenlenen etkinliğe çok sayıda kişi katıldı.
Üç oturum şeklinde planlanan konferansın “Hafıza” başlığıyla düzenlenen ilk oturumuna; 10 Ekim Aileleri, Gezi’de yaşamını yitirenlerin aileleri, Barış Akademisyenleri, Cumartesi Anneleri, Şenyaşar Ailesi, Çorlu Tren Kazası, Roboski, Soma ve Suruç Aileleri, Farplas işçileri ile hasta ve kötü muamele gören tutsakların aileleri katıldı.
Tüm gün sürecek konferansın açılış konuşmasını, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) eski yargıcı Rıza Türmen yaptı.
‘Hakikat olmadan adalet de olmaz’
Aranılan şeyin toplumsal uzlaşı olduğunu ifade eden Türmen, adaletin sağlanması için hakikatin ortaya çıkması gerektiğini dile getirdi. Türmen, “Hakikat olmadan adalet de olmaz. Hakikatin ortaya çıkması için hafıza lazım. Bu üçlü arasında varacağımız hedef toplumsal uzlaşıdır. Herkesin bilmesi lazım ki geçmişimizden kolay kolay kurtulamayız. Geçmişimiz bugünümüzdür. Geçmişimiz geleceğimizdir. Doğru bir geçmişle çocuklarımıza doğru bir gelecek veririz. Geçmişi unutuyorsak, çocuklarımıza doğru bir gelecek veremeyiz” dedi.
‘Geçmişle barışmama problemi var’

Türkiye’deki problemin “geçmişle barışmama” olduğunun altını çizen Türmen, “Bugünümüzle de barışamıyoruz. Bugünle barışmak için geçmişle barışmamız lazım. ‘Biz Ermenileri kesmedik, onlar bizi kesti. Kürtler bizim kardeşimizdir, canımızdır. Ama sadece devlete bağlı asimile olmuş Kürtleri severiz’ diyerek yaşamamız mümkündür. Bu, geçmişi inkardır. Geçmişimizi inkar yerine hakikati, cezasızlık yerine adaleti koyamadığımız sürece toplumsal barışı sağlayamayız. Toplumsal barış için adaleti cezasızlık yerine koymamız, hakikati ortaya çıkarmamız lazım” ifadelerini kullandı.
‘Hakikat vurgusu’
İktidarın masalıyla hakikat ötesinin anlatıldığını belirten Türmen, şunları dile getirdi:
İktidar, halkı hakikat ötesine inandırma amacını gütmemektedir. Hakikat ile hakikat olmayan sınırını ortadan kaldırmaktadır. Hakikat, iktidarın halkın bilmesini istediği kadardır. Bu Türkiye’deki hakikatin ortaya çıkardığı bir gerçektir. Bunun en iyi örneğini Meclis’te kanun tasarısında görüyoruz. Dezenformasyon Yasası’yla iktidar hakikat ötesi söylemini korumayı amaçlıyor. Buna karşı itiraz sesi yükseltmek gerekir. Halk ancak bildikleriyle bir seçim yapabilir. Bildiklerini böyle sınırlar, iktidarın bilmesini istediklerini sağlarsanız seçim de meşrutiyetini kaybeder. Seçimin meşrutiyeti için de bu kanun önem taşıyor.
‘Devletin partileştiği bir dönem’
Bugün partinin devletleştiği, devletin partileştiği bir dönemdeyiz. Suçlu ile sorumlu arasında ayrım yapmak lazım. Suç kişiseldir. Suç mutlaka bir eylem, eyleme teşebbüs gerektirir. Sorumluluk eylem gerektirmez. Bir grubun üyesi olmanız hiçbir eylem yapmamanız olmaz. Suçlu kimdir? Sadece emir veren midir? Eylemi yapan mıdır? Yoksa daha geniş bir kitleyi mi kapsar? Suçlu devletin partileştiği bir rejimdir. Suçlu devlet mekanizması içerisinde olan herkestir. Bu mekanizmanın parçası olan herkes suçludur. ‘Ben bilmiyordum, ben orada olduğum için daha az yapıldı’ gibi mazeretler kabul edilemez. Mekanizmanın içerisinde olan herkes suçu paylaşmıştır.
‘Cezasızlık yargının suça ortak olduğu anlamını taşır’
Türkiye’de cezasızlık sisteminin halka yansımalarını anlatan Türmen, “Suskunluk belki bir suç değildir. Sorumluluğu paylaşmaya götürür. Direniş çok önemlidir. Direniş, hakikati söylemeye cesaret edebilmektir. Hakikatin üzerine gitmemiz lazım. Türkiye’deki bir başka mesele de cezasızlık. Bu problemin boyutlarını Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarında görüyorsunuz. Cezasızlıkla ilgili bir yığın karar var. Cezasızlık yargının suça ortak olduğu anlamını taşır. Gezi’de öldürülen Berkin Elvan, Ethem Sarısülük, Ali İsmail Korkmaz dosyalarına ne oldu. Berkin Elvan iddianamesinde suçlu Berkin Elvan’dır. Cezasızlık Türkiye’de adaleti kemirmektedir. Roboski’ye ne oldu? Cezasızlıkla mücadele aynı zamanda adaletin gerçekleşmesiyle mümkündür” diye belirtti.

‘Adaletin gelmesini istiyoruz’
Gezi eylemlerinde yaşamını yitirenler adına Ali İsmail Korkmaz’ın ağabeyi Gürkan Korkmaz ve annesi Emel Korkmaz birlikte sahneye çıktı. Konuşmakta zorlandığını belirten Emel Korkmaz, “Bu ülkede o kadar çok acı yaşatılıyor ki saymakla bitmiyor. Ben evladımı kaybettiğim gün benimle sonlansın diye çok dua ettim ama katlanarak çoğaldı. Anneler ağlıyor. Bu ülkeye adalet gelmesini istiyoruz. Bekliyoruz. Biz dokuz yıldır adalet arıyoruz ama maalesef adaletin geleceği günü hala sabırsızlıkla bekliyorum” diye konuştu.
‘Adalet mücadelemizle gelecek’
10 Ekim ailelerinden Elif Özdemir, Türkiye tarihinin en katlı katliamının ortasında kaldıklarını söyleyerek, “Bile isteye bizim canlarımızı öldürdüler. O adalet bu zihniyetle, bize yaşatanlarla asla gelmeyecek. Adalet bizim mücadelemizle direnmemizle gelecek. Göstermelik mahkemelerle, talimatlı savcılarla adalet gelmeyecek, mümkün değil” dedi.

‘Hiçbir zaman pişman olmadık’
“Bu Suça Ortak Olmayacağız” başlıklı bildiriye imza attığı için KHK’lerle ihraç edilen ‘Barış Akademisyenleri’ adına Işıl Ünal konuştu. Ünal, “Kitlesel olarak ağır bedeller ödedik. Devlet görevimizi yaptığımız için bizi cezalandırdı. Barış bildirisini imzaladığımız için hiçbir zaman pişman olmadık. Barışı sağlamak bilim insanı olmanın gereğidir” dedi.
‘Cezasızlık failler için ödül oluyor’
Cumartesi Anneleri adına Özgür Gündem gazetesinde iken katledilen gazeteci Ferhat Tepe’nin kardeşi Ayşe Tepe konuştu. Tepe, “Ağabeyimin davası zamanaşımına uğradı. Bizler cezasızlığın ortadan kaldırılmasını istiyoruz. Cezasızlık, failler için ödül oluyor. Daha fazla cezanın işlenmesine teşvik ediyor” diye konuştu.

‘Hesap soracağız’
Çorlu tren kazasında oğlu Oğuz Arda Sel’i kaybeden Mısra Öz, olayın üstünün örtülmesi için çaba harcandığını dile getirdi. Öz, “Cenazeler trenin altındayken Bilirkişi Raporu hazırlamaya gelmiş. Her birimize ayrı ayrı hastanede olduklarını söyleyerek, bizi gönderiyorlardı. Oğlumun ikiye katlanmış bedeninde açık olan gözleri bana ‘Anne hesap soracaksın’ diyordu. Benim o gözlere sözüm var. Oğlumun gözünün açık gitmesine neden olanlardan ne pahasına olursa olsun, hesap soracağız” ifadelerini kullandı.
‘Birleşik mücadele süreci inşa edilmeli’
Roboski katliamında yaşamını yitirenlerin aileleri adına konuşan Ferhat Encü, “Bu ülkede cezasızlık politikası yönetim haline getirilmeye çalışılıyor. Unutmadık, unutturmayacağız. Elbette hesap soracağız” dedi.
301 madencinin hayatını kaybettiği Soma katliamına ilişkin konuşan Kamil Kartal, “Soma’da 301 anne, baba evlatsız kaldı. 432 çocuk yetim kaldı. Katliamdan sonra 11 çocuk doğdu. Tüm bu yaşananların karşısında birleşik bir mücadele süreci inşa edilmeli” ifadesini kullandı.
Kobani ile dayanışmak için sınırı geçmek isteyen ve 20 Temmuz 2015 tarihinde katledilen gençlerin aileler adına konuşan, katliamda eşi Ferdane ve oğlu Nartan’ı kaybeden Metin Kılıç, “Bu davalar biz bitti demeden bitmeyecek. Sorumlular hesap vermediği sürece gerçek adalet sağlanmayacak” dedi.
2018’de Urfa’nın Suruç ilçesinde katliamdan geçirilen Şenyaşar ailesi adına Ferit Şenyaşar konuştu. Annesinin sağlık koşulları nedeniyle konferansa gelemediğini söyleyen Şenyaşar, yaşanan katliamı anlattı. Şenyaşar, “Mücadelemizi sürdürüyoruz. Göstermelik adalet istemiyoruz. Gerçek adalet sağlanana kadar mücadelemiz sürecek” diye konuştu.
Sonuç bildirgesi
Yapılan konferans ardından sonuç bildirgesi açıklandı. Sonuç bildirgesi şöyle:
Hatırlıyoruz. 301’i Soma’dan. 100’ü Ankara’dan, 34’ü Roboski’den. 33’ü Van’dan, Sivas’tan. Hatırlıyoruz. Haziran’ı Berkin’den. Temmuz’u Oğuz Arda’dan. Eylül’ü Ceylan’dan. Ekim’i Veysel’den. Kasım’ı Uğur’dan. Cumartesileri Dilek’ten, Davut’tan, İlyas’tan ve gözaltında kaybedilen daha nice çocuktan…Hafızamızda, unutmuyoruz. Gözlerimizi kapatmıyor, kulaklarımızı tıkamıyor, yüzümüzü çevirmiyoruz. İçinde yaşadığımız düzenin hakikati tüm çıplaklığıyla karşımızda.Bu, emekçiyi sömürüp sırtına basarak zenginleşen sermayenin hakikati. Kadınları sömüren, ezen, taciz eden, katleden ataerkinin hakikati. Kürdü ikinci sınıf sayıp hakkını gasp eden ırkçılığın hakikati. Aleviyi, inançsızı, kendinden olmayanı eşit saymayan mezhepçiliğin hakikati. Özel harbiyle, kontrgerillasıyla, mafya ve çeteleriyle devletin hakikati. Katili, hırsızı koruyup, mağduru, mazlumu gadre uğratan adaletsizliğin…Başka halkların topraklarına göz koyan yayılmacılığın ve savaşın…Kentlerimizi ve doğayı tüm canlılar için yaşanmaz kılan yağmacılığın… Toplumu eğitim, sağlık, barınma, ulaşım ve çalışma haklarından mahrum bırakan piyasacılığın hakikati.
Davet ediyoruz. Geçmişi hatırlayıp, geleceği değiştirmeye, hakikati bilip, yenisini kurmaya, yüzleşmeye, sorumlulardan hesap sormaya ve kol kola girmeye davet ediyoruz. Biz yapacağız, siz izleyin demiyoruz. Hafızamızı ortaklaştırırsak, hakikati dile getirirsek, hesabını birlikte sorarsak, mücadele edersek değiştirebiliriz. Emek için, adalet için, eşitlik için, özgürlük için, barış için, demokrasi için bir oluyoruz, birlik oluyoruz. Geleceğin Türkiye’sini birlikte kuruyoruz.
Kaynak: KARINCA
Başka Bir Denizli… Başka Bir Ülke… Başka Bir Dünya… MÜMKÜN…![]()