Halkların Demokratik Partisi (HDP), Ankara’da yaptığı toplantıda, belediyelerden ve meclisten çekilmeyeceğini açıkladı ve erken seçim çağrısı yaptı.
Kayyım atamalarının ardından belediyelerden ve meclisten çekilme tartışmalarının üzerine Ankara’da toplanan HDP, tutumunu açıkladı.
Deklarasyon HDP Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Sezai Temelli tarafından açıklandı.
ÇEKİLMEYECEK
Deklarasyonda çekilmeme kararı şöyle açıklandı: “Kararımız nettir: HDP başta Kürt halkı olmak üzere Türkiye halklarını büyük acılar çekerek, ağır bedeller ödeyerek elde etmiş olduğu kazanımlardan vazgeçmeyecektir. Yerel yönetimler dahil yaşamın bütün alanlarında kapsamlı, sistemli ve çok yönlü bir saldırıyla karşı karşıya olan HDP, hiçbir mücadele alanından çekilmeyecek, demokratik ve meşru zeminlerde mücadelesini büyük bir kararlılıkla sürdürecektir. Hedef demokratik siyaseti büyütmektir, söndürmek değil.”
ERKEN SEÇİM ÇAĞRISI
Deklarasyonda erken seçim çağrısı da yapıldı: “31 Mart ve 23 Haziran seçimlerinde de görüldüğü gibi çoğunluk desteğini kaybetmiş, toplumsal meşruiyet zeminini yitirmiş bu iktidar, kayyımlar gibi siyasi darbe yöntemleriyle halkların iradesini gasp ederek hukuk dışı ve gayri meşru yollarla toplumu daha fazla yönetemez. Türkiye halklarının AKP-MHP sultasından kurtulması için ‘erken seçim’ diyoruz. Bu bir meydan okuma çağrısıdır. Buradan hodri meydan diyoruz! Bütün muhalefeti bu erken seçim talebinin etrafında birleşmeye ve harekete geçmeye çağırıyoruz.”
DEMOKRASİ İTTİFAKINA ÇAĞRI
Buldan ve Temelli tarafından açıklanan 12 maddelik deklarasyonun tamamı şöyle:
Kayyım politikası ortak yaşamın temeline konulmuş bir dinamittir. Bununla birlikte 7 Haziran 2015 seçim sonuçlarının tanınmaması ile başlatılan ve sürdürülen kayyım politikası, sadece sandıktaki halk iradesinin yok sayılması ile ifade edilemez. Aynı zamanda toplumsal meşrutiyetini yitiren AKP-MHP iktidarının zor ve baskı yöntemleri ile kendini sürdürme politikasıdır. 31 Mart seçim sonuçlarını tanımayan AKP, toplumsal meşrutiyetinin kalmadığını kabul etmiştir. Kayyım zihniyeti üzerine kurulmuş bir iktidar demokrasi fikrine ve demokratik gelecek umuduna en büyük tehdittir.
AKP, bu ülkede yaşanan OHAL, demokratik siyasete darbe ve kayyım darbeleri ile kendinden önceki askeri darbelerin bir parçasını olduğunu göstermiştir.
Kaynağını ve eşitlik ruhunu kadın özgürlük mücadelesinden alan eş başkanlık sisteminin algı operasyonlarının aracı haline getirilmesine asla izin vermeyeceğiz. Eş başkanlık ve eşit temsil sistemi, erkek egemenliğine, tekçiliğe, inkâr ve yok saymanın her biçimine karşı on yıllardır kesintisiz mücadele sürdüren kadınların, toplumu dönüştürmenin en önemli adımlarından biridir. Eş başkanlık mor çizgimizdir ve bizler için ilkeseldir. Yeni yaşam iddiamızın gerekli koşuludur. Kayyım gaspının ilk hedefi haline gelen eş başkanlık sisteminin kadın mücadelesi kazanımı olduğu bilinciyle, başta kadın hareketi olmak üzere geleceğini demokraside gören tüm demokrasi güçlerine, siyasi partilere, emek örgütlerine, meslek birliklerine, demokratik kitle örgütlerine, sivil toplum kuruluşlarına bu kazanıma yönelen saldırılar karşısında, kazanımımızı sahiplenme, eş başkanlık ve eşit temsil sistemine geçme çağrısı yapıyoruz.
Kayyım politikalarına karşı çıkmak güçlü Meclisi, halkların barış anayasasını ve nihai olarak demokratik cumhuriyeti savunarak bütün demokrasi güçlerinin birlikte yürümesi demektir. Savaşa, sömürüye, darbelere karşı demokratik uzlaşı, özgür siyaset ve evrensel hukuk ölçeğinde üçüncü yol siyaseti olan Demokratik Cumhuriyet paradigmamızı yüzyıldır biriken sorunları çözmek için sonuna kadar savunacağız.
İçişleri Bakanlığı Müfettişlerinin Eylül 2019’da hazırladıkları Mardin raporunda bu açıkça görülmektedir. Raporda, belediye meclislerinin seçimle gelebileceği fakat belediye başkanlarının Cumhurbaşkanınca atanması gerektiği önerisi yapılmıştır. Belediyelerin idari özerkliğinin ortadan kaldırıldığı ve ‘Saray Rejimi’ne doğrudan bağlandığı bir sistemin ilk adımları belediyelerimizde denenmektedir.
Olağanüstü hâl kalıcılaşırken, kayyım rejimi kurumsallaşırken, bu politikalara seyirci kalınırsa, AKP-MHP ittifakı, merkezi iktidar gücünü kullanarak kendi politik ve rant alanlarını sınırlayan bütün belediyelerin en önemli yetkilerini ellerinden alacağı ve Saray’ın uzantısı haline getireceği açıktır.
Böyle bir rejim ancak savaş politikaları ve milliyetçi hamaset üzerinden kendi durumunu ve tahakkümünü sürdürmeye çalışır. Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik gerçekleştirilen savaş bu çerçeveden bağımsız düşünülemez. Kayyım rejimi savaş rejimidir. Kayyıma karşı mücadele barış mücadelesidir.
Unutulmamalı ki HDP elde ettiği bu kazanımları kolay elde etmedi. Bedeller ödeyerek gelinen bu noktadan çekilmeyi en fazla bu zorba saray rejimi istemektedir. Demokratik siyasetin alanı çok fazla daralmış olsa bile yakın zamanda birlikte hareket etmenin başarı getirdiğini tüm Türkiye halkları gördü. 31 Mart ve 23 Haziran seçimleri AKP-MHP ittifakı dağılmaz denilen bir zamanda gerçekleşti ve bu zorba iktidara yenilgi yaşatıldı. Şimdi AKP-MHP iktidarı Kürt Düşmanlığı üzerinden muhalefeti sindirmeye çalışmakta, topluma milliyetçilik üzerinden kutuplaşmayı dayatmaktadır. Bu cendereden çıkmanın yolu demokrasi mücadelesini yükseltmekten ve kazanılmış mevzileri sonuna kadar korumaktan geçer. AKP-MHP iktidarına kaybettirecek olan budur.
Halkın tüm baskı ve zulme rağmen canı ve emeği ile elde ettiği kazanımları korumak bizlerin boynunun borcudur. Bu konuda yaşanan eksiklik varsa kazanımların yeterince korunamamasıdır. Sorumluluk ise başta bizler olmak üzere, bu tekçi kayyım rejimine karşı sesini yükseltmeyen herkese aittir. HDP, bugünden sonra öncü rolünü her zamankinden fazla üstlenmeye hazırdır.
Bizler bu anlayışımızda ve kararlı demokrasi mücadelesinde ısrarlıyız. Yarın yeni bir seçim olsa, bizler Kürt halkının kendi iradesine amasız, fakatsız ve daha güçlü bir şekilde sahip çıkacağından kuşku duymuyoruz. Kayyımlar belediye binalarını, araç ve gereçleri gasp edebilir, ama halkın iradesini ve düşüncesini ele geçiremez. Bu uygulamaları halkımız asla kabullenmeyecektir. Seçilmişlerimiz de halkın kendilerine verdiği görev ve sorumlulukları kayyım gasplarına aldırmadan bütün imkanları ile yerine getirmeye çalışacaktır. Halkımız, daha önceden olduğu gibi iradesine, seçilmişlerine, partisine sahip çıkacaktır. Halk bizlerle beraber mücadeleye, fiilen çalışmaya devam edecek ve adaletsizliğe karşı mücadelesini yürütecektir.
Uluslararası Kamuoyuna: Erdoğan’ın kurmak istediği otoriter rejimin ilk uygulamalarını sürekli Kürtler üzerinde yaptı. Önce güvenlik algısı üzerinden Kürtlerin seçilmiş temsilcilerine ve diline yönelik saldırılarında muhalefeti sessizleştirdi. Sonrasında baskı araçlarını tüm Türkiye’ye yaydı. Bu anlamıyla demokrasi dışı uygulamalar Kürtlerle sınırlı kalmadı, ülkenin hemen hemen her yanına sirayet etti.
Türkiye’nin bugünkü siyasi fotoğrafı, kötülüğü yaygınlaştırma ve farklı coğrafyalara bulaştırma potansiyeline sahiptir. Suriye savaşının büyümesine neden olanlardan biri olarak Erdoğan, yerinden yurdundan edilen mültecileri şantaj olarak Batı’nın üstünde kullanması bunun en büyük kanıtıdır.
Beklentili tutum, demokratik siyasetin değil iktidar güçlerinin tutumudur! Türkiye’yi daha fazla istikrarsızlaştırmaya çalışanlara karşı uluslararası kamuoyunu demokratik değerleri korumak için yardımcı olmaya ve HDP’ye yapılanlara karşı sessiz kalmamaya çağırıyoruz.
AKP-MHP İttifakına Çağrımızdır: 31 Mart ve 23 Haziran seçimlerinde de görüldüğü gibi çoğunluk desteğini kaybetmiş, toplumsal meşrutiyet zeminini yitirmiş bu iktidar, kayyımlar gibi siyasi darbe yöntemleriyle halkların iradesini gasp ederek, hukuk dışı ve gayri meşru yollarla toplumu daha fazla yönetemez. Türkiye halklarının AKP-MHP sultasından kurtulması için ‘erken seçim’ diyoruz. Bu bir meydan okuma çağrısıdır. Buradan hodri meydan diyoruz! Bütün muhalefeti bu erken seçim talebinin etrafında birleşmeye ve harekete geçmeye çağırıyoruz.
Kuşkusuz ki, kimliği ve inancı ne olursa olsun her birimizin tarihi sorumluluklar alması gereken günün şafağındayız. Bu tarihi sorumluluk kısır siyasi tartışmalara, kimliklere kapanarak korunma kaygılarına ve ucuz siyasi hesaplara heba edilmeyecek kadar önemlidir. Bu ruh ve bilinçle, HDP olarak yaşadığımız coğrafyadaki her türlü baskıcı, faşist anlayışa karşı demokrasi, barış ve adalet diyen tüm yurttaşlarımızı, Meclis içindeki ve dışındaki tüm muhalefet partilerini, sivil toplum kuruluşlarını, sendika ve meslek birliklerini, demokratik dernekleri aktif dayanışmaya, birleşik mücadeleye ve demokrasi ittifakına çağırıyoruz.
Kaynak: ARTI GERÇEK-Derya OKATAN
Başka Bir Denizli… Başka Bir Ülke… Başka Bir Dünya… MÜMKÜN…![]()