Yen, Yaşam’dan Meltem İnci yönetmen Hakan Alak ile ‘Hakikat: Şeyh Bedreddin’ filmini konuştu

“madem ki bu kerre mağlubuz, netsek, neylesek zaid.

gayrı uzatman sözü.

madem ki fetva bize ait

verin basak bağrına mührümüzü.”

Şeyh Bedreddin

Meltem İnci – İstanbul

Tarihin bilindik bir zamanında geçiyor olay. Yaşadığın yerde göldeki balık bile senin değil. O balığı tutman demek tutuklanman demek. Toprak, su, orman, hayvanlar, ekip biçtiğin ne varsa birilerinin. Üstüne bir de karnını doyurmak için kazandığın şeyde onların. Tarihin bilindik zamanı çünkü 1400’ler ya da 2000’ler, gözünü yoksulun sırtına diken iktidarlar hep aynı. Üzerinde tahakküm kurup, etinden sütünden faydalanıp emeğinin karşılığını bir kuru ekmekle ödüyorlar. Kuru ekmekle doymadığını söylemek ise tarihin akışını değiştiriyor.

Şeyh Bedreddin, Börklüce Mustafa, Torlak Kemal ve niceleri de böyle tarihe adını yazdı. Açlığı, yoksulluğu dayatanlara ‘Kuru ekmekle doymuyoruz’ dediler. Çünkü köylüler Osmanlı’nın ağır vergileri altında eziliyor, yok sayılıyor. Savaşlarla, sürgünlerle talan ediliyordu. İsyanda böyle başladı. Şeyh Bedreddin’in, Börklüce Mustafa’nın, Torlak Kemal’ın ve nicelerinin saraya tebaa etmemesi artık köylülerinde devlete ürünlerini haraç olarak vermemesi olarak karşılık buldu. Devleti, özel mülkiyeti hayatlarından çıkarıp ürettiler, paylaştılar, dayanıştılar ve zulme boyun eğmediler.

Ancak tarihin her alanında olduğu gibi sömürenler, sömürülenlerin dayanışma içinde olmasını, kendilerine tebaa etmemesine karşılık savaş başlattı.

‘Hakikat: Şeyh Bedreddin’ filmi de, Nazım Hikmet’in Şeyh Bedreddin Destanı’ndan yola çıkarak çalışmalarına başladı. Tam 3 yıl sürdü film çalışmaları. “Birlikte iş yapma” güdüsüyle bir araya gelmiş onlarca kişi dayanışma içinde filmi çekti. Şeyh Bedreddin’i konu alan bir film de tam da böyle bir bütün olabilirdi.

8 Ekim’de vizyona girecek

Yönetmen koltuğunda oturan Hakan Alak, Ali Şahin ile birlikte senaryosunu yazdı. Görüntü yönetmeni ise Serdar Ünlütürk. Sanatçı Suavi Şeyh Bedreddin’i, Bülent Emrah Parlak Börklüce Mustafa’yı, Torlak Kemal ise Saygın Soysal canlandırıyor. Büyük bir dayanışmayla çekilen film, 7 Ekim’de Avrupa’da 8 Ekim’de de Türkiye’de vizyona girecek.

Filmin ön gösteriminin yapıldığı 27 Eylül’de yönetmen Hakan Alak ile konuştuk. Alak, “Film, 3 yıla aşkın bir çalışmanın sonucu. Tabii ki çok izlensin istiyoruz. Hissedilen beğeniyi, izleyenler de yaşasın istiyoruz, onun için bu kadar çabalandı. Umarım çabamıza değer ve karşılığını bulur” diyerek film hakkındaki hislerini paylaşıyor.

‘Açlığa karşı mücadele ediyoruz’

Filmin ana vurgusu, isminde de olduğu gibi hakikat. Alak, diyaloglara çok az müdahale ettiklerini söylüyor. ‘Gözünü saraya diken alimler’, ‘Bir ekmeğe muhtaç olmak, birileri zenginleşirken’, ‘Toprak; kurdun, kuşun, köylünündür. Bizimdir’ gibi etkileyici sözleri soruyoruz Alak’a:

“Tarih biraz böyle akar. Savaş tam da böyle bir şeydir, onla mücadele edersiniz. O da kendi kurallarını dayatır. O daha çok aç bırakmaya çalışır. Biz, açlığa karşı mücadele ediyoruz. Bu böyleydi, bundan sonra da böyle devam edecek. Ve bu bir mücadele. Biz daha kalabalığız, daha çok doymayı talep edeniz. Gözü doymazlığı değil, karnımızı ve ruhumuzu doyurabilmeyi talep edeniz. Ama açlıkla terbiye edilmeye çalışılanız.”

‘Yoksulluktan kurtulmak istiyoruz’

Şeyh Bedreddin isyanını, yoksulluk ve açlık başlatıyor. Alak, ‘Biz o yoksulluğu hayal edemeyiz’ diyor ve ekliyor:

“600 yıl önceki, 50 yıl önceki yoksulluğu bile düşününce, yaşadığımız şeyleri bile düşününce bugün çok uzak geliyor bize. Yani aslında kazana kazana gidiyoruz. Bugüne has sorunlar var. Biz hep daha iyiyi talep edeniz o yüzden. Yoksa kıyasladığımızda 600 yıl önceki yoksulluk bizim hayallerimizin çok ötesinde. Hatta bugün, o sokak röportajlarında işin artık ironisine dönüşen şey var ya, ‘O telefonu kullanıyorsan aç değilsindir’. Aslında mesele öyle bir şey. Bizim zihnimize egemenlerin kazdığı bir şey var: Karnın doyuyorsa kuru ekmekle sen aç değilsindir. Hayır, açlık ve yoksulluk dönemine göre değişebilen bir şeydir. Biz bugün hala yoksuluz, yoksulluktan kurtulmak istiyoruz.”

Dayanışmayla çekildi

Filmi çekiş süreçlerinden bahseden Alak, tamamen dayanışma içinde olduklarını söylüyor. Tarihi filmlerin büyük bütçeler istediğini ancak bu bütçeye ulaşmanın dayanışmayla mümkün olduğunu da ekliyor.

“Şimdiye kadar insanlar hep Şeyh Bedreddin filmi yapmak istediler ama tarihi film yapmak zor olduğu için bir şekilde hayalini yarım bıraktılar. Biz işin setine, sinemasal becerisine girmeden önce hep birlikte bunu becerdik. Bu kadar insanı bir araya getirip, bu filmi yapmaya sağlamaları çok önemliydi. Yoksa yapamazdık. Biz yoksul insanlarız. Bizim bu türde bir filmi yapacak paramız yok. Ancak bir araya gelip, zorluk karşısında pes etmeden, onu aşmaya çalışarak, becerebileceğimiz bir şeydi, oldu.

‘Nazım’ı rehber aldık’

Alak, Nazım Hikmet’in Şeyh Bedreddin Destanı’nın çok önemli bir kaynak olduğunu ve onun sayesinde tanındığını belirtiyor. Yeterince kaynak olmadığını, sadece torununun yazdığı bir menakıpnamenin olduğunu belirten Alak,  “Doğal olarak rehberimizi Nazım Hikmet üzerinde aldık. Nazım’ın destanını da filme çekmedik. Onun içinde küçük bir bölüm vardı sonda, Ahmet’in hikayesi. Onu serbest uyarlamak bizce daha heyecan verici bir şeydi. Oraya kendi yaratıcı fikirlerimizi koyduk” diyor.

‘Bedreddin bir anlatı…’

Şeyh Bedreddin’in bir anlatı olduğunu belirten Alak, sözlerini şöyle tamamlıyor:

“Bedreddin bir anlatı aslında. Tarih boyunca anlatmış. Bugün hala insanların yüreğinde bir akademik çalışma olarak durmuyor. Anlatı, bir söylence olarak duruyor. Herkesin kendi kalbinde yarattığı bir Bedreddin var, hatta anadoluda bir kitaba adını vermiş. ‘Ben de halimce Bedreddinem’ . Herkes kendi ruhunda bir parça Bedreddin ve herkesin bir başka Bedreddin’i var. Biz bu durumu böyle anlatmak istedik hem daha sanatsal olarak daha yaratıcı bir şeydi. Hem daha güzel bir film izleme biçimi olacağını düşündük. Bedreddin bir kişi olmak dışında başka bir şey artık. Bedreddin bir hal, bir durum, tarihsel taleplerimize yansıyan bir durum aslında. Şeyh Bedreddin bir kişi değil o yüzden.”

Film neyi anlatıyor?

Film, 1415 yılının savaş ortamını konu alıyor. Timur, Anadolu’yu kılıçtan geçirdiği sırada, padişahın oğulları Musa ve Mehmet Çelebi taht için birbirlerine düşmüşken, Şeyh Bedreddin de İznik’te sürgündedir. Bedreddin’in fikirlerini benimsemiş olan Börklüce Mustafa Karaburun’da Torlak Kemal ise Manisa’da halktan toplanan vergilere ve talanlara isyan eden insanlarla birlikte ortak bir yaşam kurmuşlardır.

Çelebi Mehmet, bu aykırı ve “kâfir” olarak gördüğü topluluğu yok etmek için 24 bin kişilik bir ordu toplar. Çelebi Mehmet’in ordusuna karşı Böklüce Mustafa’nın “Hakikat Savaşçıları” savaş meydanındadır.

Din ulemasının toplandığı salonda yargılanan Bedreddin, hakkındaki suçlamaları reddeder ve hakikat yolundan asla çıkmayacağını söyleyerek hakkındaki ölüm fetvasına kendi mührünü vurur.

Kaynak: Yen, Yaşam

  • Hakkımızda
  • Künye

 

Başka Bir Denizli… Başka Bir Ülke… Başka Bir Dünya… MÜMKÜN…