Davet yabancı basında ‘eski usül’ bir film olduğu için eleştiri almış. Ben buna katılmıyorum; tersine bu ‘gotik film’ türüne dönüşü bir erdem olarak görüyorum

DAVET

X X X ½

(The İnvitation)

Yönetmen: Jessica M. Thompson
Senaryo: Blair Butler
Görüntü: Autumn Eakin
Müzik: Dara Taylor
Oyuncular: Nathalie Emmanuel, Thomas Doherty, Stephanie Cornell, Alana Boden, Sean Pertwee, Hugh Skinner, Virag Berany, Courtney Taylor, Kata Sarbo, Jeremy Wheeler, Carol Ann Crafford

Amerikan filmi, 2022.

Haftanın filmlerinden ikisi korku üzerine. Yabancı filmleri kastediyorum, bunlara bol bol çıkan bir-iki yerlisi de katılabilir!.. Türün bir meraklısı olarak (yerlilerin dışında!) bundan hiç şikayetçi değilim!..

Film gösterişli bir şatoda art arda çakan şimşeklerin ve düşen yıldırımların eşliğinde açılıyor. Ve beklenen dram gerçekleşiyor; masum yüzlü bir genç kadın korkunç bir biçimde intihar ediyor. Kolay unutulmaz bir sahne…

Sonra Evie diye anılan Evelyn‘i tanıyoruz. Esmer, cıvıl cıvıl, burnundaki çifte halka ve omuzundaki dövmeyle son derece modern bir kadın… Annesinin de ölümünden sonra yalnız kalıyor, bir vesileyle DNA’sını kontrol ettiriyor. Ve uzakta, İngiltere’de bir yeğeni olduğunu keşfediyor. Aslında kendisini seramik sanatına adamış, temel amacı özgürlüğü gibi gözüken bağımsız bir kişilik. Yine de büyük olduğunu duyduğu o aile onu çekiyor ve taşra İngiltere’sine gidiyor.

Orada karşısına gerçekten de büyük bir aile çıkıyor. Her yaşta, her karakterde kadınlı-erkekli bir küçük cemaat… Yeğeni Oliver’den sonra bu De Ville ailesini ve yakışıklı prensi Walter’ı tanıyor. Her şeye sahip bu genç adam tüm ilgisini Evie’ye yöneltiyor. Ve büyük bir aşk başlar gibi oluyor.

Ama işler gitgide karışıyor. Ve bu büyük ailenin aslında üç aile olduğu, hepsinin uzun bir geçmişi, daha doğrusu ömür sahibi olduğu ve asıl büyük sırları ortaya çıkmaya başlıyor. Doğrusu filmin sonlara doğru gelişen ve asıl ilginçliğini finale doğru bulan entrikasını fazla açık edip seyir keyfinizi bozmak istemem. Ama özetle işin içine eski tarz korku filmlerinin -sinemada Dracula’dan Nosferatu’ya ünlenmiş klasiklerde sunulduğu biçimde- girdiğini, bunun kan içicilikten ısırma oyunlarına daha neler neler içerdiğini fısıldamış olayım. Hele o final… Ayrıca başroldeki Nathalie Emmanuel’in efsanevi Games of Throne dizisiyle çok tanınmış bir figür olduğunu belirteyim.

Davet yabancı basında ‘eski usül’ bir film olduğu için eleştiri almış. Ben buna katılmıyorum; tersine bu ‘gotik film’ türüne dönüşü bir erdem olarak görüyorum. Bu ‘kadınlar filmi’ (yaratıcılarının ve oyuncularının çoğu kadın!) son derece zengin bir görsellikle sunulmuş; korku veya değil çok başarılı sahneler içeriyor. Örneğin o ortak ‘spa günü’nü, o uzun manikür seansının birden ulaştığı dehşeti unutmak kolay olmayacak.

Ve bizi andığım korku filmlerine götüren film, bence bununla çok iyi bir şey yapıyor. Belki bu sayede yalnızca Dracula öykülerini değil, klasik dönemin örneğin Frankenstein, Görünmez Adam vb. filmlerin de birer başyapıt olduğunu hatırlar ve zaman zaman onlara döneriz.

Kaynak: T24

  • Hakkımızda
  • Künye

 

Başka Bir Denizli… Başka Bir Ülke… Başka Bir Dünya… MÜMKÜN…