Dünyadaki kızamık vakalarında geçen yıl bir önceki yıla göre yılda yüzde 79’luk artış saptandı. Kaygılandıran artış Türkiye’de de var: 2021’de 51, 2022’de 125 olarak kayda geçen vaka sayısı 2023’te 4 bin 959’a yükseldi. Yüzde 2-15 oranında ölüme yol açan hastalıktan Türkiye’den hiç ölüm bildirilmemesi gerçekçi bulunmuyor.
Türk Tabipleri Birliği (TTB) Aşı Çalışma Grubu üyesi, halk sağlığı uzmanı Prof. Dr. Muzaffer Eskiocak, “Kızamık varsa, ölüm vardır. 4 bin 959 vakada henüz ölüm bildirimi yapılmaması hastalığın doğasına aykırı” dedi.
Sağlık Bakanlığı kızamıkla ilgili şeffaf bir politika izlemiyor. İlgili meslek örgütleri, uzmanlar dahi kızamıkla ilgili verileri bakanlıktan değil, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) kaynaklarından edinebiliyor. Yukarıdaki veriler de DSÖ’den. Kızamıkta ölümlerin yüzde 60’ı hastalığa bağlı gelişen pnömoni (zatürre), yüzde 8’in ishalden kaynaklanıyor. Belli ki bu vakalarda ölüm nedeni olarak kızamık değil, geliştirdiği hastalıklar yazılıyor.
Bakanlığın DSÖ’ye bildirdiği verilere göre vakaların 1158’i hastanede tedavi edildi. Kızamık salgınlarında en çok 10 yaşından küçük çocuklar hastalanıyor.
Kızamık aşıyla önlenebilir hastalıklar arasında en fazla ölüme yol açan, yüksek derecede enfeksiyöz bir hastalık. Solunum yoluyla kolayca bulaşıyor. Virüs, öksürme ve hapşırma, yakın kişisel temas veya enfekte burun veya boğaz salgılarıyla doğrudan temas yoluyla yayılıyor. Kapalı, havalandırılmayan ortamda, kızamık hastası ayrıldıktan sonra 2 saat içinde bulaşma mümkün. Aşısız hamileler de risk altında. Ölüm ve sakatlıklara yol açabiliyor. Virüs havada veya enfekte yüzeylerde iki saate kadar aktif ve bulaşıcı. Döküntüler başlamadan dört gün öncesinden, başlayınca da dört gün sonrasına kadar bulaştırılıyor. Salgınları özellikle yetersiz beslenen küçük çocuklar arasında çok sayıda ölüme neden oluyor. Kızamığın büyük ölçüde ortadan kaldırıldığı ülkelerde, diğer ülkelerden ithal edilen vakalar önemli bir enfeksiyon kaynağı olmayı sürdürüyor.
Çocukların aşılanmaması ailevi (ya da kişisel) bir tercih değil. Çünkü bu aşısız çocuklar, parktaki, kreşteki, okulda, ailede vs. karşılaştıkları diğer çocukları, birlikte yaşadıkları ve temas ettikleri aşısız herkesi riske sokuyor.
Aslında şanslıyız ki 50 yıldır, çok etkili aşısı var. Kökü kazınabilir, insanlık için sorun olmaktan çıkarılabilir. Aşı dünya çapında 2000-2015’de kızamık ölümlerinde yüzde 79’luk bir düşüşe neden oldu. Tahminen 20,3 milyon ölümü önledi.
Aşıya karşı güvensizliğin (bunda pandeminin de etkisi var) sonuçlarından biri 2022’de rapor edilen 306 binden fazla kızamık vakasıydı. Aynı yıl kızamığa bağlı ölümler yüzde 43 arttı. 130 binden fazla ölüm oldu. Geçen yıl 9,2 milyon vaka kaydedildi. DSÖ kızamık vakalarının genellikle çok az rapor edildiğini ve gerçek sayının kesinlikle daha yüksek olduğunu söylüyor. Kızamıktan ölen çocukların yüzde 92’si düşük gelirli ülkelerde yaşıyor. Büyük çoğunluğu beş yaş altında. 2023 verileri derlendiğinde ölümlerdeki artışın sürdüğü görülecek.
Kızamıkla ilgili küresel hedefler tutturulamıyor. Türkiye de aşı ve kızamık eliminasyonuyla ilgili hedeflerinde giderek uzaklaşıyor. Eskiocak ülkede kızamık dolaşımı ve salgınının durdurulamadığını söyledi: “Bu yaşına göre aşısız ve eksik aşılıların salgını. Sürveyansla (izlem) toplanan verilerin işlenip paylaşılmaması ülkemiz için sorunun önemsenmesini engelliyor. Salgının zamanında yönetilmemesi, yayılmasına yol açabilecek ciddi bir zaaf.”
Türkiye’nin kızamık salgınlarıyla ilgili çok deneyimli olduğunu belirten Eskiocak, “Ancak hastalıkla ilgili bildirimlerin şeffaf yapılmaması hem endişe verici hem de güven sarsıcı” dedi.
6 Şubat depremlerinin yaklaşık 14-15 milyon insanı etkilediğini hatırlatan Eskiocak, bunun sağlık hizmetlerine erişimi, dolayısıyla kızamığın da kontrolünü güçleştirdiğini söyledi. Kontrolü zorlaştıran bir başka faktör, sayıları milyonları geçen geçici koruma altındakiler ya da kayıtsız göçmenler. Bunların bir kısmı aşısız. Kimi yerlerde yığıldılar.
DSÖ salgını kontrol edebilmek ve enfeksiyon zincirini kırabilmek için aşılamanın yüzde 95 ve üzerinde tutulması gerektiğini söylüyor. Türkiye’de sadece 40 ilde ilk doz için yüzde 95’lik oran yakalanıyor. İlk dozun koruyuculuğuna yeterince güvenilmediği için pekiştirme dozu (ikinci doz) aşı yapılıyor. Pekiştirme dozunda da yüzde 95’i aşan il sayısı 41. Aşısı az düşük oranda olan illerin arasında İstanbul’da var.
Salgınları önlemek için bir bölgedeki çocukların en az yüzde 95’inin hastalığa karşı tam aşılanması gerekiyor. Türkiye’nin de hedefi bu. Aile hekimliği sistemindeki zafiyetler bu oranı yakalamayı güçleştiriyor. Eskiocak aile hekimi başına düşen nüfusun çok yüksek olduğunu söyledi: “Aile sağlığı merkezlerinde yeterli personel yok. Aşılamada negatif performans uygulanıyor. Henüz vaka görülmeyen yerlerde, olguların en erken görülme yaşına dayalı olarak belirlenecek alt yaş sınırından itibaren çocukların eksik aşıları hızla tamamlanmalı.”
Aşı karşıtlığı Türkiye’de de giderek büyüyen bir sorun. Bunun pek çok sebebi var. Bir yanda komplo teorisyenleri, diğer yanda bilim karşıtları, bir başka tarafta ‘doğalcılar‘. Her biri hem benzer hem de farklı nedenlerle çocuklarını aşılatmıyor, aşılanmıyorlar.
Anayasa Mahkemesi (AYM) 2015’te, bebeklik/çocukluk dönemi aşılarını yaptırmak istemeyen ebeveynlerin bireysel başvurusunu, Anayasanın 17’inci maddesine dayanarak zorunlu aşı uygulaması için açık ve öngörülebilir kanuni düzenlemeler olmadığı gerekçesiyle haklı buldu.
Bu karar çok tartışıldı. Sağlık Bakanlığının konuyla ilgili düzenleme yapması yaklaşık 8 yıldır bekleniyor. Ancak aşı yaptırmayanların sayısının artmasına rağmen bakanlık henüz hiçbir adım atmadı.
TTB’nin konuyla ilgili bir yasa teklifi hazırladığını belirten Eskiocak şöyle devam etti: “Sağlık Bakanlığının daha güçlü bir ifadeyle aşılanmanın gereği ve yararlarını anlatması gerekiyor. Sonuçta politik isteksizlik meseleyi bu güne kadar getirdi. İnsanların sorumlu karar verebilmeleri için bilgiye ihtiyaçları var. Toplumda aşıyla önlenebilir hastalıkların durumu paylaşılmıyor. O hastalıkların sayısı, yeri, zamanı, aşı sonrası istenmeyen etkileri, bunların boyutu gibi detayların aşı karşıtlarının abarttığı kadar olmadığı, hastalığın riskiyle aşının riski arasında seçim yapılmasını sağlayamıyor.”
Kaynak: Diken – Mesude Erşan
Başka Bir Denizli… Başka Bir Ülke… Başka Bir Dünya… MÜMKÜN…![]()