Ajda Ender, yaşadığı apartmandaki transfobik komşuları tarafından trans kadın olduğu için nefret saldırısına maruz bırakılıp, ölümle tehdit ediliyor.
Kendisine yönelik şiddetin daha gerilere uzandığını belirten Ajda, “Ben artık şiddete uğramaya o kadar alıştım ki, maalesef devlet benim buna alışmamı sağladı” ifadelerini kullanıyor.
Ajda, babası tarafından 2003 yılında evden kovulduğunu ve kendi evine geçtiğini, 2005 yılında da apartmandaki komşuları tarafından “Sen niye böylesin, sen kadın mısın, dönmeye, yaratığa benziyorsun, apartmana travesti gelmiş, bu dönmeleri, travestileri asmak, öldürmek, zehirlemek lazım” söylemleriyle şiddet görmeye başladığını söylüyor.
2019 yılına kadar sistematik olarak şiddet ve tehdide maruz bırakılan Ajda, polisin de kendisine şiddet uygulayanlardan yana olduğunu anlatıyor.
Ağır itham, hakaret, trans kadın kimliğini aşağılayıcı, onur kırıcı ve küçük düşürücü mesajlar aldığını söyleyen Ajda Ender, İnsan Hakları Derneği Eşbaşkanı Avukat Eren Keskin aracılığıyla bu mesajları savcılığa sunduklarını söylüyor.
Kendisine karşı işlenen tüm bu suçların ve hukuki haklarının bilincinde olduğunu belirten Ajda, “Benim evim gözetlenemez, benim veya bir başkası hakkında böylesi küçük düşürücü tabirler kullanamazlar. Ben bir trans kadınım ve trans bir kadın için bu tabirleri kullanmak suçtur, fobikliktir, kadın düşmanlığıdır, trans kadın düşmanlığıdır, aşağılamadır. Bu bir cinayettir, bir kadını öldürmekten hiçbir farkı yoktur bunun” diyor.
Eren Keskin ile tanıştığında söylediği ilk sözlerin işlenen nefret suçlarına dayanamayarak intiharı düşündüğü olduğunu söyleyen Ajda, bunun sorumlusu olan suçluların isimlerini yazdığı bir mektup hazırladığını söylüyor.
Ajda, kendisinden davacı olan komşularının avukatının kendisine tecavüz ettiğini ve şikayetini geri çekmemesi halinde kendisini öldüreceğini söylediğini de aktarıyor.
Şikayeti sonucu hukuki anlamda hiçbir ilerlemenin kaydedilmediğini belirten Ajda, kendisine saldıranların tutuklu yargılanmaları gerekirken dışarıda olduğunu ve kendisine bıçakla saldırdığını kaydediyor.
Ölüm tehditleri aldığına dair belgelere emniyet tarafından hiçbir işlem uygulanmadığını, davalarından bir sonuç alamadığını, savcıların ise nefret yaklaşımında olduklarını paylaşıyor Ajda.
Kendisine yardım edilmediği için şiddetin sürekli hale getirildiğini vurgulayan Ajda, “Bu bir yıldırma politikası, acizleştirme, susturma, yalnızlaştırma, kötüleştirme ve tamamen yok etme politikası. Devlet kesinlikle bu suçların üzerini örtmeye çalışıyor” diyor.
Ajda Ender, gitgide büyüyen trans kadınlara ve çeşitli etnik kökenlere sahip insanlara uygulanan ayrımcılık, şiddet ve ırkçılığın devlet tarafından desteklendiğini belirtiyor.
“Türkiye hukukunda bu iş çözülmeyecek” diyen Ajda, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvuru yapmayı planlıyor.
Corona virüsü salgını nedeniyle “evde kal” çağrılarının yapıldığı günlerde evine giremediğini de belirten Ajda, Temmuz’dan bu yana evine giremediği için arkadaşının evinde kaldığını söylüyor.
Ajda, arkadaşının komşularının da kendisine önyargıyla bakmaya başladıklarını belirtiyor.
Evinde kaldığı süreçte su, televizyon ve internet kablosunun kesildiğini söyleyen Ajda, camdan gözetlendiğini, dışarı çıktığında “apartmana dönme geldi” denildiğini dile getiriyor.
Trans kadın Ajda Ender, medya kuruluşlarının ve kadın platformlarının bu süreçte yanında olup, kendisini desteklemelerinin önemine de değiniyor.
Ajda bu süreçte siyasi partilerden ise sadece Halkların Demokratik Partisi’nin kendisine destek verdiğini belirterek, “Milletvekili Züleyha Gülüm yanımda olan tek vekildi. İHD ve dava avukatım Eren Keskin ise hem maddi hem de manevi destek olarak bir hayat verdi bana” diyor.
Ajda Ender, sözlerini trans kadın kimliğiyle yaşam hakkını savunmak için asla susmayacağını vurgulayarak sonlandırıyor.
Kaynak: KARINCA
Başka Bir Denizli… Başka Bir Ülke… Başka Bir Dünya… MÜMKÜN…![]()