Bir ülkede kadın-erkek, çalışan-çalışmayan zümrelerinden sonra üçüncü büyük zümrenin “okullu topluluğu” olduğu rahatlıkla ifade edilebilir. Geçen yıl itibariyle ana sınıfı ve okullarda yaklaşık 18 milyon 108 bin, üniversitelerde 8 milyon 714 bin öğrenci, 946 bin öğretmen, 82 bin MEB’de personel, yükseköğretimde 166 bin akademik personel ve tahmini 300 bin idari, işçi ve diğer personel çalışmaktadır. Bunları toplarsak 28 milyon 300 bin civarında öğrenci ve personel topluluğu bulunmaktadır.
Bu sayılara yaygın eğitim gören 10 milyon 783 bin kişi ve destek veren servis, ulaşım, kırtasiye, yurt çalışanları vb. dahil değildir.
Salgın nedeniyle okulları açmamak tek bir kalemde ve bir çırpıda topluluğun üçte birini başka bir hale geçirmektir. Anne babalarla çalışanların eş ve çocuklarını dahil edersek hemen tüm toplumu başka bir hale geçirmektir. Dünyanın geleceğini başka bir hale geçirmektir.
Öğrenci ve çalışan 28-29 milyon kişilik okul ve üniversite topluluğunu tatil etmenin veya uzaktan öğretime geçirmenin etki ve sonuçlarını nasıl hesaplayacağız? Zor bir soru. Bunun için çok araştırma yapmak gerekiyor.
Bunun etki ve sonuçlarını araştıran ve hesaplamaya uğraşan kaç kişi vardır, MEB ve YÖK hiç hesap yapıyor mu, bilemiyorum, ama çok basit bir örnek vereyim. Okullarda koridor veya sınıf duvarlarında Türkiye haritası genellikle görünür bir yerde olur. Öğrenciler farkında ve farkında olmadan bir günde onlarca, belki yüzlerce kez bu haritalarla karşılaşır. Günde bir kez haritaya bakıldığını kabul etsek okullar kapalı olduğunda günlük 28 milyon kez daha az haritaya bakılmış olacak.
Okul ve üniversiteler; öğrenci, öğretmen ve personel topluluğu ile bir yaşam alanıdır. Bu yaşam alanını hesapsız kitapsız yok saymanın etki ve sonuçları ağır olacaktır, en azından bugün okullara devam eden 25 milyon insanda eksik yanlar kalacaktır, bir kısmı entelektüel gelişimden, bilgi-beceri-duyarlılık gelişiminden, arkadaş topluluğu oluşturmaktan, ufkundan olacaktır. İleride evleneceği kişiler değişmiş olacaktır. Milyonlarcasının kaderi değişecektir. Böyle giderse tüm toplum daha olumsuz bir başka moda geçecektir.
Bu bedelleri ödemek yerine, okulların açık tutulması için asgari şartları sağlamak çok mu zor?
Okulların açık olmasının en önemli üç şartı yeterli derslik sayıları, lavabo-tuvalet sayıları ve öğretmen sayılarıdır. Üniversiteler için ulaşım ve yurtları da dikkate almak gerekecektir.
En önemli şartlardan biri uygun fiziki alan olup bunun temel göstergesi de derslik başına düşen öğrenci sayısıdır. 2018-19 döneminde derslik başına
İlköğretimde (ana sınıfı+ilkokul+ortaokul) 24,Ortaöğretimde 20 (Genel ortaöğretimde 21, Mesleki ve Teknik Ortaöğretimde 19) öğrenci düşmektedir.
Haftayı 7 güne çıkarıp okulu 3.5 günlük iki devreye ayırsak derslik başına düşen öğrenci sayısı 10-11’e düşmektedir.
Bununla beraber büyükşehirlerde özellikle kalabalık okullar için yeni derslik ihtiyaçları olacaktır. Gerekirse salgın dönemiyle sınırlı sabahçı öğleci uygulaması da yapılabilir. O zaman derslik başına öğrenci sayısı 10’u geçmeyecektir.
Uzun erimde de özellikle büyük şehirlerde okul ve derslik sayıları ile bahçe alanlarını artırmak gerekmektedir.
Okulların açık tutulmasının ikinci önemli şartı öğretmen ve personel yeterliliğidir. Mevcut durumda 2018-19 döneminde öğretmen başına
İlkokullarda 18,Ortaokulda 15,Genel ortaöğretimde 12, Mesleki ve Teknik Ortaöğretimde 11 öğrenci düşmektedir.
Yüz binlerce emekli öğretmen vardır. Yüz binlerce atanmamış öğretmen bulunmaktadır. Mevcut öğretmenlerin de şart ve özlükleri iyileştirilerek destek olmaları istenebilir.
Kısaca Türkiye’de öğretmen eksiği veya sıkıntısı yoktur, sağlıklı eğitim politikaları eksiği vardır.
Okulların en büyük eksikliklerinin başında lavabo ve tuvaletler gelmektedir. Her katta 3-6 dersliğe karşılık 2-3 kadın 2-3 erkek tuvaleti bulunmaktadır. Bırakın öğenciyi derslik başına bir tuvalet bile düşmemektedir. Eğitim Sen’in okul taramalalarında bazı okullarda 100-200 öğrenciye tek bir tuvalet düşmekteydi. Öğretmenler çocukların tuvalet alanındaki lavabolardan su içtiklerini bile belirtiyorlar. Zaten böyle bir okul olmaz.
Oysa her koridorda yeni tuvaletler ve bağımsız lavabolar inşa etmek 1 ayı almaz. Marttan bu yana ne yapıldı, bilmiyorum ama istenirse 21 Eylül’e kadar bile bunlar tamamlanabilir.
Başka Bir Denizli… Başka Bir Ülke… Başka Bir Dünya… MÜMKÜN…![]()