Adli Tıp Kurumu’nun hasta tutuklulara karşı tutucu bir yaklaşım sergilediğini belirten Prof. Dr. Ümit Biçer, “Şili’de ‘devletin kirli çamaşırlarını yıkamak için bir çamaşır makinesine ihtiyaç var, bunun için de ATK’yi yeniden yapılandırdık’ tarzında bir söz söylenmişti. Türkiye’de benzer olduğu anlaşılacaktır” dedi.

Türkiye’deki cezaevlerinde bulunan hasta tutuklu sayısı artarken, Adli Tıp Kurumu’nun (ATK) hasta tutuklular için verdiği “cezaevinde kalabilir” raporlarıyla tarafsızlığı tartışılıyor. Türkiye’de yüzlerce ağır hasta tutuklu, tahliye edilmesi gerekirken, verilen olumsuz raporlarla cezaevinde tutuluyor.

Son 6 yılda 100’ü aşkın hasta tutuklu cezaevlerinde yaşamını yitirdi. İHD’nin 2020 yılı raporuna göre ise 16 ağır hasta tutuklu cezaevinde, 5 kişi de tahliyelerinden kısa bir süre sonra hayatını kaybetti.

Adli Tıp Uzmanı Prof. Dr. Ümit Biçer, ATK’nin yapısı, siyasi iktidarla ilişkisi ve verdiği çelişkili kararlara ilişkin Mezopotamya Ajansı’ndan Delal Akyüz’e konuştu.

Devlete bağlı resmi bilirkişi kurumu

ATK’nin, 1982 yılında yapılan düzenlemelerle tamamen Adalet Bakanlığı’na bağlı bir kurum olarak çalıştığını, bu haliyle hukukun bağımsız karar alması önünde engel oluşturduğunu ifade eden Biçer, “ATK bilindiği gibi bilirkişilik yapmak üzerine oluşturulmuş bir yapı. ATK gibi yapılanmalar, dünyada totaliter rejimlerin güçlü olduğu yerlerde devlete bağlı resmi bilirkişi kurumunun inşasına bağlı çalışıyor. ATK bir bilirkişi kurumu olarak inşa edilmiş ve yasal düzenlemelerle olağanüstü yargılama sürecini etkileyecek boyutta yetkiler verilmiştir. Bu açıdan bakıldığında devletin bütün kararlarda tek tip hareket etmesini, hukukun bağımsız karar alması süreçlerini engelleyici bir yapıya bürünüyor” diye belirtti.

‘Kararlar bilimsellikten uzak’

Biçer, ATK’nin verdiği kararların bilimsellikten uzak olduğunu, bilirkişi heyetinin alanlarında yetersiz kişiler olduğunu söyledi.

ATK’nin bilimsel gelişmeleri takip eden, alanındaki gelişmeleri takip eden ve bu konuda öncülük misyonunu yürüten kişilerin yer alabileceği bir yapılanma olması gerektiğini kaydeden Biçer, “Burada yer alan kişilerin böyle bir özelliğinin de olmadığını gözlemleyebiliyoruz. Bilirkişilikte hiyerarşik yapılanma olmaz. Bilirkişilikte değerlendirme yapılabilmesi için bilimsel bilgiye sahip olunmalı. Bu bilimsel bilgiler ve mesleğin etik ilkeleri üzerinden karar vermesi gerekli. ATK bu ilkeleri dikkate almayan bir yerdedir” şeklinde konuştu.

Devletin çamaşır makinesi

Cezaevlerinin siyasi tutuklularla doldurulduğu Şili’de de Türkiye’dekine benzer bir yapı oluşturulduğunu hatırlatan Biçer, şunları söyledi:

‘Tutucu bir yaklaşım sergileniyor’

ATK’nin her zaman hasta tutuklulara karşı tutucu bir yaklaşım sergilediğini belirten Biçer, “ATK kendisini hakim, iktidar, devlet yerine koyuyor. İnsanların yaşamını öncelemek yerine ‘onların hapishanede kalması için mevzuatı nasıl sıkı uygulayabilirim, bu süreçte bir gedik yaratmam’ mantığıyla bakıyor. ATK’nin burada değerlendirme için esas aldığı standart bir yaklaşım yok. Bilimsel anlamda bir kişinin ağır hastalığı olması, yaşamını sürdürmesinde zorluk yaşaması, özgürlüğünden mahrum bırakılması büyük bir ceza. Bunun karşısında başka bir ceza ile karşı karşıya kalmaması ve sağlık alanında bir geri gidiş yaşanmaması gerekiyor” ifadelerine yer verdi.

‘Bir tür elek gibi kullanılıyor’

ATK’nin hasta tutuklular için verdikleri kararların 30 yıl öncesiyle aynı olduğunu söyleyen Biçer, şunları dile getirdi:

ATK bilimsel bilgiye dayanarak yasayı yorumlamak yerine 30 yıl önceki kararları hangi standartta vermişse, bugün de aynı şekilde davranıyor. Nerdeyse bundan gurur duyuyorlar. ‘Eskiden de hastaları cezaevinde tutmaya devam ediyorduk, ölmesine rıza gösteriyorduk, şimdide farklı davranmıyoruz’ demek istiyorlar. Yasalarda özgürlükleri ortadan kaldıran, sağlık hakkını hiçe sayan değişiklikler olduğunda adli tıp, bunun sağlık açısından olumsuz olduğunu vurgulamak yerine ‘mevcut yasal düzenlemelere nasıl uyarız’ telaşına düşüyorlar. Bir tür elek gibi kullanıyorlar. Bu elek o kadar sık gözeneklere sahip ki herhangi bir hastanın oradan sıyrılması mümkün değil. İnsanların hapiste ölmesini sağlıyorlar. Kaldırıldığı söylenen ölüm ve idam cezalarının bu yolla yeniden gündemde tutulmasını sağlıyorlar, kritik olan nokta bu. ATK’yi sistemden bağımsız değil, bu sistemin bir parçası olarak ele almak, sistemin olumsuzluklarının aynı şekilde o kurumda olduğunu hissetmek gerekiyor.

Kaynak: KARINCA

  • Hakkımızda
  • Künye

 

Başka Bir Denizli… Başka Bir Ülke… Başka Bir Dünya… MÜMKÜN…