PYD Eş Başkanı Şahoz Hasen: Rojava’ya gelip savaşanlar IŞİD ve Nusra çeteleri.

Son günlerde Suriye’yle yatıp kalkıyoruz. Türkiye Suriye’de ne yapmak istiyor, Türkiye Kürtleriyle, Suriye Kürtleri arasına ayrı bir devlet mi kurmak istiyor, yoksa hâlâ kafasının bir yerlerinde Osmanlılaşmak mı yatıyor? İstediğimiz kadar siyasi analizler ve yorumlar yapıp yazalım, bu işin içinde olan taraflar kadar olan biteni bilemeyiz.

PYD Eş Başkanı Şahoz Hasen Almanya’ya gelince bunu fırsat bilerek ve neler olduğunu öğrenmek, neler yaşandığını anlamak için kendisiyle aşağıdaki söyleşiyi yaptım.

Birçok konuda soruları yanıtlayan Hasen, Suriye’de yeni anayasa tartışmaları üzerine “Bizim çağrımız BM’ye Amerika’ya, Rusya’ya, alakadar olan herkese. Diyoruz ki artık sorunu çözme zamanı gelmiştir. Yeni bir demokratik anayasanın olması için Kuzey Doğu Suriye’nin temsil mutlaka olmalı. Başka biçimde sorunlar çözüm yoluna giremez. Çelişkler ve sorunlar devam edecek, çözümü gecikecek. Bu da kimsenin çıkarına değil, özelikle halkların çıkarına hiç değil” dedi.

PYD Eş Başkanı Şahoz Hasen sorulara şu yanıtları verdi:

‘IŞİD’E KARŞI MÜCADELEMİZ TÜM YOĞUNLUĞUYLA SÜRÜYOR’

– Şimdi son olaydan başlayalım, sondan doğru gidersek  Bağdadi’nin Türkiye sınırında yakalanmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Evet, gerçekten bizim için önceden defalarca ispat olunmuş ki  Türkiye’nin IŞİD’le ilişkileri çok derindi, dışarda diğer ülkelerden  gelip IŞİD’e katılanların hepsi Türkiye üzerinden geçip katılıyordu. Bu  çerçevede İdlib’de ve Türkiye’nin hükmü altında olan alanda, Türkiye sınırına yakın alanda açığa çıkıyor ki ilişkileri çok kuvvetli.

Diğer bir durum ise IŞİD artık gizli gruplar biçiminde kaldı. Bağdadi de kendini gizledi. Yeri tespit edildi ve öldürülmesi IŞİD için ağır darbe  oldu. Bu IŞİD’in artık bittiği anlamına gelmiyor. Gizli gruplar biçiminde, gizli saldırılar biçiminde  varlıklarını sürdürmeyi isteyeceklerdir. IŞİD’e karşı mücadelemiz  tüm yoğunluğuyla  ve  her yönüyle kapsamlı biçimde devam edecektir.

– Peki bunun dışında 37 tane emiri olduğu söyleniyor. Bu emirlerinin 8 tanesinin de Türkiye’de olduğu söyleniyor, bundan sonra bu eylemler, bu ortak hareket devam edecek mi? Bir Türkmen yönetime gelmiş ,başkanığa gelmiş, onlar için başkanlık mı? Bu çalışmalar devam edecek mi?

Dile getirdiğim gibi; bellidir ki kendi varlığını devam ettirmek isteyecekler. Gizli bir biçimde, uyuyan hücreler biçiminde eylemlerini sivil halka yönelik, bölge halkına yönelik, IŞİD’e karşı duran güçlere karşı, özel olarak IŞİD’e karşı savaşta başarılı çıkmış, QSD gibi güçlere yönelik sürdürecekler. Biz çok özel bir önem ve ağırlık veriyoruz IŞİD’e karşı mücadeleye. Daha hassas bir biçimde  sürdürmek istiyoruz. QSD’nin  de içinde olduğu birleşik güçlerin mücadeleyi sürdürmelerini ve bu mücadelede bir gevşemenin olmasını  istemiyoruz

– Peki şimdi başa dönersek Türkiye’nin 9 Ekim’deki harekatını bekliyor muydunuz? Daha önce de ufak tefek saldırılar oldu. Ufak tefek saldırlar dediğim son saldırı  gibi değildi. Bu son saldırı “Hep devam edeceğim” mantığında bir saldırıydı. Bu kadarını bekliyor muydunuz?

Bu saldırı başlamadan önce  değerlendirmelerimizde, halkımızla ve kamuoyuyla defalarca paylaşımda bulunduk Türkiye’de Erdoğanın  başkanlığında  olan hükümet artık  faşizm düzeyinde, AKP -MHP ittifakı faşist bir biçimde devam ediyor. Her şey asker zoruyla, darbe zoruyla, silah zoruyla. Herkesi susturmuşlar. Siyasi tutuklular on binleri aşıyor.Kürt halkına karşı saldırıyı kendisi için bir stratejik yaklaşım olarak ortaya koyuyor. Son seçimde  Erdoğan kaybetti, şimdi faşist güçlerin içerde halkı susturmak  ve tekrar  nefes almak için bir savaş çıkarmaları gerekiyor. Bu durum görülüyordu, kendi değerlendirmelerinde şunu çok açık ortaya koyuyorlardı; varlıklarını ve yokluklarını Kürt kırımı üzerine bağlamışlar. Bu yönlü değerlendirmelerini Kürt halkına karşı özel olarak da Rojava’ya yönelik ortaya koyuyorlardı.

Rojava Kürdistanı üzerinden ağır bir saldırı yapacakalarını tahmin ediyorduk Türkiye tarafından. Türkiye’ye hüküm eden faşist yönetim tarafından bize yönelik   saldırı  olacağını  tahmin ediyorduk. Burada  esas konu  saldırının  ne  düzeyde  olacağı, Rusya’nın ,Amerika’nın  ve diğer güçlerin kabul edip etmeyeceği noktasında  tartışma oluyordu. Saldırının olacağı gece dahi ABD’nin kendini geri çekme niyeti yoktu. Trump’ın kararıyla  2 saat içinde durum değişti. Serekaniye ve Tel Abyad’dan kendilerini çektiler, sonrasında da  genel karara dönüştürdüler. Bu dönemde Türkiye’nin saldırısına   fırsat veren , kudurmasına yol açan, bir taraftan Amerikanın kendini geri çekme kararı ise diğeri de Rusya’nın Türkiye ile yaptığı ittifak. İdlib’de geliştirdiği ateşkeş temelinde  Türkiye’nin yönünü Rojava Kürdistanı’na, Kuzey Doğu Suriye’ye çevirerek durumu  alt üst etmek. Erdoğan bundan cesaret aldı. Erdoğan baktı ki işgal ederse kendisine karşı yüksek düzeyde bir karşı  duruş olmayacak, o da ısrarla ve çok aceleci bir biçimde bunu gerçekleştirmek istedi. Biz bir saldırının yapılacağını  biliyorduk, hazılıklarımız da vardı fakat uluslararası güçlerin tutumunun bu kadar zayıf ve gecikmeli oluşunu iyi, doğru, yerinde bir tutum olarak görmedik. Tutumumuzu  ve görüşlerimizi tüm güçlerle ve kamuoyuyla paylaştık

– Şimdi son birkaç yıldır sadece Türkiye’de değil Irak, Suriye ve İran’ı beraber aldığımızda Kürt sorunu  örgütler olarak dilendiriliyordu. İşte PKK, PYD, PJK, Barzani ya da  Talabani, Peşmergeler gibi. Şimdi son beş yıldır Salih Müslim’in Macron’la sarayda görüşmesi, hatta Salih Müslim’in Türkiye’de kabul görmesi, arkasından İlham Amed’in  Pentagon’a gidip görümesi, sonra tekrar danışma meclisinde konuşma yapması, fotoğrafları göstermesi, Mazlum Kobani’nin hem Trump’la, hem Rusya’yla görüşmesi görüntülü görüşme gibi. Artık  Dünya devletleri Kürt meselesini örgütlerden çıkartıp  karşılarında bir devlet varmış gibi tavır alıyorlar. Bu konuda ne diyeceksiniz ? Bana eskiden, 50’ler,60’lardaki  Filistin örgütüymüş  gibi, devlet yok ama devletmiş gibi mumamele görmek mantığı var gibi geliyor.

Doğrudur, özelikle bu son gelişmelere, Türkiye’ye hüküm eden  faşizmin son saldırısı ve buna  karşı verilen tarihi direnişe Amerika, Avrupa, dünyanın genelinde herkes büyük bir gözle ve büyük bir değer temelinde Rojava devrimine bakıyor. Kadın özgürlük devriminin Kuzey Doğu Suriye’de kat ettiği gelişme , demokratik  sistemin halkların kardeşliği üzerinde  gelişmesi,  buradaki halkların birlikte IŞİD’e karşı mücadelede kazandığı zafer… Herkes şunu söylüyor; bu güç demokratik tecrübesiyle  bizi büyük bir beladan, IŞİD belasından kurtardı. Buna karşın bunlara haksızlık yapmak, vicdansızlık yapmak, arkalarını dönmek olmuyor. Kürt sorunu artık dünya gündeminde .

Tüm dört parçaya yönelik söylüyorum. Özelikle Rojava  dünya gündeminde . Şimdi IŞİD tutuklularının durumu dünya gündeminde. Tüm dünyanın meselesidir . Bunlar QSD’nin denetimindeler. Demokratik özerk  yönetim diyor ki, ‘Gelin  bunların yargılanmaları için  uluslararası bir mahkeme kurulsun,  uluslararası güçler  hukuki olarak buna nasıl bir çare bulunacağını görmeleri  gerekir.’ Sonuçta QSD fiilen   bu  coğrafya   üzerinde Koalisiyon güçleriyle birlikte IŞİD’e karşı bir mücadele verdi . Bu statü farklı biçimde de olsa ortaya çıkmıştır. Bunun artık siyasi bir meşruyeti olmalı BM, Koalisyon  dahil olan  ülkeler açısından. Bu son saldırı ortaya koydu ki, tüm dünya da bunu diyor, Amerika halkı , Amerika siyasetçileri, Ruslar, Avrupalılar, dünya kamuoyu diyor ki ‘Kürt halkının hakları verilmeli,  zaman Kürt sorunu siyasi çözüm yoluna girmeli.’ Biz de bunu diyoruz. Evet Türkiye’nin bu son saldırısının  üzerimizde  olumsuz etkisi oldu. Ağır bir etkisi var. Aynı zamanda büyük bir imkan  ve şans da  var Kürt sorununun çözüm yoluna girmesi için. Sırf Rojava için, değil tüm Kürdistan parçaları  için  bunu söylüyorum.

‘ARTIK SORUNU ÇÖZME ZAMANI GELMİŞTİR’

– Peki Suriye  ile beraber anayasa çalışmaları ve birlikte yönetim görüşmeleri nasıl gidiyor ve hangi noktaya gelmek üzere?

Şimdi  ilk olarak  Anayasa Komisyonu toplanacak Cenevre’de fakat biz içinde değiliz. Kuzey Doğu Suriye’de 5 milyonu aşkın insan yaşıyor. Orada bizi  temsilen kimse yok. Biz  o komisiyon içinde değiliz. Biz bunu BM’ye, ABD’ye, Rusya’ya, Avrupa’ya, herkese  söyledik. Biz hem Suriye sorununun hem de  Kürt sorununun siyasi bir sorun olduğunu  ve çözüme ulaşması gerektiğini söyledik. Birbirine bağlı sorunlardır, birbirinden koparamazlar. Biz bu temelde rejimle de görüşmeye açığız. Bunu defalarca dile getirdik. Bir de BM nazarında  Suriye sorununun çözümü üzerine  olan çalışmalar  içinde biz de olmalıyız. Biz dediğim de  tüm Kuzey Doğu Suriye bileşenini kast ediyorum ve onları temsilinin olmasını  kast ediyorum. PYD,MSD ,KSD ve de diğer siyasi partiler olsun, fark etmez. Bir proje; bu coğrafyada yaşam bulmuş, başarlı tecrübeler  kazanmış, başarlı olmuş kendi kimliği ile kendini  temsilen  yer almalı. Bizim çağrımız BM’ye Amerika’ya, Rusya’ya, alakadar olan herkese. Diyoruz ki artık sorunu  çözme zamanı gelmiştir. Yeni bir demokratik anayasanın  olması için Kuzey Doğu Suriye’nin  temsil mutlaka olmalı. Başka biçimde sorunlar çözüm yoluna giremez . Çelişkler ve sorunlar devam edecek, çözümü gecikecek. Bu da kimsenin çıkarına değil, özelikle halkların çıkarına hiç değil.

– Son olarak  Bağdadi’nin bulunduğu yer  Türkiye sınırına çok yakın. 5 kilometre mesafede. Bu demektir  ki o sınırın içinde yüksek  sayıda   IŞİD’li var. Erdoğan’ın mantık çercevesinde bakıldığında siz Esad’la  birlikte Türkiye’den  teröristler bizi tehdit ediyor biz de  o taraftan  güvenli bölge  oluşturalım diyebilir misiniz?

Yani İdlib bölgesini mi kast ediyorsun, Türklerin  ellerindeki yeri mi kast ediyorsun?

– Erdoğan diyor ki ‘Ben burasını, bu kadarını istiyorum. Burada teröristler var’ diyor. Siz de ‘Burada bu kadar İŞİD’li var ben güvenlik bölge istiyorum’ diyebilir misiniz, aynı mantık içinde çünkü.

Ben şunu diyebilirim. Güvenlik bölgesi ilk konuşulduğunda, özel olarak ABD ve QSD’nin arasında, MSD ve Amrikalılar arasında tartışmalar, oldu geliş gidişler oldu. Türkiye’ye gittiler. Biz o zaman da görüşlerimizi  belirttik. Şimdi sorun nedir? Türkler diyor ki ‘Bize saldırı  oluyor.’  Bizim tarafımızdan Türkiye’ye hiçbir saldırı olmamış Bu çok temelsiz bir iddiadır, doğru değildir. Fakat Türkiye tarafından, hem askeri tarafından  ,hemde  IŞİD’lilerin bölgemize geçirilmesi üzerine  saldırıların  yapılmasıyla ilgili yüzlerce, binlerece belge var.  Bunu Amerika da, Fransa  da biliyor. Ya da diğerleri kendi gözleriyle görüyorlar.

Bizim görüşümüz  bu güvenlik bölgesiyle kast edilen hattın, sınırın, Türkiye tarafından Türkiye  topraklarında oluşturulması. Devriyeler olmalı, kontrol noktaları olmalı, doğru olan budur . Eğer bizim tarafımızda bir sorun oluştuysa o zaman sorun uluslararası gündeme girsin. Eğer bizim taraftan değil de diğer taraftan bize saldırı oluyorsa  bu da başka bir durumdur. Sorun nedir, Türkiye NATO üyesidir. Bir devlet konumu var. Bundan dolayı tahammül ediliyor. Bizim  bölgenin böyle  bir konumu yok, Türkiye’yi razı etme  yaklaşımı var.  Sorun da burada ortaya çıkıyor. Biz tekrar Amrika’ya Avrupa hükmetlerine söylemek istiyoruz. Erdoğan’ın fasişt  güvenlik anlayışıyla sorunlar çözülmez. Sorunları daha da derinleştirir. Biz doğru  bir temel üzerinde tartışmalıyı. Erdoğanın hiçbir ispatı yok, bizim taraftan onlara yönlik bir saldırı yapıldığı yönünde. Bizim ispatlarımız vardır ki binlerce IŞİD’linin Erdoğan  eliyle bizim topraklara  geçirildiği ve bize yönelik saldırılar yaptığı yönünde.

İnsanları  katlettiler. Bu konu uluslarası alanda, uluslarası  siyasette ve uluslararası  mahkemelerde  ele alınmalı  ve üzerinde durulmalı. Biz şunu çok net  biçimde dile getirdik, getiriyoruz. Eğer Suriye sorunu çözülmek  isteniyorsa  Türkiye  Suriye topraklarından çıkarılmalı. Şimdi Serekaniye’de gelip savaşanlar IŞİD ve Nusra çeteleridir. Türkiye ile hareket ediyorlar. İdlib’dekiler de onlardır, Cerabrustakiler de, Afrin’dekiler de onlardır. Uluslararası güçler  acilen  ve ciddi bir biçimde buna bir çözüm bulmalıdırlar. Suriye sorunu siyasi bir sorundur  fakat bu çetelerle  IŞİD gibi bir devlet kurmak  istiyorlar. Erdoğan da arkasında duruyor. Bu biçimde sorun çözülmez  bunların zayıflatılması gerekiyor, bunların  yok edilmesi gerekiyor. Tesirleri ortadan kaldırılmalı. Bu olunca siyasi çözüm için bir fırsat ortaya çıkacaktır. Erdoğan’a verilecek tavizler temelinde asla sorunlar çözülmez. Tersine sorunları daha da  derinleştirecek  ve içinde çıkılmaz duruma  sokacaktır. Avrupa, Amerika ve Rusya, herkes bunu bilmeli.

– Bu gelişinizde savaş suçu ile ilgili belgeler getirdiniz mi? BM’yle Cenevre’de görüşecek misiniz, oraya yeteri derecede done verdiniz mi?

Şimdi  biz gelmeden önce fosfor  kimyasal silahlar saldırısıyla ilgili olan kurumlar dosyalarını, raporların hazırlayıp  Avrupa’da  temsili  kurumlarımıza gönderdiler. PYD, MSD temsilcilerimize. Yine Heyva Sora Kürdistan  ve uluslarası kurumlarla  temasa geçildi BM içinde. Gerekli dosylar gönderildi, görüşmelerimiz de olacak. Görüşme programımız var, talebimiz var. Bir kısmıyla ayarlandı, bir kısmıyla daha ayarlanmadı. Görüşmelerimizde dosyaları kendilerine vereceğiz. Bu konuyu gündemlerine sokacağız.

Kaynak: ARTI GERÇEK

  • Hakkımızda
  • Künye

 

Başka Bir Denizli… Başka Bir Ülke… Başka Bir Dünya… MÜMKÜN…