Ne yalan söyleyeyim, ülkede bu kadar dahinin olduğunu ve hepsinin aynı döneme denk geldiğini bilmiyordum. Aynı anda öyle bir koro halinde başladılar ki, gazetede Celal Başlangıç’la hangisini yazalım diye birbirimize bakıyoruz, sonunda isimleri bir torbaya koyduk ve tombala usulü gidiyoruz.
Geçen hafta AKP’nin Ankara belediye başkan adayı Özhaseki, AKP’nin İstanbul belediye başkan adayının Binali Yıldırım olduğunu yılbaşına doğru açıklayacağını söyledi. Şimdi ben dahil millette bir merak, acaba AKP’nin İstanbul adayı kim diye meraktan ve gülmekten çatlayacağız.
Habertürk internet gazetesinin sorumlu yazarı Fatih Altaylı da AKP’nin Diyarbakır seçimini kazanması için Diyarbakır’da HDP’ye oy veren Kürt seçmenin oyunu alması gerektiğini söylemiş. Ben de niye AKP, Diyarbakır seçimleri için Van’da çalışma yapıyor diye merak ediyordum, gerçekten Recep Tamam Erdoğan, Altaylı’ya bir teşekkür borçlu, bu iş artık TAMAM.
Yok, yok bitmedi daha Cumhurbaşkanı sözcüsü İbrahim Kalın da ince bir vecizde bulunmuş. Biliyorsunuz Metin Akpınar’la Müjdat Gezen önceki gün gözaltına alınıp ifade verdiler ve şartlı serbest bırakıldılar. Kalın da bu konu üzerine hem cumhurbaşkanının başkanı Erdoğan’ı, hem de yüksek hukuk merciini rahatlatmış. Kalın açıklamasında “İfadeler, Türkiye’de mevcut iktidarı, cumhurbaşkanımızı eleştiren ifadeler” dedi. Yavrum, çocuğum seni nerede okuttular, nerede eğitim aldın sen bakiiimmm, yoksa gece biyerin mi açık kaldı, bu açıklamadan sonra Recep Tamam Erdoğan bile seni görevden alır. Eleştirmek hafifletici sebebe mi girdi diye çatlıycem meraktan şincik.
Süleyman Soylu olayını zaten biliyorsunuz, isimsiz yazdığım yazıyı üstlendi ve “Acaba suçlu ben miyim” diye açıklama yaptı. Bir de beni ispatlamazsam mahvedeceğini söyledi. Neyi ispatlayacağım, yazdığım kişinin Süleyman Soylu olduğunu. İyi de bunu ispatlarsam, yani sen isen sen zaten AKP’nin ve Recep Tamam Erdoğan’ın gözünde mahvolacaksın ki, ben niye olayım. Neyse, yazının başlığında da söylemiştim zaten, seni sonraya bıraktım.
Gelelim esas yazmak istediğim Hulusi Akar’a, ben başından beri 15 Temmuz 2016 darbe girişimi gecesinde Hulusi Akar’ın tavırlarının ciddi bir şekilde incelenmesi taraftarıyım. Meclis’te CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel’le girdiği tartışmada kendisini “Yatağınıza yattığınızda düşünün, kafanızda tabanca varken, hayır diyebilecek kaç kişi var? Denemeden söylemeyin, deneyin. Akıncı’ya götürdüler, etrafımızda silahlı insanlar, bir sürü asker. Bütün o alçakların önünde tek başına oturuyorum. ‘Bunu okuyun, imzalayın’ dediler. İmzalamadım. Sayın Özel’in, terör örgütlerine dahi söylemediği hususu, bir genelkurmay başkanına… 49 yıl hizmet yaptım ben…” diye savundu Akar ve darbecilerin başına silah dayayarak “Başımıza geçeceksin” dediklerini söyledi.
Hulusi Akar’ın bu açıklaması benim bugüne kadar darbe üzerine yaptığım bütün tezleri doğrular nitelikte. Sorular çok basit esasında, aynı önceki yazımda sorduğum gibi sorular sıralayacağım ama bir farkla, bu kez sorduğum kişi belli.
Aynı önceki yazımda da dediğim gibi bunların 3-4 misli, hatta 10 misli soru sorabilirim ama sormayacağım, çünkü önce bunların yanıtı gerek sayın darbe esnasında darbenin başına geçer misiniz diye sorulan komutan…
Kaynak: Artı Gerçek
Başka Bir Denizli… Başka Bir Ülke… Başka Bir Dünya… MÜMKÜN…![]()