TEAM’ın ‘Dindar Seçmenler Raporu’ üzerine

Giriş

Siyasi partiler bazen sokakta halk buluşmaları ile bazen de araştırma raporlarının sonuçlarını analiz ederek halkın nabzını sürekli ölçmeye çalışırlar. Kurumsal olarak hem halkla buluşup hem saha çalışmalarıyla kitlelerin risklerine, eğilim ve algılarına hakim olan bir siyasi parti, muhtemelen daha rasyonel hedeflerle hareket ederek daha kazanımcı bir siyaset yapma şansını elde etmiş olur.

Geleneksel siyaset, bu yöntemleri görmezden gelerek genellikle alkış ve övgü isteyen konumlarla yetiniyor. Dolayısıyla saha raporları pek dikkate alınmıyor; böylece politika, rakip partilere oy veren seçmenin eğilimleri, algıları ve sosyolojik yapıları göz ardı edilerek, rakiplerin popüler kimi temsilcilerine karşı geliştirilen güncel polemiklere sıkıştırılıyor.

Kimi araştırmaların objektiflikten yoksun olması ve her partinin kendine yakın bir şirketle çalışıyor olması bu tür çalışmalara olan güveni sarsabiliyor, bu gayet anlaşılır bir durumdur; fakat Türkiye gibi seçim sathı mailinde yaşayan bir ülkede partilerin halk çalışmaları ile saha araştırmalarını eş zamanlı olarak yürütmesi avantajlı durumlar yaratacaktır.

TEAM’ın “Dindar Seçmenler” Raporu

Bu yazıda TEAM’ın (Toplumsal Etki Araştırmaları Merkezi) “Dindar Seçmenler” (1) adıyla yayınladığı raporun detaylarına bakmaya çalışacağız. TEAM’ın son raporu, iktidarın kemikleşen tabanının eğilimlerini görmek açısından muhalefetin dikkatle takip etmesi gereken bir rapor. Ayrıca rapor “sağın dönüşümüne” katkı sunacak detaylarla dolu.

Araştırma, dindar seçmenin en çok oy aldığı Konya, Kayseri, Yozgat, Sivas, Malatya, Elazığ, Bingöl, Erzurum, Gaziantep, Kocaeli illeri ile İstanbul’un dindar seçmen yoğunluklu ilçelerinin belli semtlerinde 2 bin 424 kişilik bir örneklemle yapılmış. Rapor “Sünni Türk dindarlara” odaklandığı için örneklemin yüzde 75’i Sünni-Türk dindarlardan oluşuyor (bin 825 kişi). Dindarların çoğunlukta olduğu iller ile seküler kesimlerle birlikte yaşadıkları illerdeki tercihler değiştiği için rapor, projeksiyonu sadece dindarların yoğun yaşadığı yerlerdeki “dindar profile” tutmuş. Bu yöntem raporu özgün kılan bir teknik olmuş.

Oy dağılımı

Raporda dindar seçmenlerin 2018-2021 arasında oy dağılımına bakıldığında Cumhur İttifakı’nın yüzde 68.1’den yüzde 58.5’e düştüğü; Türkiye genelinde ise yüzde 18’lik bir oy kaybı olduğu görülüyor. Sadece AKP’nin yüzde 16.3’lük bir oy kaybı söz konusu. AKP’den kopan seçmenlerin yüzde 10.3ü kararsız, yüzde 6’sı diğer partilere oy vereceğini söylüyor. Bu bulgu ekonomide olası bir düzelme ile giden oyların geri gelmesi olasılığını güçlendiriyor. MHP seçmeninde ise kopuş daha büyük. 2018’de MHP’ye oy verenlerin yaklaşık yarısına yakını oy vermeyeceğini söylüyor (yüzde 45.1).

Değerlendirmeler

Rapor, dindarlar arasında Cumhur İttifakının oy kaybettiğini ve iktidara yönelik eleştirel tutumun arttığını ama buna rağmen oyların muhalefete geçmediği temel tespitini yapıyor.
Ekonomik sorunlar ve adaletsizlik temel sorunlar olarak görülürken yolsuzluk, israf, kayırmacılık gibi parti içinde büyüyen sorunlardan dindar seçmenler en az muhalifler kadar muzdarip. En rahatsız oldukları başlıklar hayat pahalılığı, ekonomik durumun kötüye gitmesi, Suriyeli ve Afgan mülteciler, kayırmacılık ve israftır.

Adaletsizlikten, yolsuzluktan, AKP kadrolarının vasıfsızlığından ve kötü eğitimden rahatsız olsalar da asıl rahatsız oldukları mesele ekonomik kriz. Ekonominin gidişatı dindarların tercihlerini doğrudan etkileyecek gibi görünüyor. Rapor ekonomiye bağımlı gelişen siyasal tercihleri dindar seçmen ile ‘tipik merkez sağ seçmen” arasındaki analojiye bağlıyor.

Dindar seçmenlerin yargıdaki adaletsizliklere değil de hak edilmeyen makamlar, kayırmacılık ve torpile yönelik eleştirilerinin daha baskın olması dindar seçmenin evrensel ilkelere kör kalan, bireysel ve pragmatist yönüne işaret ediyor.

Araştırmaya göre dindar seçmenlerin siyasal tercihleri muhaliflerin söylemine göre değil yakın çevrelerindeki siyasi tartışmalarla şekil alıyor. Rapora göre bu durum, AKP’ye hala bağlı olan seçmenlerin AKP’den kopmuş olanların eleştirilerini daha çok dikkate aldığını gösteriyor. Bu da seçmenlerin farklı partilerde olmalarına rağmen aynı mahalleden baktığını ve ideolojik ortaklığın sürdüğünü gösteriyor.

Araştırmada Türk Sünni dindarlarda Batı karşıtlığının ve devletçi olmayan fakat milliyetçi bir dindarlığın hakim olduğu gözlemlenmiş. Kürtlere, Alevilere ve göçmenlere ise hoşgörü düşük.
Raporun diğer önemli bulgusu, dindar seçmenlerin inançlı olmanın yanı sıra aynı zamanda “milliyetçi, ataerkil, kendine özgürlükçü ve pragmatist” olduklarını yeniden tespit etmesidir; rapora göre dindarlar “bir lokma bir hırkacı” değiller, ensar olmak istemiyorlar, kayırmacılıktan ve israftan şikayet ediyorlar ve muhalefete mesafeli duruyorlar.

Kuşkusuz dindarların kimliklerinin başat unsuru inançlı Müslüman olmaktır. Onun için adalet sisteminin İslami kurallarla uyumlu olmasını ve ülkenin İslam ülkeleriyle daha fazla dayanışma içinde olmasını isterler.

Dindar seçmenler neden AKP’yi tercih ediyor?

Rapor dindar seçmenleri Erdoğan ve AKP etrafında tutan iki sebebin olduğunu tespit etmiş: Birincisi Erdoğan’la ilgili olanlar; ikincisi muhalefet ilgili olanlar.

Erdoğan ile ilgili oy dağılımına bakarsak; 2018’de dindar Türklerin yüzde 74.4’ü Erdoğan’ı desteklerken bu pazar seçim olsa Erdoğan’ın desteği yüzde 62.2’ye düşüyor. Dindar seçmenlerin yüzde 46’sı Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı görevini iyi yaptığını düşünürken yüzde 64’ü Erdoğan giderse kötü olacağını düşünüyor. Türk Sünni dindarlar arasında desteğini muhafaza eden Erdoğan Kürt dindar seçmende yüzde 46’ya geriliyor. Rapor, AKP’nin MHP ile birlikteliği, Kürt siyasetçilere baskının devam etmesi ve milliyetçiliğin ülkeye hakim olması gibi değişimlere referansla Erdoğan’ın Kürt dindar seçmen üzerindeki etkisini zayıflattığını söylüyor.

Dindar seçmenlere göre Erdoğan halen makbul bir lider ve alternatifi yok. Bu nedenle Erdoğan’a sadakat azalsa da seçmenler onun “dik duruşundan” hala etkileniyorlar; seçmenler Erdoğan’ın Batılı ülkelere meydan okuyarak ülkeye itibar kazandırdığını düşünüyorlar.

Erdoğan’ın ataerkil ve karizmatik liderlik özellikleri, “dindarlık, dürüstlük, akıllılık, çalışkanlık” gibi yönetime dair diğer liderlik özelliklerinden daha çok önemseniyor; “agresif, kutupçu ve duygusal” yönü ise pek beğenilmiyor. Dindar seçmenlerin içinde son yıllarda Erdoğan’ın ülkenin tüm alanlarında işleyişi bozduğuna dair bir algı da söz konusu.

Dindar seçmenlerin muhalefete yönelik kaygıları

Dindar seçmenleri Erdoğan ve AKP etrafında tutan ikinci neden muhalefet ilgili. Dindar seçmen, rahatsız olmasına rağmen iktidarın değişme ihtimali konusunda kaygılı. Seçmenler, Millet İttifakı iktidara geldiğinde “rövanşizmin yaşanacağını, özgürlüklerin, ekonomik kazanımların ellerinden alınacağını ve sosyal yardımların kesilebileceğini” düşünüyor. Kadınlar bu konuda erkeklerden daha endişeli. Tüm bunlar dindar seçmenin muhalefet konusunda ciddi bir güvensizliğe itiyor. Raporun en önemli tespitlerinden biri dindar seçmenlerin AKP’ye yönelik eleştirileri artmış olmasına rağmen muhalefete yönelik güçlü kaygıların kopuşları engellediği yönündeki tespitidir.

Muhalefetin ülkeyi yönetemeyeceği kaygısı çok baskın. Millet İttifakı’nın parçalı yapısı dindar seçmende kafa karışıklığına yol açmış gibi görünüyor.

CHP’nin ekonomide başarılı analizlerine rağmen ikna edici çözüm önerileri sunamadığı, AKP’nin ise ekonomide son dönemde başarısız olduğu kabul ediliyor. AKP döneminde yolsuzluk, lüks ve israf arttı ancak Millet İttifakı gelirse yolsuzluğun daha da artacağına inanılıyor. CHP’nin inşaat firmalarına ve yap-işlet-devlet projelerine karşı negatif tutumu da dindar seçmende yıkıcı olarak algılanmış.

CHP’nin AK Parti’nin vizyonuna sahip olmadığı algısı, dindar seçmenlerin partilerini ve liderlerini CHP’ye karşı daha rahat savunabilmesini sağlayan en büyük motivasyon kaynağı. AK Parti’ye karşı eleştiriler artsa da Millet İttifakı’na henüz güven yok.

Hizmet beğeniliyor sadakat ve itibar azalıyor

Rapora göre dindar seçmen siyasal gidişattan rahatsız. Araştırmaya göre AKP seçmenin partiyle bağlarının zayıfladığı görülüyor. Seçmen daha önce partiye karşı “kalbi bağlılık hissederken, şimdi ise seçeneksizlikten ötürü oy verenler en kalabalık kümeyi oluşturuyor. AKP’nin çıkarlarının toplumun çıkarlarıyla artık uyuşmadığı ve kader birliğinin ortadan kalktığı, partinin artık halktan uzak bir yapı olduğu algısı var. Dindar seçmenler arasında hem teşkilata hem de AKP siyasetçilerine itibar azalmış. Mevcut kadrolar ahlaki siyasi kapasite ve birikim konularında saygı görmüyor.

Araştırmaya göre AKP’nin en olumlu icraatları sosyal politikalar, altyapı/yatırım ve dine verilen önem/dini özgürlüklerdir. Dış politika, ekonomi, adalet, belediyecilik, dürüstlük/güven gibi AKP’nin ilk yıllarında daha güçlü olduğu alanlar artık daha arka planda kalıyor.

AKP seçmenleri yolsuzluk ve israf konusunda kendi çevrelerini ikna etmekte zorlanıyorlar. Bununla birlikte hizmetler konusunda eleştiriler olsa da iktidarın teknik kapasitesi ile yapılan yollar, köprüler, hastaneler gibi yatırımlardan memnuniyet hala yüksek.

Dindar seçmenler güvenlik politikasını savunuyor

Raporun tespit ettiği en önemli başlıklarından biri de erkek ve dindar seçmenlerin güvenlik politikasını olumlu bulmaları. AKP seçmenlerine oy verme motivasyonu ve partilerini savunma gücü veren en önemli başlıklardan biri bu. Türkiye’nin bölge ülkelerindeki askeri varlığı ve İHA-SİHA üretimi gibi teknolojik savunma hamleleri erkek seçmenin büyük takdirini kazanmış görünüyor.

Önceki yıllarda güvenlik politikalarında Kemalist tabandan daha barışçıl bir tutuma sahip olan dindar seçmen, otoriteyi tamamen sağlayınca Kemalistlerden bir farkı kalmadı. Son yıllarda güvenlik politikasındaki ısrarın ahlaki ve politik sonuçları dindar seçmenleri toplumsal barış konusunda Kemalistlerin gerisine düşürdü.

Kürt dindarlar Kürt barışını önemsiyor

Rapora göre Kürt Sünni dindarlar son zamanlarda CHP’yi Kürt meselesine yönelik politikalarından dolayı daha duyarlı görüyor. Bu bulgu Kürt dindarların Kürt meselesini ne kadar önemsediğini de gösteriyor. Dahası Kürt dindarların muhatap kaygısına ve CHP ile ilgili siyasal önyargıya takılmadan çözüm kaygısıyla meseleye bakması Kürt barışı açısından umut verici bir durum.

Sonuç

Bu araştırmadan dindar seçmenin yaşadığı değişime dair önemli sonuçlar var: en çok göze çarpan dindar seçmenin “dava” siyasetini askıya almasıdır; bunun yanı sıra diğer önemli sonuçlar Anadolu taşrasının kolektif ve dayanışmacı ruhunu kaybederek bireyselleşmesi, toplumsal barışla ilgili bir derdinin olmaması, hızla kapitalleşerek kendi menfaatlerini korumaya çalışan bir kümeye dönüşmesidir. Dindar seçmenin bu radikal pragmatizminden hareketle AKP’nin olası kaos planlarını desteklemeyeceğini ve son kertede klasik sağ seçmen davranışıyla örtüşen bir tutum ile kendi menfaatlerinin peşinden gideceği öngörülebilir. Zira dindar seçmen artık Erdoğan’a menfaatlerini koruyan sağlam bir bekçi gözüyle bakıyor. Erdoğan onlar için eskiden olduğu gibi başarılı bir liderden öte onlar için sadece bir güvenlik duvarı gibi.

Siyasi parti, lider, devlet ve din ile kurdukları ilişki artık sadakat ve samimiyet üzerine değil daha çok fırsatlara dayalı bir karakter kazanmış durumda. Seçmenlerin bu davranışı muhafazakar Anadolu taşrasının kapitalizm üzerinden sisteme entegre olmasıyla açıklanabilir.. Seçmenlerde ortak gelecek kaygısının ve yurttaşlık bilincinin zayıf olmasının arka planında yine dindar seçmenlerin kapitalistleşmesi ve siyaseten hegemonlaşması var; bu siyasal değişim sınıfsal ve kültürel konumları değiştirerek dindar seçmeni inandığı değerlere yabancılaştırmış durumda. İktidar yirmi yılda kendisine benzeyen bir taban yarattı; ve AKP dindar tabanın kapitalizm yoluyla ehlileştirilmesi bağlamında muazzam bir mekanizma işlevi gördü.

Bu araştırmanın dışında kalan birçok saha araştırması uzun süredir genelleşmiş bir gerçeği dile getirmeye çalışıyor: İktidar oy kaybediyor ama bu oylar muhalefete geçmiyor, kopan seçmenler kararsız kümenin içinde kalıyor. Dolayısıyla muhalefetin bu oyları almak için dindar mahallenin eğilimlerini ve kaygılarını gören bir stratejiye ihtiyacı olduğu çok açık. Dindar seçmenin kaygılarını güvenceye alan bir muhalefet bu kesimden rahatlıkla onay alabilir. Sanıldığı gibi sağa ve dinciliğe kaymaya gerek kalmadan demokratik bir anayasa ile demokratik ve laik bir düzen konusunda kararlı olmak mevcut dengeyi değiştirmeye yeterli olabilecek bir siyasal stratejiyle gayet mümkündür.

Elbette dindar seçmenin dönüşümünden “dindarlaşmayı”, sağın dönüşümünden “sağcılaşmayı” anlayan bir muhalefetten bahsetmiyoruz. Böyle bir siyasal strateji toplumsal soruna çözüm olamayacağı gibi krizi de derinleştirecektir. Muhalefet partileri dindar seçmenlerin AKP’de ısrar etmesinin nedenlerini doğru tespit ederek, olası çözüm alternatiflerini değişim isteyen diğer kitlelerin arzularıyla birleştirip kurucu ve demokratik bir toplum tahayyülü ile hareket eden bir stratejiyi referans alarak başarı sağlayabilir.
Söz konusu demokratik toplum ütopyası ise herkesin katkısına açık çoklu yöntemlerle politikayı yeniden kamusal alana geri çağırmak gerekiyor. Bu amaçla herkesin katkısına açık ortak politik zeminleri çoğaltmak toplumcu siyasete daha fazla kazandırabilir. Son söz Bourdieu’nün: “Heba edilmiş toplum projesi kavramına bir kez olsun layık muhteşem kolektif yapıyı inşa edebilecek tek şey, ister araştırmacı olsun ister militan, bu ortak girişime katkıda bulunma imkanı olan herkesin ideal birliğidir.” (2)


(1)http://www.teamarastirma.com/wp-content/uploads/2021/04/TEAMDindarSecmenler_Rapor.pdf
(2)Pierre Bourdieu, Karşı Ateşler 2, Çeviri: Işık Ergüden, Sel Yayınları, 2017.