Konya Şehir Hastanesi kardiyoloji servisinde görev yapan Dr. Ekrem Karakaya’nın bir hasta yakını tarafından öldürülmesine ilişkin konuştuğumuz tıp öğrencileri üzgün, umutsuz ve öfkeli.
TOBB ETÜ Tıp Fakültesi’nde konuştuğumuz öğrenciler şiddete yol açan çalışma koşullarının düzeltilmesinin yanı sıra artık caydırıcı cezaların zorunlu olduğunu düşünüyor. Büyük heyecan ve emeklerle başladıkları mesleğin bu kadar değersizleştirmesine tepki duyan öğrenciler arasında ülkeden ayrılma daha fazla tartışılıyor. Bir öğrenci “Tıp fakültesinde hocaların öğrencilerine ülkeden kaçmasını söylüyorsa bu tüm ülkenin sorunu” diyor.
Tıp eğitiminin henüz başında olan bir öğrenci, “Ben 1. sınıf öğrencisiyim ve hocalarımın iyi bir hekimin özelliği olarak vurguladıkları her hastanın ayrı değerlendirilmesi gerektiği ve her hastaya yeteri kadar süre ayrılmasıdır. Ancak hastanelere baktığım zaman 5 dakikada bir hasta almanın doğru teşhis ve tedaviyi çok olumsuz etkilediğini görüyorum. 2-3 dakika hastanın dinlenilmesi için verilmesi gereken süre olması gerekirken hekimlerden 5 dakikada şipşak her şeyin hallolması istenmekte” dedi.
İkinci sınıf öğrencisi Boran da bu eylemlerin daha önce sağlıkta şiddete gösterilen tepkiden daha büyük olduğunu belirterek, “Ancak çözüme yönelik bir adım hâlâ atılmıyor. Herhangi bir insan bir hastaneye girerken gerekli bütün önlemler alınmadan içeriye alınmaması lazım. Benim bu yaşanan olaylara karşı sabrım artık kalmadı, maalesef caydırıcı ceza ya da kanunlar yürürlüğe girmeden sağlıkta şiddet konusu çözüme kavuşturulamayacaktır” dedi.
Üçüncü sınıfta okuyan bir tıp öğrencisi de birinin silahla rahatça hastaneye girip, bir hekimi öldürmesine “sağlık şehidi” denilerek kutsiyet atfedilmesini doğru bulmadığını söyledi.
Tıp fakültesinde hocaların öğrencilerine ülkeden kaçmasını söylüyorsa bunun tüm ülkenin sorunu olduğunu ifade eden öğrenci, çözüm için herhangi bir adım atılmadığı için öğrencilerin ülkeden gitmeyi düşündüklerini söyledi.
Dilan ise artık durumun normalleştirildiğini ve insanların “Şaşırıyor musun hâlâ buna?” diye sormasını korkunç bulduğunu söyledi. “Birlik olup sesimizi daha çok çıkarıp daha çok duyurmamız gerekirken, verilen kısacık bir grev kararına bile uymayan hocalar olduğunu ve bu hocaların; geleceğin doktorlarını yetiştirdiğini bilmekten de utanç duyuyorum” dedi.
İkinci sınıf öğrencisi Berfin sağlıkta şiddetin bilerek körüklendiğini ifade ederek, doktorların ağır çalışma şartlarına maruz bırakıldığını dile getirdi. Yetkililerin cesaret vermesiyle öldürmenin hak gibi göründüğünü belirten Berfin, “Uzman olmak için verilen o kadar emeğin, önümüze konulan engellere rağmen mesleğimizin gereğini yapmanın hiçbir şey ifade etmediğini düşünüyorum. Savaşta bile hekimlere hemşirelere dokunulmazken, bu ülkede hayatımı hiçe saymak demek” dedi.
İkinci sınıftan bir başka öğrenci bu cinayetlerden sonra hâlâ bir önlem alınmamasının daha üzücü olduğunu söyledi. Çocukluğun beri hayalini kurduğu hekimliğin bu kadar değersiz olmasını görmek istemediğini anlatan öğrenci, “Hedefi yararlı bir doktor olmak isteyen olan doktor adayları ‘Gidiyorsalar gitsinler!’ gibi saygısızca bir cümleyi ülkeyi yönetenlerden duyunca maalesef hedeflerini unutup durumu kurtarmak için çaba gösteriyorlar. Ne yazık ki çaba göstermemize rağmen bulunduğumuz durum kötüye gidiyor, yaşanılan olaylara kılıf uyduruluyor. İlerde bu mesleği yapacağım için, daha 5 yıl olmasına rağmen şimdiden endişe duyuyorum. Acaba ben de bir gün böyle bir olayla karşılaşır mıyım diye düşünüyorum ve geleceğimizden korkuyorum” dedi.
Eftelya, sağlıkta şiddete karşı çok ciddi yaptırımlar uygulanması gerektiğini ifade ederek, “Hayat kurtarma motivasyonuyla bütün hayatlarını mesleklerine adayan, hayatlarının her evresinde bu meslek için emek veren, gece gündüz demeden çalışan hekimlerimizin içinde bulundukları bu kabul edilemez şiddet ortamı bir an önce kontrol altına alınmadığı takdirde sağlık sistemi geri döndürülemez bir çöküş sürecine girecek. Ben tıp fakültesine çok büyük bir hevesle cerrah olmak için başlamış bir tıp öğrencisi olarak artık bu ülkede kendi geleceğimi kesinlikle göremiyorum” dedi.
Birinci sınıfta okuyan Muhammed Sabri de şöyle konuştu: “Hekim adayları olarak sohbet ettiğimizde gitmek isteyenlerin çoğunlukta olduğunu görüyorum. Henüz yolun başında olmamıza rağmen bu kadar karamsar ve kötümser olmak, ne için yıllarca okuyacağımızı hepimize sorgulatıyor. Tıp fakültesi içerisindeki atmosfer farklıdır. Nihayetinde hekim olacak olmanın bilinci hemen herkeste hakim. Her ne sebeple bu mesleği yapacak olursak olalım, sonucunda fayda sağlamak işin en temel ilkesi. Koşullar ne olursa olsun, biz hakkımızı sonuna kadar arayacağız. Aramak zorundayız çünkü umut biziz.”
Kaynak: EVRENSEL – Abbas VURAL
Fotoğraf: Evrensel
Konya Şehir Hastanesinde hasta yakını tarafından silahlı saldırıya uğrayan ve hayatını kaybeden Dr. Ekrem Karakaya’nın ardından sağlıkta şiddet yeniden gündem oldu.
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi (CTF) öğrencileri konuyla ilgili Evrensel’e konuştu.
CTF öğrencisi Esra şunları söyledi: “Açıkçası ilk olmadığı için hiç şaşırmadım, ama bunun son olmayacağını bildiğim için beni derin hüzün kaplıyor. Sağlıkta şiddet son zamanlarda ne yazık ki gündemden düşmeyen, aynı zamanda karşısı alınamayan büyük bir problem haline geldi. Sebebi olarak insanların doktorlara ve emeklerine saygı göstermemeleri olduğu aşikar. Doktorlar öfkeleri sonucu grev yaparak bir nevi haklarını talep ediyorlar. Keşke bu seviyeye kadar gelinmeseydi ve kimse mağdur olmasaydı. Bir hekim adayı olarak bu sorunların hepsinin çözüleceğine inanıyorum. Tüm sorunların hallolacağı ve insanları büyük hevesle tedavi edeceğimiz günleri iple çekiyorum. Şiddetin bu raddeye kadar gelmesi ve her gün meslektaşlarımızı kaybetmemizin sonucunda ciddi önlemler alınması gerektiğini düşünüyorum.”
CTF’den Melike: “Empati yaptım da onun yerinde ben veya bir arkadaşım da olabilirdi, biz bu meslek için ciddi anlamda hayatımızdan feragat ediyoruz, karşılığında gördüğümüz muameleyi ise asla hak etmiyoruz. Sağlıkta şiddet olayları gerçekten can yakıcı ve son zamanlarda giderek artmış olmasındaki sebeplere gelecek olursak hem yaşananlara rağmen alınmayan önlemler hem de insanlar tarafından bize karşı duyulan kin diyebilirim. Bana göre bu kinin başlıca sebebi de özellikle doktorların para için çalışan bir meslek grubu olarak gösterilmesi ki bence verilen maaş asla emeğimizi karşılamıyor. Benim gibi ülkemde hekimlik yapmaya kararlı bir kişiyi bile sorgulatıyorlar. Özellikle aileme çok düşkün biri olduğum için gelecekte ülkemde hekimlik yapmayı düşünüyordum ama her geçen gün bu düşüncem değişiyor ve bu şekilde devam ederse eğer bir hekim olarak bu ülkede çalışmayı hekimlik gibi kutsal bir mesleğe hakaret olarak görüyorum. Hukuki açıdan alınmayan veya alınıyormuş gibi gösterip uygulanmayan her bir önlem biz hekimlerin gördüğü psikolojik ve fiziksel şiddetin her geçen gün artmasına sebep oluyor ve bugünkü olayda şahit olduğumuz gibi katledilmeye kadar gidiyor. Hâlâ nasıl kör kalabiliyorlar ve bir şeyler yapabilecekken yapmıyorlar anlayamıyorum.”
Melike, hekimlerin 2 günlük grevine dair ise çalışan bir hekim olsaydı destek vereceğini söyleyerek, destek vermeyen sağlık çalışanlarının meslek onuruna aykırı davrandıklarını, gerekirse süresiz grevin de yapılabileceğini, belki böyle olursa sağlıkta şiddet konusunda önlemlerin alınabileceğini, önlemi bilerek almayan sorumluların hekimliğin ne kadar önemli olduğunu böylece idrak edeceğini sözlerine ekledi.
CTF öğrencisi Ece: “Bir hekim adayı olarak istemsizce empati kurdum ve ‘Bir gün bu olayın başıma geleceğini önceden bilsem devam edebilir miydim hekimliğe? Sebepsizce can vermenin hiçbir karşılığı var mı?’ diye düşündüm. Özellikle hekimliğe adım attıktan sonra çevreden işittiğim ‘Bazı hekimler de hak ediyor ama vb.’ sözleri kınıyor, şiddetin hiçbir geçerli nedeninin olmayacağını savunuyorum. Bir hekim adayı olarak geleceğime endişeli gözlerle bakıyorum. Giderek artan sağlıkta şiddet olayları tıbba yeni adımını atmış biri olarak beni oldukça kaygılandırıyor. Bu şartlar altında her gün çalışmak, hastaneye korku ve endişe altında gitmek; en çok da gayesi şifa dağıtıp iyilik yapmak olan hekimler için çok zor. Gerekli çözümlerin alınmaması durumunda, canım ve hekimliğim arasında bir seçim yapmak zorunda bırakılıyorum. Ya da başka bir çözüm yolu olarak yurt dışında hekimlik yapmayı görüyorum. Gereken önlemlerin alınması için daha kaç hekimin canından olması, daha kaç sağlık personelinin canının yanması gerektiğini çok merak ediyorum. Her gün karşılaştığımız sağlıkta şiddet olaylarına hiçbir güvenlik önleminin alınmamaya devam etmesi, hiçbir caydırıcı cezanın bulunmaması olayların giderek artmasına neden oluyor. Bir an önce özellikle güvenlik önlemleri kısmında harekete geçilmesi gerektiğini düşünüyorum. Doktorların 2 gün süreyle iş bırakmasını kesinlikle destekliyorum hatta bu süreyi az buluyorum. Bu koşullar altında hekimlik görevinin yerine getirilmesini mümkün bulmuyor, gerekli koruyucu tedbirler alınana kadar doktorların süresiz iş bırakmaları gerektiğini savunuyorum. Ben de çalışmakta olan bir doktor olsaydım bu eylemlere elbette destek verirdim. Hiçbir meslek grubu, canı ile mesleği arasında seçim yapmak zorunda bırakılmamalıdır.”
CTF’den Kerem: “Yasaların yetersizliği ve uygulanmayışı, cezaların caydırıcı olmaması, insanların artık ne yazık ki böyle olayları kanıksamaları ve tepki vermemelerinin artan sağlıkta şiddet vakalarının temeli olduğunu düşünüyorum. Maalesef bu şartlar altında ülkemizde hekimlere parlak bir gelecek göremiyorum. Hekimler, sağlık çalışanları yasalarla korunmalı, yaşadıkları şiddet (psikolojik, fiziksel vs.) yok sayılmamalı. Suçlulara gerçekten caydırıcı cezalar verilmeli. Önlemlerin bu zamana kadar alınmamasının makul bir açıklaması olduğunu düşünmüyorum. Doktorların Türkiye genelinde 2 gün iş bırakmasını ve süresiz grevi destekliyorum. Destek vermeyen sağlık çalışanlarının duyarsızlıklarının altında farklı sebepler olduğunu düşünüyorum.”
CTF öğrencisi Elif, olaya ilişkin yayın yasağı getirilmesinin sebebinin alınmayan önlemlerin açığa çıkmaması için olduğunu düşünüyor: “Ama bu kez bir insanın canının böyle canice katledilmesi kanımı dondurdu. Olmaması gereken bir şekilde alıştım artık her gün bir doktora şiddet haberi geliyor hala halk arasında saygın olarak görülen bu mesleğe yapılan bu saygısızlık beni mesleğimden soğutmaya başladı. Daha önce kendimi idealist ve ülkesinde kalıp iyi bir doktor olarak görmek isterdim, ancak bu son yıl ve yaşanan olaylar bana fazla geldi ve artık yurt dışına çıkmak için elimden geleni yapmaya karar verdim.”
CTF öğrencisi Gamze: “Gözyaşlarıyla yaşananları okuyorum. Sebep aramayı artık bıraktım, şimdiden toplumdan ve gelecekten umudumu neredeyse yitirdim, yalnızca her seferinde artık son olmasını diliyorum. Bugünkü koşullarda bir gelecek göremiyorum. Mesleğimi ülkemde yapmayı istiyorum ancak görev başında darp edilme/ölme ihtimalimin bu kadar yüksek olması beni oldukça korkutuyor. Hekimlerin, bu kutsal mesleğin nasıl bu kadar kötü duruma düştüğünü, bunca olaya rağmen hiçbir önlem alınmamasını aklım almıyor. Bir an önce çoktan yapılması gerekenlerin yapılarak etkili önlemler alınmasını ve unutturulmaya çalışılan geçmiş olaylara dair gerekli cezaların uygulanmasını istiyorum.”
CTF’den Batuhan: “Olayı duyduğum esnada sağlık müdürlüğünde babamın yanındaydım birden haber bomba gibi geldi zaten sabahında da şehir hastanesinin önlerindeydim ve orda çalışan çok tanıdığımız var öncelikle onlar için tedirgin oldum sonra doktor için çok üzüldüm ve bu sisteme karşı kinim arttı diyebilirim. Sağlıkta şiddetin sebebini halkın eğitim düzeyinin düşüklüğü ve bakanlığın önlem almaması olarak görüyorum. Geleceğimizin pek parlak göründüğünü sanmıyorum normalde ülkemi terk etmeyi düşünmüyordum fakat ileriki yıllarda da olaylar tekrar eder ve önlem alınmazsa burada kalabileceğimi sanmıyorum. İş bırakma eylemini sonuna kadar destekliyorum fakat uzun süreli olması hastalar için büyük zarar oluşturabilir o yüzden iki gün içinde doktorların korunması ile ilgili ciddi sözler verilmesi gerektiğini düşünüyorum.’’
CTF öğrencisi Mehmet: “Son zamanlarda böyle olaylar çok olmaya başladı. Sebebi olarak insanların adalet sisteminin nasıl işlediğini bildikleri için artık hiçbir şeyden korkmuyor oluşlarını öne sürebilirim. Böyle insanların eğitimsiz ve cahil olmaları, bağnaz olmaları ve ileriye dönük hiçbir düşüncelerinin olmamaları bu insanların doktorların kıymetini bilmemelerine yol açıyor. Aslında hep dediğimiz gibi ülkede yaşanan olayların hepsi tek bir noktada birleşiyor: eğitimsizlik. Bir hekim adayı olarak geleceğimi Türkiye’de asla net bir şekilde göremiyorum. Görmüyorum değil, göremiyorum çünkü her şey çok belirsiz her an başımıza her türlü şey gelebilir. İnsanlar böyle olduğu sürece 6 yıllık çalışmamızın ve emeklerimizin hepsinin boşa gideceğimi düşünüyorum. Biz verdiğimiz onca emeğin karşılığı olarak, hastaların ve yakınlarının bizlere değer vermesini bekliyoruz çünkü yaptığımız meslek insanların gördüğü gibi hafife alınır bir meslek değil, biz buralara gelmek için çok uğraşıyoruz ve tek beklediğimiz şey değer görmek ve bizlere saygı duyulması. Türkiye’de yaşamaya devam ettikçe şunu anlıyoruz: Birtakım olaylar gerçekleşmediği sürece asla olabilecek olaylar hakkında önlemler alınmıyor. Yani önlemlerin alınması için maalesef illaki o olayın gerçekleşmesi gerekiyor. Aslında 2 güne kadar değil, gerekli tüm tedbirler alınana kadar doktorların grev yapmasını desteklerim. Çalışan bir hekim olsaydım kesinlikle greve katılırdım. Çünkü bu olay benim başıma da gelebilirdi benim yakınımın başına da gelebilirdi. Demek istediğim düşüncemiz; aslında o doktoru tanımıyor olduğumuzdan greve katılmamak ya da boşvermek olmamalı, bu tarz olayların yaşanmaması gerektiği ve artık sağlıkta şiddete son vermek olduğu ve bunun için de sesimizi çıkarmamızın gerekliliğidir.”
Kaynak: EVRENSEL – Nisa ÇİÇEK – Selinay UZUNTEL/İstanbul
Fotoğraf: Evrensel
Konya Şehir Hastanesinde görevli Kardiyoloji Uzmanı Dr. Ekrem Karakaya’nın katledilmesi üzerine sağlık emekçileri iki gün iş bırakırken, birçok hastanede tıp fakültesi öğrencileri de eylemlere katıldı.
İzmir’de eyleme katılan Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi ve İzmir Demokrasi Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencileri ile sorunlarını ve taleplerini konuştuk.
Can güvenliği olmayan bir meslekte çalışmak istemediklerini söyleyen öğrenciler, sağlık politikalarından dolayı yaşanan şiddete karşı bir an evvel önlemlerin alınmasını talep etti.
Hekimlere ve sağlık çalışanlara karşı yükselen gerilimin her geçen gün artarak devam ettiğini söyleyen DEÜ Tıp Fakültesi 3. dönem öğrencisi, “Bir hekim adayı olarak hayatımın geçeceği sağlık ortamında şiddetin ‘normal’ boyutuna gelmesi ister istemez beni ürkütüyor. Yaptırımların eksikliği ve gerekli tepkinin verilmeyişi güvensizliğe neden olmakta” dedi.
Sağlık sisteminde bir değişimin olması gerektiğini ifade eden öğrenci, “Burada değişmesi gerekenin yıllardır mesleğini aynı etik ilkeler çerçevesinde sürdüren hekimlerde aramak tuhaf kaçıyor. Son yıllarda içinden çıkılmaz hale gelen sağlık sistemi hekimin ve diğer sağlık personellerinin üzerine yük üstüne yük getiriyor. Çalışma koşullarının kötüleşmesiyle artan iş yükü, azalan personel ve devlet hastanelerine artan talep gibi temel faktörler düşünüldüğünde hastaların ihtiyaçlarının karşılanamaması hekimler ile hastaları karşı karşıya getirmekte. Sağlık politikalarını düzenleyenler tarafından hekimler aleyhinde körüklenen durum hastanelerde şiddeti yaratıyor” diye konuştu.
DEÜ TF 6. dönem öğrencisi, “Daha bugün ortak acımız nedeniyle göğsümüzde kaybettiğimiz meslektaşımızın; Dr. Ekrem Karakaya’nın fotoğrafı, hastane önünde toplandık ve o esnada o gün randevusu olan bir hasta yanıma gelip ‘Ne için bunlar, bu resim ne?’ dedi. Ona doktor arkadaşımızın öldürüldüğünü ve bugün de grev yapıldığını söyledim. Bana sorduğu ilk soru ‘Neden öldürmüşler?’ diğeri de ‘Benim randevum vardı o hâlâ geçerlidir değil mi?’ oldu. Bu diyalog bile kanımı dondurmaya yetti. Yaşatmak üzerine emeğini ortaya koyan bir insanın katledilmesinin ardında makul bir sebep olabilirmiş gibi bana ‘neden’ diye sorması çok canımı acıttı” dedi.
Yaşanan olayın tüm sağlık emekçilerinde travmaya neden olduğunu dile getiren öğrenci, “Sıra bize, yani hepimize geliyor. Görüyoruz ki bu ülkede hekim olmak, olmayı geçtim hekim olarak hayatta kalmak çok zor. Çünkü bizi koruyan yasalar yok, bizle beraber mesleğimizi de cahil insanların önüne attılar. Caydırıcı hiçbir ceza yok. Üstüne üstlük biz haklarımızı elde etmek için mücadele ederken önümüzde barikatlar, engeller ve yayın yasakları var. Hiçbir arkadaşımın gözünde umut kırıntısı görmüyorum, bu çok üzücü. Yine de umuyorum ki şiddetin normalleştirilmediği günler olacak ve o güzel günlerde mesleğimizi icra edebileceğiz” diye konuştu.
Türkiye’de doktorların görevi başında sürekli şiddete maruz kaldığını ifade eden DEÜ TF 1. dönem öğrencisi, “Tıp fakültesi öğrencileri olarak aynı şeylerin devam etmesini ve ilerde bizim veya meslektaşlarımızın başına gelmesini istemiyoruz ve derhal önlem alınması gerektiğini düşünüyoruz. Sadece doktorların değil yeni çıkarılacak bir yasa ile bütün sağlık çalışanlarının korunmasını istiyoruz” dedi.
DEÜ TF 1. dönemde okuyan bir başka öğrenci ise, “Tıpkı kadına yönelik şiddette olduğu gibi hekimlere, sağlık personellerine yönelik şiddetin de politik olduğunu düşünüyorum. Neredeyse her gün bu tür şiddet olayları gerçekleşiyor. Buna karşılık politikacıların vurdumduymaz tavırlarının insanları cesaretlendirdiğini düşünüyorum. Caydırıcı cezalar verilmesi gerekirken devlet yöneticilerinin hekimlere karşı takındıkları düşmanca tavırlar da yine insanları cesaretlendiriyor” diye konuştu.
DEÜ TF 5. dönem öğrencisi de toplumda doktorlara karşı nefretin körüklendiğini, bunun özellikle medya ve dizilerle yapıldığını dile getirdi. “Kısacası insanlar provoke ediliyor. Son olarak çalışma koşullarının kötü olması hastanede yeteri kadar güvenlik önlemi alınamaması gibi nedenler şiddeti daha da artırdı. Bir hekim adayı olarak açıkçası pişmanlık, çaresizlik ve karamsarlığa gömüldüm. Ülkemi severken son yıllarda yaşanan olumsuz gelişmeler ve bu son olaydan ötürü tekrar yurtdışında çalışmayı düşünüyorum. Her seferinde ufak bir umut beklerken bu şekilde olumsuz olaylar umutlarımı ve inadımı tüketiyor maalesef” dedi.
DEÜ TF 2. dönem öğrencisi “Artık tıp fakültesini neden tercih ettiniz sorusuna ‘insanlara yardım etmek için’ cevabini düşünmeden verir miyim bilemiyorum. Çünkü biz hekim olabilmek için yıllarca hayatımızdan onlarca şey feda ediyoruz ve ironik bir şekilde yeterli olabilmek, dertlerine derman olabilmek için didindiğimiz hastalar tarafından hakarete uğruyor, dövülüyor, öldürülüyoruz ve kimse bunu görmüyor” dedi.
Hekimleri koruyan bir yasa çıkarmak yerine Erdoğan’ın “Giderlerse gitsinler” şeklinde konuştuğunu hatırlatan öğrenci, “Doktor nefretini körüklemekten başka bir işe yaramadıklarını düşünüyorum. Bunca yaşanandan sonra artık ailelerimiz bile tıp fakültesini bırakmak isteyip istemediğimizi soruyor. Ama her şeye rağmen hepimiz için aydınlık bir gelecek vardır. Umarım ve daha iyi koşullarda hekimlik yapabileceğimiz günler gelir” diye ekledi.
DEÜ TF 2. dönemde okuyan bir başka öğrenci de “Var olan sistemin tüm suçu hekimlere kalmış durumda, tüm cezayı da hekimlere kesmeye çalışıyorlar. Çalışma koşullarını, var olan sistemi çok kötü hale getirerek hekimlerin şiddet görmesine izin verdiler. Haklarını arayan hekimleri kötü göstererek izin verdiler” dedi.
Mesleğe daha başlamadan kaygılı olduğunu dile getiren öğrenci, “Nasıl durumda olacak, bir şeyler değişmiş mi olacak ya da kötüye mi gidecek kaygısıyla bekliyorum. Bunu asla ama asla hak etmiyoruz. Biz insanlık yararına bu kutsal mesleği yerine getirmek istediğimiz için buradayız. Fakat görüldüğü üzere şu an sebepsiz yere nefrete, şiddete hatta cinayete maruz kalıyoruz. Bu böyle devam etmez. Etmemelidir. Bizim hayatımız bu kadar basit olmamalıdır. Gerekli önlemler, yasalar alınmalıdır. Halkın nefreti bitmelidir artık. Üst merciler bizi hedef göstermeyi bırakmalı, tam tersine gerekli tüm yasa ve düzenlemeleri getirmelidir” diye konuştu.
DEÜ TF 2. dönem başka bir öğrenci, “Şiddetin sebebi var olan sağlık sisteminin çok kötü durumda bulunması ve bu kötü sistemin tüm sorumlusu hekimler olarak gösterilmesidir. En basiti tedavi süresinin kısalığı hekimlerin kararı değil fakat bu sebeple baskıya uğrayan yine hekimler oluyor. Kendi bozdukları düzenin suçlusu hekimler oldu. Asıl suçlu sağlık sistemini bu hale getirenler. Hekim cinayetleri politiktir. Üst mercilerin konuya hiçbir müdahalede bulunmaması, yayın yasağı getirmesi, aksine ‘giderlerse gitsinler’ gibi tabirler kullanarak hekim nefretini körüklemesi en büyük sebebidir hekim şiddeti ve cinayetinin” dedi.
İzmir Demokrasi Üniversitesi Tıp Fakültesi 2. dönem öğrencisi ise, “Artan ekonomik kriz ülkedeki insanların stres seviyesini artırıyor ve daha saldırgan hale geliyorlar. Eskiden doktorlar insanların gözünde üst konumda ve ulaşılması zor insanlardı ama artık yeni kanunlarla hastalar doktorlar üzerinde baskı kurup böyle cüretkar şeylere kalkışabiliyorlar. Şunu da eklemek istiyorum doktor ve doktor adayı arkadaşlarım hiçbirimiz tek değiliz hepimiz birbirimizin arkasındayız” dedi.
Doktorluk mesleğinin çocukken hayali olduğunu söyleyen İzmir Demokrasi Üniversitesi 2. dönem bir başka öğrenci de “Ne olacaksın diye soranlara gözlerimin içi parlayarak doktor olmak istediğimi söylerdim. Hayallerimin beni korkutacağını asla tahmin etmezdim. Şimdi sorsalar ben yine doktor olmak istiyorum derim. Bizi korkutan uykusuz geceler, yoğun tempolu çalışmalar, zor sınavlar değil. Asıl yüreğimize korku salan gördüğümüz değer. Başka ülkelere giden doktor arkadaşlarımız var onlara çok saygı duyuyorum. Ama ben mesleğimi kendi ülkemde, kendi insanımdan gördüğüm değerle icra etmek istiyorum. Buradan kaçmaya mahkum olmak istemiyorum. Dilerim yarınlarımız da bugün gibi kana bulanmaz” diye konuştu.
Kaynak: EVRENSEL
Başka Bir Denizli… Başka Bir Ülke… Başka Bir Dünya… MÜMKÜN…![]()