
Türk Tabipleri Birliği (TTB) sağlık emekçilerinin COVID-19 nedenli ölümlerini konu alan güncellenmiş ikinci yıl sonu raporunu yayımladı. Pandemi döneminde sağlık alanındaki çalışma koşullarının ve aşı kararsızlığının sağlık çalışanı ölümlerinde belirleyici olduğunu ortaya koyan rapor, 28 Şubat 2022 tarihine kadarki ölümlerin detaylı analizini sunuyor.
“Tüm iktidarlar tarafından toplumsal cinayet işlendi”
Raporun giriş kısmında virüsün etkisinin çok büyük olabileceğini ilk fark eden Dr. Li Wenliang’ın acil durum çağrısına rağmen dikkate alınmadığı vurgulanırken şunlar söylendi:
“80-180 bin arası sağlık çalışanı hayatını kaybetti”
Salgın kriziyle mücadelede sağlık çalışanlarının hem fiziksel hem de psikolojik baskı altında kritik kararlar aldığı vurgulanan raporda, “Birçok ülkede düşük riskli kişiler aşılanırken, onlarca ülkede sağlık çalışanları aşıya erişemediği için yaşamını yitirmiştir. Dünya Sağlık Örgütünün tahminlerine göre Ocak 2020 – Mayıs 2021 tarihleri arasındaki dönemde 80 bin ile 180 bin arasında sağlık çalışanı COVID-19 nedeniyle hayatını kaybetmiştir” denildi.
“Ölenlerin çoğu erkek hekimler”
Çok sayıda çalışmada, ulusal ve uluslararası hükümet verilerinde, COVID-19 hastalarının sonuçlarında cinsiyetin önemli bir risk faktörü olduğu belirtilen raporun devamında şunlar yer aldı:

“Düşük ücretli işçilerin ölüm oranı daha yüksek”
Hemşireler, destek personeli ve huzurevi çalışanlarının da dahil olduğu düşük ücretli işçilerin COVID-19’a bağlı ölüm hızı oranlarının hekimlere göre daha yüksek olduğu belirlendiği kaydedilirken şunlar söylendi:

Tartışma ve Sonuç
Raporun sonuç kısmında pandemi mücadelesinde başarılı sonuçlar almış ülkelerin şu özelliklerine yer verildi:
- Birincisi; şeffaflık ve bilimsellik kriterlerinden vazgeçilmemesi;
- İkincisi; yerel yönetimlerin, sağlık, emek ve meslek örgütlerinin ve toplumun pandemi sürecine dahil edilmesi;
- Üçüncüsü; COVID-19’un sınıfsal yapısından dolayı, çalışan veya işsiz toplum katmanlarına, yoksul ve yoksullaşacak kesime, özellikle toplum hareketliliğinin sınırlandırılma dönemlerinde, hiçbir ekonomik ve sosyal kayıp yaşatmadan destek sunulması;
- Dördüncüsü; vaka temelli müdahalelerin (test, temaslı izleme, izolasyon karantina dahil) ve nüfus temelli müdahalelerin (yüz maskelerinin takılması, fiziksel mesafe ve kalabalıklardan, başta parti kongreleri olmak üzere toplantılardan ve kapalı alanlardan kaçınma) birlikte yürütülmesidir.
Türkiye’nin pandemi sürecindeki kararlarına ilişkin ise şu bilgiler yer aldı:
- Pandemi boyunca salgın verileri ya gizlenmiş ya da eksik açıklanmış, Bilimsellikten uzak kararlar alınmış
- Kendi bileşenleri pandemi sürecine dahil edilmemiş
- Topluma yeterince ekonomik ve sosyal destek sunulmamış
- Vaka temelli ve nüfus temelli müdahale başarılı yürütülememiştir.
Raporun tamamı için tıklayın
Kaynak: Sendika.Org