Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) paylaştığı “yeni müfredat” taslakları 26 Nisan’da kamuoyuna açılmıştı. Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli olarak adlandırılan öğretim programına 10 Mayıs’a kadar 67 bin 284 görüş ve öneri sunulmuştu.
Görüş ve önerileri değerlendiren MEB Talim ve Terbiye Kurulu yeni müfredatı onayladığını açıkladı. Müfredatı Bakanlık onayladı.
Anadolu Ajansı’na (AA) açıklamada bulunan Talim ve Terbiye Kurulu Başkanı Prof. Dr. Cihad Demirli, “Yeni müfredat taslağı hakkında iletilen tüm görüş-öneriler, Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığımızca özenle değerlendirildi. Görüş ve öneriler, askı sürecinde her gün Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı komisyonları ile ilgili genel müdürlüklerle paylaşıldı. Eğitim paydaşlarından gelen 67 bin 284 görüş ve öneri tek tek tasnif edildi.” ifadelerini kullandı. Demirli, MEB ile paylaşılan 67 bin 284 görüş ve önerilerin şeffaflık, bilimsellik ve katılımcılık ilkelerinin gereği olarak değerlendirildiğini de sözlerine ekledi.
Özel: “Müfredat yapmak anayasa yapmaktan önemlidir”
Demirci’nin yaptığı açıklamaya tepki gecikmedi. Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, Ankara Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde düzenlenen Dil Derneği Ustalara Saygı Gecesi’nde konuştu. Talim ve Terbiye Kurulu’nun onayından geçen müfredatı eleştirdi. İyi eğitime ulaşmanın sınıfsal hale geldiğini kaydeden Özel, “Fakirlerin, orta gelirlilerin, orta direğin hatta zengin olmayan kimsenin çocuğuna iyi eğitim verilemiyor. Adalet ve Kalkınma Partili kadın seçmenlerin yüzde 18’i çocuğunun aldığı eğitimden memnun. Bu kadar net bir sorunu var Türkiye’nin” ifadelerini kullandı.
CHP Genel Başkanı, Mustafa Kemal Atatürk’ün olmadığı, Cumhuriyetin kurucu kadrolarına hürmet gösterilmeyen, Kurtuluş Savaşı’nda dahi isimlerini anmayan bir müfredatın olmayacağını da sözlerine ekledi. 10 yıldır üzerine çalışıldığı söylenen müfredatın 10 gün gibi kısa bir sürede değerlendirilmesini de eleştiren Özel, “Müfredat yapmak anayasa yapmaktan önemlidir. Anayasayı katılımcılıkla yapacaksan müfredatı da katılımcılıkla yapacaksın” dedi.
Özçağdaş: “Bu kadar acele etmeye ne gerek var?”
CHP Milli Eğitim Bakanlığı’ndan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Suat Özçağdaş, resmi X hesabından, “Birçok; partinin, sendikanın, sivil toplum kuruluşunun, uzmanın uyarı ve itirazına rağmen bu aceleci ve denenmeden uygulanmaya başlayacak öğretim programı üzerine görüşleri hiçe sayılmıştır” dedi.
Özçağdaş, “Bu kadar acele etmeye ne gerek var? Bu program neden denenmeden uygulanmaya başlıyor? Programla ilgili gelen görüşler ve bu görüşler üzerine yapılan değişiklikler nelerdir?” sorularıyla söz konusu değişikliğin gerekçelerinin yapılmadığını, öğretim programlarının ‘oldu bittiye’ getirilme çabasının kabul edilebilir olmadığını ifade etti.
MEB Yusuf Tekin: ‘Erbakan, Özal ve Demirdağ’ın hayali hayata geçebilsin’
Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin de Demirci’nin açıklamasının ardından katıldığı Eğitimde Yapay Zeka Uygulamaları Uluslararası Forumu’nda açıklamada bulundu.
Tekin, çok yüzeysel ve çok ideolojik eleştirilerle karşı karşıya kaldığını belirterek, “Bunlara aldırmadan, bu tür eleştirilere çok fazla prim vermeden yolumuza devam etmemiz lazım ki 1987’de Turgut Özal’ın, 1970’li yıllarda Erbakan Hocanın ve 1940’lı yıllarda Nuri Demirağ’ın hayali hayata geçebilsin. Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli’nde, aslında burada konuştuğumuz, konuşacağımız şeylerin birçoğu var” şeklinde konuştu.
Tekin daha önce de yeni modele dair yaptığı açıklamada 2024-2025 eğitim-öğretim döneminde her
kademenin birinci sınıfında müfredatın uygulanacağını bildirmişti.
Kamuoyuna sunulan öğretim programlarında, okul öncesinden 12’nci sınıfa kadar olan tüm kademelerdeki 26 dersin öğretim programı yer alıyor.
Öğretim programı bakanlık tarafından onaylandığı takdirde ilkokul birinci sınıf, ortaokul beşinci sınıf ve lise dokuzuncu sınıflar, yeni müfredatla eğitim görecek.
Yeni öğretim programlarının on yıllık titiz bir çalışma sonucu ortaya çıktığı söylense de en son değişiklik 2017 yılında gerçekleşmişti. Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli olarak kamuoyu ile paylaşılan yeni öğretim programında en çok eleştiri getirilen unsurlardan biri şeffaflık. Eğitim sendikaları, akademisyenler, eğitim uzmanları ve STK’lar yeni modelin hangi uzman ve akademisyenlerle çalışıldığına yanıt arıyor. Müfredatın yeniden gözden geçirilmesi ve daha kapsayıcı, bilimsel temellere dayalı bir içerik oluşturulması gerektiğini vurguluyor.
‘Erdem-değer-eylem’ modelinde geçen ‘ruh, beden, mana, maneviyat, değer, ahlak’ gibi soyut kavramlar ise çocukların zihinlerinde anlayabileceği düzey açısından uygun olmadığı belirtiliyor. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin yeni model ile birlikte daha da derinleştiği, bilimsel temellerden yoksun bir yapıda olduğu gerekçesiyle geniş kesimlerden de eleştiri alıyor. İnsan haklarına ve hukukun bağlayıcılığına dair yeni modelin özel amaçlarında yer verilmemesi de bir diğer tartışma konusu.
Eğitim-Sen: Dogmatik ve cinsiyetçi bir müfredat
Kısa Dalga’ya yeni modele dair değerlendirmede bulunan Eğitim-Sen Genel Yükseköğretim ve Eğitim Sekreteri Evrim Gülez, müfredatın bilimsel yönünün tartışmalı olduğunu ve dogmatik bilgilerle dolu olduğunu söylüyor: “AKP, otoriter ve baskıcı bir sistem kurmayı hedefliyor. Toplumsal cinsiyet eşitsizliği konusunda bu müfredat da önceki müfredatlar gibi kadınları ve kız çocuklarını geri plana itiyor. Değerler eğitimi adı altında öğretilenler evrensel değerler değil, toplumsal cinsiyet eşitsizliklerini besleyici nitelikte.”
6’ncı Sınıf Din Bilgisi ve Ahlak Dersi Öğretim Programı’nda “Kültürümüzdeki Dini Motifler” başlıklı beşinci ünitenin amacının öğrencilerin gelenek, edebiyat ve musikide dinin etkilerini özetlemeleri amaçlandığı kaydediliyor.
“Öğretme – Öğrenme” uygulamaları kısmında ise “Toplumumuzda yaygın olan dinî içeriğe sahip geleneklerden mevlit, isim koyma, kız isteme, sünnet, taziye, asker uğurlama örnekleri verilerek din ve kültür etkileşimi vurgulanır. Mukabele okuma, tekne orucu, diş kirası, mahya asma, Hırkayışerif ziyaretleri gibi ramazan geleneklerinin yanı sıra muharrem ayı ve aşure günü gibi oruçla ilgili diğer uygulamalara yer verilir. Sadaka taşı, zimem defteri ve vakıf faaliyetlerinden bahsedilerek dayanışmanın ve fedakârlık göstermenin önemi vurgulanır. Bu sayede öğrencilere yardımseverlik davranışının kazandırılması hedeflenir. Öğrenciler topluma karşı görevlerini yerine getirmek amacı ile sorumluluk davranışına sahip olur. Dinin geleneğimizdeki izlerinin aktarımında sosyal bilgiler dersinden yararlanılır” ifadeleri dikkat çekiyor.
Tek tip ideolojik bir taslak
Gülez bu konuda, programda çocuk hakları ve kadın haklarından bahsetmediğini ve tek tipçi bir ideolojik taslağa dayandığını belirterek, “Kız isteme, mevlit, isim koyma, sünnet, taziye gibi konular sadece tek bir dini ve mezhebi öğretiyor, farklı inanç ve kültürleri yok sayıyor” ifadelerini kullanıyor.
Eğitim-Sen Genel Yükseköğretim ve Eğitim Sekreteri yeni modelde sürekli ‘aile bütünlüğü’, ‘mahremiyet’ gibi kavramların vurgulanmasını da eleştiriyor. Gülez, kadınların sadece aile içerisinde saygınlık kazanılabileceğine yapılan vurgunun bir emek sömürüsü olduğunu belirtiyor. Ailedeki bütün yükün kadınların üzerinden olduğunu kaydeden Gülez, “Sadece ailenin ve toplumun yeniden üretimi için bir kadın emeği var. Bu bir emek sömürüsü biliyorsunuz. Ev içi emeğin görünür kılınması gerekiyor” şeklinde konuşuyor.
Mahremiyet kavramının üstü “kapalı olarak kol kırılır yen içinde kalır” bakış açısını da temellendirdiğini söyleyen Gülez, “Bizim ülkemizdeki bu kadar çocuk istismarının, çocuğa yönelik şiddetin arttığı bir durumda, aile içi şiddetin tırmandığı bir durumda, çocuklarının gördükleri bu tarz olaylarda karşılaştıkları, yaşadıkları bu olaylarda seslerini çıkarmamasını da bir açıdan öğretmiş oluyoruz” diyor.
Gazeteci/Yazar Özlem Özdemir: Kadın yok, bilim yok
Kısa Dalga’nın sorularını yanıtlayan gazeteci ve yazar Özlem Özdemir ise yeni müfredattaki tarih derslerini okul öncesinden 12’nci sınıfa kadar detaylı incelediğini, tarih ders tamamında kadın kelimesinin sadece dört kez geçtiğini kaydediyor.
“Kadınlar için çıkarılan Medeni Kanun, kadınlara seçme ve seçilme hakkının verilmesi gibi ifadeler dışında kadınlar neredeyse [tarih derslerinde] yok sayılmış” diyen Özdemir, tarih derslerinde Cumhuriyet tarihinin silikleştirildiğini, Türkiye Cumhuriyeti kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün askeri bir figüre indirgendiği bir öğretim programı hazırlandığının altını çiziyor. “Laik müfredatın tam aksi bir sisteme geçilmek istendiği görülüyor. Bu, ülkenin geleceği açısından büyük bir tehlike” ifadelerini kullanıyor.
Gazete Pencere’deki köşe yazılarında ‘Kadınsız İnkılap’ yazı dizisine yer veren Özdemir, 1, 2 ve 3’üncü sınıflarda görülen “Hayat Bilgisi” dersinde tarih olmadığını, Atatürk’ten bahsedilen tek ifadenin, “Yaşadığım Yer ve Ülkem” ünitesinde, “Bu öğrenme alanının içeriğini; yaşadığı yerin ve ülkemizin genel özellikleri, Türk Bayrağı ve İstiklâl Marşı, Mustafa Kemal Atatürk’ün hayatı, millî gün ve bayramlar ile dinî gün ve bayramlar oluşturmaktadır” ifadeleriyle yer verildiğini kaydediyor.
Özdemir, 9’uncu, 10’uncu ve 11’inci sınıflarda ise Eski Çağ, Orta Çağ Türk ve İslam tarihi ve Osmanlı tarihinin ele alındığını söylüyor. Cumhuriyet döneminden bahsedilmediğini vurgulayan gazeteci, yazar, “Osmanlı tarihine yüz on altı saat ayrılıyor. Osmanlı’nın çöküş dönemi, ‘Savaş sarmalında Osmanlı’ başlığında ele alınıyor” diyor.
12’nci sınıflarda ise İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük dersinde, II. Mahmud döneminden başlatıldığını kaydeden Özdemir, Osmanlı tarihindeki Birinci Meşrutiyet, İkinci Meşrutiyet gibi gelişmelerinden bahsedilirken en önemli kısım olan saltanatı kimin nasıl kaldırdığından bahsedilmediğini belirtiyor. Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı sırasında Ankara’da düzenlediği Maarif Kongresi’nin, İzmir’deki İktisat Kongresi’nin Osmanlı dönemine yazıldığını da sözlerine ekliyor.
Veli-Der: Velilerin kaygıları artıyor
Veli-Der Genel Başkanı Ömer Yılmaz ise MEB’in çalışmaları kapalı kapılar ardında gerçekleştirdiğini ve velilerin kaygılarının arttığını söylüyor. Yılmaz, “Toplumsal cinsiyet eşitliği vurgusu bulunmayan, ataerkil bir anlayışı öne çıkaran bu müfredat, veliler arasında büyük bir endişe yaratıyor. Veliler, çocuklarının eğitiminde laik ve evrensel değerlere yer verilmesini talep ediyor.” Ifadelerini kullanıyor.
ERG: Akademik temeller ve eleştirel düşünce eksik
Yeni modelde eleştirilere konu olan bir diğer başlık farklılıkların göz ardı edilmesi. MEB’in kamuoyuna sunduğu taslağı ortak metin üzerinden değerlendiren Eğitim Reformu Girişimi (ERG) yayınladığı raporda, modelde yer alan değerlerin temelinde ‘kendi medeniyet dünyamızın referansları olan millî ve manevi değerler’in bulunduğunu ancak ‘değerlerin evrensel boyutu’nun göz ardı edildiğinden bahsediliyor.
ERG’de araştırmacı Kayıhan Kesbiç, Kısa Dalga’ya yaptığı değerlendirmede, “Metin, bilimsel temelleri olmayan bir model ortaya koyuyor. Değerler eğitimi içerisinde ahlaklı ve erdemli olgulara yoğun bir şekilde yer verilmiş ancak eleştirel düşünce ile dini nosyonların zıtlık oluşturduğu görülüyor.” diyor. Kesbiç ayrıca, pilot uygulama eksikliğinin öğretmenlerden alınacak geri bildirimleri engellediğini belirterek, bu durumun müfredatın güncellenmesini zorlaştıracağını ifade ediyor.
Eğitim Danışmanı Suat Kardaş: Farklılıkları gözardı eden bir program
Eğitim danışmanı Suat Kardaş ise her siyasi iktidarın bir eğitim ajandası olduğunu söylüyor. Bunun anlaşılır olabileceğini ancak öğretim programlarının en az politik olması gereken alanlardan biri olması gerektiğini de vurguluyor.
Yeni müfredatın politik kaygılarla hazırlanmış olduğunu ve farklılıkları göz ardı ettiğini belirten Kardaş, “Türkiye gibi çeşitli toplumlarda, öğretim programının en az politik olması gereken alanlardan biri olması gerekiyor. Ancak bu müfredat, farklı etnik ve inanç gruplarını dışlayarak, merkeziyetçi bir yaklaşımla hazırlanmış.” şeklinde konuşuyor.
Siyasal İslamcı vakıflar da tepkili
Öte yandan, yeni öğretim programına yalnızca laik ve bilimsel temellere dayalı eğitim talep edenler değil, aynı zamanda siyasal İslamcı vakıflar ve iktidara yakın sendikalar da karşı çıkıyor. Ensar Vakfı, müfredatın ertelenmesini isteyerek, din kültürü derslerinin temel eğitimin erken sınıflarında başlatılması gerektiğini savunuyor. Vakıf, mevcut müfredatın dini değerleri yeterince vurgulamadığını iddia ediyor.
Eğitim-Bir-Sen de müfredata itiraz eden sendikalar arasında. Sendika besmele gibi İslami uygulamaların okul öncesi müfredatına entegre edilmesi gerektiğini öne sürerek, müfredatın dini değerler açısından eksik kaldığını belirtiyor.
Hüda-Par ise programın çağ dışı olduğunu savunuyor. “Biz dindar bir nesil yetiştirelim derken, bu müfredat modern bir eğitim anlayışını savunuyor” ifadelerini kullanıyor. Partiye göre, yeni model, dini eğitim ve değerleri yeterince kapsamıyor ve çocukların dindar bir nesil olarak yetişmesi için uygun değil.
Kaynak: Kısa Dalga
