
Darbeci Kenan Evren, 7 Ocak 1991’de yaptığı bir açıklamada, “Eğer 24 Ocak kararları denen kararların arkasından 12 Eylül dönemi gelmemiş olsaydı, o tedbirlerin fiyasko ile sonuçlanacağından hiç şüphem yoktu. Böyle sıkı bir askeri rejim sayesinde o tedbirler meyvesini vermiştir” demişti. Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) başkanı Halit Narin ise 12 Eylül 1980 sonrasında “Bugüne kadar hep işçiler güldü, şimdi gülme sırası bizde” demişti.
Türkiye ekonomisi açısından dönüm noktası olarak kabul edilen, Demirel- Özal ikilisinin yabancı sermayeye, borçlanmaya ve ithalata bağımlı bir ekonomik model oluşturulması için IMF ve Dünya Bankası desteğiyle uygulamaya koymak istediği 24 Ocak kararları Kenan Evren’in de dediği gibi 12 Eylül 1980’de askeri darbesi ile hayata geçirildi. 24 Ocak kararlarının ekonomik, siyasal ve askeri sonuçları ne oldu? 80’lerde gerçekleşen neoliberal dönüşümün bugün güncelliği ne?
12 Mart 1971 darbesi döneminde Genelkurmay Başkanı Memduh Tağmaç, “Sosyal uyanış, ekonomik gelişmeyi aştı” demişti. 12 Mart darbesi toplumsal muhalefetin daha yaygın ve güçlü tepkisini sindirmeye yetmedi. 12 Eylül, 12 Mart’ın eksik bıraktıklarını tamamlamayı görev bildi. 1970’lerin sonlarında sermaye sınıfı, uluslararası kriz koşullarından çıkmanın bir yolu olarak neoliberal modeli benimsemişti. Ülkelere IMF ve Dünya Bankasının aracılığıyla bu ekonomik sistem dayatıldı. 1979’da İngiltere’de Margareth Thatcher ve 1980’de ABD’de Başkan Ronald Reagean’ın iktidara gelmesiyle uygulamaya konulan neoliberal politikaların dayanak cümlesi “Rekabete açık bir ekonomik yapı, her alanda etkinlik ve verimlilik artışı, sermaye teşvikleri ve dış ticaretin artırılması üzerinden kalkınmanın sağlanması” oldu. Bu ise krizin erittiği kârları telafi etmek ve ihracata dayalı bir model için emeğin ucuzlatılması anlamına geldi.
Süleyman Demirel- Turgut Özal ikilisinin dış finans kuruluşlarının desteğini alarak 24 Ocak 1980’de ilan ettikleri ekonomik kararlar, ülke açısından önemli bir dönüm noktası oldu. TÜSİAD’ın başını çektiği sermayenin istediği, ücretlerin düşürülmesi yoluyla yurtiçi talebin daraltılması ve yurtdışı pazarlara ihraç edilecek artı değerin yaratılmasıydı. İhracata dayalı ekonomi modeli olarak adlandırılan yeni ekonomi modeli, yerli üretimin sınırlandırılarak ithalata ve sıcak paraya bağımlılığın gelişmesine, kamunun özelleştirmelerle üretimden çekilmesine, özel tüketimin arttırılmasına ve özel sektörün kamu kaynaklarıyla desteklenmesine dayandı.
Başta Anayasa olmak üzere yoğun bir mevzuat değişikliğine gidildi, emek yoğun baskı altına alındı. İşçi sınıfının örgütleri dağıtıldı, ücretler ve maaşlar 10 yılda reel olarak yarı yarıya eridi. Bu kararlar; giderek büyüyen dış borçları, IMF’ye tam teslimiyeti, ekonomide liberalleştirmeyi ve sürekli artan gelir adaletsizliğini beraberinde getirdi.
“Serbest piyasa” kutsamasının yükseldiği dönemde kararlara karşı doğan tepkileri “önleme” görevi, 12 Eylül 1980 darbesine verildi. 24 Ocak Kararları’nın mimarı Turgut Özal, darbenin ardından, darbe öncesi hazırladığı programın bizzat uygulayıcısı oldu.
24 Ocak kararlarına grev kararları ile yanıt veren işçilere sermaye 12 Eylül darbesi ile yanıt verdi. Darbenin öncesinde 22 Temmuz 1980’de DİSK Genel Başkanı Kemal Türkler öldürüldü. Türkler’in öldürülmesinden bir hafta sonra, 30 Temmuz 1980’de, DİSK’in kapatılması istemiyle dava açtı. Darbenin ilk günü yayımlanan bildiri ile DİSK’in ve DİSK üyesi sendikaların faaliyetleri durduruldu. 12 Eylül’de faaliyetleri durdurularak hakkında dava açılan tek sendikal konfederasyon DİSK oldu.
Darbeyle birlikte kitle halinde tutuklamalar, işkenceli sorgular, “faili meçhul” cinayetler, ağır hapis cezaları, sendikaların, mahalle derneklerinin, partilerin yasaklanıp kapatılması peş peşe yaşandı.
Ekonomi, uluslararası sermayenin her türlü müdahalesine açık hale geldi, ülke ciddi ekonomik krizlerle karşı karşıya kaldı. Türkiye her kriz sonrasında IMF ile “yapısal uyum” adıyla anlaşmalar imzaladı ve ekonomi yönetimi tamamen IMF’nin denetimine girdi. IMF’den alınan borçların geri ödenmesi için dayatılanlar; kamu harcamalarının sınırlandırılması, ithalata bağımlılığı arttırmak için tarım başta olmak üzere yerli üretime son verilmesi, ücret/maaş artışlarında sınırlandırmaya gidilmesi oldu.
Tayyip Erdoğan, Türkiye’de Özal’ın başlattığı neoliberal ekonomi modelinin en büyük uygulayıcısı oldu.
Dış borçlanma, özelleştirmeler, kamu hizmetlerinin piyasaya açılması, esnek ve güvencesiz çalışmanın yaygınlaşması, sendikasızlaştırma,
taşeron çalıştırma, iş cinayetleri, grev yasakları, işsizlik sayısı AKP iktidarında katlanarak arttı.
Uluslararası finans sermayesine tam olarak açılmaya; özelleştirmelere ve toplumsal zenginlik ile doğal kaynaklara daha çok el koymaya dayalı ekonomik model tam gaz sürüyor.
DİSK-AR’ın 12 Eylül darbesinin 40’ıncı yılında “12 Eylül işçi haklarını nasıl yok etti?” başlığıyla hazırladığı rapora göre;
Yararlanılan kaynaklar:
https://www.evrensel.net/haber/442529/40-yillik-ekonomi-politik-bir-devridaim-12-eylul
https://www.evrensel.net/yazi/21723/24-ocak-ile-kim-hesaplasir
https://www.evrensel.net/yazi/83192/24-ocak-kararlarinin-izinde
Kaynak: EVRENSEL
Başka Bir Denizli… Başka Bir Ülke… Başka Bir Dünya… MÜMKÜN…![]()