Kıçım Mı Önemli Başım Mı?

Yahu bu günah, bu kirlenmişlik bir kadınlara kızlara mı var? Bunu düşündükçe kafayı yiyordum.

Bakire bir kadın değilim. Bunu demek aslında tam 3 yılımı aldı. İlk bakireliğimi kaybettiğimden bu yana kendimi hep yarım ve günahkar olarak nitelendiriyordum. Hiçbir erkeğin benimle bunun yüzünden evlenmeyeceğini ve tüm hayallerimi kaybettiğimi düşünüyordum. İlk cinsel deneyimim çok iyi olmadı. Sevdiğim bir adamdı ama arkası kesilmeyen kavgalar ve şiddet beni günden güne yiyordu. Yine de ayrılamıyordum çünkü ilk onunla olmuştu ve evlenmek zorundaydım onunla. Babam duyarsa ne olurdu?

Ama öyle olmadı. Biz ayrıldık, ailem duydu ve babam ‘Bir erkek için hayatını karartmana izin veremem.’ dedi. Babamın bu yaptığı her ne kadar güzel gözükse de bana hep kirli ve yarım olarak baktı. Yaptığım kocaman bir yanlıştı ve ben ona yürek acısı yaşatmıştım. Onun tabiriyle, aramıza kocaman bir uçurum koymuştum ve o atlayamıyordu.

Başta babam beni suçladı diye ben de kendimi suçluyordum. Sonra bir gün bir şeyi fark ettim. Ben lisedeyken bir “erkek” arkadaşımın başarısından bahsettiğim için annem uyarmıştı: “Bak baban yanlış anlıyor. Yanında böyle laflar etme. Ben biliyorum sen iyi niyetlisin ama baban hoşlanmıyor.” demişti. Şimdi lisede bir erkek kardeşim var ve kaç tane sevdiği kız oldu. Hepsini de evde alenen anlattı. Hatta babam sürekli ona evlilik konusunda gaz bile veriyordu. Gözümün içine bakarak bunu yapıyordu. O zaman erkek kardeşim de biriyle cinsellik, birliktelik yaşasa “Aferin oğluma!” diyecek diye düşünmeye başladım. Peki erkek kardeşimin birlikte olduğu kız? O da mı benim gibi kirlenmiş olacak? Yahu bu günah, bu kirlenmişlik bir kadınlara kızlara mı var? Bunu düşündükçe kafayı yiyordum. Sonra dini sorgulamaya başladım. Diyeceksiniz ki ne alaka? Ailem muhafazar bir aile ve ben onların yanlışlarını artık suratlarına vurmak istiyordum. Bu arada ben de kapalı bir kadındım o dönem. Sonra dini araştırdıkça onların yanlışlarını suratlarına vurmak yerine ben kendi yanlışlarımı görmeye başladım. Dine inancım gitgide azalmaya başladı. Belki toplumsal belki de araştırdıklarım beni dinden iyice soğuttu. Bakıldığında inanç boyutuyla gerçekten yaşayan insanlara saygım sonsuz olsa da içimde dine olan sevgiyi bulamamaya başladım. Ani bir kararla kapandığım gibi bir anda da açıldım. En azından insanlar öyle sandı. Geçirdiğim süreci ve “pişman olursam”lı 3 senemi kimse görmedi. Görmelerine de gerek yok aslında. Ama ben kendi yolumu sonunda bulmuştum bu açıdan.

Babama açıldığımı söylediğimde sevindi. Muhafazakar olarak adlandırsa da kendini, kapanmak ona biraz saçma geliyordu. Ama en son lafı “Usturuplu giyin, kıçını da açma.” demek olmuştu. Düşündüğü tek şey kıçımdı. Bu kıçı sağlama alırsam sanki her şey aşılacaktı. Yahu bu kafamın içinde ne olduğunu, nasıl hissettiğimi ya da neden bunu yaptığımı sorgulamadı. Oysaki ben sadece ikiyüzlü görünmek istemiyordum ya da bu din sanki benim kafamdaki başörtüsünden dolayı sadece benimle yürüyormuş gibi davranılmasından bıkmıştım. Her ne kadar dine karşı soğumuş olsam da “Yahu bu Allah’ın diniyse bekçiliği size mi kalmış?!” diye haykırmak istiyordum. Ve en sonunda hepsini kökünden kazımıştım.

Kaynak :Reçel

 

  • Hakkımızda
  • Künye

 

Başka Bir Denizli… Başka Bir Ülke… Başka Bir Dünya… MÜMKÜN…