Özgür Denizli

2021: Eğitim ve sağlıkta mücadelenin yılı

Devam eden Kovid-19 salgını ile girdiğimiz 2021 yılında, ekonomik kriz, yoksulluk, insan hakları ihlalleri ve hak gaspları ile geçen 1 yıl, Türkiye’de yönetim krizinin en belirginleştiği dönemlerden biri olarak hafızalara kazındı. Ocak ayında öğrenci ve akademisyenlerin eylemleri ile başlayan bir yıl, aşılamada eşitsizlik, sağlık emekçilerinin protestoları ve ilaca ulaşmada yaşanan kriz ile devam etti. Mültecilere yönelik saldırılar da şiddeti de artarken, TÜGVA belgeleri ile ortaya çıkan kadrolaşma ve usulsüzlükler, devlet içindeki kayırmacı yapılaşmayı gözler önüne serdi. Baroların gündemi ise AKP’nin savunmadaki güvencesi Metin Feyzioğlu döneminin kapanmasıydı.

Yılın ilk günlerinde, ilk olarak hem Türkiye’nin hem dünyanın en başarılı üniversiteleri arasında yer alan Boğaziçi Üniversitesi’nde antidemokratik uygulamalara karşı başlayan öğrenci eylemleri, akademisyenlerin de katılımıyla büyük bir direnişe dönüştü. AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, her fırsatta Boğaziçi’ni hedef göstermeye devam ederken, eylül ayında başlayan “Barınamıyoruz” eylemleri ise bir bütün olarak eğitim alanının geldiği niteliksiz ve yetersiz noktayı gözler önüne serdi. Peki, öğrenci protestoları nasıl başladı?

TÜGVA’nın ‘paralel yapılanması’

AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ın kurucusu olduğu Türkiye Gençlik Vakfı’na (TÜGVA) ait olduğu iddia edilen belgelerin gazeteci Metin Cihan tarafından yayınlanması, yargıdan emniyete ve orduya kadar devletin birçok birimindeki kadrolaşmayı gözler önüne serdi. Bununla birlikte özellikle belediyelerdeki usulsüz ihalelerin de yer aldığı öne sürülen ve eski bir vakıf üyesinden sızdırıldığı belirtilen belgelere göre, TÜGVA’nın adeta bir ‘paralel devlet yapılanması’ haline geldiği ortaya çıktı. Öğrenciler kalacak yer bulamazken, yine belgelere göre, bazı yurt binaları, TÜGVA’ya bedelsiz tahsis edildi. Bazı vakıf yöneticilerinin taciz mesajları da ifşa oldu.

‘Barınamayanlar’ nöbetteydi

Boğaziçi’nde protestolar devam ederken, ekonomik krizin yıkıcı etkileri ve niteliksiz eğitim politikalarının yükünü omuzlamak zorunda bırakılan öğrenciler, KYK yurtlarının yetersiz kapasitesi, özel yurt ve ev kiralarının fahiş fiyatları nedeniyle kalacak yer bulamadığı için tepkilerini yükseltmeye başladı. ‘Barınamıyoruz’ diyerek eylül ayında İstanbul, Ankara, İzmir, Dersim başta olmak üzere birçok kentin parklarında nöbet eylemlerine başlayan üniversiteliler, Yurtsuzlar Hareketi’ni kurdu. Bu süreçte birçok öğrenci gözaltına alındı ancak eylemler devam etti. 12 Aralık’ta ise Ankara’da miting yapmak isteyen öğrenciler, polis engeliyle karşılaştı. Sınırsız kaynaklarla donatılan tarikat ve Cemaat yurtlarından gelen istismar ve şiddet haberleri gündemi meşgul ederken, Antalya’da ALİMDER’e ait kaçak yurtta, 18 yaşındaki öğrencinin IŞİD yöntemiyle katledilmesi, ‘Tarikat yurtlarına mecbur değiliz’ diyen öğrencilerin tepkilerini büyüttü. 2021’de üniversiteliler kampüsleri de sokakları da mücadele alanına çevirdi.

Boğaziçi direniş sahnesine döndü

2002’de AKP Sarıyer ilçe teşkilatı kurucusu olan, 2015’te ise AKP İstanbul Milletvekili Aday Adayı olarak seçimlere katılan Melih Bulu, AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kararnamesi ile 2 Ocak’ta Boğaziçi Üniversitesi Rektörlüğü’ne atandı. Resmi Gazete’de yayınlanan karar, öğrenci ve akademisyenlerin büyük tepkileriyle karşılaştı. Rektörün atanarak değil, seçilerek göreve gelmesi gerektiğine dikkat çeken Boğaziçili öğrenci ve akademisyenler, ‘Kayyum rektör istemiyoruz’ diyerek harekete geçti. “Demokratik ve özerk üniversite” taleplerini tüm yıla yayılan eylemlerle duyuran öğrenciler, basın açıklaması ve yürüyüşler düzenlerken, akademisyenler ise cübbeleriyle rektörlük binasına sırt dönerek, AKP’nin Boğaziçi Üniversitesi’nde hayata geçirmeye çalıştığı “sindirme” politikasına karşı nöbete başladı. Ocak ayında başlayan protestolar boyunca çok sayıda öğrenci gözaltına alındı, bazıları elektronik kelepçe ile eve hapsedildi. Akademisyenler ise üniversitenin bilimsel ve demokratik ilkelerine sahip çıktığı için cezalandırıldı. Bulu yönetiminde öğretim üyeleri Feyzi Erçin ve Ecmel Ayral görevinden uzaklaştırılırken, Cezva Sevgen ve İbrahim Turan’ın da derslerine son verildi. Ancak AKP iktidarının Boğaziçi’ne saldırıları Bulu yönetimiyle sınırlı kalmayacaktı. Tarih 21 Haziran’ı gösterdiğinde Bulu’yu görevden alan Erdoğan, yerine öğrencileri ihbar ederek gözaltına alınmalarına, 2 öğrencinin ise tutuklanmasına neden olan Naci İnci’yi atadı. İnci’nin kayyumluğu döneminde, dayatmayı reddeden öğrenciler yürüyüşlere, akademisyenler, nöbete kaldığı yerden devam etti. Bulu yönetiminde olduğu gibi Naci İnci yönetiminde de çok sayıda akademisyenin derslerine son verildi. Bazılarının okuldan içeri girmesi dahi engellendi. İnci, Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi’ni de kapattı. Ancak ne öğrenciler ne de akademisyenler, demokratik, özerk ve bilimsel üniversite taleplerinden vazgeçmedi. Boğaziçi Üniversitesi, AKP’nin “biat dayatmasına” karşı direniş sahnesine dönüştü.

Exit mobile version