“11 yılda en az 228 çocuk devlet şiddeti sonucu öldü”
İHD Diyarbakır Şubesi Çocuk Hakları Komisyonu Üyesi Neriman Dinçkan , “90’lardan bugüne devlet politikaları nedeniyle çocuklara yönelik ağır hak ihlalleri yaşandığını ve faillerin cezasızlık politikalarıyla aklanmaya çalışıldığını” söyledi.
Korkusu kalmış içimizde terkedilmiş çocukların
Yitik yüzlü fotoğraflar duruyor siyah-beyaz
Kırık bir vazo masanın ortasında
Yıkık dökük odada
Susuz ve çiçeksiz
*Atilla İlhan
İnsan Hakları Derneği Diyarbakır Şubesi ve kayıp yakınları adalet arayışlarının 689. haftasında 23 Nisan dolayısıyla gözaltında kaybedilen, faili meçhul ve failli belli cinayetlerde yaşamını yitiren çocukları andı.
Koşuyolu Parkı’nda yapılan eylemde haftanın açıklamasını İHD Diyarbakır Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi ve Çocuk Hakları Komisyonu Üyesi Neriman Dinçkan yaptı.
Dinçkan, “90’lardan bugüne devlet politikaları nedeniyle çocuklara yönelik ağır hak ihlalleri yaşandığını, çocuklara yönelik her hak ihlalinde faillerin cezasızlık politikalarıyla aklanmaya çalışıldığını söyledi.
90’lı yıllardan bugüne en az 27 çocuğun gözaltında zorla kaybedildiğini belirten Dinçkan, çocukların isimlerini sıraladı:
“Dersim’in Mirik Mezrası’nda ailesiyle birlikte 3 yaşındaki Dilek Serin, Hozat’ta 15 yaşındaki Ahmet Akbaş, Mardin Dargeçit’te 12 yaşındaki Davut Altunkaynak, 13 yaşındaki Seyhan Doğan, 16 yaşındaki Nedim Akyön, Kızıltepe’de 16 yaşındaki Mahmut Abak, Nusaybin’de 16 yaşındaki Faruk Aksan, Şırnak’ta 15 yaşındaki Ahmet Sanır, Uludere’de 12 yaşındaki İlyas Diril, 16 yaşındaki Zeki Diril, Silopi’de 17 yaşındaki Deham Güney, 14 yaşındaki Ahmet Dansık, Cizre’de 16 yaşındaki Yahya Akman, 12 yaşındaki Abdulazizi Gaysak, Hakkari’de 16 yaşındaki Lokman Kaya, Yüksekova’da 13 yaşındaki Münir Sarıtaş, Diyarbakır’da 14 yaşındaki Nuri Dayan, Lice’de 14 yaşındaki Metin Budak, 15 yaşındaki Servet İpek, 15 yaşındaki Çayan Çiçek, Kulp’ta 12 yaşındaki Ümit Taş, Silvan’da 16 yaşındaki Zeki Akyıldız, Bismil’de 17 yaşındaki Sabah Oruç, Bingöl’de 16 yaşındaki Orhan Yakar, Batman’da 15 yaşındaki Fatih Kaya, 17 yaşındaki Yılmaz Gümüş ve Mehmet Şirin Maltu gözaltında kaybedildiler. Devlet ise, bu çocukların gözaltına alınarak kaybedildiğini hiçbir zaman kabul etmedi.”
“Çocukların failleri hep korundu”
“2000’li yıllardan itibaren ise, kolluk şiddeti neticesinde çocuklara yönelik yaşam hakkı ihlali ve cezasızlık politikası daha görünür şekilde devam etti” diyen Dinçkan, şöyle devam etti:
“2004 yılında Mardin Kızıltepe’de evinin önünde babasıyla birlikte 12 yaşındaki Uğur Kaymaz katledildi. 30 Mart 2006 yılında gaz fişeğinin vücuduna isabet etmesi sonucu Enes Ata yaşamını yitirdi.
“29 Mart 2006 yılında evinin balkonunda dışarıyı izlerken kolluk kuvvetlerinin açtığı ateş sonucu Abdullah Duran katledildi. 2009 yılında Lice’de karakoldan atılan havan mermisiyle Ceylan Önkol katledildi.
Zırhlı araçlar, patlayıcılar…
“11 Mart 2014 yılında evinden çıkıp ekmek almaya giderken polis kurşunuyla Berkin Elvan yaşamını yitirdi. 12 Ekim 2015 tarihinde Diyarbakır Sur ilçesinde evinin bulunduğu sokakta Kobra tipi zırhlı araçtan açılan ateş sonucu Helin Hasret Şen katledildi.
“Şubemizin 2010 ve 2021 yılları arasında gerçekleşen, Çocuk Yaşam Hakkı İhlali Raporu’nda kolluk güçleri tarafından açılan ateş sonucu 73, zırhlı araç çarpması sonucu 18, mayın-serbest bırakılan patlayıcı sonucu 39 çocuk olmak üzere, en az 228 çocuğun yaşamını yitirdiği tespit edildi. Çocuklarımızın akıbetleri karanlıkta bırakıldı, failleri cezasızlık politikalarıyla bugüne kadar hep korundu.”
Kaynak: Bianet
***
‘Öteki 23 Nisan’: Üç ayda altı çocuk iş cinayetinde öldü, 65 çocuk istismar edildi
CHP’li Sezgin Tanrıkulu’nun yayımladığı 23 Nisan 2022 çocuk raporuna göre bu yılın ilk üç ayında altı çocuk iş cinayetinde öldü, sekiz çocuk erkekler tarafından katledildi.
23 Nisan’ın ‘Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’olarak kutlandığı Türkiye’de 2021 itibariyle 22,7 milyon çocuk bulunuyor. Çocukların toplumdaki oranı yüzde 26,9. Ancak ekonomideki kötü gidişat nedeniyle çocuklarının en temel ihtiyaçlarını karşılayamayan aile sayısı giderek artıyor.
Diken’e konuşan Hacer Foggo, konuyla ilişkili şunları söylemişti: ”Yatağa aç giren bir çocuğun okulu bırakma ihtimali, tok giren çocuktan daha yüksektir, yatağa aç giren ve bu açlık durumu kronikleşen çocuğun yetersiz beslenme nedeniyle devredilen yoksulluk döngüsünden çıkma ihtimali neredeyse hiç yoktur, yatağa aç giren çocuğun yetişkin olduğunda hem kendisi hem de kendi çocuklarının kronik hastalıklarla mücadele edeceği bir hayatı olacaktır ve mutsuz bir insan olacaktır”.
‘1049 çocuktan dörtte biri çok düşük kiloda’
CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu tarafından 23 Nisan için hazırlanan raporda, Türk Aile Hekimleri Dergisi’nde 2021’de yayımlanan çalışma verilerine atıfla şunlar yazıldı: “Altı ila 19 yaşında 1049 çocuk üzerinde inceleme yapılmış, 536 erkek ve 513 kız çocuğunun obezite, hipertansiyon ve kansızlığa ilişkin değerleri ele alınmıştır. Araştırma sonuçlarına göre, 1049 çocuktan dörtte biri çok düşük kilolu. Çalışmada, çocukların aynı zamanda potansiyel kalp hastası olduğu da vurgulandı ve özellikle kız çocuklarının tamamına yakınının kansızlık sorunu yaşadığı, büyüme ve gelişme sorunları bulunduğu saptandı.”
Çalışmada yer verilen bazı raporlar şöyle:
‘Çocuklar şiddete maruz bırakıldı’
Sosyo Politik Saha Araştırmaları Merkezi’nin 2020 raporunda, salgın sürecinde 0-18 yaş grubu çocuğu bulunan hanelerin yüzde 19,3’ünde çocukların şiddete maruz bırakıldığı belirtildi. Araştırmaya katılan kişiler, çocukların yüzde 12’sinin dijital şiddete, yüzde 7,5’nin fiziksel şiddete, yüzde 2,7’sininse cinsel şiddete maruz bırakıldığını aktardı.
‘2021’de 208 çocuk istismara maruz bırakıldı’
Raporda, çocuklara yönelik şiddete ilişkin de şu bilgilere yer verildi: “2021’de en az 34 çocuk, erkekler tarafından öldürüldü, 208 çocuk istismar edildi. 2022’in ilk üç ayındaysa en az sekiz çocuk erkekler tarafından öldürüldü, 65 çocuk istismar edildi.”
’41 çocuk işçi hayatını kaybetti’
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi 2021’de 14 yaş ve altında 21 çocuk işçi, 15 – 17 yaş aralığında 41 çocuk/genç işçinin iş cinayetlerinde yaşamını yitirdiğini bildirdi. Bu yılın ilk üç ayındaysa en az altı çocuk işçi yaşamını yitirdi.
‘1584 çocuk cezaevinde’
Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği’nin verilerine göre, Türkiye’de 12-18 yaş arasında 1066’ı tutuklu, 518’i hükümlü olmak üzere toplamda 1584 çocuk kendi yargılamaları sürdüğü için cezaevinde. Ayrıca sıfır-altı yaş arasında 345 çocuksa annelerinin yargılamaları dolayısıyla cezaevlerinde bulunuyor.
Kaynak: DİKEN
23 Nisan: Çocuk işçilere de bayram mı?
Bugün 23 Nisan. Çıraklık ve staj ile ucuz emek sömürüsüne maruz kalan, çalışmak zorunda bırakılan milyonlarca çocuktan biri Antepli Hakkı. Haftalık 200 -250 lira para kazanıyor. Haftanın 6 günü çalışıyor. Bazen 10-11 saati buluyormuş çalışma saati. Hayali futbolcu olmakmış.
*Bu haber, Atölye BİA İletişim Platformu atolyebia.org‘da yayınlandı.
“En sevdiğim gün Pazar günü abi. İşe gitmiyorum. Mahalledeki arkadaşlarımla top oynuyorum, parkta kola çekirdek yapıyoruz. Hafta içi çalışırken yorgun olduğum için dışarı çıkamıyorum.”
Bu sözler Antep’te bir oto tamircide çalışan 15 yaşındaki Hakkı’ya ait.
Bugün 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı. Bir yandan tüm yurtta çeşitli etkinliklerle kutlanan bu bayram, diğer yandan da ülkedeki çocuk istismarı, erken yaşta evlilik ve çocuk işçiliğine dek birçok alandaki sorunları da gün yüzüne çıkartıyor.
Gaziantep’te bulunan Mavikent Oto Sanayi, çocuk işçilerin yoğun olarak çalıştığı bölgelerden biri. Sıcakların artmasıyla beraber dükkanlardaki yağların kokusu her yeri sarmış, havada ağır bir koku var. Girdiğim ilk blokta birçok çocuk işçi görüyorum. Kimisi bir yerlere çay götürüyor, kimisi ustası arabayı boyarken başında duruyor, kimisi de arabanın altında bir çukurda egzozu tamir eden ustasının yanında alet edevatları veriyor. Bir başka çocuk çarpıyor gözüme, ustası bir arabanın tamponunu yaparken o yanı başında üstübüyle elini siliyor. Yanına yaklaştığım esnada göz göze geliyoruz. İşin yorgunluğundan mı bilemiyorum ama gözlerinde bir metal soğukluğu var. Üstü ve başı, tırnaklarına kadar yağ içinde. Kıyafetleri tamamen kararmış.
Öğle arasında konuşuyoruz bu çocuk işçiyle. Adının Hakkı olduğunu söylüyor. Dükkanın arka tarafında oturuyoruz. Önünde ustasının aldığı nohut dürümü var. Bir yandan yemeğini yerken bir yandan hikâyesini dinliyorum Hakkı’nın. Gözlerinde bu sefer soğukluk yerine hafif bir tedirginlik ve utangaçlık var.
Bazen dayak bazen küfür
Hakkı 15 yaşında. 11 yaşında ailesinin okuldan almasıyla çalışmaya başlamış. Okulda çok başarılı değilmiş, ailesi “Okumayacaksan bari hem eve katkın hem de mesleğin olsun” diyerek sanayiye yollamış kendisini. O gün bugündür çalıştığını söylüyor Hakkı: “Birçok yerde çalıştım. Boyacıda, oto elektrikçide… En son burada çalışmaya başladım. 1,5 seneden fazladır buradayım.”
Neden diğer işlerden ayrıldığını soruyorum. Yaşadığı haksızlıklar aklına gelecek olmalı ki sesindeki değişiklikten hem öfkeyi hem hüznü anlayabiliyorsunuz: “Kimisi dövüyordu abi. Bir işi yanlış veya eksik yaptığında hemen sövüp küfür ediyorlardı. Biz de işi öğrenmeye çalışıyoruz, bazen yanlış yapamaz mıyız? Bir de hepsi parayı az veriyor. O kadar çalışıyoruz, kendileri çok kazanıyor ama bize çok az para veriyor.”
| Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı “İstatistiklerle Çocuk 2021” verilerine göre 15-17 yaş grubundaki çocukların çalıştırılma oranı, geçen yıl yüzde 16,4 olarak kaydedildi. Çalıştırılma oranının cinsiyete göre dağılımı incelendiğinde ise bunun yüzde 22,9’unu erkek, yüzde 9,5’ini de kız çocuklarının oluşturduğu kaydedildi.
Ancak Haziran 2021 tarihinde yayımlanan “Çocuk işçilik yasaklansın!” başlıklı İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi raporuna göre ise Türkiye’de en az 2 milyon çocuk işçi var. Üstelik bu sayı yaz aylarında 5 milyona yaklaşıyor. Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkan yardımcıları Fethi Açıkel ve Veli Ağbaba da 23 Nisan 2021’de Türkiye’deki çocukların sorunlarını ortaya koyan bir rapor hazırlamıştı. Raporda son 5 yılda en az 328 çocuk işçinin “iş cinayetlerinde” hayatını kaybettiği belirtildi. |
Ekonomik durum çocuk işçiliğini tetikliyor
Haftalık 200 -250 lira para alıyor Hakkı. Haftanın 6 günü çalışıyor. Cumartesi günü yarım gün çalıştıkları için erken çıkıyor işten. Onun dışında sabah 8’de dükkana geliyor, işin yoğunluğuna göre çalışma süresi değişiyor. Bazen 10-11 saati buluyormuş çalışma saati. Aldığı parayı da harcamadan direkt ailesine veriyormuş. Babası bir yerde bekçilik yapıyormuş, annesi ise ev hanımı. Bir de kendisinden iki yaş küçük bir kardeşi varmış.
Ülkede hissedilen ekonomik daralma, hayat pahalılığı onları da vurmuş. Kardeşi de pandemiden hemen sonra, henüz ortaokuldayken bırakmış okulu. Ailesi, kardeşini de hem meslek sahibi olsun hem de eve ek gelir getirsin diye bir berberde işe sokmuş. Bunu söylerken başı öne eğiliyor. “Ne oldu?” diyorum. “Keşke o okulu bırakmasaydı abi. Onun dersleri de iyiydi. Ben çalışıyordum zaten” diyor.
Hakkı’nın sözlerinde de tavrında da belki insanların çok hoşuna giden ama benim anlamakta zorlandığım bir olgunluk var. Bir çocuk bu yaşta böyle sorumluluk duygusu hissetmeli mi? Bu yaşta bir çocuğun, çocukluğun kıyısız denizlerine açılması ya da kafasında bin türlü stresle uyumak yerine havada boşlukta süzülür gibi, uçar gibi uyuması gerekmez mi? Ancak Hakkı’nın hayatı yetişkinliğin sorumluluk yüklü yolunda geçiyor, hem de hiçbir mola fırsatı bulmadan.
Futbolcu olma hayalinden oto sanayiye..
Peki yok mu bu çocuğun hiç hayali? Ne yapıyor tatil günlerinde?
Futbolcu olma hayali varmış Hakkı’nın: “Pazar günleri mahalleden arkadaşlarla top oynuyoruz kolasına abi. Maçtan sonra da parkta oturup kola çekirdek yapıyoruz. Çoğu altyapıya gidiyor ama ben onlardan iyi oynuyorum. Benim olduğum takım hep kazanıyor” diyor. Bunu da söylerken tatlı tatlı gülümsüyor. Bir de arabaları çok seviyormuş Hakkı. İşten sonra eve gittiğinde araba videoları izliyormuş, bunda çalıştığı işin de etkisi vardır şüphesiz. Bir sürü araba markası, modeli, arabaların özelliklerini sayıyor. Bu konulardan anlamadığımı fark etmiş olmalı ki heyecanla “Abi sen hangi arabayı seviyorsun?” diyor. “Ben çok fazla anlamıyorum” deyince, “Abi öyle güzel arabalar var ki aklını yitirirsin. Bir gün seni gezdiririm, çok keyif alırsın” diyor. “Ehliyet?” diyorum. “Aman abi, ehliyeti ne yapacaksın? Arabayı ehliyet mi kullanıyor?” diyor. Gülümsüyoruz.
Hakkı’nın yanından vedalaşarak ayrılıyorum. Yemek yediği masayı hızlıca siliyor, üstünü silkeliyor. Çay doldurup yeni gelen müşterilere ve ustasına dağıtmaya başlıyor. Bir otobüse biniyorum eve gitmek için. Bir çocuk ve annesinin konuşmalarına şahit oluyorum:
“Anne beyaz gömleğimi yıkadın mı? Törende sunuculuk yaparken onu giyeceğim.”
Yasa ne diyor?
Anayasa’nın 50. maddesinde, “Kimse yaşına, cinsiyetine ve gücüne uymayan işlerde çalıştırılamaz; küçükler ve kadınlar ile bedeni ve ruhi yetersizliği olanlar çalışma şartları bakımından özel olarak korunurlar, ücretli hafta sonu ve bayram tatili ile ücretli yıllık izin hakları ve şartları kanunla düzenlenir” ifadeleri yer alıyor. Ayrıca İş Kanunu’nun 71. ve 85. maddelerinde 15 yaşını doldurmamış çocukların çalıştırılmasının yasak olduğu belirtiliyor. 14 yaşını doldurmuş ve ilköğretimi tamamlamış çocukların hafif işler dışında çalışmaları, 16 yaşını doldurmamış çocukların bazı ağır ve tehlikeli işlerde çalışmaları, 18 yaşını doldurmamış çocukların diğer bazı ağır ve tehlikeli işlerde çalışmaları ile 18 yaşını doldurmamış çocukların çocuk işçiliğinin en kötü biçimlerinde çalışmaları, çocuk işçiliği kapsamındadır.
Kaynak: Bianet – Cengiz Anıl Bölükbaş
