Özgür Denizli

Tarım ilaçları üzerine birkaç uyarıcı özet bilgi – İsmail Kılınç

Toprak köylünün ruhudur ama zehirlenmektedir. Toprağı incelemek tarihi de incelemektir. Toprağın doğasını korumak ve köylünün seçimine yardımcı olmak gerekir. Köylü ilaçları kullanmamakla hem toprağı korur ve hem de kendi sağlığını

Tarım sektörü de yeniliklerden, teknolojiden ve yapay zekâdan payını alıyor. Tarım girdilerinden (gübre, ilaç) tarım araçlarına (traktör ve donanımları, bilgisayar, tablet, GPS ve yapay zekâ donanımlı aletler) kadar her gün yeni uygulamalarla karşılaşıyoruz. Ancak her ülkede uygulamalar farklı. Amaç “Bu uygulamalarla tarımda verimliliği artırıp açlığa son vereceğiz” “yeşil etiketi” altında uygulamaların sahiplerine bol para kazandırmak mı yoksa almaşık, organik bir tarıma geçerek çiftçilere yaşanacak bir gelir sağlayarak hem dünyadaki açlığa çözüm bulmak hem de insan ve çevre sağlığına katkı sağlamak mı?

Tarım sektöründe olup bitenlere bakarak karar verebiliriz, özellikle tarım (zirai) ilaçları alanında.

ARN’li ilaçlar piyasaya sürülüyor (insanlardan sonra sıra bitkilere geldi). Genleri değiştiren, yok eden ilaçlar yakında piyasada, ki bunlara “genetik susturma” deniliyor. Almanya, Fransa, Belçika’da testleri yapılıyor. Ekime zarar veren böceğin yaşamına gerekli geni sonlandırıyorsunuz. Artık böcek, haşere, mantara, zararlı otlara karşı ilaç kullanmanıza gerek yok. Ayrıca bu yeni ARN’li ilaçlar biyoçözünür diyorlar. İki yolla ilaç kullanılıyor. Birincisi genetiği değiştirilmiş bitkiler ilacı üretiyor. Örneğin genetiği değiştirilmiş mısır ya da soya ARN yayar ve zararlı böcekleri öldürür. İkincisi ise ARN’li ürün köklere, ağaç gövdelerine püskürtülür ve zararlı böcekleri öldürür.

Yine genlerle oynuyorlar. Biyoçeşitliliğe, insan sağlığına ne gibi etkileri olacak, umursamıyorlar. Amaç bu ilacı satmak. “Kısa vadede ne kazanırsak o kadar iyi.”

Böceklere direnç gösteren genetiği değiştirilmiş ürünler (GDÜ) üretiyoruz. Peki sonra böcekler bu ürünlere direnç gösterebilir ve hayatta kalmayı başarabilirler mi diye sormuyoruz. Ürünlere gelip beslenen arılara, solucanlara, kuşlara ne olur diye sormuyoruz.

Türlerin kaybolmasında ilaçların ve bunları yoğun şekilde kullanan tarım-sanayi işletmelerinin payı çok önemlidir.

1950’li yıllarda başlatılan tarımda “yeşil devrim” ile üretkenlik artırılmaya çalışılır. Kimyasal gübrelerle, zirai ilaçlarla ve makineleşmeyle üretimde patlama yaşanır. Ama belirli bir süre sonra verimlilik azalmaya başladığı gibi insan ve çevre sağlığında sorunlar başlar.

Monsanto şirketi 1954 yılında Nabay adı altında 75 milyon litre yaprak dökücü “portakal gazı” üretir ve orduya satar. ABD ordusu da 1961-1971 yılları arasında Vietnam savaşında bu ilacı kullanarak ormanları ve ormanlarda saklanan kurtuluş savaşı askerlerini yok etmeyi amaçlar ve binlerce insanı öldürdüğü gibi sakat da bırakır. Bugün Vietnam’da 2 milyon kişi ve 500 bin çocuk bu gaz nedeniyle hastadır ve ölüme mahkûmdurlar.

1962 yılında Rachel Carson “Sessiz Bahar” adlı romanıyla tarım ilaçlarına dikkati çeker ve başarılı olur da. DDT yasaklanır.

1975 yılında ABD’de yasaklanan ve muz bahçelerinde çokça kullanılan klordekon ilacı Antilles, Guyan ve Güney Amerika’da bolca kullanılır ve insanları zehirler, sakat bırakır, öldürür.

2022 yılının aralık ayında 100 bilim insanı genetik biyoteknolojinin ve dolayısıyla ilaçların tozlaşmaya ve tozlaşmayı yapan canlılara karşı zarar verdiğini ve ekosistemlerin dengesini ve küresel gıda güvenliğini tehdit ettiği konusunda bir bildiri yayınlarlar.

Tarım ilaçlarından büyük ölçüde vazgeçmek mümkün. Bunun için organik tarıma geçip tüm insanlığı beslemek ve doğayı, canlılarını korumak ta mümkün.

Organik tarım ile sanayi gübresi, tarım ilacı, GDÜ kullanmıyorsun. Antibiyotik yok. Toprağı verimlileştiren kompost, yeşil gübre var. Yardımcı böcekler kullanılır. İtici ve çekici bitkiler kullanır. Toprağa azot sağlayan bitkileri (fasulye, mercimek, yonca) dönüşümlü olarak eker. Ağaç diker, çit yapar, hayvanları serbest bırakır. İçinde olduğu sistemi öğrenir, bilir. Karşılıklı etkilerini öğrenir. Bilge topraktır. Eski bilgileri, tohumları kullanır ve destekler, kaybolmalarını önler. Bilimsel araştırmalara katkıda bulunur. İnsanları sağlıkla besler ve sağlık harcamalarını azaltır.

Toprakla, altı ve üstüyle uyum içinde çalışacak ve koruyacaksın. İlaçla katletmeyeceksin. Toprak beslenmenin, barışın anasıdır ve O’nu ilaçla boğmayacaksın. O’nu dinleyecek, anlayacak ve doğal yollarla yardımcı olacaksın ki O da sana yardımcı olsun.

Toprak köylünün ruhudur ama zehirlenmektedir. Toprağı incelemek tarihi de incelemektir.

Toprağın doğasını korumak ve köylünün seçimine yardımcı olmak gerekir. Köylü ilaçları kullanmamakla hem toprağı korur ve hem de kendi sağlığını. Böcekler uçuşur, toprak rengarenktir. Toprak kirliliği tutar, filtredir, sıcaklığı ayarlar. Kendi kendini besler, geri dönüşüm sağlar.

İlaçlarla zehirlemeyelim, doğal işleyişini bozmayalım ve toprağın can damarı, mühendisleri solucanın, mantarın heykelini dikelim.

Topraktan kopmayalım, ortak malımız olsun. Özenle bakalım. İlaç çöpleri içinde boğulmayalım.

Kaynaklar:

Kaynak: Yeni Yaşam

Exit mobile version