Özgür Denizli

Hamit Bozarslan: Kaşıkçı Machiavelli’yi okusa, konsolosluğa gitmeyebilirdi

Tarihçi ve siyaset bilimci Prof. Dr. Hamit Bozarslan’a göre Suudi Arabistan, klasik bir patriyarkal sistemden radikal bir milliyetçiliğe geçiyor; içeride ve dışarıda saldırgan bir aktöre dönüşüyor. Bozarslan, İstanbul Başkonsolosluğu’nda öldürülen gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın, Machiavelli’nin tembihinin aksine prensle uzaklık ve yakınlık mesafesini çok iyi ayarlayamadığı görüşünde.

Ortadoğu’nun en önemli aktörlerinden biri olduğu halde kendisini Ortadoğulu olarak görmeyen İsrail’in bölge stratejileri ve büyüyen korkuları neler? Arap dünyası tarafından terk edilmiş Filistin’i nasıl bir gelecek bekliyor? Irak işgalinden sonra şimdi de Suriye savaşı dolayısıyla Şii milis kuvvetleri üzerinden bölgeye yayılan İran, Ortadoğu planları bir bir yıkılmış olan ve tek adam sistemine geçen Türkiye ve ekonomik-askeri kapasitesini zorlama pahasına bölgede belli bir hegemonya tesis etmeye çalışan Rusya. Bu üç baskıcı rejimin ayrı ayrı imparatorluk nostaljisi hangi motivasyona dayanıyor? Suudi Arabistan’daki yapısal dönüşüm ne tür felaketlere kapıyı aralıyor? Yemen, El-Kaide’nin yeni ana rahmi mi olacak? Kürt siyasetine yönelik eleştirilerde gözden kaçırılan unsurlar neler?

Ortadoğu’da kaldırdığınız her taşın altında, birbirinden girift labirentlerle karşılaşıyorsunuz. Bu taşları bir rehber eşliğinde kaldırmak, labirentin içinden çıkma olasılığını artırıyor. bu yüzden Ortadoğu’da şiddet, siyasal hareketler, toplumsal dönüşümler, Kürt sorunu gibi konuların en yetkin uzmanlarından Prof. Dr. Hamit Bozarslan rehberliğinde bir Ortadoğu turuna çıkıyoruz…

ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo geçtiğimiz hafta dikkat çekici bir değerlendirme yaparak, ”İsrail demokratik ve müreffeh. Barış istiyor. Özgür basın için bir yuva ve büyüyen bir ekonomisi var. İlerde Ortadoğu’nun tamamının böyle olmasını istiyoruz” dedi. Pompeo’nun bu açıklamasını, ABD’nin Ortadoğu politikası açısından nereye koymak lazım?

ABD’nin iç ve dış siyasetinde İsrail her zamankinden daha fazla rol oynuyor. İsrail her zaman ABD için bir model oldu ama esas mesele İsrail’in kendisini Ortadoğu’nun bir parçası olarak görmemesi. İsrail kuruluş döneminde önce kendisini sosyalist ama daha sonra bir etno-demokrasi olarak, Avrupa’nın bir uzantısı gibi gördü.

Etno-demokrasiden kastınız ne?

Demokrasinin Filistinlileri değil sadece Yahudi toplumunu kapsadığı bir sistem bu. Sadece Filistinliler açısından da değil; İsrail’in, Mısır veya Suudi Arabistan siyaseti konusunda da değindiği en tali konulardan biridir demokrasi. İsrail her zaman demokratik hareketlere karşı diktatörlükleri rahatlıkla tercih edebiliyor. O yüzden Pompeo’nun kastettiği üzere İsrail’in Ortadoğu’ya nasıl bir model olabileceğini pek göremiyorum. Tabii İsrail’de özgür bir basının da müreffeh bir toplumun da olduğu kesin. Bu anlamda İsrail gerçekten de Avrupa standartlarında yaşayan bir ülke. İsrail’in hem askeri hem de sivil alanda teknolojik bir güç olduğunu da biliyoruz. Fakat bütün bunlar İsrail’in demokratik bir sisteme sahip olduğu anlamına gelmiyor çünkü demokrasi sadece hakim etnik grup için geçerli. Bu grubun dışında kalanlar için ne hukuk, ne temsil, ne de meşruiyet açısından bir demokrasi var. Aslında çok önemli bir İsrailli araştırmacı olan Uri Ben-Eliezer’in on yıl önce yaptığı değerlendirmeler, İsrail’in bugünkü gelişimini, hatta belli noktalarda Türkiye’yi de açıklıyor.

Uri Ben-Eliezer’in tespiti ne yöndeydi?

Uru Ben-Eliezer, İsrail’de sadece sivillerden oluşmayan ama Filistin sorununun barışçıl yollarla çözülmesini isteyen bir “sivil çözüm toplumu” olduğunu, bir de sadece askerlerden oluşmayan, aksine sivilleri de içeren ve sorunların askeri yollarla çözülmesini isteyen “askeri çözüm toplumu” olduğunu söylüyordu. Sivil toplum devleti demokratik olmadığı, askeri toplum ise devleti fazla demokratik bulduğu çin eleştiriyordu. Uri Ben-Eliezer, İsrail’de hegemonik blokun askeri toplum etrafında oluşturulacağını yazıyordu ve sonuçta bu öngörüsünde haklı çıktı. 1996-97’den itibaren, İntifada’nın da tesiriyle bu askeri toplum kendisini dayattı ve şu anda Filistin sorununu sivil-barışçıl yollarla çözmek isteyen toplum hemen hemen çöktü. İsrail’de artık barış hareketi neredeyse yoktur.

Kaynak : Duvar

Exit mobile version