1989’da kurulan Kadın Kültürevi, İstanbul’daki tüm feministlerin bir araya geldiği, kalabalık toplantılar yaptığı, birlikte kampanyalar örgütlediği bir mekan olarak tarihimizde unutulmazlar arasında yerini aldı. Mor İğne fikri de, üretimi de Kadın Kültürevi’nden çıktı. Cezaevlerindeki siyasi tutuklulara uygulanan şiddete karşı, “Bugün isyanımız siyahla” kampanyası Kadın Kültürevi’nde kararlaştırıldı. “438’e hayır” diyerek iffetli kadın vesikalarıyla yola koyulma kararı bu mekânda alındı. Aileyi güçlendirip, kadınları güçsüzleştiren yasalara karşı boşanma eylemini de burada örgütledik. Feminist kadınlar, Kadın Kültürevi’ndeki bilinç yükseltme gruplarında tartıştılar; feminist sözlerini büyütürken dayanışmanın tadını çıkardılar. Kadın Kültürevi’nin kurucularından Fatma İnci Balpetek, tarihsel arka planından başlayarak bu tarihe ışık tutuyor.
Komünist partilerin yasal olarak kurulmalarına engel olan, TCK 141 ve 142. Maddelerinin kaldırılması talebiyle, Türkiye’ye dönen TBKP yöneticileri, 16 Kasım 1987’de tutuklandılar, hapse atıldılar. TCK 141 ve 142, Sovyetler Birliği’nin çöküşünün ardından, 1991 yılında, 163. madde ile birlikte kaldırıldı. TBKP çevreleri, Türkiye’de demokrasi ve özgürlükler alanını genişletmek amacıyla, 12 Eylül Anayasasının anti demokratik uygulamalarına karşı ülke çapında siyasal faaliyetlerini yoğunlaştırdılar.
Bu çerçevede TBKP’nin, toplumun farklı kesimleri içinde örgütlenmesini geliştirmek için, kendi politik çizgisiyle uyumlu olacak kadın ve gençlik dernekleri kurulması şeklindeki klasik örgütlenme tarzının dışında, yeni örgütlenme biçimleri yaratılması üzerine tartışmalar yürütüldü. Dünyada, klasik sol partilerin örgütleyemediği milyonlarca insan; sanayileşmenin getirdiği kirlilik, ozon tabakasının delinmesi, dünyanın yaşanabilir bir gezegen olmaktan çıkabileceği endişesiyle ekolojik- çevre hareketlerine katılmaktaydı. Kadın özgürlüğü için mücadele eden, siyasi partilerden bağımsız çok çeşitli kadın örgütlenmeleri ortaya çıkmakta; klasik parti çatısı altında toplanamayan çok renkli, hiyerarşik örgütlenmeyi reddeden gençlik hareketleri görülmekteydi. Toplumun farklı kesimleri içinde, farklı somut talepler etrafında hak arama, daha fazla eşitlik ve özgürlük talepleriyle, “yığınsal demokratik hareketler” ortaya çıkmıştı.
Dünyayı değiştirme iddiasıyla sınıf mücadelesi veren siyasi partiler dışında, yığınsal demokratik hareketler, tüm dünyada değişimin önemli bir toplumsal dinamiği oldu. Bu koşullarda TBKP, mücadele pratiği içinde toplumun farklı kesimleriyle bir araya gelme olanağı veren ve her türlü ayrımcılığa karşı, yükselen muhalif hareketlerle bağ kurabileceği örgütlenme biçimleri konusunda yeni adımlar atmıştı. Belirli talepler etrafında bir araya gelen demokratik kadın hareketinin bir parçası olabilecek örgütlenme biçimleri üzerine, partili kadınlara çalışma sorumluluğu verildi. Adımlar gazetesinin Cağaloğlu bürosunda yapılan bir toplantıda dört kadının sorumluluk üstlendiği bir çalışma yürütüldü. Hiyerarşik bir örgütlenmeyi baştan reddeden, bağımsız bir kadın çalışması yapabileceğimiz, ülkemizde faaliyet yürüten muhalif kadın çevreleriyle yan yana gelebileceğimiz bir örgütlenme biçimi üzerine tartışmalar yapıldı. 1988 yılında, 50 civarında sosyalist kadından oluşan grubumuzla beş altı ay süren toplantıların ardından, Tünel’de, Kadın Kültürevi’ni açmaya karar verdik. Belirli hiyerarşik çalışma yapısına dayanan, klasik bir kadın derneği kurmak yerine, yönetim kurulları bulunmayan, çalışmak isteyen her kadının eşit söz hakkı olduğu; her kararı, en geniş katılımla tartışarak birlikte alabileceğimiz, aynı zamanda dayanışmaya ve birlikte mücadele etmemize imkan veren bir mekân oluşturduk. Kadın Kültürevi, kuruluşunda, her kadına açık olan, üye olma zorunluluğu bulunmayan, farklı çevrelerde faaliyet yürüten kadınların bir araya gelebilecekleri bir zemin olarak tarif edilmişti.
Kadın Kültürevi’nin kuruluşuna öncülük eden kadınlar, başlangıçta kendilerini feminist olarak tanımlamayan, sosyalist kadınlardı. Sol literatürün “Sosyalizm ve Kadın”, “Ailenin, Özel Mülkiyetin ve Devletin Kökeni” gibi kadın sorunu üzerine başucu kitaplarını okumuş; 8 Mart’ı Emekçi Kadınların Birlik ve Mücadele Günü olarak 2. Enternasyonal’in Kadın Konferansı’nda öneren Clara Zetkin’in görüşlerini geçerli sayan kadınlardık. Dünyada eşitsizliğin kaynağı kapitalizmdi ve temel mücadele, işçi sınıfının, tüm ezilen emekçilerle birlikte kapitalizme karşı yürüttüğü sınıf mücadelesiydi. Kadınların kurtuluşu, esas olarak kapitalizmin yıkılıp yerine tüm insanlara eşitlik ve özgürlük getirecek sosyalizmin kurulması ile mümkün olabilirdi. Sosyalist Enternasyonal’in Kadın Seksiyonu, işçi ve emekçi sınıfına mensup kadınların ezilmişliğine vurgu yaparak, sendikal ve politik mücadele yürütüyordu. Türkiye’de, 1975’te TKP çizgisindeki kadınların kurduğu İlerici Kadınlar Derneği (İKD) de, benzer şekilde esas olarak işçi ve emekçi kadınlar arasında örgütlenmişti.
Ancak Kadın Kültürevi sürecinde yer alan sosyalist kadınların düşünceleri, İKD geleneğinden gelen sosyalist kadınlar da dahil olmak üzere; bağımsız kadın hareketinin bileşenleriyle yürütülen ortak tartışma ve çalışma içerisinde, feminizmin ortaya koyduğu erkek egemenliği, patriyarka, toplumsal cinsiyetçilik gibi kavramlara ilişkin değişmeye başlamıştı. Sosyalist partiler içerisinde politik mücadeleye katılan “bilinçli” sosyalist kadınlar; özel alan kabul edilen ev içinde, ev işlerinden ve çocuk bakımından sorumlu tutulmalarını; siyasette, sınıf partilerinde bile üst kademelerde çok az yer almalarını sorgulamaya başladılar. Kadınların ikinci cins olarak aşağılanmalarının sadece kapitalizmle açıklanamayacağını, farklı sınıflardan bütün kadınların ayrımcılığa uğradığını, cinsiyet temelli baskı gördüğünü kabul ettiler. Sosyalizm için mücadeleden vazgeçmeden, feminizmin kadınların kurtuluşu için ortaya koyduğu mücadeleye katıldılar. Kadınların kurtuluşu, iktidarlardan, her türlü siyasi hareketten ve erkeklerden bağımsız olarak; cinsiyetçi iş bölümüne ve her alanda erkek egemenliğine karşı kadınların mücadele etmesiyle mümkün olacaktır.
Kaynak: https://catlakzemin.com/1989dan-2019a-kadin-kulturevi-kadin-kurtulus-hareketinde-bir-orgutlenme-deneyimi/
