Rapordan da görüleceği üzere kayyım meselesi sadece HDP’nin değil, AKP’lilerin, CHP’lilerin, kadınların ve herkesin meselesi. Kayyım meselesi kadını, doğayı ve toplumu gözden çıkartarak başarı kazanan bir siyasetin de önünü kesme meselesi.
HDP Kayyım Raporu’nu sonunda açıkladı. Rapor, kayyım atanan 95 HDP belediyesinden çok diğerlerini ilgilendiriyor. Çünkü o 95 belediye kayyımın ne olduğunu biliyor, diğerleri bilmiyor. Bu yüzden Ankaralıları, Bursalıları ve hatta Beşiktaşlıları çok daha fazla ilgilendiriyor. Rapor sadece demokrasimizin bir utanç karesini anlatmıyor, geleceğe dair iktidarın tahayyüllerini, Başkanlık rejiminde kamu görevlisinin rolünü, kaldırımlarımızın kalitesi ile kayyımların demokrasi anlayışı arasındaki benzerlikleri de ortaya koyuyor.
Rapor öncelikle güzel bir tarihsel süreç ve kavramsal açıklamalarla verilmiş. Özellikle “Üretim ve tüketim süreçlerinde doğa, toplum ve insanı esas değerler olarak kabul eder, biri lehine diğerleri üzerinde yapılacak hiçbir operasyonu doğru bulmaz.” ifadesi çok değerli. Bu ifade üniversitelerin çevre bölümlerinde, sosyal çevre alanlarında okutulması ve tartışılması gereken bir cümle. Basit ama bir o kadar derin. Bu derin fark aslında kayyım meselesinin özünde bir şekilde var.
KAYYUM DEĞİL, KAYYIM
Rapor “kayyum”un Allah’ın sıfatlarından biri olduğunu, hukuken doğru ifadenin “kayyım” olduğunu söylüyor.(1) Nitekim kayyımın “bir işin yapılması için tayin edilen kişi” anlamında olduğunu ve hukuki tanım olarak “kayyım mala atanır, siyasi iradeye atanamaz” diyor. Bu basit tanımlama aslında pek çok şeyi anlamamızı da kolaylaştırıyor.
Rapora dair çok önemli noktalar:
1- Rapor AKP’lileri çok ilgilendiriyor: Sadece kayyım atanan 95 belediyeyi değil, İstanbul, Ankara, Bursa, Balıkesir, Ordu Büyükşehir belediyeleri ile Düzce, Niğde belediyeleri gibi hiçbir işlem yapılmadan, halkın iradesine rağmen görevden alınan belediye başkanlarına da atıfta bulunuyor. Yani kayyım atanan o 6,5 milyon insanın yanında 25 milyonluk AKP belediyelerini de resme oturtuyor, böylece 30 milyona yakın insanın iradesinin sandığa yansımadığını ortaya koyuyor.
2- Rapor CHP’lileri çok ilgilendiriyor: İktidar CHP’li belediyeler için farklı bir model uyguladı ve İçişleri Bakanlığı’nca soruşturma açılarak Beşiktaş ve Ataköy belediye başkanlarını görevden aldı. Listede başka belediyeler olduğu da konuşuluyordu. Bu soruşturmadan bir şey çıkmadı ama görevlerine de dönemediler. Farklı bir şekli olsa bile aslında Beşiktaş ve Ataköy de bir çeşit kayyım. Yani kayyım raporu neredeyse 10 kişiden 4’ünün iradesinin parti ayrımı yapmadan ve iktidarın bekası, çıkarları için en temel demokratik haklarının yok sayıldığını ortaya koyuyor.
3- Kayyımlar belediyecilik kültürünü, çalışma barışını bozuyor: 95 belediyeden 15 bine yakın işçi ve memur işten çıkartılmış. Bu hem çalışma barışını hem belediyecilik kültürünü kökten yok etmek demek.
4- Kayyım kadınları sevmiyor: Bu ülkede siyasette kadınların olmaması anlayışını kayyımlar kadınlara yönelik belediyecilik hizmetlerini yok ederek uygulamış, 2016’dan bu yana kayyımlar tam 37 kadın merkezini kapatmış.
5- Kayyımlar tek şirketi sevmiş: Kayyım atanan bazı belediyeler ihaleleri tek bir şirkete vermiş. Mesela Mardin Büyükşehir Belediyesi ve MARSU bünyesinde yapılan ihalelerden çoğuna tek bir firma katılmış. Bunun gibi, raporda pek çok örnek var.
6- Belediye bütçeleri batırılmış: Kayapınar Belediyesi’nin 2017’de 111.7 milyon TL geliri var. Kayyım ise o yıl 191,2 milyon TL harcamış. Bu yaklaşık 10 milyar TL bütçesi olan Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin 17 milyar TL civarı gider göstermesi demek. Benzer şekilde 500 milyon TL civarı geliri olan Van Büyükşehir Belediyesi’ne iki yılda 1 milyar TL daha borç yaptılar. Yani Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin önümüzdeki iki yılda 20 milyar TL borçlanması gibi bir şey. Kayyımların görevi bu şekilde belediyeleri ekonomik olarak da batırmak olmuş.
7- Kayyımlar insani değerlere saldırmış: Mesela Bitlis’te bir mezarlık parçalanmış, bir dizi sağlık merkezi, sosyal tesis, kreş dahil pek çok hizmet binası kapatılmış. En hüzünlüsü ise Muharrem Taş Sağlık Merkezi’nin kapatılması. Hatırlarsanız Van’ın Gürpınar ilçesine 1 Şubat 2014’te hastalanan ve yolların kardan kapalı olması nedeniyle hastaneye zamanında götürülemeyen babası tarafından cenazesi sırtında çuval ile taşınan 1,5 yaşındaki Muharrem Taş’ın hikayesi hepimizi üzüntüye boğmuştu. İşte onun adı verilen sağlık merkezini kayyım kapattı. Sadece onu değil, bir dizi tesis kayyımlar tarafından kapatıldı.
Bu örneklerin fazlası raporda var. Ama asıl önemlisi, Sayıştay raporlarından da benzer konularda alıntılar raporda yer alıyor.
