Ankara İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi, (İSİG) “Yoksulluk da bir işçi sağlığı sorunudur” ile “İnsanca yaşayacak ücretler istiyoruz” talebiyle Madenci Anıtı önünde basın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklamaya kentteki siyasi parti ve sivil toplum örgütleri temsilcileri destek verirken, açıklamayı İSİG Ankara Temsilcisi Kansu Yıldırım yaptı.
Asgari ücretin Türkiye’deki milyonlarca işçinin ortalama ücreti haline geldiğine dikkat çeken Yıldırım, işçilerin ezici çoğunluğunu oluşturan özel sektör çalışanlarının yaklaşık yüzde 70’inin asgari ücretle ile yüzde 20’sinin ise buna yakın ücretlerle yaşamını sürdürdüğünü kaydetti. Yıldırım ayrıca, işçilerin borç batağında olduğunun altını çizdi.
Yıldırım, daha sonra İSİG’ ini 2024 yılı için belirlenecek asgari ücrete dair taleplerini şu şekilde sıraladı:
Açıklamanın tamamı şöyle:
İşçilerin yarısından fazlasının ücretini doğrudan, geri kalanlarını da dolaylı olarak etkileyen asgari ücretin tespiti için toplanacak komisyon görüşmeleri 11 Aralık’ta başlayacak. Emekçiler için kara kışın kapıda olduğu, ekonomik krizin faturasının Türkiye işçi sınıfına kesilmek istendiği, emeğin anayasal haklarının saldırı altında olduğu bu dönemde, asgari ücretin tespiti, emek ve sermaye arasındaki güç dengesinin en büyük arenasıdır.
Bir işçinin ailesiyle birlikte asgari yaşam giderlerine karşılık gelen asgari ücret, normal koşullarda patronların ucuza işçi çalıştırmalarının önüne geçmek için yapılan yasal düzenleme iken, bugün Türkiye’de milyonlarca işçinin “ortalama ücreti” haline getirilmiştir. Türkiye işçi sınıfının yarısından fazlası asgari ücret dolaylarında ya da daha altında ücretlerle çalışmaya mahkum edilmektedir. Merkez Bankası’nın ve sendikaların yürüttükleri çalışmalar da bu gerçeği ortaya koymaktadır. İşçilerin ezici çoğunluğunu oluşturan özel sektör çalışanlarının yaklaşık yüzde 70’i asgari ücretle ve yüzde 20’si de buna yakın ücretlerle yaşamını sürdürebilmektedir. Tarım, tekstil, giyim, deri, mobilya imalatı, gıda, inşaat ve turizm sektörlerindeki işçilerin önemli bir kısmı asgari ücrete dahi erişememektedir.
Tek başına en büyük toplu sözleşme olan asgari ücret ya da diğer ücretlerde meydana gelen oransal ve gösterge niteliğindeki artışların da bir önemi yoktur. Esas tartışma asgari ücretin ne kadar artacağı değildir. Önemli olan fiili ücretler ve gelir düzeyidir. Bugün, tüm emek gelirleri resmi enflasyona hapsedilmiştir. Neoliberal politikalar sonucunda sendikacılık ve toplu pazarlığın etkisi azaltılmış, ücret eşitsizliği ve yoksul çalışan sayısı artmış, asgari ücret resmi enflasyonun üzerinde artmasına rağmen sınıflar arası gelir bölüşümü giderek bozulmuş ve Türkiye işçi sınıfı yoksullaşmıştır.
İktidarın “tek yol ihracat” diye tarif ettiği, güvencesiz ve aşırı çalışmanın yaygınlaşmasına, ucuz emek ordusunun büyümesine bağlı ekonomi politikaları nedeniyle, asgari ücret tartışmalarında açlık sınırı referans alınır hale gelmiştir. Asgari ücretin yılda bir kez belirleneceği henüz Asgari Ücret Tespit Komisyonu toplanmadan ilan edilmiştir.
Asgari ücreti belirleyen bürokratlar, patron temsilcileri, sermayenin ve siyasi iktidarın güdümündeki sendikalar için ücretler parasal karşılıktan ibaret görülebilir. Ne var ki, işçiler ve emekçiler için ücret; sosyal, ekonomik, siyasal ve sağlık boyutlarından oluşan bir işçi sağlığı meselesidir. İşçinin sağlığı ve güvenliği, mesai saatleri içinde birtakım önlemlerden ve kurallardan oluşan teknik bir mevzu olmadığı gibi, ücretler de gıda, barınma, eğitim, sağlık gibi her şeyi ilgilendirir.
Ücretin insanca yaşanacak bir seviyenin altında belirlenmesi; işçilerin ve ailelerin yeterli ve dengeli beslenememesi, sağlıksız koşullarda barınmak zorunda kalması, nitelikli sağlık ve eğitim hizmetlerine ücretsiz erişememesi işçi sağlığı sorunudur. Açlık sınırında yaşayan işçilerin ne sağlıklı olması ne de insanca yaşayabilmesi beklenebilir.
Genel seçimlerden sonra “Ekonomide Rasyonele Dönüş” adı verilen programla bu yemeğin hesabının işçilere ödetilmesi hedeflenmektedir. Ekonomik sorunlara çözüm, ücretlerin baskılanmasında ve işsizliğin artırılmasında aranmaktadır. Bilimsel olarak aksi ispatlanan, ücretlerin enflasyon artışına yol açtığı iddiası köpürtülmekte, ücret artışlarının hedeflenen -ama asla tutmayan- enflasyon oranlarına göre yapılması gündeme getirilmektedir. Ancak enflasyonist ortamda semiren ve sürekli fiyat artışlarıyla kârlarını artıran vampir şirketlere kimse ses çıkarmamaktadır!
Patronların 10’a 5 çoğunlukta olduğu, işçi kesimi adına sadece en çok üyeye sahip konfederasyonun masaya oturduğu, çoğunlukla hükümet tarafından alınan bir siyasi kararın usulen görüşüldüğü Asgari Ücret Tespit Komisyonu, işçileri ve emekçi halkımızı temsil etmemektedir. Asgari ücret görüşmeleri en büyük toplu pazarlık süreci haline dönüşürken işçi sınıfının bütün hak arama yolları tıkalıdır. Asgari ücret üzerinde uzlaşı olmaması durumunda başta grev olmak üzere işçilerin temel hak arama yöntemleri kullanılamaz haldedir.
Asgari Ücret Tespit Komisyonu toplantılarında yıllardır olduğu gibi bu yıl da tiyatro izleyeceğimiz kesindir. Sözde işçi kesimini temsilen katılanlar hiçbir hükmü olmayan itirazlarda bulunacak; milyonlarca işçinin hayatını kaybetmek pahasına nasıl çalıştığı; işçilerin ve ailelerinin aldıkları ücretle doğru düzgün beslenemediği; milyonlarca işçinin bu ücretlerle borcu borçla kapatarak hayatta kalma mücadelesi verdiği konuşulmayacaktır. Yoksulluk ve borç batağında çıkışsızlık nedeniyle canına kıyan işçiler anılmayacaktır.
Asgari ücret masa başı bir talep olmaktan çıkarılmalı ve toplumsal bir talep haline getirilmelidir. İş cinayetlerinin, meslek hastalıklarının, düşük ücretlerin, örgütsüzlüğün gölgesinde soyup soğana çevrilen Türkiye işçi sınıfının yeni dönemde de mücadele iradesi ortadadır, talepleri açıktır:
Türkiye’de emeği ucuzlatmaya dayalı yıllardır uygulanan ekonomik modelin kaybedeni işçi sınıfıdır. Şimdi ‘yeni’ olduğu söylenen ama yine sermayenin işçi sınıfını hedef aldığı sözde rasyonel modelin de hedefinde işçilerin temel hak ve özgürlükleri, yaşam koşulları vardır. “Türkiye Yüzyılında” işçi sınıfı acı reçeteyi yutmayacak, delik kalmayan kemerini daha fazla sıkmayacaktır. Tüm emekçileri, sağlıklı ve güvenli işyerleri, insan onuruna yakışan ücretler, emeği hakkında söz söyleme iradesi göstermek için birlikte mücadele etmeye çağırıyoruz.
Basın açıklaması ardından farklı sektörlerden emekçiler konuştu.
Sağlık emekçisi Reyhan Tüfekçi: “Hayatımızın geçtiği hastanelerde hasta oluyoruz. Bulaşıcı hastalıklardan korunmak zorundayız çünkü maliyet unsuru olarak görülüyor, düşünülmüyoruz”

Ankara İSİG Meclisi’nin yaptığı eylemde emekçiler konuştu
📌Sağlık emekçisi Reyhan Tüfekçi:
“Hayatımızın geçtiği hastanelerde hasta oluyoruz. Bulaşıcı hastalıklardan korunmak zorundayız çünkü maliyet unsuru olarak görülüyor, düşünülmüyoruz”https://t.co/RodK7yG4rW pic.twitter.com/ASirqm0mDF
— sendika.org (@sendika_org) December 9, 2023
İnşaat işçisi Murat: “Türkiye’de patronun ve düzenin baskısı inşaat sektörü de dahil olmak üzere bütün sektörlerde devam ediyor. Ülkemizde her gün onlarca işçi cinayeti yaşanıyor”

Ankara İSİG Meclisi’nin yaptığı eylemde emekçiler konuştu
📌İnşaat işçisi Murat
“Türkiye’de patronun ve düzenin baskısı inşaat sektörü de dahil olmak üzere bütün sektörlerde devam ediyor. Ülkemizde her gün onlarca işçi cinayeti yaşanıyor”https://t.co/RodK7yG4rW pic.twitter.com/FzGgJ7W3sY
— sendika.org (@sendika_org) December 9, 2023
Belediye işçisi Kamil: “Yoksul olmak için en az 45 bin 686 TL ücret alınması gerekiyor. Her ay açıklanan yoksulluk sınırının belediye işçilerinin net taban ücreti olmasını talep ediyoruz”

Ankara İSİG Meclisi’nin yaptığı eylemde emekçiler konuştu
📌Belediye işçisi Kamil
“Yoksul olmak için en az 45 bin 686 TL ücret alınması gerekiyor. Her ay açıklanan yoksulluk sınırının belediye işçilerinin net taban ücreti olmasını talep ediyoruz”https://t.co/RodK7yG4rW pic.twitter.com/bJyso4tvOV
— sendika.org (@sendika_org) December 9, 2023
Kaynak: MA, Evrensel, Sendika.org
Başka Bir Denizli… Başka Bir Ülke… Başka Bir Dünya… MÜMKÜN…![]()