Özgür Denizli

Bilim Kurguda Mit ve Arketip – Ursula K. Le Guin

Sanatın yolu ne duygulardan kopup saf anlamın boşluğunda yüzmektir, ne de zihnin gözünü köreltip akıldışı, ahlakdışı bir anlamsızlığa dalmaktır. Sanatın yolu, bu ikisi arasındaki ince, zor, hayati bağlantıları açık tutmaktır.

“Bilimkurgu modern dünyanın mitolojisidir.” Bu iyi bir slogan, bilim kurgu konusunda cahil olan, bilim kurguya istihkarla bakan insanlara karşı faydalı, çünkü onları durup düşünmeye zorluyor. Ama bütün sloganlar gibi gerçeğin yarısı, gerçeğin tümüymüş gibi kullanılırsa her türden kafa karışıklığına neden olabilir. “

“Mitoloji” gibi karmaşık bir kelimeyi dikkatli kullanmak gerek. Mit nedir?

“Mit, henüz akılcı bir biçimde anlaşılamayan olguları akılcı terimlerle açıklama girişimidir.” Yirminci yüzyılın ilk yarısında hâkim olan ve bugün de birçok kişi tarafından kabul gören indirgemeci, bilimci zihniyetin tanımı budur. Bu tanıma göre Apollo “yalnızca” ilkel zihinlerin güneşin doğasını ve davranışlarını açıklama ve sistemleştirme yolundaki yetersiz bir çabasıdır. Güneşin dünyadan çok büyük bir ateş topu olduğu bir kere akıl yoluyla anlaşılınca ve davranışları bilimsel yasalar sistemiyle tarif edilince eski mitolojik açıklamalar boş alıyor. Ateşten atlar ve altın araba yok oluyor, tanrı tahtından indiriliyor, maceraları da çocuklar için şirin bir masaldan ibaret kalıyor yalnızca. Bu bakış açısından bilimin ilerlemesi, mitolojinin içeriğinin sürekli olarak kurutulmasıdır. Mitin içeriğinin akılcı ve işlevinin açıklamaya yönelik olduğu kabul edilirse bu tanım uygundur. Ne var ki akılcı ve açıklamaya yönelik olmak, mitin işlevlerinden yalnızca biridir. Mitin yerini soyut ya da nicel bilişin alabileceğini iddia etmek, insanın potansiyel ya da ideal olarak saf bir akıl yaratığı, vücutsuz Zihin olduğunu söylemektir. Zamanın akışı içinde yüzen küçük saf akıl kabarcıkları olsak bu hoş bir şey olabilirdi, ama durum öyle değil. Biz rasyonel varlıklarız ama aynı zamanda duyuları ve iştahları olan, duygusal, etik varlıklarız. Gereksinimler bizi harekete geçiriyor ve aklın tek başına sağlayamayacağı tatminler peşinde koşuyoruz. Bu diğer varlık tarzları işe yaramadığı zaman, akıl geçerlidir. Akıl işe yaramadığı zaman ise diğer tarzlardan biri işi devralır. Mit, mitolojik içgörü bu tarzlardan biridir.

Bilimkurgunun oldukça entelektüel bir sanat biçimi olmasına, mitolojinin de entelektüel olmayan bir kavrayış biçimi olmasına rağmen bilim kurgu modern dünyanın mitolojisidir ya da mitolojilerinden biridir. Çünkü bilim kurgu, bilim ve teknoloji tarafından şekillendirilmiş ve değiştirilmiş olan dünyamızı kavramak için mit-yapıcı özelliğini kullanır. Özgünlüğü ise bu özelliği yeni malzeme üzerinde kullanmasındadır.

Dikkat edilmesi gereken bir başka tuzak var: Bir hikâyede mit malzemesinin var olması ille de mit-yapıcı özelliğin kullanılmakta olduğunu göstermez. Bir bilim kurgu hikâyesi ele alalım: Olay örgüsü eski bir mis üzerine kurulmuş, karakterleri efsanevi kahramanlar ve tanrılar üzerine biçimlendirilmiş olsun. Şimdi bu bir mit midir? Şart değil, hatta muhtemelen de değildir. Burada mit-yapıcı özellikten değil yalnızca hırsızlıktan söz edebiliriz.

Hırsızlık, sağlıklı edebiyatın ayrılmaz bir parçasıdır. Eski bir kitaptan bir olay örgüsü çalmak, bir yenisini uydurmaktan daha kolaydır. Dünya efsane hazinesinde bir sürü güzel ve güçlü öykü olduğuna ve öykülerin nesilden nesle yeniden anlatılmaları gerektiğine göre niye çalınmasın? Çalmayı mahkûm etmeye kesinlikle niyetli değilim. İlk romanımın bazı parçaları toptan Nordik mitolojiden yürütmedir. Benim versiyonum bu mitolojinin küçük bir parçası bile değil, ama Asgard tanrılarına zarar verdiğimi sanmıyorum, onlar da benim kitabıma epey iyilik ettiler. Bu türden bir arakçılık her zaman yapılır ve buradan bir sürü güzel sanat ürünü çıkar, ancak gerçekten özgün yaratılar ve kavrayışlar çıkmaz.

Daha tahripkâr olan, kendini tahrip eden utangaç bir hırsızlık türü daha var. Birçok okuldaki İngilizce derslerinde “mit” ve “simge” sözcüklerine müthiş bir önem atfediliyor. Bu ne anlama geliyor? Neyi simgeliyor? Altında yatan mit nedir? Çocuklar bu derslerden çayır sıçanlarıyla dolmuş kafalarla çıkıyorlar. Sonra da oturup “Melville de böyle yazardı” inancıyla bir sürü boş şişinme yazıyorlar.

Sanatın eleştirmenler için değil başka insanlar için yapıldığını fark etmeye başladıklarında bile bu çocukların bir kısmında aşırı entelektüelleştirici bir eğilim kalıyor. Hâlâ simgenin bilinen bir şeyin işareti değil, bilinmeyen ve simgeden başka bir yolla ifade edilemeyen bir şeyin göstergesi olduğunu fark etmiyorlar. Simgeyi alegori ile karıştırıyorlar. Mitolojiyi kabaca kullanıyorlar, rasyonalize ediyorlar, ona aşağılayıcı bir hoşgörü gösteriyorlar. Mitolojiden olay örgüleri ve karakterler alıyorlar ama edebi hırsızlığın sağlıklı sinsiliğiyle değil, havalı, gösterişçi bir yolla. Mitin bu tür kullanılışı özgün miti basitleştirip önemsizleştirerek ona zarar verdiği gibi, öykünün kendisine de hiçbir yarar sağlamaz. Kökeninin sığlığını ele veren ise ya süslü bir kelime hazinesi ve gösterişli, bilmecemsi bir üslup ya da anlatım tonundaki şakacı, geveze huzursuzluktur. Bakın buraya köylüler, bakın nasıl da Olimpos doruklarında Afrodit’le oynaşıyorum! Bakın nasıl da simgeleri havaya atıp tutuyorum! Biz bilgiçler bu köhne arketiplerle nasıl başa çıkacağımızı biliriz.

Ama sonunda Zeus hepsinin canına okur.

Şu âna kadar sanki yazarların kullanabileceği tüm mitolojiler ölüymüş gibi konuştum, yani yazar ve içinde yaşadığı topluluk, estetik takdir dışında, bunlara belli bir duygu yüküyle inanmıyormuş gibi. Tabii ki işin aslı böyle değil. Afrodit’le oynaşmak kolay. Kim inanır ki zaten eski bir Yunan tanrıçasına? Ama yaşayan mitolojiler de var. Bakire Meryem ya da Devlet gibi.

Dinin ve iktidarın büyük, canlı mitolojilerinin ötesinde ve altında ise bilim kurgunun girdiği başka bir alan var. Alt-Mit alanı diyeceğim buna: Bundan kastım, dinsel yansıları ve entelektüel ya da estetik değerleri olmayan, ancak gene de son derece canlı ve güçlü oldukları için “stereotip” diye bir kenara bırakılamayacak imgeler, figürler ve motiflerdir.

Süpermen bir Alt-Mit’tir. Bilim kurgunun diğer mitleri şunlar: Tuhaf silahları olan sarışın kılıç ve büyü kahramanları, çılgın ya da kendini tanrı yerine koyan bilgisayarlar, deli bilginler, iyi kalpli diktatörler, cinayeti kimin işlediğini bulan detektifler, galaksi alıp satan kapitalistler, cesur uzay gemisi kaptanları ya da askerleri, kötü dünyadışı yaratıklar, iyi dünyadışı yaratıklar ve bu saydığım kahramanlardan biri tarafından canavarların elinden kurtarılan, nasihat verilen, babacanlık yapılan ya da son yıllarda tecavüz edilen dik göğüslü beyinsiz kadınlar.

Bu yaratıklara mitolojik demek insanın canını yakıyor, çünkü dünya soylu bir dünya, ama yaratıklar çok iğrenç. Ama kitaplarda, dergilerde, resimlerde, filmlerde, reklamlarda ve zihinlerimizde yaşıyorlar. Duygusal, akıl dışı bir “orada olma” özelliği dışında gerçek mitin hiçbir öğesine sahip değillerdir. Bunlara bilerek ve isteyerek teslim olan yazarlar eserlerine bilim kurgu deme hakkını kaybederler, yalnızca alt-mitin sırtından geçinin pop-kültçülerdir onlar.

Gerçek mit binyıllar boyu entelektüel spekülasyon, dinsel coşku, ahlaki sorgulama ve sanatsal yenilenme için tükenmez bir kaynak olabilir. Gerçek giz akıl tarafından yok edilemez. Sahte giz ise yok edilebilir. Baktığınız anda kaybolur. Sarışın kahramana bakın, bir çayır sıçanına dönüşür. Apollo’ya bakın, o da size bakacaktır.

Elli yıl önce şair Rilke bir Apollo heykeline baktığında Apollo onunla konuştu. “Hayatını değiştirmelisin,” dedi ona. Sahici mit bilince yükseldiğinde hep bu mesajı verir: Hayatını değiştirmelisin.

Sanatın yolu ne duygulardan kopup saf anlamın boşluğunda yüzmektir, ne de zihnin gözünü köreltip akıldışı, ahlakdışı bir anlamsızlığa dalmaktır. Sanatın yolu, bu ikisi arasındaki ince, zor, hayati bağlantıları açık tutmaktır. İlişkilendirmektir.  Fikri değerle, duyuyu sezgiyle, korteksi serebellumla ilişkilendirmektir. Gerçek mit, işte bu bağlantılardan biridir.

Yazının devamını buradan okuyabilirsiniz.

Kaynak: OGGİTO

Exit mobile version