BASINA VE KAMUOYUNA
11 Mayıs 2011’de İstanbul’da imzalandığı için İstanbul Sözleşmesi olarak bilinen ve Türkiye’nin ilk imzacısı olduğu “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadele Hakkındaki Avrupa Konseyi Sözleşmesi” 20 Mart 2021 günü gece yarısı Resmi Gazetede yayınlanarak Cumhurbaşkanı Kararnamesi ile feshedilmesine karar verildi. Her ne kadar Cumhurbaşkanı Kararnamesi ile Uluslararası Sözleşmenin sona erdirme yetkisinin Cumhurbaşkanına verilmesi öngörülmüş olsa da Anayasanın 104. Maddesi uyarınca yasama yetkisine ilişkin konularda ve temel hak ve özgürlükler hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi düzenlenemez!
Ayrıca bu hukuksuz kararın ardından barolar, siyasi partiler, sivil toplum kuruluşları, kadın örgütleri, LGBTİ+ örgütleri ve bireysel olarak birçok kişi Danıştay’a yürütmeyi durdurma davası açtı. Ülkede hukuk o kadar iyi işliyor ki Danıştay 29 Haziran’da yani iki gün önce Yürütmeyi durdurma davasına ret cevabı verdi!
Siz İstanbul Sözleşmesi’nden çıkma kararı alsanız da Danıştay yürütmeyi durdurmasa da bizler İstanbul Sözleşmesi’ni kaldırmaya yönelik hukuksuz girişimleri tanımayacağız ve 1 Temmuz’dan sonra da İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanması için mücadele etmeye devam edeceğiz!!

Bu girişimin arkasından, 6284’ün etkisiz hale getirilmesi, boşanan kadının yoksulluk nafakasının kısıtlanması, çocuk istismarcılarının affedilmesi, tecavüzcü ile evliliğin yeniden gündeme getirilmesi ve evlilik yaşının 16’nın da altına, çocuklarla cinsel ilişki yaşının 15’in de altına indirilmesi, şiddet suçlarında belge istenmesi, çocuk cinsel istismarı ve tecavüz suçlarında, kadına karşı şiddet suçlarında “somut delil” aranması, aile arabuluculuğu gibi temel haklara saldırıların gündemde olduğunu biliyoruz.

Açık açık ilan ediyoruz: Kazanılmış haklarımızın hiçbirinden VAZGEÇMİYORUZ!
AKP Hükümeti’nin iktidara geldiği günden beri, taciz, tecavüz, şiddet, çocuk istismarı, LGBTİ+’lara yönelik ayrımcı söylemler ve hedef gösterme politikası, ayrımcılık ve kadın cinayetleri gittikçe arttı.
2003’te öldürülen kadın sayısı 83 iken, 2020’de öldürülen kadın sayısı 300 oldu, 2021 yılının ilk 6 ayında ise 185 kadın öldürüldü. Kadın cinayetleri artık o kadar meşrulaştı ki giderek vahşileşti, kadınlar sokak ortasında fiziksel şiddete maruz bırakılarak, boğazı kesilerek, balkondan atılarak, çocuklarının gözleri önünde işkence yapılarak, yakılarak, üzerine beton dökülerek katledildiler.
Cinayeti işleyen caniler ise tahrik indirimi ya da kravat taktıkları ve iyi hal indirimi alacaklarını bildikleri için de asla çekinmeden kadınları katletmeye devam ettiler, ediyorlar.
Özellikle de kadınları katledenler, iktidara yakın kişiler, kamu görevlisi, kolluk kuvveti ya da milletvekili olunca, devlet eliyle dosyalar birer birer ve hızla kapatılarak katillerin ceza almaları engelleniyor, katledilen kadınlar ise bizim isyanımız da yaşıyor. Tıpkı Yeldana KAHARMAN ve Nadira KADİROVA’nın ölümüne neden olanlar, Gülistan DOKU’yu kaybedenler ve İpek ER’e tecavüz ederek intihar etmesine sebep olanlar gibi.

En son ortaya çıkan ELMALI’da 7 yaşındaki kız çocuğu ile 10 yaşındaki ağabeyinin öz annelerinin onayı ile çocukların cinsel istismar ve fiziksel şiddete maruz bırakılmaları ve çocukların istismarı anlatmalarının ardından adli tıbbın da doğrulamasına rağmen anne ve üvey baba yargı tarafından alınan kan dondurucu bir kararla tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Bu durum İstanbul Sözleşmesi’nin önemini bir kez daha gözler önüne sermektedir. Eğer İstanbul Sözleşmesi uygulansaydı çocuklara yönelik cinsel istismar failleri tutuklu yargılanacak ve cezasız kalmayacaktı.
Devlet; yetişkin kadınları, LGBTİ+’ları ve hatta çocukları dahi korumuyor, korumak istemiyor. Tüm bu şiddet, istismar, yıkım ve ölüm karşısında İstanbul Sözleşmesi’ni uygulatacağız!

Kadına yönelik şiddet sadece fiziksel olarak değil işyerlerinde, fabrikada, tarlada, daha az ücrete mahkum edilerek, düşük statülü, güvencesiz, kayıt dışı çalıştırılıp ucuz emek gücü olarak da sürmektedir. İşyerlerinde fiziksel, cinsel, psikolojik ve ekonomik şiddete de maruz kalmaktadır. İstanbul Sözleşmesi çalışma hayatında da eşitsizliğin şiddetin, ayrımcılığın, önlenmesini sağlamaktadır. Sadece İstanbul Sözleşmesi değil, ILO 190 sayılı Çalışma Yaşamında Şiddet ve Tacizin Önlenmesi Sözleşmesi’nin de imzalanmasını ve gereğinin yerine getirilerek her iki sözleşmenin de çalışma yaşamında kadınların hayatını kolaylaştırmasını istiyoruz.
Evde, sokakta, şantiyede, okulda ve işyerlerimizde kadının adının dahi olmadığı ülkemizde; her bir kadının sesi olmak, kadın emeğinin varlığını kabul eden eşitlikçi bir toplum talebini dile getirmek, çocuğa yönelik fiziksel, psikolojik, cinsel ve ekonomik şiddet ve istismarı önlemek, LGBTİ+’lara yönelik nefret söylemi, hedef gösterme ve her türlü ayrımcılığa engel olmakla birlikte, İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’ne, emeğimize, bedenimize, çocuklarımıza, ülkemize ve geleceğimize sahip çıkmak için bugünden sonra da, alanlarda meydanlarda sokaklarda omuz omuza bıkmadan usanmadan yılmadan İstanbul Sözleşmesi yaşatır demeye ve bir kişi daha eksilmemek için mücadele etmeye devam edeceğiz!

Şiddet faili erkekleri koruyanların ‘bu ülkede faili meçhul kadın cinayeti yok’ diyenlerle, mafya-devlet hesaplaşmasını kadın bedeni ve hayatı üzerinden yürütenlerle, İstanbul Sözleşmesi’nden bir gece yarısı çekilmeye kalkanlarla aynı kişiler olduğunu iyi biliyoruz.
Ve tüm bu kirli ilişkiler, cinayetler ortaya serilirken sermayedarlardan hükümet temsilcilerine, bürokratlara, emniyet ve yargı mensuplarına, medyaya kadar yayılan bu çürümüşlük içinde kimse hele kadınlar, LGBTİ+’lar ve çocuklar asla güvende olamaz biliyoruz. Bu nedenle barış, demokrasi, eşitlik mücadelesinden de İstanbul Sözleşmesi’nden de vazgeçmeyeceğiz. Çürümüş düzenin ayakta kalma çabası olarak toplumu kutuplaştırmaya, sindirmeye, hak talep edeni ezmeye dönük nefret saçan kirli politikalarınız Deniz Poyraz kız kardeşimizin katledilmesine neden oldu.
Deniz Poyraz’ın isyanıyla buradayız.
Gökkuşağının bütün renkleriyle buradayız.
HAKLARIMIZDAN DA, HAYATLARIMIZDAN DA, İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’NDEN DE VAZ-GEÇ-Mİ-YO-RUZ!

İstanbul Sözleşmesi’nden Vazgeçmeyen Denizlili Kadınlar

  • Hakkımızda
  • Künye

 

Başka Bir Denizli… Başka Bir Ülke… Başka Bir Dünya… MÜMKÜN…