30 Ekim tarihinde dünyanın nüfusu en kalabalık ülkesi Çin, 1 milyar kişiyi Covid-19’a karşı aşıladığını açıkladı. Çin’in nüfusunun 1,4 milyar kişi olduğu düşünülürse, bu toplumun yüzde 72’sinin aşılandığı anlamına geliyor. Başka bir deyişle toplumsal bağışıklık için konan yüzde 80’lik hedefe çok yaklaşılmış oldu. Bu hedefe ulaşırken Çin’de 2,16 milyar doz aşı uygulandı, 60 yaşın üzerindeki 200 milyon kişi aşılandı, 12 ile 17 yaş arasındaki 95 milyon çocuk da aşılanmış oldu. Böylece nüfusa göre aşılanma oranında dünya genelinde birinci sıraya yerleşti. Delta’ya bağlı alevlenmeler başlar başlamaz, aşıya erişim yaygınlaştırıldı ve aşı otobüsleri aracılığıyla kırsal kesimdeki hastalara ulaşıldı. Öte yandan ağustos ayında en azından 12 şehirde, aşı olmayı reddeden bireylerin cezalandırılacağı duyuruldu. Sadece işyerlerine değil, hastanelere ve trenlere de alınmayacakları açıklandı.
Aşılama konusundaki bu rakamlar, çok değil sadece üç yıl önce büyük bir halk sağlığı skandalıyla sarsılmış olan Çin açısından önemli bir aşama olarak kabul edilebilir. 2018 yılının temmuz ayında dondurulmuş kuduz aşısı üreten Chanseng Biotechnology firmasının, üretim ve denetim kayıtlarını tahrif ettiği ve aşı üretimi sürecinde kullanılan yöntem ve araçlarda kayıt dışı değişiklikler olduğu ortaya çıktı. Ayrıca aynı firmanın ürettiği standartlara uymayan difteri-boğmaca-tetanoz (DPT) aşısının 215 bin 184 Çinli çocuğa uygulanmış olduğu saptandı. Covid-19 pandemisinin başladığı Wuhan’da, Wuhan Institute of Biological Products firmasının ürettiği standart dışı DPT aşılarının Hebei ve Chongqing bölgelerinde satıldığı açığa çıktı. Bu skandallardan sonra Çin’deki standart dışı gıda ve ilaç üretimi konusundaki tartışmalar alevlendi ve ülke genelinde soruşturmalar başladı. Chanseng Biotechnology firmasının 15 görevlisi, başkanı dahil olmak üzere hapis cezası aldı. Bu skandallar birçok ebeveynin güvenini yitirmesine de yol açtı, haberler sosyal medyada paylaşılınca toplumda da çok olumsuz bir etki gösterdi.
Aynı yılda yani 2018 yılında uluslararası politikada Çin’le ABD arasındaki gerilim de giderek artıyordu. Batılı ülkeler ve Çin arasında bozulmaya başlayan nükleer güç dengeleri, gerilimin artmasının başlıca nedeniydi. Değişik alanlardaki ekonomik çıkar çatışmaları da önemli bir nedendi. Tıp dergisi The Lancet’ta Richard Horton bu konuyu ele alan bir yazısına ‘ABD Çin’e Karşı: Günümüzün Giderek Artan Deliliği’ başlığını atmıştı. Covid-19 pandemisinin başlamasıyla birlikte Çinli bilim insanları ve sağlık çalışanları, yeni, iş birliğine dayalı ve daha ılımlı bir diplomatik sürece vesile oldular. Pandeminin daha iyi anlaşılması ve denetim altına alınması için uluslararası çalışmalara destek verdiler.
Çin, Rusya ile birlikte Covid-19 pandemisi sürecinde ayrıca aşı diplomasisi de başlattı. Aşı milliyetçiliği ve gelir düzeyi yüksek olan ülkelerin aşı stoklarının çok büyük bir kısmına sahip olması bu diplomasi için gerekli zemini çoktan hazırlamıştı. Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic durumu batmakta olan Titanik gemisinde, herkesin kendine bir cankurtaran sandalı ayarlamaya çalışmasına benzetti ve “Bugünlerde nükleer silahlara ulaşmak aşıya ulaşmaktan daha kolay” diye de ekledi. Nisan ayında dağıtılan bir milyar Covid-19 aşıdan sadece yüzde 0,2’si düşük gelirli ülkelerin payına düşmüştü. Hindistan’ın verdiği desteği durdurmasıyla birlikte COVAX projesi de istenen hedefe ulaşamamıştı. Bu durum büyük bir ‘aşı açığı’ yaratıyordu ve Çin ve Rusya bu açığı kapatmak için harekete geçtiler. Rusya çoğu doğu Avrupa, Latin Amerika ve Asya’daki 70 ülkeye aşı yollamaya başladı. Çin ise 90 ülkeye aşı ihraç etmek üzere harekete geçti. Rusya, Bolivya’ya Sputnik V aşısı yolladıktan sonra, iki ülke arasında ender mineraller ve nükleer projeler üzerinde de görüşmeler başladı. Çin de Güney Çin Denizi’ndeki müttefikleri Kamboçya ve Laos’a cömert bir aşı bağışı yaptı. Ancak bu gelişmeler sırsında özellikle Rusya kendi halkının aşılanmasında arzulanan hedeften çok uzakta kaldı.
Dünya genelinde kullanımda iki düzineye yakın Covid-19 aşısı olmasına karşın Çin aşı geliştirme çalışmalarını sürdürdü ve 22 Eylül’de yeni bir Covid-19 aşısı geliştirdiğini ilan etti. COVAX’ın bileşenlerinden Salgınlara Hazırlıkta Yenilikler Koalisyonu’nda (Coalition for Epidemic Preparedness Innovations – CEPI) yer alan bir şirket Clover Biopharmaceuticals, pandeminin yayılmasında rol oynayan beş varyanta karşı da son derece etkili olan yeni aşısını bir basın açıklamasıyla duyurdu. İki dozda uygulanan aşı şu anda dünyada egemen hale gelen Delta varyantına karşı da yüzde 80 düzeylerinde etkili bağışıklık sağlıyordu. Aşı hem daha önce Covid-19 geçirmiş olan hem de henüz enfeksiyona yakalanmamış olan bireylerde güçlü bir bağışıklık oluşturuyordu. Ayrıca aşı mRNA aşıları gibi dondurucularda değil buzdolaplarında saklanabiliyordu. Aşı çalışmalarının eşgüdümünü sağlayan ve Maryland Üniversitesi’nde görevli olan Kathleen Neuzil, bu gelişmeyi “Dünya için iyi bir haber” diye nitelendirdi. Pekiyi de dünyanın en büyük aşı üreticisi olan ve dünyada kullanılmış 6 milyar Covid-19 aşısının neredeyse yarısını üretmiş olan Çin, Clover’in aday aşısına neden 328 milyon dolarlık bir destek sağladı? Bunun en önemli nedeni Sinopharm ve Sinovac Biotech tarafından üretilen Çin’in ‘gişe rekortmeni’ olarak nitelendirilen aşılarının etkinliğinin zamanla azaldığına ilişkin bilgilerin giderek artmasıydı.
Bu iki firmanın ürettiği aşılar Dünya Sağlık Örgütü’nden acil kullanım onayı almış, düzinelerce ülkede onaylanıp kullanıma girmiş ve bunun sonucunda 900 milyon doz aşı Çin’den ihraç edilmişti. Öte yandan büyük klinik çalışmalarda mRNA aşıları kadar etkili olmadıkları anlaşılmaya başlamıştı. Bir çalışmada mRNA aşıları yüzde 95 oranında bağışıklık oluştururken Sinovacın aşısı yüzde 51’de kaldı. Ayrıca her iki aşının da güçlü bağışıklık gereken antikorları yeteri kadar oluşturmadıkları saptandı. 60 milyon Brezilyalı’da yapılan başka bir araştırmada 80 yaşın üzerindeki bireylerde başka bir sorun saptandı. Aşıların en çok arzulanan etkisi olan ölümden koruma oranı, kabul edilemeyecek kadar düşük bir orana, yüzde 34’e düşüyordu. Birleşik Arap Emirlikleri ve Seyşel Adaları’nda Sinopharm’ın aşısıyla bağışıklanan bireylerde ciddi oranda Covid-19 olguları saptandı. Çin’in Guangzhou bölgesinde Delta varyantına bağlı olarak hastalanan 153 hastada yapılan etkinlik çalışmalarında 18-60 yaş arasındaki bireylerde aşıların sadece yüzde 59 oranında şiddetli hastalığı önleyebildiği görüldü.
Clover’ın aşısı virüsün diken proteinini içeriyor. Hayvan hücrelerinde üretiliyor ve bağışıklığı güçlendirmek için daha önce kullanılmamış olan bir yardımcı (adjuvan) içeriyor ve dört kıtadan 30 bin kişide yapılan çalışmada Delta varyantına karşı hastalığı yüzde 87, ölümü yüzde 100 oranında engellediği belirlendi. Çin mRNA aşıları üretmek için BionTech ve AstraZeneca gibi firmalarla bağlantı kurmakla birlikte, ülke dışında üretilen aşıların, yerli aşılardan daha nitelikli olmasının düşünülmesini istemiyor. Ayrıca Clover’ın aşısı Çin’de giderek artması beklenen Delta varyant enfeksiyonları kontrol etmek için kullanılabilir. Ama bu yeni aşının asıl etkisi uluslararası alanda yaşanmaya başladı. En önemli katkısı COVAX’a oldu. AstraZeneca aşısı üreten ve ülkesindeki Covid-19 olguları artınca aşı ihracını ve dolayısıyla COVAX’a desteğini askıya almış olan Hindistan, eylül ayında milyonlarca aşı dozuna yeşil ışık yakmış oldu. İki gün sonra ABD Başkanı Joe Biden COVAX’a 500 milyon doz mRNA bağışlayacaklarını açıkladı. COVAX’a ilk planda 100 toplamda 500 milyondan fazla aşı satışı planlayan ama bu üretimi sağlayamayacak olan Sinopharm ve Sinovac aşılarının yerine yeni bir kaynak sağlanmış oldu.
Tarih boyunca pandemiler ulusal ve uluslararası politikayı şekillendirmişlerdir. 1832’de Paris’te başlayan ve 19 bin can alan kolera epidemisi, kolluk güçlerinin kontrol altına alamadığı vahşi bir ayaklanmaya neden olmuştu. Napolyon’un Haiti seferinde sarı humma imparatorluğun genişlemesine engel olmuş, Rusya seferi dizanteri ve tifüs nedeniyle hüsrana uğramıştı. 1918’de İspanyol gribi Birinci Dünya Savaşıyla iş birliği yaparak 50 milyon kişinin ölümüne neden olmuştu. İçinde yaşadığımız Covid-19 pandemisi de benzer etkiler göstermekte. Ancak bu kez salgının kendisi kadar, pandemiyi önlemek için geliştirilen aşılar ulusal ve uluslararası politikaları etkiliyor.
*Dr. İlker Kayı – Koç Üniversitesi Tıp Fakültesi, Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi / Dr. Cem Sungur – Acıbadem Üniversitesi, Tıp Eğitimi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi
Kaynak: DİKEN
