Özgür Denizli

Hadım, İdam ve Erkeklik – Sefer Mavigöl

Son günlerde çocuklara yönelik işlenen kaçırılma, istismar ve ölüm haberlerine kesintisiz bir biçimde maruz kalıyoruz. Toplum, henüz aldığı haberi sindiremeden ve üzerine aklıselim bir şekilde değerlendirme yapamadan, tamamen savunmasız hayvanlarla ilgili başka haberlerin bombardımanı altında buluyor kendini. Her geçen gün istismar, ihmal ve vahşileşme artıyor mu azalıyor mu tartışması başlar başlamaz, kaynağı ve talebi toplumdan gelmişçesine hadım ve idam gündeme geliyor.  Duyulan yüksek sesler iğdiş etmekten, meydanlarda asmaktan, şeriatın getirilmesinde ve kısasa kısastan (tecavüzcüye tecavüz etmekten) bahsederek tecavüzcüyle aynı davranış örüntüsünde buluşmaya kadar gidiliyor. İnsanlar, çaresizlikten korkuya, utançtan öfkeye pek çok duygunun yoğun yaşantısı altındayken sağlıklı kararlar alamayabilirler hatta kimlik kaybı yaşayabilirler. Kendimizi ve tepkilerimizi kontrol altına alalım ve bir düşünelim. Sonra yaşam ve ölüm içgüdüsü üzerinden, hadım ve idamı konuşalım.

Listeyi daha da uzatabiliriz fakat maddeleri toparlarsak: Kadına yönelik şiddetin arttığı yerde çocukların istismara iki kat daha fazla maruz kaldıklarını bilelim. Ekonomik sıkıntılar çoğaldığı için aynı evlerde kalabalık ortamlarda yaşamanın -özellikle akraba tanıdık istismarında- fail için fırsat olduğunu ya da geçimini sağlamak amacıyla çocuklarını daha küçük yaşlarda işe yollayarak tehlikeye açık hale getirdiğini bilelim. Özellikle baskıların kendini her alanda hissettirdiği, bilimden uzaklaşıldığı her dönemde bunlarda artış olduğunu bilelim. Kadın erkek arasındaki eşitsizliğin bu tür olaylarla doğrudan ilişkisi olduğunu bilelim. Güçlü olmanın erkek olmakla özdeşleştiği, kadın olmanın aşağıda bir yer olduğu ve toplumsal cinsiyet rollerinin bu güç hiyerarşisi üzerine şekillendiği bir toplumda istismarların artacağını bilelim. Şiddetin şiddeti beslediğini bilelim. Hepsinin kaynağının aynı havuzdan geldiğini yani erkek egemen zihniyet ve erkek egemen toplum olduğunu iyi bilelim.

Tüm bu bilgiler ışığında eğer siz, çocukların cinsel istismara uğramasını istemiyorsanız: Savaş değil barış istemelisiniz, toplumsal cinsiyet rollerinin adil ve eşit olmasını, ekonomik olarak kadının erkeğe tabi oluşunu değil güçlenerek bağımsızlaşmasını istemelisiniz, güç dağılımının dengesini istemelisiniz. İdam yerine yaşam, hadım yerine her cinsin ve cinsel eğilimin özgürce yaşamasını desteklemelisiniz. Şeriat değil bilimsel eğitim talep etmelisiniz. Susarak failden yana değil konuşarak hatta haykırarak mağdurdan yana tavır almalısınız. Meydanlarda sallandırmak yerine hak-hukuk-adalet talep etmelisiniz.

Freud, iki içgüdü ile insan davranışlarını açıklar; yaşam ve ölüm içgüdüsü. Yaşam içgüdüsü açlık, susuzluk ve cinsellik gibi durumları içerir. Ölüm içgüdüsü insanın hayatta kalabilmek için tehlike karşısında savunma ve saldırganlık özellikleri gösteren davranışlarıdır. Sizce hadım ve ölümle tehdit edilmiş failin, arkasında her şeye tanık olan mağduru canlı bırakarak gitme olasılığı nedir? Yani yaşam güdüsü tehdit edilmiş bir failin elinde sadece ölüm güdüsünü bırakarak, mağduru istismar ettikten sonra üçüncü sayfa haberi yapmanın önünde hangi engel kalmıştır?

Bireylerin şiddet ve suç işleme eğilimlerini, yaşadıkları toplumsal çevreden bağımsız bir şekilde düşünmek mümkün değildir. İç ve dış çatışmaların olduğu, ekonomik sorunların yaşandığı, erkek egemenliğin hâkim olduğu, çocuğu koruyan kurumsal ve toplumsal yasaların eksik olduğu, doğaya ve hayvanlara uygulanan şiddetin şiddet olarak görülmediği bir yerde faili hasta olarak görüp hadım etmek -ki hadım etme bir tıbbı müdahaledir ya da olayı sadece bir grup sapığa mal ederek idam talebinde bulunmak sadece bir iç rahatlatmadır- sorunu çözmek bir yana mağduru riske atmaktır, kolaya kaçmaktır, tribüne oynamaktır.

Esaslı bir çözüm, öncelikle toplumsal ve kurumsal adaletin sağlanması, koruyucu ve önleyici tedbirler uygulanması, toplumsal bilinçlenme ve bireysel rehabilitasyonla başlar. Her şeyden önemli ise yeni bir dünya düzenini barış, huzur, eşitlik ve adalet ekseninde yeniden ve beraberce inşa etmek en azında bu uğurda mücadele vermekten geçer. Çok mu imkânsız veya abartılı geldi? Kaç bin yıllık eril zihniyet ve hücrelerimize kadar işlemiş kodlarından söz ediyoruz. Meydanda iki adam sallandırarak, iğdiş ederek çözmek daha mı gerçekçi yoksa? Hakikati görmekten başlayalım. Hakikatimiz bu ve burada anlatılan bizim hikâyemiz.

Exit mobile version