İstanbul Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Nergis Erdoğan, depremi yaşayan bütün illerde ve özel olarak gözledikleri Hatay’da yüzbinlerce insanın bedenleri, ruhları, sosyal-kültürel geçmişleri ve geleceklerinin ağır yara aldığını söyledi. Depremin üzerinden 18 gün geçmesine rağmen temel sorunların devam ettiğini belirten Erdoğan, “Hatay’da deprem aynı şiddetle devam ediyor” dedi.
İstanbul Tabip Odası aktivist ve gönüllü hekimlerinin Hatay deprem bölgesi gözlemlerini paylaşan Erdoğan, bölgede hizmet vermeye çalışan meslektaşlarının tükendiğini, sağlık hizmetlerinin ‘yok düzeyi’nde (özellikle birinci basamakta) olduğunu söyledi. Erdoğan, “İnsanlık tarihinde belki ilk kez, ihmal ve liyakatsizlikle afeti yönetemeyenlerin ölülerini gömme ve yaşamı sürdürme telaşındaki insanlara küfür edebildiğine şahit oluyoruz” dedi.
İstanbul Tabip Odası depremin ilk gününden itibaren daha organize destek verebilmek amacıyla Hatay ve Adıyaman tabip odalarıyla işbirliğine gitti. Olağanüstü tarihi ve kültürel zenginliğiyle dünya mirası olan Hatay’da sağlam bina bulmanın neredeyse mümkün olmadığını belirten Erdoğan, şu çağrıyı yaptı: “Toplum sağlığı merkezinin bile yıkıldığı bölgede ne birinci basamak ne de halk sağlığı hizmeti veriliyor. Poliklinik hizmetleri bir elin parmaklarını geçmeyecek sayıdaki sahra hastanelerinde sivil toplum kuruluşları ve meslek örgütlerinin desteğiyle kısmen veriliyor. Sağlık Bakanlığı başta Türk Tabipleri Birliği ve tabip odaları olmak üzere, ivedilikle meslek örgütleri, yerel yönetimler, sivil toplum örgütleri, uluslararası yardım kuruluşları, gönüllü sağlık çalışanlarıyla ilişkiye geçmeli ve bölgeye yönelik sağlık hizmeti seferberliği başlatılmalı.”
21’inci yüzyılda ve uzaya çıkacağını iddia eden bir iktidarın yönetiminde deprem bölgelerinde hala büyük sorunların sürmesini eleştiren Erdoğan, “Çadır, hastane, su, elektrik ve tuvalet ihtiyaçları hala çözülememiş durumdaysa burada sağlıktan söz edilemez” dedi.
‘Gömülecek mezar kalmadı’
Doğuma, büyüme Antakyalı Dr. Ali Çerkezoğlu da bölgeden yeni döndü. “Doğduğum topraklarda ölmek istiyorum. O topraklarda gömülecek mezar yeri yok şu anda. Srebrenitsa mezarlık görüntüsünün onlarcası benim doğduğum şehri doldurmuş durumda” diye söze başlayan Çerkezoğlu, şöyle devam etti: “Bu ülkede gerçekten bir yönetim krizi var. Halk bunu hak etmiyor. Ülkeyi yönetmek sadece bütçeyi oylamak, ihale dağıtmaktan ibaret değil. Ülkeyi yönetiyorsanız, deprem olacağı bileceksiniz, yaşanacak yıkımı bileceksiniz, enkazdan yayılacak çığlığı ön göreceksiniz, bir gün olur ama ikinci gün yetişeceksiniz. Enkazdan çıkan yaraların tedavisini gerçekten sağlayacaksınız. 18 günde hala cenazesini bulamayan insan bırakmayacaksınız. Geride kalanları 18’inci günde elektriksiz, susuz, tuvaletsiz bırakmayacaksınız. Bunları yapmıyorsanız devleti yönetemiyorsunuz demektir. Ortada halk için bir devlet yok demektir. Sadece kar, rant ve sermaye için oluşmuş bir organizasyondur. Ya da itiraz edenlerin kafasına copla vuran, hapislere sokan bir mekanizmanın adı oluyor. Bu halkın mağdur olunan her yerde bu olanakları sağlayacak bir organizasyona ihtiyacı var.”
Antakya merkez, Defne ve Samandağ’ın İkinci Dünya Savaşında bombalanmış şehirler gibi olduğunu anlatan Çerkezoğlu, bu iç ilçede ayakta kalan kamu hastanesi bulunmadığını söyledi. Hatay’da yaşam hakkının gasp edildiğini vurgulayan Çerkezoğlu, “Bütün o binalara izin bütün iktidarlar, bürokratlar sorumlu. Şimdiye kadar ki hiçbir depremde bu kadar aymazlık, beceriksizlik görülmedi. Bütün kurgu bir imaj meselesi. İktidarın gerçeklikle bağı kopmuş” diye konuştu.
‘Şu an yaşanan barbarlığın en çıplak hali’
Son iki deprem sonrasında Antakya, Defne ve Samandağı ilçelerinde aktif ve bütünsel sağlık hizmeti sunan herhangi bir kamu hastanesi kalmadı. Özel hastaneler için de aynı durum söz konusu. Dört özel hastane devre dışı kaldı, kadın doğum branş hastanesi zor koşullarda hizmet vermeye çalışıyor.
Bölgeden yeni dönen gönüllü hekimlerden Dr. Çoşkun Canıvar depremle ortaya çıkan tablonun bir doğal afet değil ‘kapitalist afet’ olduğunu söyledi: “Bu insani bir krizdir. Krizden çıkışın yolu da ‘başka bir dünya mümkün’ demek. Şu anda yaşadığımız barbarlığın ta kendisi ve en çıplak hali” dedi.
‘Bakanlık Samandağ’a tek bir görevlendirme yapmadı’
Canıvar Sağlık Bakanlığının Samandağı Devlet Hastanesi’ne şimdiye kadar tek bir hekimi bile görevlendirmediğini söyledi. 20 Şubat’daki depreme kadar kısıtlı da olsa sağlık hizmeti vermeye çalışan Samandağ Devlet Hastanesi’nin hasarı büyüyünce devre dışı kaldığını belirten Canıvar, bahçede kurulan iki çadırda depremzedelere hizmet verilmeye çalışıldığını söyledi. Deprem ve yol açtığı yıkım bütün çıplaklığıyla sağlık hizmetlerindeki organizasyon ve koordinasyonsuzluğu ortaya çıkardı. Canıvar, “Yıkılmaların sebebi sağlıkta dönüşüm programının mimarları Recep Akdağ, Mehmet Müezzinoğlu, Ahmet Demircan ve son olarak Fahrettin Koca ve Recep Tayyip Erdoğan. Bizler çok iyi biliyoruz. Elbet ve elbet bunların hesabı sorulacak. Böyle bir yıkımda hiçbir yaşamı organize edecek planları ve organizasyonları yok. Yapamayacaksanız çekilin” dedi.
Öte yandan İstanbul Tabip Odası bölgede çalışan hekim ve sağlık çalışanlarının barınma ve gereğinde sağlık hizmeti verebilmeleri için, bağış kampanyasıyla temin ettiği sekiz konteyner yolladı. İlaç, tıbbi malzeme, boyunluk, atel, aerochamber, nebülizatör, oksijen tüpü, su tankı, hijyenik malzeme, kamp malzemeleri bir kamyonla Hatay’a ulaştırıldı. Halen Antakya ve Samandağ’da İTO tarafından temin edilen birer karavan gezici hizmet veriyor.
İstanbul Tabip Odası Hatay için şu hatırlatmaları yaptı:
*Kronik hastaların tedavisi ve psikolojik rehabilitasyonu, gebe ve çocukların takibi ve aşılanması için hızlı hareket edilmeli.
*Kanalizasyon ve atık sistemine hızla çözüm bulunmalı ve salgın hastalıklar başlamadan önlenmeli.
Tetanos ve çocukluk çağı aşılarının yapılamaması en önemli sorunlardan.
*Çöplerin toplanması yeterli ve uygun değildir. Çöp toplama alanı çadırlara yakın. Bu enfeksiyon riskini artırıyor.
*Tuvalet ve hijyen sorunu nedeniyle dizanteri riski var.
*Çadır kentlerin beton yıkıntılarının arasında olması enfeksiyon, kaza, toza maruziyet gibi çeşitli riskler taşıyor.
*Enkaz kaldırma çalışmalarında, çalışanların sadece baret kullandıkları gözlenmiştir, asbest ve toz için N95 maske kullanılması gerekli.
*Cenazeler sokakta ve morglar dışında bekletilmemeli.
*Çadır zeminlerinin toprak olması bulaşıcı hastalık riskine ve soğuk maruziyetine yol açıyor.
Kaynak: DİKEN
