Çocuklara yönelik cinsel taciz vakalarında faillerin üçte birinin yaşça büyük çocuklar olduğunu hatırlatan belgesel yönetmeni Anders filminde şahsi tecrübesini cesurca aktarıyor.

Çocuklara yönelik cinsel taciz vakalarında faillerin üçte birinin yaşça büyük çocuklar olduğunu hatırlatan belgesel yönetmeni Anders filminde şahsi tecrübesini cesurca aktarıyor.

Cinsel problemler 

Anders tacizlerin altı yaşından on iki yaşına varana kadar sürdüğünü, dolayısıyla kimliğini saklamak üzere Peter adını verdiği, hayran olunan abi pozisyonundaki tacizcisinin bu hesaba göre on iki ile on sekiz yaşları arasında fiiline devam ettiğini hatırlıyor. Oysa Peter tacizlerin çok daha az sayıda ve daha kısa bir zaman dilimine yayılmış olduğunu iddia ediyor. Filmin yönetmeni tacizcisini belgesele katılmaya ikna ediyor, fakat çocukluktaki yakın arkadaşlıklarını belgeleyen amatör aile filmlerinde ve belgeselin günümüzdeki çekimlerinde failin yüzünü saklama şartına “hayır” diyemiyor.Aslında mutlu göründükleri çocukluklarının ikisi için de travmatik olması bir tesadüf müdür?

Peter’in annesi ve babası, oğlan daha küçücükken ölmüştür; büyükannesi ve büyükbabası ile yaşamaktadır. Anders’in ise tam altı yaşındayken annesi ve babası boşanmıştır. Bu arada iki oğlanın ailelerinin birbirine çok yakın olmasından dolayı Peter’in adeta evlat edinilmiş bir abi muamelesi görmesi kimse tarafından yadırganmamıştır.

Yıllar sonra oğlunun başına gelenleri öğrendiğinde yönetmenin babası öfkelenmiş, havaya tehditler savurmuştur; fakat bu davranış kurbanı teselli etmemiş, mevzu kısa zamanda kapatılıp unutulmuştur.

Kadınlarla cinsel münasebete girmeye başladığında Anders’in ereksiyon süresi bir dakika civarındadır.

Biri ona arkadan sarıldığında rahatsız olmakta ve bu pozisyondan hızla sıyrılma ihtiyacı duymaktadır.

Endişe, özgüven eksikliği, panik atak hayatına adeta hâkim olmuştur; maziyi mütemadiyen kurcalayan, örselenen, acı çeken biri olmaktan kurtulamamaktadır.

Kaçmanın faydası yok!

Dingin bir yapıya sahip olan belgeselde Anders’in çehresine yoğunlaşan yakın plan çekimleri seyircinin hafızasına kazınıyor. İnsan ister istemez failin tepkilerini de merak etmesine rağmen televizyon estetiğinden ve sansasyonel gazetecilik misallerinden uzak belgesel, baştan öngörülmüş prensiplerine sımsıkı bağlı kalıp bizi röntgencilikten de mümkün olduğunca uzak tutuyor.

Aslında Anders’in giriştiği sinemasal deney, Peter’in seneleri bulan ortadan yokoluşları, randevulara gelmeyişleri, telefonlara, maillere cevap vermeyişleri yüzünden epey aksayıp yönetmeni fazlasıyla zorluyor ve içinden senelerdir çıkamadığı kuyunun daha da derinlerine yuvarlanmasına neden oluyor. İyi niyetli Anders kendisine olduğu kadar Peter’e de maziyle hesaplaşmada yardımcı olmaya çabalarken ısrarlarıyla şahsen tacizci pozisyonuna geçip geçmediğini bile sorguluyor.

Commodere 64 oyunu ile özdeşleşmiş yakınlaşmaları perdeye sık sık o dönemin video oyunu estetiğiyle yansıyor. Mazinin bilinçli olarak kazılması yanında beden hafızasının rolüne de parmak basılıyor. Anders ilk defa ereksiyona geçmiş kendi penisini ellediğinde yabancılık çektiğini ve uzun süre Peter’e mastürbasyon yapmış olmaktan dolayı esasen onun penisini kanıksamış olduğunu fark ettiğini hatırlıyor.

Çaresizce yoluna devam eden Anders’in babasıyla seneler sonra mevzuyu uzun uzadıya tekrar konuşmasının, aralarındaki dostluğu daha önce olmadığı seviyelere taşıdığını da görüyoruz. Babası ne kadar üzgün olduğunu belirtse bile Anders gene de ihtiyaç duyduğu babaya o zamanlar sahip olamadığına yanıyor.

Başkalarına açılmanın ferahlığı

Filmin sonlarında Peter’in hepimize açılmasına da şahit oluyoruz. Hayatı sanılanın aksine kolay olmamıştır. Karşı cinsle nasıl konuşulacağını bilmemekten dolayı kadınlarla mazisi yokuşlar ve çıkmazlarla doludur. Yok saymaya çalışsa da Anders’le yaşadıkları duygusal bir yük, kaçmaya çalıştığı bir hatıra halinde ömrü boyunca sabitlenmiştir; doğru dürüst arkadaşa bile sahip olmaması bir tesadüf müdür?

Anders’in açtığı yolda dili nihayet çözülüyor, daha önce kendine bile söyleyemediklerini çocukluk arkadaşıyla, dolayısıyla bizimle de paylaşıyor. Peter bu sayede Anders için bazen öfkelendiği “canavar” olmaktan çıkıyor.

Belgesel sinemanın iyileştirici gücü sayesinde filmin iki kahramanı dile pek dökemedikleri soyut yüklerini somut bir zemine oturtuyor ve maziyi mütemadiyen kazımaktan vazgeçip istikballerine ümitle bakıyor. Anders de Peter gibi beraber olduğu kadın arkadaşından evlat sahibi oluyor.

Jeneriğe geçilmeden önce, belgesel çekimi boyunca ikisinin de psikologdan destek aldığını, tamamlanmasından sonra söz verildiği şekilde filmin Peter’e gösterildiğini de öğreniyoruz.

Bir zamanlar yaşadıklarını kendisinden başka kimsenin yaşamadığını sanan Anders’le benzer tecrübeleri paylaşanlara teşekkür ediliyor ve başlarına böyle şeyler gelmiş insanların yardım alabilecekleri hatırlatılıyor.

Kaynak: Bianet

  • Hakkımızda
  • Künye

 

Başka Bir Denizli… Başka Bir Ülke… Başka Bir Dünya… MÜMKÜN…