Ekonomi yönetiminin 2019’da harcamaları artırmak/harcamaları kısmak ikilemiyle girdiğini belirten Ali Rıza Güngen, piyasalaştırmacı/finansal derinleşmeci politikaların bir çözüm getirmediği gibi krizi derinleştirdiğini belirti, emek eksenli bir programa ihtiyaç olduğunun altını çizdi

Siyaset bilimci ve ekonomi yazarı Ali Rıza Güngen, Gazete Duvar’daki yazısında ekonomik krizin ve ona dönük müdahalelerin 2019 yılındaki yansımalarını ele aldı.

Döviz kriziyle birlikte kredi hacminde hızlı bir daralma olduğunu ve bunun da ekonomik küçülmeye yol açtığını belirten Güngen, özellikle konut sektöründe derinleşen krize karşı eşi görülmemiş faiz indirimi gibi hamlelerin hızlı toparlanma sağlamadığını kaydetti.

“Piyasalaştırmacı çözümler fayda etmiyor”

Tüketici güveninin dibe vurmasını ve hanelerin borç stoklarının ağırlaşmasını net göstergeler olarak ele alan Güngen, esas sorunun ise piyasalaştırmacı/finansal derinleşmeci eğilimden kaynaklandığını belirtti:

Krize müdahale anlamında baskın unsur piyasalaştırmacı ve finansal serinleştirmeci hattan neşet eden çözümler. Ancak bunlar sorunu çözmüyor; örneğin bankalara yüklü aktarımlar ya da konut sektörünün kurtarılması adına girişilen kampanyalarda olduğu üzere devlet bankalarının gelir kaybının hızla artması ve nihai olarak devletin yükleri üstlenmesi bir çıkış yoluna işaret etmiyor.

Sabah kalkınca karar/kararname çıkartmak için saraya koşulan panik ortamı geride kalmış gibi dursa da, bu kriz tüm ekonomik yaşama derinlemesine sirayet etmeye devam ediyor. Piyasa inşası ve derinleştirme uğraşı kısa zamanda değil, ancak orta vadeden başlayarak etkisini gösterebilecek bir şey olduğundan, görünürdeki bütün koşuşturmaca ve paket üstüne paket, önlem üstüne önlem aslında süregiden çöküşün mucizevi biçimde geride bırakılmasını değil, çöküş zarfında işverenlerin maliyetlerinin azalmasını, sermayenin yükünün hafifletilmesini sağlıyor.

Ekonomi yönetiminin 2019’daki ikilemi

OECD, IMF, Avrupa Merkez Bankası gibi kurumların küçülme öngörülerini hatırlatan Güngen, 2019’da karşı karşıya olunan ikilemi şöyle aktardı:

Harcamaları kısmak büyüme oranlarını aşağı çeker, işsizliğin öngörülenden daha yüksek seyretmesine neden olur ve Türkiye’nin özel sektör borç sorununun çözümsüzlüğüne katkıda bulunurken devlete kurtarma hamleleri gerçekleştirmek üzere bir alan yaratma imkanı sunacak.

Harcamaları artırmak ya da mevcut seviyeyi korumaksa büyümeye katkıda bulunur, hanelerin yüksek enflasyon ve faiz koşullarında kısılan tüketimini bir ölçüde telafi ederken Yeni Ekonomi Programı’nda öngörülen adımlar ve uluslararası sermaye temsilcilerine verilen taahhütlerle çelişecek.

Bu gerilimin aşılma yöntemi ya da nasıl çözüme kavuşacağına dair bir cevap bulunmuyor. Yıl boyunca devam edecek bir ikilem olma ihtimali de son derece güçlü.

“Emek eksenli tercihler olmazsa kayıp daha da artacak”

Piyasalaşmacı/finansal derinleşmeci hamlelerin kısa vadede herhangi bir çözüm barındırmadığını, devlete kurtarma alanı sağlanırken daha ağır bir ekonomik daralmanın yıla yayılma olasılığını güçlendirdiğini ifade eden Güngen yazısını ise emek eksenli bir programı işaret ederek noktaladı:

Söz konusu ikilem emek lehine geride bırakılmaz ve radikal farklılaşmalarla politika tercihleri değişmezse, önümüzdeki yılın emekçilerin daha fazla kayıp yaşadığı bir yıl olarak geçmesi işten bile değil.

Yine de bütün olumsuzluklara karşın umudu diri tutmakta fayda var. Gelecek yılın, olağandışılığı ve emek düşmanlığını işaret etmekle kalmayıp, farklı politik uygulamaların mümkün olduğunu göstermek konusunda daha somut adımlar atabildiğimiz ve kazanımlar edindiğimiz bir yıl olması umuduyla…

Yazının tamamını okumak için tıklayın.

Kaynak: Sendika.org

  • Hakkımızda
  • Künye

 

Başka Bir Denizli… Başka Bir Ülke… Başka Bir Dünya… MÜMKÜN…