bianet Ekim 2022 stajyeri. Marmara Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu yönetimi bölümünde lisans öğrencisi. Bantmag. dergisinde kültür-sanat haber ve yazıları yayınlandı.
Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi’nin (ÖSYM) yaptığı sınavlar, 31 Temmuz’da yapılan Kamu Personeli Seçme Sınavı’yla yeniden tartışma konusu haline geldi.
Sınav sonrası bazı soruların Yediiklim Yayınevi’nin hazırladığı deneme sınavlarında bulunanlarla aynı olduğu ortaya çıktı.
Yaşanan bu gelişmeyle birlikte ÖSYM’nin yaptığı sınavlara akıllarda soru işaretine neden oldu.
Peki, ÖSYM’nin son 20 yılda yaptığı sınavlarda neler yaşandı, sonuçları ne oldu?
ÖSYM’de görev alan 11 isimden 7’si AKP döneminde atandı ve birçok isim şaibeli sınavlardan sorumlu tutuldu.
31 Temmuz’daki KPSS sınavı sonrası görevden alından Prof. Dr. Halis Aygün de 2018’de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından göreve getirilmişti, görevden alınması da yine Cumhurbaşkanı kararıyla oldu.
Erdoğan, Prof. Dr. Aygün yerine İsmailağa Cemaati, İlim Yayma Cemiyeti ile Cihannüma Derneği’ne yakın Ali Ersoy’u 4 Ağustos’ta göreve getirdi ve aynı gün KPSS’nin iptal edildiğini açıkladı.
TIKLAYIN-ÖSYM Başkanı duyurdu: KPSS iptal edildi
Ardından Erdoğan, iddialar için Devlet Denetleme Kurulu’na (DDK) inceleme talimatı verdi. Talimat üzerine Devlet Denetleme Kurulu (DDK) Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu.
DDK’nin duyurusuyla başlatılan yasal soruşturma ise sürüyor. Ancak ÖSYM Başkanı’nın görevden alınması ya da soruşturma süreci şaibelerin devam etmesine engel olmadı.
İptal edilen KPSS’nin yerine 18 Eylül’de yeniden gerçekleştirilen sınavla ilgili şaibeler çıkmaya devam ediyor.
Geçtiğimiz hafta adaylar sosyal medyada hesaplanan puanlarda ve sınav cevap kağıtlarında uyuşmazlık olduğunu iddia ettiler. Adaylar puanların tekrar hesaplanabilmesi için ÖSYM’ye dilekçe vermeye başladı.
ÖSYM’de şaibeli sınavlar
AKP iktidarında gerçekleştirilen hemen her sınavın şaibe iddialarına konu olması ve sürekli gündeme geldiği halde çözüm elde edilememesi diğer sınav skandallarını yeniden hatırlattı. Geçmişteki sınavları irdelediğimizde karşımıza birçok örnek çıkıyor. 2007 *2007 yılında Adana’da yapılan polis sınavında görevli bir personelin sınav sorularını sattığı belirlendi. Sınav sorularını satmaktan 3 kişi, rüşvet vermekten 1 personel hapis cezasına çarptırıldı ancak soruları nasıl ele geçirdikleri aydınlanmadı. 2009 *2009’da Polislik Sınavı sorularının FETÖ’ye ait dershanelerde KPSS deneme sınavı adı altında adaylara verildiği ortaya çıkarıldı. Yapılan incelemeler sonucu ÖSYM, KPSS Deneme Sınavı’nda ile Polis Meslek Yüksek Okulu sorularının 88’iyle büyük benzerlik gösterdiğinin saptandığını açıkladı. Ardından sınav iptal edildi. 2010 *10-11 Temmuz’da yapılan KPSS sonuçlarının açıklanmasının ardından 350 kişinin Eğitim Bilimleri Sınavı’nda 120 sorudan 120’sini doğru yanıtladıkları ortaya çıktı.Doğru yanıt verenlerin 20’sinin eş, akraba, arkadaş gibi yakın ilişkiler içinde olduğu iddaa edildi. ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Ünal Yarımağan sorular kolay olduğu için doğru yanıt verenlerin sayısının arttığını, kopya ya da sızma tespit edemediklerini söyledi. Kendisine açılan suç duyuruları sonra Yarımağan “Kim geliyorsa gelsin denetlesin; hesabımı vereceğim ama sonra ayrılacağım” dedi ve görevinden istifa etti. Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), öğretmen atamalarına olan ihtiyaca dikkat çekerek bazı adayların sınav iptali olsa da bütünü etkilemeyeceğini dile getirdi. 2010 yılında sınavın Eğitim Bilimleri bölümü, 2016’da ise Genel Yetenek ve Genel Kültür kısmı iptal edildi. 2011 * 27 Mart’ta gerçekleşen Yükseköğretime Geçiş Sınavı’nda (YGS) şifre skandalı yaşandı. Şıklara rastgele yerleştirilmiş rakamlar küçükten büyüğe sıralandığında, olması gereken sırada yer alan sayı doğru cevabı veriyordu. Diğer yöntem ise en büyük sayının sağındaki şıkkın doğru cevaba ulaştırmasıydı. Cevapların soruya gizlendiği iddiası önce reddedildi, ardından Ünal Yarımağan’ın yerine atanan ÖSYM Başkanı Ali Demir “Şifre var ama kopya yok” dedi. Savcılık suç unsuru bulunmadığını söyleyerek takipsizlik kararı verdi. Demir, görev süresinin dolması nedeniyle 2015’te ÖSYM Başkanlığı’ndan ayrıldı. 2019’da gözaltına alınıp serbest bırakıldı. Demir, FETÖ üyeliğinden yargılanıyor ve FETÖ’nün 2010-2015 arasındaki sınav sorularını çalmalarına zemin hazırlamaktan sorumlu tutuluyor. Ali Demir şu anda İstanbul Teknik Üniversitesi’nde akademisyenlik yapıyor. Olaylar sonrası protesto için eylem yapanlar için Erdoğan “Biz de kalkarız onların karşısına 5 bin, 10 bin tane genci koyarız. Ama biz bu ülkede gerilimden yana değiliz” diye konuşmuştu. * 2011 yılında yapılan Yurtdışı Yükseköğretim Diplomaları Denkliği İçin Seviye Tespit Sınavı 2. Aşama Sınavı’ndaki 100 sorudan 75’inin bir önceki yıl yapılan sınavda çıkmış olduğu tespit edildi. Ardından ÖSYM sınavı iptal etti. YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan konuyla ilgili “Söylenen doğru, soruların %70’i ortaktı” yanıtını vermişti. * 27 Mart 2011’deki YGS’ye giren 120 mahkûm adayın kitapçığının yanlış basıldığı tespit edilmişti. 2012 *2012 KPSS’de birçok adayın tüm soruları yanıtlaması dikkat çekti. Sınav sorularının kopyalanıp dağıtıldığı, bazı yayınevlerinin sınavdan önce internet sitesinde soruları yayınladığı söylendi. ÖSYM iddiaları reddetti. ÖSYM Başkanı Ali Demir de iddiaları yayınladıktan sonra olay uzun yıllar belirsizliğini korudu. *6 Mayıs’ta Avukatlar İçin Adli Yargı Hâkim ve Savcı Adaylığı Yarışma Sınavı’nda soruların sızdırıldığı iddia edildi. İptal edilen sınavla ilgili CHP Konya Milletvekili Atilla Kart’ın suç duyurusu üzerine açılan soruşturma takipsizlikle sonuçlanmıştı. 2014 *2014 yılındaki KPSS sorularının bir KPSS hazırlık kitabındaki sorulardan alındığını dönemin CHP Milletvekili Nur Serter dile getirmişti. Sınavda yalnızca bir soru iptal edildi. |
Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen) Yükseköğretim ve Eğitim Sekreteri Sinan Muşlu, skandalların hangi tarihten itibaren gözle görülür ölçüde arttığını ve nedenlerini bianet’e anlattı.
Muşlu şöyle konuştu:
“ÖSYM’deki skandalların ortaya çıkması 2010 yılından itibaren arttı. Bunun en önemli nedeni siyasi iktidarın yönetim biçimiyle alakalı olduğunu söyleyebiliriz. Hukukun üstünlüğü ile liyakati ortadan kaldırıp devletin tüm imkanlarını ve gücünü; partisinin ve partililerinin çıkarları için seferber eden, bu uğurda her şeyi mübah gören bir akılla yönetilmeye başladığımız bir döneme denk geliyor bu skandallar.
“Özetle Türkiye’nin siyasal rejimindeki güç dengelerinin değiştiği, siyasi iktidar partisiyle devlet kurumlarının bütünleşmeye başladığı bir dönemdi. Haliyle bu siyasal arzunun, kayırmacılığın, ayrımcılığın sınav sisteminde kendini skandallarla ele vermesi hiç de şaşırtıcı değil.”
2010 ve 2011 yıllarındaki sınavlarını değerlendiren Muşlu olayların üstünün örtüldüğünü, ÖSYM Başkanı’nın günah keçisi ilan edildiğini ve kadrolaşmaya hız verme amacının taşındığını söyledi:
“Sendika olarak 2010 yılındaki kopya skandalının ardından hükümeti defalarca uyararak kopyacıların bulunması talebimizi her alanda dile getirdik. Ancak hükümetin yaptığı tek şey, dönemin ÖSYM Başkanı Ünal Yarımağan’ı günah keçisi ilan etmek ve ÖSYM’nin teşkilat yapısını değiştirerek kadrolaşmaya hız vermek oldu. Bu süreçte YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan’a dair hükümet çevrelerinden tek bir eleştiri dahi gelmedi, sorumluluğu tartışılmadı.
“Ünal Yarımağan’ın yerine ÖSYM Başkanı olarak atanan Ali Demir ise ‘Kopya çeken çıkmazsa kurban keseceğim’ dedi ve dileği kabul olduğu için koyun keserek personele dağıttı. Böyle sığ ifadelerle skandalın üzeri örtülmek istendi.
“2011 yılında ise yaklaşık 1 milyon 700 bin adayın katıldığı YGS’deki şifre skandalı patladıktan sonra, emeğine ve geleceğine sahip çıkmak isteyen insanlar sokaklarda polis şiddetine maruz kalmıştı.”
|
“O dönem kopya skandallarına dair üzerine hiçbir siyasi sorumluluk almayan hükümet; kopya skandallarının faturasını sınavlara girecek adaylara ve sınav görevlilerine keserek, aşırı güvenlik önlemleriyle sınavları eziyete çevirdi. Haliyle sadece yargı süreci değil, bir bütün olarak kopya skandalının patlak vermesinden sonra sürecin yönetilme biçimi ağır bir hasara neden oldu.
“Örneğin, 8 Nisan 2011 tarihinde Balıkesir’de ‘kopyacılar ve şifreciler bulunsun’ diyen, aralarında üyelerimizin, öğrencilerimizin ve velilerimizin bulunduğu 45 kişiye 1 yıl 3’er ay hapis cezası verilmiş ve 5 yıl süreyle hükmün açıklanmasının geri bırakılmıştı. Bu skandallarla ilgili sorumluluk alınmadığı gibi bu sürecin faturası yine bu kişilerin üzerine yıkıldı.”
2022 KPSS sorularının Yediiklim Yayınevi deneme sınavlarında yer alması ve ÖSYM Başkanının görevden alınmasına da Muşlu, sorumluluğun başkanı atayan Cumhurbaşkanı’nda olduğunu dile getirdi:
“Belli ki yaşanan kopya skandallarından alınan tek ders, söz konusu skandalın büyümesi durumunda siyasi iktidarın göreceği zarar oldu. Bu nedenle siyasi bir hesapla ÖSYM Başkanı gece yarısı görevden alındı.
“İktidara yönelik bir eleştiriye dönüşmeden sorumlu olarak ÖSYM Başkanı ilan edildi. ÖSYM’nin teşkilat yapısını değiştiren, her kurumun kontrolünü doğrudan Cumhurbaşkanı’na veren siyasi iktidar, ‘bir daha benzer sorunların yaşanmaması’ amacına yaslandı. Ancak şüphesiz ki bu durumun sorumluluğu tek başına ÖSYM Başkanı’nda değil, onu atayan ve tüm idarenin siyasal sorumluluğunu üstlenen Cumhurbaşkanı’nın da sorumluluğundadır.
“Ayrıca Halis Aygün’ün görevden alınması sonrasında yerine ÖSYM Başkanı olarak Bayram Ali Ersoy’un atanması güven tazelemek bir yana, çok daha derin soru işaretlerini beraberinde getirdi. Siyasi iktidara yakınlığı ve sadakatiyle bilinen bir tarikatın liderine ‘Efendi Hazretleri’ diyen bir kişinin ÖSYM Başkanı olarak atanması kabul edilemez.
Sınavlarda şaibe oluşmaması için ÖSYM mekanizmasının nasıl çalışması gerektiğiyle ilgili Sinan Muşlu şunları söyledi:
“Devlet Denetleme Kurulu’nun konuya dair araştırma yapacağı kamuoyuyla paylaşıldı. Ancak DDK Başkanı Yunus Arıncı, 31 Ekim 2016 tarihinden itibaren Borsa İstanbul A.Ş. Yönetim Kurulu üyesi olarak da görev yapmakta. Böylesi önemli bir konu ve kurulda, üzerinde şaibe oluşmaması gereken kişilerin görevlendirilmiş olması gerekmekte.
“ÖSYM’nin, yürüttüğü hizmetin özellikleri nedeniyle toplumun güvenini tam olarak kazanmış bir kurum olması gerekir. Bu güven tüm kurumlarda da olması gerektiği gibi siyasal itaatin yerine hukukun üstünlüğünün sağlanması, siyasi çıkar hesapları karşısında kamu yararının savunulması, kadrolaşma ve kayırmacı anlayışın yerine liyakatin rehber edinilmesiyle sağlanabilecektir.
“Söz konusu skandalların bir yönetim aklının sonucu olduğu unutulmamalıdır. Bu nedenle ÖSYM’nin işini gereğiyle yapamamasına neden olan atamalar, yürütülen ihale süreçleri ve yapılan mevzuat değişiklikleri de TBMM’de kurulacak bir araştırma komisyonu tarafından incelenmelidir.”
Kaynak: Bianet – Ezgi Oğraş
bianet Ekim 2022 stajyeri. Marmara Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu yönetimi bölümünde lisans öğrencisi. Bantmag. dergisinde kültür-sanat haber ve yazıları yayınlandı.
Başka Bir Denizli… Başka Bir Ülke… Başka Bir Dünya… MÜMKÜN…![]()